2 Sayfa SON POSTA N Birinciteşrin 24 — — Hergün Resimli Makale: 3 Dost sözü, düşman sözü Ş Seruü Kıkâsı Borsalarda — Sonbahar Sonbahar. — Yazan: Muhittin Birgen (Baştarafı 1 nci sayfada) Jerin sonu geldiğini haber veren sonba- har, bütün hüzünü ve ölen bir tabiatin bütün neş'esizliği ile, heyhat, artık bizi Kucaklamış bulunuyor. * Tabiatn bu sonbaharı, yalnız dağlar- da ve ovalarda, dün bülbül seslerile €- yıldayan ormanlarda değil, büyük şehir- lerin büyük çatılı ve muazzam binaları- nın geniş salonlarında da esmeğe başladı. Birer birer düşünüyorlar; suyu çekilmeğe başlıyan ağaç yaprakları gibi, güneşin canlandırıcı kuvvetinden mahrum kalan uzvu tabiatin bütün unsurları gibi, öteki yapraklar borsaların yaprakları da dü- şüyorlar! Hattâ mukavemet göstermek- sizin, hattâ bir şikâyet sesi çıkarmaksı- zın «ille gelen düğün, bayram!» diye bir- birlerini arkasından, birer birer, borsa çatıları altında döne dolaşa, hazin bir teslimiyet ve teselli içinde hep düşüyor- lar. Kimi biraz daha yüksekte, kimi biraz daha alçakta, fakat, hepsi de bir ölüm döşeğine benziyen yere doğru bakıyor- Jar ve Birbirlerini kovalıyarak düşüyor- Jar.., * İşte New-York borsası: Rir aydanberi düşe düşe, hep birden, bütün kıymet yaprakları döküle döküle, insanlar ser- vetlerinin dörtte birini, üçte birini, hattâ yarısını kaybettiler. Kontenktur de iktışadi bazommetre mütehavvil üstünde de olsa, henüz güzel hava österiyor. Bütün düşen yapraklar, bu sene hiç ol- mazsa yüzde ön kazanç vermiş olan tah- villerdir. Fakat, sanki hiç kimsenin ka- zançta gözü ve hiçbir iyilikte ümidi kal- mamış gibi. barometrenin ibresi henüz kazanç üzerinde bulunmasına Tağmen, satıcısı bol, alıcısı yok olan bu. kıymet kâğıdları, simsarların dudaklarından çı- kan hava cereyanları arasında, uçuşa uçuşa dökülüyorlar. Sade New-Yorkda mı? Bütün büyük borsalarda ayni şeyi görüyoruz. Her tarafta, sararmış bir ik- tısadi sonbaharın hüzünle ve neş'esizlik- le dolu havası esiyor. Londrada, Pariste, Amstrdamda da borsalar ayni hava içine düşmüştürler. Belki biraz daha ümidli, belki biraz daha mukavemetli ve az te- lâşlı, fakat, son hafta içinde Landrada Amerikanm arkasından gitmeğe başladı. Düna o kadar küçük, milletler birbirleri- ne o kadar yakın ve moda © kadar kuv- vetli ki Amerikada birdenbire canlanan düşme modası nihayet Londraya da &i- rayet etti. * İktışadi yaz geçti mi? Sonbahara gir- dik mi? Önümüzde kışın fırtınaları mı var? 929 un o şiddetli kışının bütün se- faletlerini görmüş olan Amerikada Rooz- welt, tarlasını uzaktan gelen dolu bu- lutlarından kurtarmak için gökyüzünü bombardıman eden bir yirminci asır çıft- çisi gibi, bursada tedbir üstüne tedbir alı- yor. Fakat, bu tedbirler muvaffakiyetli neticeler vermezse, gelen bulutların için- de, korkunç tırpanile uzyi insanlığı biçip giden o ölüm yüzlü harb mabudu sakla- nıyorsa? İşte, bütün dünyanın şu daki- kada zihnini böyle bir sualin yakıcı bur- gusu delmektedir, Ümid edelim... Ümid edelim ki bu son- bahar henüz uzaktadır. Günün birinde geleceği muhakkak olan kışım fırtınala- rından henüz uzakta bulunmak tesellisi, bugünkü insanlar için o kadar büyük bir şeydir ki, etrafımızda bu teselliyi olsun duymak, bugünkü bizler için bir nimettir. İnsanlık, tabiatin kanunlarına karşi gelip bu sonbaharın yaprak dökün.ünü durduramaz. Fakat, acaba, borsalardaki İökümü de durdurmaya mMmuvaffak ola- mıyacak mi. Ümid edelim. Muhittin Birgen Çırağan sarayınım tamiri için faaliyet başladı Çırağan sarayının tamiri için ke - şifname yapacak komisyon dün Mü - zeler Umum Müdürü Azizin riyasetin- de ilk toplantısını yapmıştır. Toplan- tıda Be'ediye namına mühendis Şem - seddin, Nafia Müdürtüğü namina mi - mar Faruk, Güzel San'atlar Akademisi namına profesör Sedad Hakkı, Müzel namına mimar Kemal Altan — bulun - muştur. Birkaç güne kadar mahalline gidilerek tetkikat yapılacaktır. E. Talu n ağır başlı tanınmış bir Türk — E şairini coşturup da: «Sonbaharın zevki hoştur, Tut elinden yari koştur..> Diye terennüme sevkeden sonbaharlâ 'bu mevsim arasında beyhude münasebet arıyorum. Bana yabancı olmıyan o şairi mağfu- run gönlüne böylece en tatlı bir heyecani veren o eski sonbaharları bon de hayal meyal hatırlarım: Onların molâlinde, gamımda bile bir başkalık vardı. Gâh Bö- ğaziçinin yağ gibi durgün sularının üze- rine hafif bir sis perdesi geren, gâh kuy- tu koruluklarda dalların son yaprakları- —| nı soğuk nefeslerile ürperte ürperte yert — döken bu mevsimin kendine mahsus gü* — zelliklerine, zevklerine doyamazdık. Denizde balık avı, ormanlarda kestant | ve mantar toplama.. bunlar, en güzel eğ“ lencelerimizdi. Arada bir, saltanatındaf bir vechile feragat etmediğini insanlard ve tabiate hissettirmek - istiyormuş gibi — güler yüzünü gösteren güneşin -yazın bus * cak bucak kaçmdığımız- ışığına ve harl* retine can atar, onları bulamadığımız günler de, rütubetten tahammüre başlit — yan dökülmüş gazallerin hususi bir şaras — bi andıran kokusile âdeta sarhoş olarak — eve dönerdik. D;, gocukluğumuza aid hatıralardan” dır. . Daha sonra, delikanlılık çağımızda, rü* hu ruhumuza uygun, kalbi kalbimizle hemâhenk bir (yâri can) ile ne güzel, N€ galrane sonbahar gezintilerimiz oldu! 'Tabiat, o seneler ne kadar müsaid bif manzara arzediyordu. Gök mavi, denli durgun, kuşlar münis, rüzgür mülâyiüük çemenzar feyizli idi. Ağaçların çıplak dRİ* » larından,- Tüzgürların temasile etralk erganuri sesleri yayılıyordu.. “AB o eski #oobiharlar ne kadar cstâ — yakin.. ne sevimli.. ne keyifli idil — * Halbuki şimdi?. Şimdi tablatin sönbaharı, Benim de ÖNr 'Tümün sonbahatmna karıştığı için mi, nE dir?. Bana öyle mağmum.. öyle tatsiı ğ boş ve zavallı geliyor ki! ! Kardeş İranın Bariciye Veziri ; Ankaraya gitli ! i Bizi tanımadıkları, hakkımızda malümat sahibi olmadık- darı halde aleyhimizde bulunan insanlar az değildir. Bunla- r işittiğimiz zaman müteessir olmuyalım: Aleyhinde bulun- dukları insan biz değiliz, kendi hayalhanelerinde — vücud bulmuş olan cansız bir resimdir. Hayatta ehemmiyet vereceğimiz aleyhtarlık bizi tanımı- yanlardan ziyade bize dost olanlardan gelmez. Düşmanın yaptığı aleyhtarlığa bakalım, söylediği söz arasında hakika- te temas eden bulunabilir. Bu takdirde bunu tetkik edip doğru ise hatamızı düzeltmek vazifemizdir. SOÖOZ ARASINDA İngilterede asil Çocuklar mektebinde # n A | Börilede yaptlar HEHGÜN BIR HKM | Dans müsabakası Bir Arab fıkrası Devenin biri sırtında iki çuvalla yürüyormuş. Yolu üzerinde bir ka- tıncaya rastgelmiş. Karıncanın sırtın- da vücudünün iki misli büyüklüğün- de bir ekmek kırıntısı varmış. Deve bu işe şaşmış, karıncaya doğru ba- pPiu eğmiş: — Ben, demiş, kocaman' bir Üeve- bana ağır geliyor. Halbuki sen ufacık karınca kendinden ağır yük taşıyor- sun, bu nasıl iş? * Karınca kevab wermiş: ,4 ğ — Benim yüküm bana kafif geli- yor, sen de başkasının yükünü taşı- mayıp kendi yükünü taşısan sana da hafif gelir! BAA Camdan aletlerle Veriten konser Cam borulardan yapılma gayet şef-| — Son günlerde Berlinde amatörler ara- faf, borular, borazanlar, çanlar ve san- | çında beynelmilel bir dans müsabakası |turlardan mürekkep bir orkestra tak- yapılmıştır. 11 milletin, müteaddid çift- mı, geçen gün Berlin radyosunda ha- | terle iştirak ettiği bu müsabakayı bir İn- |rikulâde bir konser vermiştir. Bu or -İgiliz çifli kazanmıştır. Yukarıdaki resim- kestra takımı, Yena'lı Alman san'at -İde kendilerini dansederken görüyorsuz | Kardeş İzanın *Hariciye Nazırı Bg ârlardan mürekkeptir, — ve âletleri, |nuz. Samii dün Cağaloğlundaki konsolosluk nyanın en meşhur fotoğraf ve göz » nasında saat on altıda İran konalisini KĞ a R k camları yapan bir müessese tara- bul etmiştiz. Gayet samimi bir hava İ İngilterede son zamanlarda gaz mas |fından yap Hd . de geçen bu toplarıtıda,tüccar ve İran kelerinin umumileştirilmesi terviç edil- | — Mütehassıslar, bu âletlerin çıkardı-| — — gErgrçira nisi namıma Bay Ehrabi, muhterem SAf diğinden, Eton talebesi de, bu vesileden | 1 seslerin, bildiğimiz âletlerden belki| - Birkaç gün evvel Melbürn'da bir galra hoş geldiniz demiş, ve kardeş Tüf v istifade ederek gittikleri yerlerde şim- |de daha lâtif olduğunu İddia etmekte- |Z€tede dünya matbuat tarihinde şim - | yede yaşıyan bütün İranlıların hissıyf di böyle maskelerle görünmektedirler. | dirler, dliâ'" kadar Mmâ;;s!selmven bir|na tercümsn olarak, bu ziyaretten MN » LT ilân görülmüştür. şudur: duğu sevinei anlatmıştır. g Hayatınida 200 den fazla | — <Tembel âhmak, beceriksiz'bir genç Haficiye nazıfı verdiği tevabda, istağe kaza atlatan adam bula üçüncü defa olarak geldiğini, 4 İf » bu seferk; ziyaretinin baştanbaşa İngilterede asfl ailelerin çocukları - na mahsus bir kolej vardır. İsmi Eton College'dir. Buranın - bir hususiyeti, talebesinin jaketatay ve silindir şapka giymesidir. Çocuk kaç yaşında olursa :îun bu usule riayet etmesi mecbur!- İş bulmak içı'ı_ı baş vurulan Dünyanın en garip işini yapan genç kız B p k. Amerikanın Ersayer şehri hastane - z S .ui_f ,Dimon Madlen isminde genç ve gü- | sinde yatmakta olan Ceymis Ciben is-| — Bu ilân: veren Karol Morton na -| ? Mahiyeti =“'î““;d“ğ; Yoti zel bir kızcağız, tuvalet — eşyası satan minde bir adama radyo kumpanyala - mmda çok B bir dikten sonra, yük lide 1“'" bir mağazada çok garip bir vazife ile | ».ndan biri, iyi olduktan sonra haya - | gençtir. Hayli zamandanberi işsiz kal- iradesile, bugünkü eşsiz halini alan istihdam edilmektedir. Güzel Madlen /( n, iş olan : bu mağazanın yaptığı pudra, pomat ve | A,,İnîî"" mâmâ:ü sair çehreleri güzelleştiren şeyleri yal- | hi) büyük bir para teklifinde bulun - 'nız yüzünün bir tarafına sürmeği taah- | muştur. Bu teklifin sebebi Ceymis'in hüt etmiştir. Madlen'i istihdam eden dünyanın en talihsiz bir adamı olması Mmüessese imal ettiği güzelleştirici mad | ve başından iki yüzden fazla kaza geç- delerin canlı insan üzerinde tecrübe - | miş bulunmasıdır. Başına gelen kaza - sini göstermek ve kendisine reklâm 'Jardan en sonuncusu az Kalsın hayatına yapmak için düşündüğü — bu tedbirde | mal olacak bir otamobil kazası idi. Fa- çok muvaffak olmuş bulunuyor. Çün - | kat 1931 denberi buna benzer on iki ve İran kardeşlik ve döstluk hıl'ş’, kat kat artması için, Türkiyede yaf'* İranlıların, bu hususta ÇlllEm"ı'n:j hemmiyetle kaydetmiş; iktısadi ll Tabıtaların da günden güne ku' İ ğini söylemiş ve koloni ile de tanif d"ı ğ dan dolayı memnüuniyetini beyan tir. ü Kabulde hazır bulunanlar, k"“”:; hane tarafından hazırlanan b! mış ve gazetelerde aylarca süren mu - tad ilânlardan meselâ: Namuslu, çalış- kan bir genç iş arıyor. En iyi tavsiye - narelerle mücehhezdir. gibi ilânlardan hiç bir netice alamamış, bunun üzeri - ne yukardaki ilânı vermiştir. İşin en garibi bu mutad hilâfındaki ilânm o - kuyucularda büyük bir alâka uyandır- mış olmasıdır. İki üç gün zarfında «in- tizamsız» a yapılan müracaatlar o ka- dar fazla olmuş ki bu defa da kendisi- ne teklif edilen işlerden hangisini ter- ISTER İNANMA! verilirler. Orada eşekler hem dinlenirler, hem de bedava- dan karınlarını doyururlar. Halbuki 100 eşeğin taşıdığı yü- kü nakletmek için ikişer buçuk tonluk iki kamyona ihtiyaç vardır. Bu iki kamıyon hem 5000 liralık bir sermayeyi tem- sil ederler, hem de 250 Kilometrelik mesafeye gitmek için edilmişlerdir. Muhterem misafirimiz, kabul c7 kü genç kızın iki yüzü arasındaki bü - | gtamobil ve şii ifer kazası geçir - yük farkı gören müşteriler bu mües - | miş olduğundan fazla telâş etmemekte- seşenin mamulâtını almaktadırlar. dir. İSTER İNAN Bir arkadaşımızın anlattığına bakılırsa Trabzon-Erzurum yolunda kamyonun en büyük ve en kuvvetli rakibi eşektir. Bu havalide tuz nakliyatı yapan adamlardan beherinin yüzer tane eşeği vardır. Bu eşekler tanesi vasati 20 liradan iki bin Hiralık bir sermayeyi temsil eder. Masrafları hiç yoktur, yaz günlerinde 50 kilometrelik bir yol katederek | benzin parası olarak 10 liralık bir masrafa Yhtiyaç göste- 50 kiloluk bir yük taşıdıktan sonra otluk bir sabaya salı- | rirler. Binaenaleyh eşek kamyondan faydalıdır. İSTER İNAN İSTER İNANMAMA! W . Kıymetli misafirimiz, HaydafPiS? y tasyonunda askerf ve sivil erkânımi