26 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

26 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“10 “Sayfa Son Posta'nın siyasi tefrikası : 37 Talât Paşanın BEEZEEE son günleri Yazan : Arif Cemil SON POSTA Eylâl 26 Tarih Kurultayı kapandı (Baş tarafı 1 inci sayfada) Riyaset makamında Kültür Bakanı Saffet Arıkan, sekreterliklerde Saylav Talât paşanın iddiasına göre gerek Enver, gerek Cemal|Fakihe Özmen'le Faik Reşid bulun - paşanın İttihat ve Terakkile olan alâkaları pek mahduttu Maatteessüf bu idarenin başında da İsmail Hakkı paşa bulunuyordu. Hak ve adalet mefhumlarının ne demek 0l- duğunu bilmek istemiyen bu zatın as- keri demiryollar idaresinin başında bulunması, aldığımız bütün tedbirlerin az zaman zarfında iflâsına ve yeniden birçok suiistimallere sebebiyet verdi. İsmail Hakkı paşa bir taraftan halkı ezerken diğer taraftan himayesine al- dığı adamları ihya ediyordu. Her ne kadar askeri demiryollar idaresi on milyon liradan fazla bir para temin et- tiyse de bu yüzden husule gelen mane- vi zarar bu kâra kat kat üstündü. Biz İsmail Hakkı paşanın usulünü değiştir- meğe muvaffak olamadığımızdan ve azline de imkân görülemediğinden bu d fenalıklar uzun zaman devam etti ve pek çok haklı şikâyetlere sebeb oldu. Talât paşa, arkadaşlarile bu tarzda konuşurken şikâyetleri İsmail Hakkı| paşaya inhisar etmezdi. İttihad ve Te- râkki camiasına uymıyan — tavır — ve Hareketlerinden dolayı halkın gözün- den düşen Enver ve Cemal paşaların hareketlerini de şiddetle tenkid eder, derdi ki: — İttihad ve Terakki on sene devam| Ve kanaatlerini 1 ti esnasırda iki defa ikti- hangi kanun menedebilir? eden fasliy dar mevkii başkalarına terketmeğde mecbur oldu, her iki defasında da onun efkânını lekeliyecek bir vak'a orlaya; Çünkü Enver ve Cemal!' konulamadı, paşalar hariç olmak üzere, bütün arka- daşlar, büyük bir sadelik içinde yaşar- lar ve her hususta mahremiyet göste- rirlerdi. Halbuki Enver ve Cemal paşalar bu- Yyük bir lüks içinde yaşıyorlardı. Onlar bu yaşayış tarzlarından dolayı hem kendi şahıslarına, hem bin türlü mah- rumiyetlere katlanan diğer arkadaşla- rına, hem de memleketin yegâne siya- gi teşkilâtı demek olan İttihad ve Te- rakkiye karşı âdeta büyük bir cinayet işlemiş oldular. Talât paşanın iddiasına göre gı—.rek| Enver, gerekse Cemal paşanın İıtihndi ve Terakki fırkasile olan alâkaları pek mahduddu. Fakat her ikisinin hususi evsafı olduğundan dolayı — İltihad ve Terakki onları, hatalarını bilerek kul- Tanmıştır. Malüm olduğu vechile Talât paşa ile Tüfekası İstanbulda teşekkül eden sah- te bir divanıharb tarafından idama mahküm edilmişlerdi. Paşa, bu mah - kümiyet için uydurulan sebeblere çok kızardı. Divanıharbin ithamnamesinde yazılı olan ve umumi harbe girişimiz- den bahseden ikinci maddede denili- yordu ki: «Esbak sadrâzam Said Halim paşa, seferberliğin başlangıcında yalısına da- vet ettiği İttihad ve Terakki merkezi umuümisi âzasına harbe iştirakimizin pek muhatıralı olduğunu va devlet için '€en iyi vaziyetin bitaraflık olacağını izah eylemiş Ve bu hususta delâil öc gös - termiş olduğu halde sözünü geçireme- diğinden harbe iştirak edilmiştir. Bu hakikat, sadrı esbak Said Halim paşa- nın meb'usan meclisinde vermiş olup zapta geçen ifadesinden anlaşılmıştır. Bundan başka İttihad ve Terakki murahhası mes'üllerinden Rıza Bey de mMüuhakemesi esnasında daha muhasa- mat başlamadan evel Rusya dahiline çeteler sevkettiğini ve bunlar vasıtasi- le tecavüze geçtiğini itiraf eylemiştir. Harbiumumiye girişimiz vü! lisinde kararlaştırılmaksızın mesi üzetine maliye nazırı Cavid be- yin, nafia nazırı Mahmud paşanın, pos- | ta ve telgraf nazırı Oskan efendinin ve' ticaret nazırı Süleyman Elbistani e- fendinin istifa ettikleri Bu da harbin, heyeti vükelâ kararile i- lân edilmeyip İttihad ve Terakkice il- tizam ve tasmim edildiği için ihtiyar olunduğunu meydana çıkarmıştır.» Talât paşa bu ithamları çok gülünç bulur ve derdi ki: — Bir kere 1914 de seferborlik ilân edildiği zaman harbe girmemiz kat'i- yen mevzuubahis değildi. Sadrâzam Sa- id Halim paşanın yalısında içtima edil- diği ve sadrâzamın bize Ihtaratta bu- |bir mahkümiyet elâ mec- | ilân edil-| görü'müştür. | lunduğu yalandır. Şayed Said Halim paşa böyle bir şey söylemişse, son acık- h vak'alardan dolayı perişa nolan ihta- rında hâdiselerin büsbütün karışmış ol- duğunu kabul etmek lâzım gelir. Seferberlik ilân edildiği zaman onun yalnız umumi veya hususi olması mev- zuu bahsedildi, heyeti vükelâda sefer- berliğin umumi olması yalnız Enver paşa tarafından teklif olundu. Vükelâdan maliye nazırı Cavidle na- fia nazırı Mahmud paşa umumi olması- na itiraz ettiler. Fakat, Enver paşanın şiddetli talebi üzerine umumi olmasına onlar da muvafakat ettiler. Türkiye, se- ferberliğin ilânından ancak üç ay son- ra umumi harbe iştirake mecbur ol- u. Talât paşa bunları söyledikten sorra İttihad ve Terakkiyi müdafaa etmek i- çin derdi ki: — Farzedelim ki Said Halimi paşanın yahsında toplandık ve seferberlik ve barbe iştirak meselelerini aramızda konuştuk. Asla mes'uliyeti olmıyan si- yasi bir fırka veyahud cemiyet âzası- nın kendi içtihadlarını ileri sürmeleri söylemeleri hakkını O zamanlarda bunların kendi kana- atlerini ve içtihadlarını söylemiş olma- ları nasıl olur da idama mahküm edil- meleri için sebeb gösterilebilir? Bun- dan daha delice bir muhakeme ve asıl- tasavvur - olunabilir mi? (Arkası var) " Bir Doktorun Günlük PAHAR Notlarından — (*) Büyük bademcikler Vücuda yaplığı Aksülameller Birçok çocuklarda burun arkasındaki fazla etler bademciklerin büyümesinden Mütevellid mevzil ve umumi birtakım tezahürat görülür. Çocuk ağzı açık uyur. Burnunda sık sik akıntı ile müzmin nez- le görülür. Aynı zamanda bademciklerin büyümesinden mütevelild vaxiyet üzeri- ne soğuk algınlığının inzimamile boğaz ağrıları, anjinler meydana gelir, Vücudda bunların tezahüratına gelin- ve; fazla etlerin ve bademelklerin büyü- mesi vücuda fazla — müvellidülhumuza girmesine mani olur. Vücudda ihtirakat lâyikile vaki olamaz, Çocuk da neşvünemadan geri — kalır, ameliyat lâzemdır. Ameliyatı da İyi bir el yaptığı takdirde tamamen tehlikesizdir. Bir kaç dakikalık bir iştir. Bkseriya bu ameliyattan sonra çocuklarda — sür'atli bir neşvünema büyüme hali görülür, kanlı canlı olurlar. Ağzı açık uyuyan çocuklar, sik sık bo- ı ağrıyan çocuklar mütehassıs doktor - darım muayenesinden — geçirilmelidir. Ve Nöbetci Fezaneler Bu gece nöbetçi olan öczaneler şuti- lardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: — (Pertev ), — Alemdarda: (Abdülkadir), Beyazitte: — (Belkis), Ba- matyada: (Rıdvan), Eminönünde: (Hü- seyin Hüsnü), Fenerde: (Vitaliı,, Şeh - remininde; (Hamdi), Şehzadebaşında: (£ Balili, Karagümrükte: (Arifi, Kü - çükpasarda: (Yorgi), Bakırköyünde: (İs- tepan). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâ) caddesinde: (Kanzuk), de: (Güneş), Topçularda: 'Taksimde: (Nizamettin), Daire- (Sporldis). 'Tarlabaşında: (Nihat), Şişlide: (Halk), Beşiktaşta, (Ali Riza), Kadıköy, Boğaziçi, Adalardakiler* Üsküdarda; (Ahmediye), Sarıyerde: (Osman), Kadıküyünde: (Büyük), (Üç- teri, Büyükadada: (Halk), Hepbelide: KÂ muşlardır. Evvelki toplantıya âid zabıt hülâsa- sı okundu. Aynen kabul edildi. Sonra ruznameye geçildi ve profesör Hart - man kürsüye geldi, Profesör Hartman'ın tezi Profesör Hartman (Yeni Türkiye) adın- daki konferansını Almanca — olarak verdi. Bunda yeni Türkiyenin kurulmasını, milli - yet cereyanımı ve bu cereyanın İlk ölarak u- yanmasına hizmet eden Türk mütefekkir - lerini anlattıktan sonra Kemalist Türkiye - nin bugün dünyada aldığı mühim mevkle 1- şaret ederek her sahadaki terakkilerini can- landırdı. Profesörün konferansı hararetle alkış - landı. Ruznameye göre söz sırası Profesör Ba - yan Âfete gelmişti. (Türk - Osmanlı tarihinin karakteristik noktalarına bir bakış) adındaki bu tez için salondaki tahtaya haritalar koymak icap e- diyordu. Reis, bu hazırlıkları yapmak üyere on dakika tatil yaptı. Profesör Âfetin teri Celse tekrar açıldığı saman tahtaya Os- manlı devletinin küruluşundan yıkılışına ka dar fütühat sahasında geçirdiği inkılâpları gösteren muhtelif haritalar asılmış bulunu - yordu. Profesör Âfet alkışlar arasırda kürsüye gelerek tezin! vermeğe buşladı. Harttalar ü- zerinde ve canlı bir surette verilen bu kıy - roetli tez dinleyiciler üzerinde derin Lir alâka uyandırmıştır. Profesörün tezi bu yazının sonuna derce- Elmektedir. Burada ayrıca — bir hülâsasını veriyorum: En büyük Türk, Bayanlar, Raytar; Tarih hâdiseleri ayren tekerrür etmez, çünkü zaman ve mekân kültür — üzerindeki faaltyetile her cemiyetin tekâmülüne tâbi - dir. Bir milleti anlamak için tarihinin de - inliklerine inmelidir. Türk tarih! en çok bi- Hnmeğe Tâyık olandır. Tarih — içinde yalnız parlak noktaları görmekle kalmamalı, hata- ları da tebarüz ettirerek yeni neslllerin uya- nık olmasına hizmet etmelidir. 1260 senesi tarihlte büyük bir devir baş - dangıcının menşeldir. Çünkü bu tarihte iki imparatorluğun ankazı — üzerinde dinç bir 'Türk devleti kuruluyordu. Bu imparatorluk Bizans ve Selçuk devletleridir. Yeni devlet de 'Türk Osmanlı imparatorluğudur. Anadolu beylikleri içinde Osmanlı beyli- ğinin yükselme ve büyümesi 6 zamana göre en Üeri teşkilâta sahip olmasındandır. Böy- dlelikle, Türkün ezeli yurdu olan Anadoluda Türk kudreti ve varlıği bir defa daha tazo - lenmiş oluyordu. Osmanlı devleti asıl bu - nun için bahtiyardir. Bir devletin temelleri ne kadar kuvvetli olursa ömrü de © kadar uzun olur. Osmanlı imparatorluğu sağlam esazlar üzetine ku - rulmuş, fakat bütün imparatorluklara mu » kadder olan yükseliş, duruş ve kıhitat de - virlerini yaşamaktan kurtulamamıştır. Osmanlı imparatorluğu Bizansı yıkarak enun varisi oldu. Selçuk imparatorluğundan dağilan beylikleri kendi — varlığını — ekledi. (Merkeziyetçi bir monarşi) kutrdu. İdare ve ordu sistemini 0 zaman ordu ve feodaliteden aha mükemmel olarak tatbik ediyordu. *On beşinci ve ön altıncı asırlardâ Türki- yeyi dolaşmış olan Garplilar buradaki re - fah, zenginlik ce bihassa hâlk idaresindeki Adil sistemlere hayrandılar. Büyük bir kül- tür faaliyeti vardı. 1500 - 1616 senelerinde Vened 'tiler bir kasım gemilerini 'Türk tersançlerinde yaplı- rıyorlardı. muavenet teşkilâtı da kuv vetliydi. Hele harp vesalti ve teknik, zarbın we şarkın bütün devletlerine falkti. Ön al « tıncı asırda İmparatorluğu gezen bir FPran- siz seyyahı her köyde mektep görmüştür. Dini telâkkiler yüzünden resim ve heykel san'atinin bemen hemen hiç olmamasına mu kabil diğer san'at sahalarında büyük terakki ve eserler görülür, Mimar Sinan, Pirl Rels ve dahâa bir çoklarını sayabiliriz. Emniyet ve Ssayiş fevkalâdedir. ve rira- mtle Ücaretin İlerlemesine büyük faydası ol- muştur. Müverrih Yorga on beşinci asırda- 'ki Türk ticaret fikrinin 0 samanki n İleri memleket olan İapanyadan üstünlüğünü iti- raf etmiştir. 'Türk milleti şerefini ve yüksek Idareci « derini bulduğu zaman en küdretli mevcu - diyet olur. Büyük idareci Sokullunun ölü - münden sonra sarayın idaresizliği yüzünden inhitat başladı. İsyanlar, harici düşmanların istilü ve is- İtismar taaliyeti dejenere olmuş bir hâneda- nn kabiliyetsizliklerinden fırsat bularak tn- paâratorluğu parçalıyordu. Bu hal 1019 sene- sine kadar sürdü, 1923 de Türk milleti asıl kendi ismile bir defa daha, taptaze ve dinç olarak ezeli toprakları üzerinde göründü, Bütün bunlardan anlıyoruz ki bir devle- tin hayatı milletinin kültür hayatile en t1- kı bir surette alâkalıdır. 'Türk milleti ilerlemek için niç bir engel tanımaz. Dinamik hareketlerle yürüyüş ona Yakılâpçılık vasfını en lâyik kilar. Profesör Âfetin konferansı sonunda mü- teaddit yerlerinde şiddetle alkışlandı. Kongrenin devam ettiği müddetçe faali - yette bulunan A ve B seksiyonlarının mesa - ilerini hülâsa —eden zabitnameler okundu. dirmek ve temsil ettikleri milletlerle mües - suseler namina söz söylemek üzere bazi pro- fesörlerin söz istediklerini bildirdi. Muvafık görüldü. hüsnü kabulden, Türkiyenin yeni çehresin- dex gerek köngrenin vo gerek Türk Tarih Ku rumünun kiymetli mesaisinden bahselti. Al. kışlandı. Çekoslovak profesörlerinden Ripka kür - süye gelerek Türkçe olarak bir hitabe oku- du. Garbiın en eski üniversitesi alan Dör - düncü Şarl Üniveraltesinin selâmlarını Türk Tarih Kurumuna, kongresine ve Türk üni - versitelerine tebliğ etti. «Türk tarihi çok geniştir. Biz onun henüz ilk hatvesinde olduğumuz halde hayrenlik içindeyiz. Avrupada şimdiye kadar karan - lıkta kalmış meseleler aydınlanıyor. İmpa - ratorluk idaresi bu cemiyeti ihmâal esti. Fa- kat Türkiye Cumhuriyeti ve bilhaasa Ata - türk sayesinde hakikatler meydana çıkıyor. Moşhur ilim adamlarınızı dinledik, tukdir ve hürmet hisleri duyduk. Tanıştık. Bu cihet - ten de kongreye iştiraki büyük bahtiyarlık sayıyorum. Bügünkü Türk bilgisi böütün ci- hani alâkadar eder. Türk misafirperverliği ayrıca bir noktadır ki, hatırımızdan hiç çık- mıyacak, bizi ebediyen müteşekkir bıraka - caktır. İmdi Dördüncü Şarl üniversitesinin samim selâm ve tebrikler ve muvaffakiyet dileklerile hatmi kelâm eylerim. Yaşasın 1- kinci Türk 'Tarih kongresi, yaşasın önun ha- lefi ve selefi... Bu samimi ve kuvvetll hitabe muhtelif yerlerinde ve sonunda pek hararetli bir su- rette alkışlandı. Söz şimdi Fransız profesörlerinden Dö « laport'a yerildi. Fransızca söylenen bu hita- bede, umumtyetle Türk misafirperverliğin - den, kurumun ve köngrenin semereli mesa - iinden, Türk milletinin büyüklük ve Türk tarihinin yüksekliğinden bahsolundu ve al- kışlandı. İhtiyar İngiliz profesör Myres de hemen bemen ayni hislere ve hükümlere tercüman olan İngilisce hitabesini okuduktan sonra kürgüye Polonya profesörlerinden Przevors- ki çıktı. Kardeş Türk milletine Polonya mil- letinden samimi ve dastluk hisleri getirdiği- ni anlattı. Diğer profosörlerin görüş ve hbis- lerine iştirak etÇi. İtalyan profesör Nossi'nin kongre âzası üzerinde samimi bir sevyi uyandırdığı, kür- süye çıkmak üzere yerinden kalkar kalk - H âlim İtalyan meslekdaşları namına Türk iim âlemini selâmladığını söyliyerek sözle- rine devam etti: «Türk topraklarında gördüğüm fevkalâ - de misafirperverlikten dolayı dearin — teşek - kürlerimi sunarım. İtalyan İlim Akademi - sinde âza olduğumdan Akademi namına da Ayni hisleri tekrarlarım. Biz Atatörk'ün ne kadar takdir edildiğini, insaniyeti nmüşte . rek tarihile kültür tarihine ne kadar büyük yardımlarda bulunduğunu memleketimize ha münasobetle Türk - İlalyan kültür müna - sebetlerinin çoğalmasını dilerim. Kurumdan bir ricam var: O da bir Türk - İtalyan Bib - Hyografisinin teşkili için Neri sürdüğüm tek- Hfin not edilmesidir. Müşterek mesaimiz da ba iyi neticeler verecektir. Yaşasın Atatürk'ün Türkiyesl'» Hitabe çok hararetle ulkışlandı. Macar Profesörü Ziç! hitabesine Fran - sızca başladı. Sonunda Türkçe” olarak şun- ları söyledi: *Bir kardeş ulusun sevgi ve selâmını © » Jimden geldiği kadar ifade eotmeme müsaade buyurunuz. Türk milletinin yeniden yükse » lişini gören biz Macarlar, sevinç — ve gurur duyuyoruz. Ayni kaynaktan gelen ve düşü - nüş tarzı bir olan iki milletin müşterek fa- aliyetinin medeniyete çok hizmetler yapaca- ı kanaatindeyim » İsveç profesörü Perrssoln'in samim! nut- ku da hararetle alkışlandı. Profesör Moraveski —memleketinin güzel ve misafirperver Türk memleketine selim - Jarını getirdiğini, burada o kadar meşhur ©- lan Türk mizafirperverliğini gördüğünl söy. ledl Yugoslarya profesörlerinden Bayrak - daroviç de samimi hislerini ve takdirlerini bildirdi. 'Türk Tarih Kurumu Sekreteri Muzafter Göker köngre namına, Türk Dü Kurumuna, yarınki dil bayramının tebrikini teklif etti. Ittifakla kabul olundu. Dünkü celsenin za - bitnamesi akundu ve kabul olundu. Kongre Başkanı, Kültür Bakanı Saffet A- rıkan kapama nutkunu verdi ve dedi ki: Kongre başlangıcında, Türk Tarih tezi - nin arkeoloji, antropoloji, Lengilistik gibi en müsbet belgelere dayandığını, arzetmiştim. Filhakika bir taftadan beri Tarih Rurumu adına söz söylüyen bilginlerimiz, Kurumun çalışmalarında bu esasa ne kadar kıskanç - lıkla bağlı olduklarını huzurunuzda belirtti- der, Misafirperverlikleriyle bisi şereflenöiren |ve ber bizi şahsında medeni âlemin saygı - sını toplayan âlimler de Türk Tarih tezi ü- zerinde Türk Kollegleriyle kanaatte ne kadar birleşik olduklarını büyük bir isabetle teba- rüz ettirdiler. Bu suretle, hangi milletten olursa olsun, bütün ilim adamlarının beşer saadetine hiz- met etmeleri hakkında, ilkin yaptığım te - mennimin bu kongrede çok geniş bir sahada tecellisini görmekle eldden — hahtiyarım, Ve ilmi ahlâka bu kadar asil duygular ve insa- ni fikirlerle örnek veren sayın Âlimlere şük- ranlarımızı ve saygılarımızı sunmakla bah- nquu umumiye tarafından aynen kabul o- | Üyarız. MMM 'Bundan sonra kongro başkanlığı, kongrö | UĞL itibarile, bu kongrenin, ilim tarihinde İnişlemezi 1453 > 1579. Böz alan ve dinleyen üyelerinin yüksek şahsiyetleri ve izah edilen mevzuların derin- ive memleketimiz hakkındaki intıbalarını bil göniş bir adım olduğunu söylemek ve bll .| maz alkışlanmasından anlaşıldı. Bu kıymet- | ber vereceğiz. Türk âlimlerinin de ne ndu! iyi ve çok çalıştıklarını da anlatacağız. Bu | mek, hepimiz için iftihara değer bir netico - dir, Açılışındanberi, oşalz varlığı ile kongreyi şereflendiren ve koruyan Atatürk'e hepl « Profebör — Menghin söz öldı. Gördükleri İniz adına sarsılmaz bağlılığımızı ve en de- rin tazim ve müinmetlerimizi sunarak kon « Broyi kapıyorum.s Bütün kongre âzası ayağa kalkarak vec- dü heyecan içinde Ülu Önderi tükenimiyen Glkışlarla alkışlamış ve kongre bu süretle so ca ermiştir. Kongre salonu birdenbire hafif bir uğul- tu İle doldü. Burada tanışmiş olanlar bir - birlerine veda ediyor, herkes birbirine kon - Biraz sonra, köngre salonunu ağııma kâ- dar dolduran bine yakın münevver İnsan, akşam karanlığında Dolmabahçe sarayının çakıllı yollarından yürüyerek muhteşem ka- pisından çıkıyor, caddeyi doldürüyordu. Profesörler şerefine ziyafet Türk Tarih Kurultayına iştirak eden ce- nebi profesörler şerefine İstanbul Belediye- Bi tarafından dün akşam Tarabyada Bümer palasta 150 kişilik bir ziyafet verilmiştir. Profesörlerin bir kısmı bugün — öğleden sonra 15,15 de Ankaraya hareket edecek - ler, dün yazdığımız gibi Ankaranın mühim müesseselerile Çubuk parajını, Orman çift - liğini ve hafriyat yerlerini — gezeceklerdir. Profesörler 28 Eylüle kadar orada kalaçak - lar, o gün Yerköy tarikile Alaca Höyük ve Boğazköy hafriyat yerlerine gideceklerdir. İsveç Profesürü Persson ve Alman profe- sörlerinden Blegzen mühim — mazeretlerin - den dolayı dün akşamki trenle memleket « lerine dönmüşlerdir. Profesör Afetin tezinin metni En büyük Türk Baylar, Bayanlar, Tarih hâdiseler! aynen tekerrür etmez. Çünkü zaman ve mekân kültür üzerindeki faaliyeti ile her cemiyetin tekâmülüne tâ . bidir. Bir milleti anlamak için onun tarihi- nin derinlizlerine nüfuz etmek ve muhtelif devirlerdeki gidişini takip etmek lüzumu kar şısında kalınır. Türk milletinin tarihi en çok bilinmeğe iâyık olan kısımlardan biridir. Bu tarih o kadar derin ve cihan kültür bağla- rile perçinlidir ki onun içinde Türk cevher- lezini bulmak onları anlamak ayrıca insan- lik için bir-derstir. Bu geniş ve derin tarih içinde yalnız parlak ve iyi şeyleri görmekle Kalamayır, onun hâlaları da yeni mesilleri müteyakkız tutacak vasıtalardan biridir. Ben biraz dâ bu mevzuumla, bu noktala- rı âaraşlırmak için söz almiş — bulunuyorum. Tarihten alacağım başlangıç çok eski değil- dir. Yakın tarihimizin bize verdiği lihamlar çerçevesi icinde kalmak lstlyorum. Yıl 1290, tarihte bir devir başlangıcının menşeldir. Hayatlarının sonunu yaşıyan İki İmpa « ratorluk ankazı üzerinde yepyeni ve ufacık devletin kökü Anodolu yaylâları içinde 8ö - Çüt mıntakasıdır. Bizans artık büyük sar « sıntılara tahammülü kalmamış çöküntüleri- Din altında eziliyor. Selçuk * imparatorluğu kudretten düşmüş parçalanmak mukaddera- tı karşısında boyun eğiyor. Anadoluda kuruları bir çok beylikler | « çinde Osmanlı beyliği çok mütevazi yerini Aldıktan soönra büyümek ve kuvvetlenebil « mek lstidadını en çok gösteriyor. XITE üncü sarın sonunda iki imparatozluk harabesi ü- zerinde mamureler kuran bir mevcudiyet o- lüyor. Bu devletin kuruluşu, zamanı içinde en ileri teşkilâtin yapılma — teşebbüsü, ve bundaki muvaffakiyetle tamam olur. XILI üncü asır Anadolu tarihinin en ha. reketli devirlerindendir. Bundan tam yedi yüz yil önce 1237 tarihi Selçuk hükümdarı Büyük Alâeddinin ölümünü kaydederken bu devletin mukadderatının ters çevrilişine de bir başlangıç olur. Selçuk adı ve hânedanı siyasi mevcudiyet olarak 1300 & kadar ya - şiyacaktır, fakat şarktan gelen yeni islilâ « nm, İlhanlıların zebunu olarak. Her şeyden evvel şunu kaydetmek iste- rim ki Anadolu bir çoklarınım sannettiği gi- bi XT inci asırdan itibaren Türkleşmeğe baş- lamiş değildir. Anadolu ayni etnik mevcu - diyetine yoni elamanlarını, ayni kökten ko- pan dalgalarla XI inel asırda tazelemiştir. 1071 tarihi islâm olan *Nıı-kııııı Anadolu kardeşlerine kavuşmalarını gösterir. İşte Osmarlı Devleti bu ezeli Türk yur » dunda kökünü salmakla bahtiyardır. Bu devletin üzerinde siyaseten yayılaca- ı yerlerde de bü etnik zamin hazırdır. Coğrafi durumu Osmanlı Beyliğine bü - fırsatını veriyor; Avrupaya adım a - taş, orada ilerlemek — için bir başlangıçtır. Çünkü bu ilerliyen —askeri ve siyasi kuvvet gene orada kendi ırkdaşlarına tesadüf et « miş ve beraberce yoni binaya malseme ver- mişlerdir. Bir öevlet kurulurken onun temelleri ne- kadar sağlam atılırsa ömrü o kadar uzun 0- bar. Bu temeller, yalnız siyasi varlıkta de . BiL, o varlığı da tutacak olan fikir ve ekono- mi hayatının tanzimi ile müzakün olur. İş- te onun içindir ki biz tarihin yalnız siynsi sephesinde kalmıyoruz. Cemiyet — haşatının her türlü safhalardaki gidişi. bizim eski ve yöni tarihimizin etüd zeminini teşkil edi - yor. Oamanlı İmparatorluğu tarihteki bü « tün imparatorluklar gibi büyüme, yüksel - Te devirleri ve onları takip eden bir inhitat devrini yaşar. Fakat tarihin bu umumi kanunu, Os - manlı İmparatorluğu için kendine ve zama- nına hâs olan husüsiyetlerile faaliyetimi göse termiştir. Osmanlı İmparatorluğu tarihi dört devre taksim edilebilir: 1 — İmparatorluğun kurulması 1209-14453. 2 — Büşük fütuhat, İmparatorluğun ge- (h_ı—

Bu sayıdan diğer sayfalar: