k ) ı L F İ Atatürk İçin —4 — Mahmut Esat Bozkurt ana bir gün çok sayın bir ar- kadaşım soruyordu: «Atatürk tarihin yetiştirdiği büyükler- den hangisine benzer?» Düşünmeden karşılığını verdim: «Hatırımda kalanlardan hiç birisihe..» o: *Büyük İskendere?» Ben: «Ne münasebet?! O kral oğludur. Ba- bası Filipten memleket buldu. Hazine buldu. Dünyanın en kudretli ordusunu buldu ve her şeyi hazır buldu.» Arkadaşım: «Evet amma, 30 yayı yendi ve feth Ben: «Olabilir. Fakat «Vels» in dediği gibi imparatorluğu bir çocuğun eline , kıymetli bir vazoya benziyor- du. Çocukcağızın ayağı sürçünce, — vazo tuz gibi dağıldı gitti, bir varmış bir yok- muş oluverdi. Tıpkı birkaç saat süren kanlı bir sinema şeridi gibi.» «Anibal» a ne dersin? Ben: «Bıirak Allahı seversen. O zavallıya Romayi görmek bile nasib olmadı. Ülkü- sünün verimi; «Kartaca» nın, «Sipyan» n ayakları altında çiğnenmesi ve bir avuç kül haline gelmesi oldu.» — Ya Napolyon?!.. dedi. «Bilirim. Bu ismi ileri sürmek zama- mımızin bile modasıdır, büyüklerden- söz açılınca bunu anmak hâlâ modalığını kaybetmemiştir!!.. Fakat bu bir muha- keme neticesi değil, modaya uymak ha- letidir.» Nasıl olur?!.. dedi. Ben: <«Anladığım kadarını söyliyeyim sana.» «Şüphe yok ki Napolyon, İskender, A- nibal, bunlar ufak tefek adamlar değil- dirler. Fakat devlet adamlarının, yarate tıkları eserleri ile ölçülmeleri gerektir.» Napolyon ne yaptı? Bunu düşünelim. Napolyon büyük ihtilâlin heyecanını yaşıyan, büyük bir Fransa buldu. Başına geçti: Mısıra yürüdü. Vurdu. Yaktı, Aldı. Hind yolunu açmak istiyordu. «Akkâ» önünde General <«Cezar Ah- med» in şamarı yüzünde patlayınca Mı- sıra dündü. Tutunamadı. «Nelsan» filosu önünden korkarak sı- vışan bir deniz hırsızı gibi soluğu Fran- sada aldı. Asya fethine çıkan Fransız orduları kızgın çöller içinde eridi. 3 bin yıla bakan ehramlar onlara birer mezar taşı oldu. Şarkta hızını alamıyan imparator var kuvvetile Hollanda, Almanya, Avustur- ya, Rusya üzerine atıldı. Bütün Avrupa, baştanbaşa teslim olu- yordu. Kadın, erkek, çoluk çocuk, genç, ihti- yar hepsi; Fransız silâhları önünde eller yukarı teslim oluyorlardı. İmparator vurdu, yıktı, yaktı ve her şey yangınlar ve kan gelleri içirde çiği nendi. ma varmadan dün- Bütün insanlar ıki kısma ayrılırlar, Birinci kısımda bulu- nanlar icab etüği zaman karar vermekteh ve mes'uliyeti yüklenmekten çekinmiyenler bulunur, sayıları gayet azdır. İkinci kısımda ise kendi başlarına herbangi bir karar ver- mekten, mes'uliyeti üzerlerine alarak iş görmekten âciz olan insanlar vardır. Beşeriyetin azim ekseriyetini bunlar teşkil ederler. SÖN POSTA BE Karar sahibi olunuz. 396 İşini bilen, işinde çalışan, işine hâkim olan adam işine mü- teallik bir-meselede dalma kârar sahibidir, yaptığını bildiği için mes'uliyetini de üzerine alır, Karar"sahibi olmıyan ve ieabında mes'uliyeti üzerine almaktan korkan adam işini bil- meye, çalışmayan, işine hâkim olmıyan adamdır. Hayatta muvaffak olanlar birinci kısmı teşkil edenler, muvaffak ola- mıyanlar ikinci kısımda bulunanlardır. SÖZ ARASINDA Dünyanın en mes Kadını kimdir? —a Walford zengin bir gemi mücehhizinin oğludur. San'atkârdır. Mesleği de hey - keltraşlıktır. Geçenlerde çok siyah saçlı, buğulu üzümü andıran gözlerile kendi - zine modellik eden fevkalâde güzel bir genç kızla evlenmiştir. Waldord İspanya harbinin — başlangı- çında İspanyaya gönüllü olarak gitmiş, ve bir sene kaldıktan sonra, sevgilisinin ısrarı Üzerine geri dönmüştür. Güzete - gilere, mes'ut olduğunu söyliyen deli - kanlı: — Dünyanın en mes'ut çifti Windsor Dükü ve Düşesi değil, biziz, demiştir. Yu. karıdaki resim maceraperesi gencin, dün. yanın en mes'ut kadını olduğunu gene gazetecilere feyit eden karısını göster » mektedir, imparator bir kuru canını şerefinden üs- tün tuttu. Kendi ketdini öldüremcdi! Ömrünün son günlerini Fransız vatak ninın düşmanlarından dilendi. Taçlılarâ haş bit cibilliyet tğrendâ Fakat bu plânsız ve manasız çekişme- | kâna bulanmış Fransayı unuttu a nin, istilâların arkâsı gelmedi, biraz son- ra büyük ordu Moskovada sarsıldı. Moskova kendi kendini ateşledi. 'Teslim olmadı. İngilizlere sığındı! İngilizlere teslim oldu!! Bütün Fransayı, Baltık denizlerinden Akdenize kadar uzatan Fransayı «Sent Artık büyük ordu dönüyardu. «Viktor | Elen» adası ile trampa etti!? Hugo» nun dediği gibi: «İlk defadır ki kartal başını eğmiş bu- Tunuyordu..» Bence Napolyon modern bir ülkü pe- şinde değildi. O haris bir halk çocuğu idi. Bütün gayesi masallarda dinlediği wwwmı.mmwdwmuwm.w va meşalesinin aydınlattığı sonsuz buz — Geryaları içinde donuyordu ve dondu. 'Ordu tıpkı dönuk bir insan gibi sürü- ne sürüne, binbelâ ile Parise varabildi. İmparator düştü, ve <Elbe» adasına turüldü. Lâkin hırsını dizginliyemedi, hırsı onu aldı, sürükledi. Ve yeniden Fransız topraklarına ç- kardı. «Vaterlo» da bütün Avrupa bu hırsın karşısına dikildi. Bütün Avrupa boğazlaştı ve Fransız kanı son damlasına kadar aktı. İmparator kat'i darbeyi yemişti. Artık beli, kolu kırılmış, harekete mecali kal- mamıştı. Cumhuriyete yaptığı kendi başına gel- mişti. j Hırsı yolunda, milyonca adam öldüren imparatorluk kurmak, imparalor olmak- tı. Bu sevda onu ve onunla beraber Fran- sayı yere vurdu. Napolyon bence budur, (Devamı 5 inci sayfada) t Bir gün hamama gitmiştim, soyunup da içeriye girdiğim zaman göbek taşında büyük bir ziyafet sofrasının kurul- muş olduğunu gördüm. Çoluk, çocuk, genç Ihtiyar belki 20 kişi vardı. Ortaya yalancı dolmadan kavun karpuza varın- caya kadar çeşid çeşid yiyecek koymuşlar, yabancı müşte- ISTEB İNAN 1STER İNAN.IA.'. İVRERGON BİR FIKRA || * © olmasaydı - Hükümdarlârdan birinin çok çir- kin bir veziri varmış. Bir gün hüküm- dar vezirile birlikte gezerken vezir. den daha çirkin bir udama rasgelmiş- ler. Vezir onu görür görmez keserini açmış ve ne kadar parası varsa hep- sini adamın avucuna boşaltmış. Hü- kümdar sormuş: — Bu, dünyanın en çirkin adamına meye çok para verdin? — Bana büyük bir iyilik etmiştir de.. — Ne iyilik etti? — O olmasaydı, dünyanın en çir. kin adamı ben olacaktım. Tahtelbahir hangi Tarihte icat olundu ? Akdenizde kofsan tahtelbahirlerinin hareketinden bahseden bir İngiliz ga - zetesi tahtelbahir muharebelerinin 19 ve 20 inel asırlardan evvel de mevcut oldu- ğunu yazmaktadır. Bu gazeteye göre bir İngiliz kralı, 1624 de Taymis nehrinin içinde tahtelbahir ile seyahat yaparmış. Bu tahtelbahir o vakit Felemenkli Dre - mer Kornellis isminde bir makinist ta - rafından yapılmış imiş Amerikanın İstiklâl muharebelerinde ge iki harp gemisi bir tahtelbahir tara - fından batırılmıştı. Bu iki harp gemisi bu yeni muharebe silâhinin ilk kurbanlarıdır. Denizaltı muharebelerine daha eski za- manlarda da tesadüf edilmiştir. Meselö, eski Yu.r.:gıhhr sahillerine toplanmış ©- lan İran gemilerinin zinçirlerini gece de- nize indirdikleri dalgıçlar vasıtasile ke- serek gemilerin fırtıma yüzürder” kaya- lara oturmasına sebep olmuşlardır. Fe - nikeliler de büyük İskenderin donan - masına karşı bu şekilde dalgıçlar kullan- mışlardı. İngiltere ordusundaki filleri satıyor İngiltere harbiye nezareti şimdiye ka- dar Birmanya müstemlekesi ordusunda istihdam edilen on bin filin müzayede ile satılmakta olduğunu ilân etmiştir, Bu filler dağ toplarının naklinde kullanılı - yordu. Fakat şimdi dağ topları motörlü makinelerle tahrik edilmekte bulundu- ISTER İNAN İSTER İNANMA! Matbaamıza müracaat eden bir kadın okuyucumuz anlat- ’ vazgeçerek çıktım, rilerin garibsemelerine bakmıyarak yiyorlar ve spfradan artan şeyleri de taşların üzerine atıyorlardı. Ortalığı sıca- ğa inzimam eden ağır bir koku kaplamıştı. Yıkanmaktan diyesinin hamamlardan yemek yemeği yasak etmiş olduğu- nu düşünerek İstanbulda bu gibi hamam ziyafetlerine ce- vaz verilmekte olmasına hayret ettim. Bir Kutub seyahatinin Hazin blânçosu Yu_hndı)d Üç resim, nazin bir kutup macerasını hikâye elmektedir: 1 — 897 senesinde Spitzbergenden kal- karak şimal kutbuna ulaşmak istiyen An- dre balon heyeti seferiyesinden son ge - ien resim bu olmuştu. 2 — 1930 senesinin 6 ağustosunda da, Spitzbergen ile Franz Josef Land arasın- daki Kvitö adasında Andr&nin kurduğu çadırlı karargâhın bakayası bulunmuş - tu. Bunlar Andrönin kara yarı batmış kayığı ile kızağı idi. Bir kaç metre ötede de Andrönin cesedi duruyordu. 3 — 1937 de mantardan yapılma ve içinde Andrd ile iki arkadaşının imzala - rını taşıyan bir kâğıt olan bir fıçı bulun- du. Kâğıtta, balonun vaziyetini gösteren bir harila vardı ve şunlar yazılıdır: «12 temmuzda atıldı. 20 metre yüksek- likte yolumuza devam ediyoruz. Hareke- timiz yavaştır. Bazan da olduğumuz yer- de duruyoruz. Her şey yolundadır.» Almanlar ağaçtan sun'i Yyağ çıkarıyorlar Alman kimyagerleri, âğaçtanı sun'i yağ yapmağa muvaffak olmuşlardır. Buna dair neşredilen bir tebliğde bir kaç se - ne evvel istihsal edilen bu yağ yalnız ma- kine yağı olarak kullanılmağa elverişli iken şimdi yemek yağı olarak la kulla - mılabilecek bir vaziyete gelmiş bulun - maktadır. Yeni sun'i yağdan bir miktar tecrübe için Almanya hapishanelerine gönderilmiş ve sıhhate muzır olmadığı anlaşılmıştır. Bu sun'i yağdan Hitlere de gönderilmiştir. Ü aannea ea n aaaenaae eee ean eee ğundan fillere ihtiyaç kalmamıştir. Satılmakta olan Britanya ordusu fil « leri pek güzel talim edilmiş olduğundan bunlara fevkalâde rağbet etmektedirler. çıkarken de bir vakitler Kayseri bele- Eylâf 26 Sözün Kısası Serbest delilerden: Kişi zade dilenci E. Talu A yın ikinci"yarısı, ikinci yarısı- nin da malüm olan son sıkın- tılı günleridir. Bir akşam evvel vezno- dara yüz suyu döküp aldığınız beş lira avansın dördü ay başına kadar idare ©- dilmek tavsiyesile eve bırakılmış, geriye kalan tek yüzlük gümüş birkaç tane bo- zukluklar arasında, yeleğinizin sol ce- binde bozdurulacağı anı beklemektedir. — Beyefendi!.. Karşınızda ekseriya biçimsiz, kıyalet- siz bir vücudun üzerinde mütereddi bir sima taşıyan yabancı Bir şâhis, size' ga- yet mühim bir şey söyliyecekmiş gibi, suratıniza alkollü nefesini savurarak, so- kulur, — Bendeniz merhum filân paşazade- yım.. — Buyurun! — Filân yerde vazifede idim. Mezunen geldim, vaktinde dönemediğim için işim- den çıkardılar. — Yat.. Öyle mi?. Vah vah!, Yanınıza daha fazla sokularak: — Başımda beş nüfus var. Üç gündür açız. Bendenize bir lira inayet buyurun. Gördünüz mü başa geleni? Herif lenci olmasına dilenci. Lâkin kişi zade. O sizden bir lira istedi karıp ta cline beş kuruş veremezsiniz ya.. Verseniz o- nun mevkii içtimaisi (!) bunu kabule müsaid değil, İstediğini vermeğe ise si- zin vaziyeti maliyeniz mâni. Yüzünüzü kızdırıp ta yok demeğe de utanırsınız; çünkü kalıp kıyafetiniz, vaz'ü haliniz si- zin züğürd olduğunuza kimseyi inandı- ramaz. O anda yapacağınız tek bir şey vardır. Anlamamazlığa gelip birdenbire yürüyüvermek. Bunu yapınca da bir vic- dan azabıdır başlar. Öyle bir azab ki nez- Jeden mütevellid diş ağrısı gibi hafif ha- fif, için için sizi muztarib eder. Vakıâ çok defa kişi zade dilencinin si- ze söylediği şeylerin aslı, astarı yoktur. © ne filânca paşanın oğlu, ne falan yerin sabık memuru, ne de beş nüfuslu bir a2i- lenin reisidir. Alkole ve uyuşturucu mad- delere kendisini kaptırıp sosyal merdive- nin üst basamağından alt basamağına yuvarlanmış mütereddi bir serseridir. Bizim gibi - sözüm ona - normal insan- ların merhamet hislerimizin - enayiliğe kadar vardığını öğrenmiş ve bundan isti- fadeye kalkışmıştır. Gelgelelim, ay son- Tarının kurak bir mevsim, viran bir bağ, kadar verimsiz olduğunu belliyememiş olacak ki pek müsmir olabilecek san'atı- ni aybaşı denilen bolluk günlerinde icra etmeği hatıra getirmiyor. Hoş aybaşlarında da icra etse, gene böyle zamanda, bir lirayı birden çıkarıp ta rakı ve kokain parası olarak efsanevi bir paşanın oğluna hediye edecek baba- yiğit göremiyorum. Cie E. Talu eancen Bugün Türk Dil bayramıdır (Baş tarafı 1 inci sayfada) tirmalar çok güzel ve müsbet netlceler vermekle, «Güneş - Dil teortsi» bü imesalyi ve elde edilmekte olan neti- eelerin istihsalini kolaylaştırmakta- dır. Güneş - Dil teorisi üçüncü dil kurul- taymma iştirak öden âlimlerle eylül ba- şında Bükreşte toplanan beynelmilel are keolojik prehistorik ve antrepolojik kon- grelerde ve dün nihayet bulan ikinci tarih kurultayında - tarihf araştırmalare daki mühim ve faydalı rolü noktasından - çok iyi karşılanmış, takdir edilmiştir. İkinci tarih kongresinde söz alan yük- sek ecnebi profesörlerin de teyid ettiği gibi bugünkü medeniyetin kaynağı olan Türk kültürü Anadoludan garba yayıl- mıştır. Türk dilinin, kültür lügatinin ana kay- nağı olduğu da Güneş - Dil teorisinin verimlerile sabit olmuştur. Şişli Halkevinde Şişli Halkevinden: Dil bayramı münase - betile bugün saat 17 de Halkevimizde dil! - mizin beşinci bayramı adlı bir konferanı ve- rilecek, manzumeler — okunacak, ve bir de konser verilecektir. Herkes gelebilir. Eminönü Halkevinde Eminönü Halkevinden: (Dil bayramı) bu gün saat 17 de evimizin Cağaloğlu merkez salonunda aşağıdaki program gibi kutlana - caktır. Bu toplantı için dayetiye yoktur. Her keş gelebilir. Program: . A) - İstiklâl - marş. — B) - Konferana, C) - Konser