| 14 Sayfa - Son Posta'nın siyasi tefrikası : 55 G Üf 2 son günleri j Yazan : Arif Cemil 'Katilin avukatı: “ Tayliryan" rüyasında annesinin (şayet Talât paşayı öldürmezsen oğlum değilsin! ) demesinden Talât Paşanın EEGEE İNT Xw(ı SON POSTA Son Postanın tefrikası: 69 e j Vi e VN: _._İ i r . ve/ — Den kyaveli — « Kaptan Bum Bum Çeviren: Ahmet Cemalettin Saraçoğla sonra bunun tesirile paşayı öldürmiye karar verdi , dedi , Jüri heyetinin fikri alındıktan sonra bereket versin avukatın bu talebi red- dedildi. Bunun üzerine gerek müddei- Uumumi, gerekse başka şahid dinlenme- sinden vazgeçtiler. Bütün bir gün devam eden müzake- reden sonra katilin Ermeni tehcirlerin- den dolayı Talât paşanın mes'ul oldu- ğuna kat'iyen kani bulunduğu netice- sine varıldı. Bunu müteakib mütehassıs profesörlerin mütaleaları dinlendi. Bu mütehassıs tabiblerden dördü katil Tayliryanın şuurunda bir eksiklik ol- madığını, binaenaleyh harekâtından mes'ul tutulması lâzımgeleceğini söy- lediler. Yalnız bir tanesi aksini iddia et- ti. Bunun üzerine muhakeme ertesi güne tâlik edildi. Muhakemenin aldığı şekil hiçbir kimsede netice ve hüküm hakkında şüphe bırakmıyordu. Filhakika 3 hazi- ran 1921 de celse yeniden açıldığı za- man muhakemenin aldığı feci vaziyet bütün şüpheleri kuüvvetlendirdi. Müd- de$umumi yavan sözlerle iddianamesi- ni okuduktan sonra katilin müdafileri, hiçbir itiraza hedef olmıyacaklarını anladılar, meydanı boş bulan arsız ço- cuklar gibi kıyameti koparmağa başla- dılar. Evvelâ avukat Gordon söze başladı. Bir gün evvelki muhakemenin safha- larını jüri heyetine anlattıktan sonra dedi ki: — Bu gibi hayaller Şarklılar üzerin- de daha büyük tesirler-hasıl eder. Tay- liryan da, annesi eşayed Talât paşayı öldürmezsen oğlum değilsin!» dedikten sonra bu rüyanın tesiri altında Talât paşayı öldürmeğe karar verdi. Zaten paşaya yolda rastgeldiği için kim oldu- ğunu ve nerede oturduğunu biliyordu. Onun için kimseye haber vermeden gi- dip Talât paşanın oturduğu evin karşı- sındaki! pansiyonu tuttu. Eski oturdu- ğu ev karanlık olduğundan, sıhhaği için zaten daha havadar ve güneşli bir ev a- rıyordu. Tayliryan bü yeni eve girdik- ten sonra Talât paşayı öldürmekten bir müddet vazgeçti. Fakat, vücudünde ız- tırab duydukça ve şuurunu kayboeder gibi oldukça kararı gene tazeleniyordu. Pansiyon sahibesi Tayliryan'ın 15 nü fazla konyak içtiğini söyle- cak gibiydi Dışarıdan Türk akıncılarının harb ve zaler sesleri geliyordu. Had:m Ahmed Paşa birkaç adiım attı ve herifi yakasından tutarak havuya kal-| dırdi; salo ortasına attı. Paşa elbisesi giymiş olan kadın sıvış- mak istedi, fakat o da tutuldu. Hadım Ahmed Paşa ona bağırdı: — Uslu dür! Askerin biri Mişelin kılıcını almak is- - tedi. Ahmed Paşa: — Bırak! Dedi. Sonra kadına da bir kılıç uzattı: — Hanginiz diğerini haklarsa kartulur! Mişelle kadın, paşanın önünde diz çök- tüler. Ahmed Paşa tükürür gibi Eflâk beyine haykırdı: — İkiniz'n arasında ne fark var? Bir tekme vurarak sırtüstü yıktı: — Çabuk kalk! Mişel titriye titriye doğruldu. Kadın ağlıyordu, Ahmed Paşa ilâve etti: — Çek kılıcını, kendini koru! Eflâk beyi bir an gözlerini kuldırıp baktı. Karşısındaki aslan yapılı ve asları yürekli adam şimdi daha korkunç olmuş- tü. Kılıç elinden düştü ve yeniden yer- lere kapandı. Ahmed Paşa alaylı alaylı gülümsedi; yerlerde sürünen paşa kılıklı kadını gös- tererek Eflâk beyinin alnına bir tekme vurdu ve yeniden sırtüstü yere sezdi: — Bak ta gör, aramızda ne fark var!... Yarınki nüshamızda: Hasta başında Yazan: Pierre Mille Çevirön: Nurüllah Ataç di. Bu ifadede bir yanlışlık vardir. Maz- nun o gün bermütad çayının içine bir mikdar konyak katmıştır. Cesaret al- mak için konyak içtiği hakkında ileri sürülen iddia doğru değildir. Zaten Tayliryan yeni pansiyona geçtikten sonra Talât paşayı bir daha görmediği- ni söylüyor. Nasıl olur da o gün Talât paşaya rastgeleceğini bilip cesaret al- mak için konyak içer O gün bir aralık Tayliryan Talât pa- şanın balkonunda güneşlenmekte oldu- ğunu gördü. Fakat heyecana kapılma- dı. Almanca kitabından tercümeler ya- parak dersini hazırlamakta devam çt- ti Aradan on beş dakika geçtikten son- ra Talât paşa sokağa çıktı. Tayliryan pencerenin önünde durduğu için bunu gördü. O anda gene tehcir esnasındaki facialar gözünün önüne geldi. Anasını babasını hatırladı ve derhal sandığın- dan rovelverini çıkararak Talât paşa- nın arkasından kaştu ve vurdü. Ondan sonra, maznun, müddeiumu- | minin dediği gibi şüpheyi üzerinden at- maâk için elindeki ravelverini bir tara- fa fırlatmadı. Bilâkis vazifesini yapıp | bitiren bir adam tavrile silâhını oraya | bıraktı. Tabil gelip geçenlerin elinden | kurtulmak için oradan uzaklaşırken ya- kalandı. Ben onun bu harekâtında kasde ve taammüde delâlet edecek bir hal göremiyorum. Tayliryanın işlediği fiilde bir kasd yoktur. Avukat Gordon birçok misaller ge- tirerek ve ceza kanununun şerhinden fasıllar okuyarak cinayette kast ve ta- amwmüt olmadığını ispata kall anı sonra mütehassıs doktorların izahatını da katil lehine tefsir etmeğe ve jüri heyetine telkinat yapmağa çalıştı. Ni- bayette Tayliryanın 15 martta cina - yeti işlediği anda kendisine hâkim ol- madığı, harekâtından mes'ul tutulamı- yacağı neticesini çıkararak dedi ki: « — Her tarafta harp edilmekte ol- duğu görülüyor. Kafkasyada Türklerle Ermeniler arasında da hali harbin mev- cut bulunduğu ve kan akmakta olduğu bir anda yaşıyoruz. Onun için, Ta yan hâdisesi gibi bir vak'anın halli ko- laydır. (Arkası var) < Bir Doktorun Günlük — reşense Notlarından — () Cild hastaiurklarının Karanlıkta yolda vürürken birdenbire birkaç kişinin bana doğru ilerlediklerini gördüm ve adımlarımı açtın Ve ben bu hasta ve rakik kadının re-|bu silâhı son derece muztar kalmadık- |tim ve hemen daldım. Nefesimi tuti fakatinde kendimi ne kadar mes'ud nis- sederdim. Şimdi işte karşılaşacağım «Adda» bu kadındı. Kendisini beklemekte olduğum lo- kantanın penceresinden «Adda» nın o- tomobilinin gelmekte olduğunu gör- düm, Ben derhal fırlıyarak arabaya at- ladım ve bir taraftan yüzlerce mil me- safe katedip gezintiler yaparken bir ta- raftan da «Adda» ya başımdan geçenle- ri birer birer anlattım, kendisile uzun boylu hasbıhal ettim, vaziyetimin teh- likelerini sayıp döktüm, «Adda>» — tahm vechile müşkülü halletti ve beni gizlice evine aldı. <Ad- da» nın evi kocaman bir bina idi. «Şang hay» da hiçbir kimse, hattâ hemşeri- lerim bile birdenbire ortadan kaybo- luvermeme elbet şaşmışlardır. Zira hiç kimseyi haberdar etmemiştim. «Adda» plânımızdan tabil ebeveynine” bahset- mişti. Lâkin onlar da sırrımızı muha- faza ederek bana karşı duydukları dost- |luğu isbat ettiler. Bu ailenin bana gösterdiği lütuf ve muavenetin şükrünü hayatımın sonu- na kadar ödeyemem, «Adda» kendi odasını bana bırakmış, kendisi başka bir odaya çekilmişti. Günlerce bu odada kapalı kaldım. «Adda» beni bir gece zorla yakalayıp bir vapura bindirerek «Singapur» a göndermek istediklerini işitmiş oldu- ğundan hiçbir yere çıkmama müsaade etmiyordu. Ancak ben kapalı bir yer- de uzun müddet yaşıyabilecek bir a- dam değildim; yaradılışım itibarile bu- na imkân yoktu. Nihayet dayanamadım, geceleri so- kağa çıkmağa başladım. Yalnız <«Adda» yun Kicası üzerine yanımda bir tabanca taşıyordum. Bir gece, kendisile ö rüşmekte olduğum bir dost Alm: bünde bir konferans vermekliğimi rica etti. «Adda» nin kıyafetimi değiştir - mek hususundaki bana yardımları sa- yesinde kıyafet de; rmeyi âdeta bir san'at haline getirm . Buna rağ- men böyle umumi bir klübde konferans vermek cidden bir delilik olacaktı. Ma- amafih bu işin arzettiği tehlike benim için büyük bir cazibe teşkil ediyor ol- malı ki bu teklifi kabul ettim. Bir akşam tebdili kıyafet etmiş bir halde klübe giderek bir köşeye otur- dum ve bir viski ile soda ısmarladım. Oturduğum — salonda yirmiden fazla tanıdık vardı. Halbuki bunlardan hiç- birisi beni tanıyamadı ve nihayet bir kahkaha atıp hüviyetimi meydana vu- Husulünde Dahili sebepler —- — Cümlei asabiye — Cild hastalıklarının husulünde sinirlerin ve dimağın büyük rolleri vardır. Şiddetli bir buhran veya bir heyecandan sonra gelen bir çok ha- Fiei ve cild hastalıkları vardır. Bir çok kaşınlıların sebebini tamamen sinlir ve dimağ tarafında aramak lâzımdır. Kan bozuklukları — Halk — arasında elild hastalıklarının — sebebini — ekseriya kan bozukluğu diye — tavsif ederler ve böyle zannedilir ve bu suretle hacamat ve sülük gibl yasıtalara sık sık müracaat ederler. Kan bozukluğu umum! namı al- tında mikroblar tesirile husule gelen ve kanında deveran eden mikrobların cild- de yaptığı hastalıklar ile kanın terkibi kimyevisinin bozukluğunu kanda koles- Üini, üre, geker vesalrenin artınası veya- hud kesilmesi le alâkadar olan bir çok cild hastalıkları mevouttur. Kan bozük- luğu diyip geçmemeli. Cinsini ve nev'ini tayin edip tedaviyi ona göre tanzim et- melidir. Yoksa kan bozuldu diye beş buçuk kilogram kandan (50) gram kan almakla hiç bir fayda hasıl olmaz. Es- kiden kan temizleyici diye tanınmış 1 « llçlar vardı. Bunların esasları bir çok kökler ile bazılarının içinde kalevi mad- deler ve bazılarında arşenik gibi mukav- vi Ilâçlar bulunurdu. Halbuki böyle umu- mi bir ilâcın her cild hastalığına Iyi gel- miyeceği pek tabildir. Cild hastalıkların- da esasını, asıl sebeb olan şeyi bulup te- davi etmektir. () Bu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kelleksiyon yapımız. Bıkıntı zamanınıda bu netlar bir dokter gibi imdadınıza yetişebilir. runca şaştılar ve: — Lauterbah dediler, bu kıyafette buraya her akşam devam etmiş olsay- dınız bile sizi tanıyamıyacaktık. Doğ- rusu çok mahirane kıyafet ve şekil de- ğiştirmişsiniz. Zevk ve neş'e umumlileşti. Ben de onları aldatmak için —ismar - ladığım viski yerine sevgili biramı getirtmeğe başladım. Nihayet umumi arzuyu yerine getirip (Emden)in akın- lar: hakkında bir konferans verdikten sonra beni tarassut edebilecek kimsele- rin nazarı dikkatini üzerime çekmeden çekilip izimi kaybetmek maksadile «Whangpo» ırmağının sahilindeki umu- mi bahçelere doğru ilerlemeğe başla - dim. Önce havâ kapalı idi. Sür'atli adım- larla ilerliyor ve etrafımı kollayor - dum. Birdenbire bir kaç kişinin bana doğ- ru ilerlediklerini gördüm. Bunlar ikişer ikişer olmuşlar bir kısmı sağımdan, bir kısmi solumdan geliyorlardı. Hafifçe başımı çevirdim. Arkamdan da beş kişi- nin gelmekte olduğunu gördüm. Vazi- yetim müşküldü: Bir tarafımda park, diğer tarafımda ise alçak bir duvarın | öte tarafında sessiz ve kara sularını de- | nize sürükleyen «Whangpor ırmağı vardı. | Peşime düşen bu serserilerle cadde | yolunu tutmak faydasız olacaktı. Bun- | dan emindim, Cebimde tlabancanın | (kabzasını okşadım, lâkin ayni zımnnda] ça kullanmamıya da karar verdim. suların altında yüzüyordum. Nihi Ayni zamanda bu çapulcularla dö- | nefesim tikanmak derecelerine gel vüş manasız olurdu. Zira zabıta İngiliz- (ti ki suyun yüzüne çıktım. İrmi lerin elinde bu dövüşten | kara suları üzerinde benden başka $ :Trîâmmwmh;r se yoktu. Demek ki serseri herifler $ Ve vatanıma - cesaret edememi n mitlerim de bu suretle hayal olurdu. İğn Kayetl rereranı beni sürükli hşmım_ıeyh tek bir selâmet çaresi | duruyordu. Ben hiç bir hareket yi diyordu: Irmak, Paşime düşmüş olan|.. , yarım saat kendimi akınti î*h'f;:nym d':" "ım“’d' p“: sevK ve idaresine bıraktım. Bir çok TA! arkamı İ i e ş laşıyorlardı. H Tı;ımı ı;e? i" ylmı miler, hı“i vapur lar ırmağın orlâ saldıracakları sırada birdenbire arka- d._ K ıü . d yılıî'n'î:'ı;d:ml döndü ş mümkün olduğu kadar gürü n'ıı erelee b'.r S SÜ Z gel meğe çalışarak bunların yanından $ rine koyup seri bir hareketle kendimi öiyeedn Makenirn yerii bir l «Whangpo» ırmağının urlu suları- na kıpf:okoyumgı;ım. el veyahut yelken gemisine tırmanmi (Arkan v0 Arkamdan bir el silâh atıldığını işit Betonarme köprü inşaatı Nafıa Vekâletinden : 1 — Koyseri Vilâyeti dahilinde Ürgüo - Kayseri yolunun 0.4-500 ncü kiloi resindeki Ürgüp köprüsünün betonarme olarak inşaatı kapalı zarf usulile 1 nakasaya çıkârılmıştır. Keşif bedeli «36.000» liradır, 2 — Eksiltme 1/11/937 tarihine müsx dif Pazartesi günü saat 16 da Nafıa | kâletinde Sose ve Köprüler Reisliği Eksiltme Komisyonu odasında yapılacak 3 — Eksiltme şartnamesi ve buna mütcferri diğer evrak <180> kuruş mukâ linde Şose ve Köprüler Reişliği kaleminden alınabilir. 4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin «2700» liralık muvakkat temli vermesi ve bu gibi işleri yapabileceklerine dair Vekâletimizden alınmış mütel hitlik ehliyeti fenniye vesikası ibraz etmesi lâzımdır. İsteklilerin teklif mektublarını ikinci maddede yazılı saatten bir saat evvi ne kadar Komisyon Reisliğine makbpz mukabilinde vermeleri muktazidir. 23797 x«6916» — Acaba siz de, yemek yemeği bir fedakârlık telâki eden bedbahilar meyanında mısınız ? Çünkü iştahla 1 olmadığından en güzel ye- mekleri bile isteksiz ve zoraki yerler. Size hazırladıkları nefis ve lezzetli yemekleri kemali iştiha ve büyük bir arzu ile yemek hoşunuza gitmez mi ? O halde, hor yemekten evvel iştahı açan, hazmi kolaylaştıran ve kuvvetinizi iade eden OUİNA LAROCHE , sıkhat ve kuvvet şarabından küçük bir kadeh içiniz. Bütün gozanelerde satılır. Nafıa Vekâletinden : 1 — Eksiltmeye konulan iş: Küçük Menderes ıslah ameliyatı sahasında Yü Jacak regülâtör keşif bedeli 380933 lira 6 kuruştur. 2 — Eksiltme: 3/11/937 tarihine rastlıyan Çarşamba günü saat 15 de NS Vekâleti Sular Umum Müdürlüğü Su Eksiltme Komisyonu odasında kapalı £ usuliyle ve götürü olarak yapılacaktır. b 3 — İstekliler: Eksiltme şartnames', mukavele projesi, Bayındırlık işleri g€ şartnamesi, fennf şartname ve projeyi 19 lira 5 kuruş bedel mukabilinde ğ Umum Müdürlüğünden alabilirler. 4 — Eksiltmeye girebilmek için ittek lilerin 18987 lira 32 kuruşluk mu'” kat teminat vermesi ve 50000 liralık nafıa işlerini taahhüd edip muvaffakiyE bitirdiğine ve bu kabil işleri başarmakta fenni kabiliyeti olduğuna dair Nü Vekâletinden alınmış müteahhitlik vesi kası ibraz etmesi. İsteklilerin teklif M tublarını ikinci maddede yazılı saatten bir saat evveline kadar Sular Uml Müdürlüğüne makbuz muükabilinde ver meleri lâzımdır. Postada olan gıd“ ler kabul edilmez. — <3770> — <6922. 'HAZIMSIZLIK aa Hayatın zevkinden insanı mahrum eder. PERTEV KARBONAT tomprimeleri Çot temiz bi- Karbonattan ve toz karbonat almaktaki müşkülât İ._ önünde tutularak yapılmıştır. Her eczanede satılır. 4 ——