2 Sayfa .. Hergün Yeni haber: Akdenizde Sovyet gemileri de Batırılıyor Yazan: Muhittin Birgen rtık dünyada nizam ve İnti- zam, hukuk ve katde kalma- dı; dünkü gazetelerde okunmuş olacağı vı'chik meçhul bir denizaltı gemisi, Af- Tika sahillerinde bu defa da bir Sovyet gemisini batırdı. Kümür hamuülesile İn- giltereden Misıra gitmekte olduğundan bahsedilen bu masum geminin batırılışı, İspanya meselesinin yeni bir ihtilâtlar devresine girmesine sebeb olacakijr. Meçhul denizâaltı gemisinin bir Franko denizaltısı olduğunda güphe yoktur. Franko da zaten, serdengeçti mantığı ile ayaklanmış olduğu için, kendisini her hangi bir enternasyonal hukuk mefhu- mu ile bağlı saymıyor. Bağlı saymasının manası da yoktur; Almanya, İtalya ve Portekizden başka hiçbir devlet kendi- gini, devlet, yani enternasyonal bir ünite, bir varlık alarak tanımış değildir. Kim- se ona böyle bir sıfat tanımazken onun başkalarını bu sifatla tanıması için de elbet bir sebeb ve mecburiyot hatıra ge- lemez. Şu halde, Franko hükümeti için, şu veya bu devlete karşı yapılacak her hangi bir muamelenin yegâne hududu, bu devletin kendisine karşı yapabileceği muamelenin hududu ile mukayyet olur. Franko İngiliz ve Fransız gemilerine do- kunmaz, çünkü bunların mukabelesine uğrayacak olursa elbet zarar görür; fa- kat, Sovyet gemilerine karşı taarruz et- mekten çekinmez, çünkü kendisi Sov- yetlerden uzaktadır ve Sovyetler Fran- koya karşı ayni tarzda mukabele ede- mezler. Bunun için, meçhul veya malüm denizaltı veya altıları da, Rus gemileri- ne torpil atmaktan çekinmezler. * Fakat, Akdenizde yavaş yavaş hudu- dunu ürtıran bu emniyetsizlik, hiçbir en- ternasyonal kaideye ve hukuka riayet etmiyerek yapılan bu serdengeçti gidişi nereye kadar devam edebilir? Bu suale cevab vermenin imkânı yoktur. Frankonun denizaltıları Sovyet gemi- lerini batırırken Sovyetlerin de — elleri #rmud devşirecek — değildir. Moskova da elbet buna karşı tedbirler alacaktır. Sade Moskova değil, Fransanın Halk Cephesi hükümeti de Akdenizdeki bu waziyelle alâkadar olacaktır. Fransız hü- kümeti, kuvvetli bir sosyalist nüfuzu al- tındadır. Sovyet gemilerinin uğradığı taarruzlarla bu sosyalist muhiti elbet harekete geçecek ve Fransa hükümetini Frankoya karşı şiddetli tedi r alma- ya sevkedecektir. Nitekim, Paris kabi- nesi, Fransanın İspanyaya karşı kapadı- a hudud kapılarını tekrar açmak — ve Fransadan İspanyaya gönüllü ve mühim- mat geçmesine müsaade etmek tedbirle- rini müzakereye başlamıştır. Bu tedbire ler hakkında henüz bir karar verilmiş değildir; fakat, karar verilmesi pek muh- temeldir. Fransa böyle yapınca, Almanya boş mu duracak? İtalya seyirci mi kalacak? Elbet onlar da bir şeyler yapacaklar ve elbet ölekiler ve berikiler de birbirleri- ni takib edecekler, belki Milletler Cemi- yeti bir takım tedbirler düşünecek, bu- na Almanya ile İlalya muhalefette bu- lunacaklar ve bu keşmekeş, bu kargaşa- hik, bu hergün yeni bir ihtilâtın yeni ye- ni tehlikeler doğurması endişeleri devam edip gidecektir. * Bütün bu vaziyetten mes'ul olanlar, hep bu vaziyetlerden şikâyel eden ve bunlara mâni olmak için türlü türlü ted- bir arayanlardır: Büyük Avrupa devlet- leri. Bir yandan İspanya işlerine karış- mamak için tedbir almak üzere müzake- reler yapan ve bir yandan da bu işlere mükemmel surette karışan Gevletler! Avrupa, kendi kendisine meydana ç- kardığı bir tezadın içinde kıvranıp dü- ruyor; dünyaya hizam ve intizam ver- mek için bin türlü fikir ortaya alan ve fakat, her ortaya attığı fikirlerin arka- sında başka bir hodgümlığın habis ru- hu yaşadığını gösteren bu devletler ara- sında karşılıklı hiçbir emniyet, hiç itl- mad yoktur. Bu hal, bütün Avrupada umumt bir huzursuzluk vücuda getiri- yor ve bu huzursuzluğun nereye kadar Bideceği meçhul bulunuyor. Bu ruh için- deki Avrupadan herhangi bir selâmet hareketi ummaya imkân yoktur. O, ken- di kendisinin yarattığı bu tezad ve bu kuzursuzluk içinde, bir dalgadan kurtu- Resimli Makale: SON POSTA 6 Harp ve sulh 36 Tam dokuüz sene evveldi. Fransa hariciye nezaretinin altın yaldızlı geniş salonun- da nazırlarla diplomatlardan mürekkep büyük bir kitle toplamımıştı. Milletler arasında muharebeye nihayet vere - cek olan Briand - Kellog misakına iptidai bir imza atmıya miliyordu. Milletler yekdiğerine harp değil, sulh ilân hazt edeceklerd!. Harbin fecayiinden bıkmış olan milletler ebedi bir ma- suniyetin ümidini besliyorlardı ve bu Ümitle muahede üs- tüne muahede yapılıyor, dosya üzerine dosya yığılıyordu. Fakat hariciye nezaretlerinin mahzenlerinde mühürlü, imzalı, balmumlu parşömenler birer yığın teşkil ederlerken bir mil'eti diğerinin aleyhine tahrik eden hayati menfaat- Yer şiddetlerinden hiç bir şey kaybetmemişlerdi. Ve nıihayet anlaşıldı kı sulhu değildir. temin için harbi mahküm cimek kâfi Arasıra diplamatların dillerinden işittiğimiz Briland - Kellog misakı aktedileli tam 9 yıl oldu. Arasıra diplomatlar tarafından hatırlatılmakta olmasına rağmen bugün unutul- muş gibidir. Muahodoler yekdiğerini takip eden, belki yüz he edilemez. çeşit tefsire uğradıktan sonra kıymetlerini kaybetmişler. dir. Bununla beraber sulh arzusunun baki olduğundan şüp- Yalnız görülüyor ki, anlaşılryor ki sulh güç şeydir. Ancak kuvvetle, sebatla, cesaretle, soğukkanlılıkla ve erkeğin kud- reti ile elde edilebilir. SÖZ ARASINDA Daktilo makinesini Ayaklarile kullanan Kolsuz çocuk Yugoslavyanın bir köyünae 14 yaşm- daki Kolariç ismindeki çocuk, annesin- den kolsuz olarak doğmuştur. Bununla beraber, bugün ayaklarile her işini gör- mektedir. Ayak parmaklarile çatal, bı- çak kullanmakta, saçlarını — taramakta, eeketinin düğmelerini likleyip çözmek- tedir. Kolariç ayni zamanda müthiş bir bi- siklet meraklısıdır. Bisklete bindiği va- kit gidonu dişlerile kullanmaktadır. İlk mektebi bu sene bitirmiştir. Daktila ma- kinesile de mükemmel suürette yazı ya- zabilmektedir. Mistenget'in âşığı Geçenlerde meşhur dansöz Mistenget büyük bir tehlike atlatmıştır. Elinde ko- caman bir tabanca tutan bir adam, dan- sözün, tiyatrodaki kabinesine — girerek: «Onu seviyorum. O benim olacak. Eğer başka birisinin ağuşunda görürdem, hem ona, hem de kendi canıma kıyarım, diye bağırmıştır. Bunu gören Mistenget, can hevlile ar- kadaşlarından birinin odasına sığınmıştır. Meyus üşıkın üzerinde, sevgilisine yaz- dığı birçok aşk mektubları, kendisi ile Mistengelin yıldız barışıklığını gösteren fallar bulunmuştur. Talihsiz tayyareci İngilterede bir tayyareci tayyaresi ka- zaya uğrayınca, paraşütle kendisini kur- tarmaya çalışmış, fakat paraşütünün a- gaç dallarına takılması üzerine ip boy- nunda ilmiklenmiş ve muştur. |lup ötekine çarparak, rüzgürların elinde bir oyuncak olup gidecektir. Muhi n Birgen Avrupadan Ytmekte olduğumuz ler: İŞTER ıı zavallıyı — boğ- | ISTER İNAN Memlekette mevcud olmadığı için matbas. hesabına bir iptidsi ma'ide Üzerinde febrikanın vekili ile konuşuyorduk olarak 16,5 İngilim lirası istediler ve şunu da ilâve e:ti- — Siz büu paiayı derhal Merkez Bankasına yatıracak- sınız. Fakat klering yolu ile sıra gelip de bizim parayı &- labilmekiiğimiz için iki sene beklemlek icah edecek, bi. naenaleyh bu 16,3 liranın üzerine yüzde 6& hesabile iki HERGÜN BİR FIKRA Bütün eserlerden üstün Bir mecliste, genç bir şairin eserv- lerinden bahsediliyordu. Mecliste bu- lunanlardan — münekkid — Nurullah Ataç: — Ben, dedi, onün eserlerini bü- tün eserlerden üstün tutarım. Nurullah Atacı iyi tanıyanlardan Biri yanına şokuldu: — Biliyorum üstad, dedi, bütün e- serlerden üstün tuttuğunu — görümle gördüm. Evindeki kütüphanenin be- genmediğin eserleri koyduğun üst gözü var ya! Onun şiir kitablarımı da oraya koymuştun! * * Dünyanın en talihsiz Adamı himdir ? Kahireden bildirildiğine göre, dünya- nın en talihsiz adamı halen Mosırda bu- lunan M. Börloz adında bir Fransızdır. Bu adamın başından geçen ve onu dün- yanin en taliksiz adamı yapan garib hâ- dise şudur: M. Barloz temmuz ayında — İsmailiye şehrinde bir piyango bileti almış ve bu lete son keşidede tam 1000 Misır lirası isabet etmiştir. M. Barloz bu sırada Ka- hirede bulunuyordu. Gazetelerde ikra- miye kazanan numaralarla cüzdanında bir kartvizit üzerine yazmış olduğu ken- di biletin numarasını karşılaşlırınca bü- yük ikramiyeyi kazandığını görmüştür, Bilet, adamcağızın İsmailiyedeki evinde kalan eski bir ceketinin cebinde bulunu- yordu. Bu mes'ud haber üzerine geçen hafta ikramiyeyi almak için İsmailiyeye gidi- yor, Mısır piyango talimatına göre ikra- miye kazananlar, üç ay zarfmda biletle müracaat etmedikleri takdirde haklarını kaybetmektedirler. M. Barloz eve girince ilk felâketle kar- şılaşıyor, çünkü boş duran evi hırsızlar tarafından soyulmuştur. Büu ârada ce. binde piyango bileti bulunan çeket te ortada yoktur. Derhal polis işe vaz'ıyed ediyor. Çok geçmeden hırsız bulunuyor. Hırsız ceketi Süveyşte bir elbiseciye, el- İSTER Son fint | ücreti (kliye YapılJacak arada sırf lecessi: mak mü, İNAN İSTER n İNANMA! senelik faiz daha koyacaksınız. Yektin, 17,5 edecek, bu mikdarda da Akdenizde harb tehlikesime karşı sigorla ”SmNİz, gey yoktu, çaresiz kabu! ettik Fakat bu — Şayed bu mali kleringsiz derhal tediye esası ile 8l ün u'saydı, ne fiat teklif edecekt'niz? Fabrika mümessili hiç tereddüdsüz: — 1M4, İng'liz lirası, dedi. İNANMA! İngiliz kızları Merkeple Polo onynuyorlar İngiliz kızları, polo oyununda da er- Teklerden geri kalmamak ve bunu teh- 1 cesiz bir surette oynamak için, oyun- d ata binecek yerde merkebe binmeği tesfih etmektedirler. Bu suretle oyna- nan oyunun daha zevkli ve daha eğlen- celi olduğunu söylüyorlar, Beş nasihatten ibaret bir saadet komprimesi Bir Amerikalı muharrir, kadınlar için bir saadet komprimesi hazırlamış. Bu kamprime beş cidd! nasihatten i - barettir. Bir evli kadının mes'ut olma- st için muntazaman tatbik etmesi lâ - zım gelen bu nasihatler şunlardır: 1 — Kadın kocası için şu üç şahti- yet olmağa çalışmalıdır: Ana, âşık, ha- yat arkadaşı, 2 — Aslâ kıskanç olmamalıdır. 3 — Kocayı kat'iyyen sıkmamalı - dır, 4 — Koca konuşmak istemediği za- man onu suallerle Yahatsız etmemeli- dir. 5 — Temiz bir evin ve temiz ye - meklerin sevginin esası olduğunu u - nutmamalıdır. biseci de ceketi bir bahriyeliye sattığını söylüyaor. Ayni, gün zarlında kanaldan 30 gemi geçtiğinden ve bahriyelinin milliyeti meçhul olduğundan buraya kadar yürü- yen tahkikat inkıtaa uğramıştır. Şimdi zavallı M. Barloz toessür içinde kıvra- rası taşıdığından bihaber olan meçhul bahriyeli, bu kâğıd parçasını ne yap- mıştır? saikasile anlamıak istedik: Eylâl 2 Sözün Kısası Serbest delilerden: Zayıflama delisi. — E Tılu Kseriya, Jlâtif denilen cinse mensuptur. (Ya bir salondâ, yahut ki sokakta tesadüf ettiğiniz zaman, selâmınıza mükabele dahi etmeden, yo- lummuş kaşlarını çatıp, çekilen kanı çe- gid boyalarla telâfi edilmeğe çalışılmış yüzünü buruşturarak: — Beni çok şişman gördünüz.. Değil mi? diye sorar, Ve siz, bir ay öncesine nisbetle, boş evde kalmış tahtakurusuna dönmüş olan sıskacık muhatabınıza istediğiniz kadar aksine teminat verin.. O, gene sabit fik« Tini takibden vazgeçmiyerek, ayn ağla- malı tonda devam eder: — A, vallahi çok şışmanladım.. Böyle giderse, insan karşısına çıkacak yüzüm kalmıyacak!, Kocasına, kardeşine, babasına, dostla. rtına dair ona sakın bir şey sormayın. İse tediğiniz malümatı alamazsınız. Onların hiçbir işi, hiçbir hususiyetlerile alâkadar değildir. Kendisinden, onlar hakkında işiteceğiniz yegâne mütalea şu: — Kocam mı? Ah, çok şişmanlıyor. Görseniz tanımazsınız.. Ben de artık ©- nun için kendisile beraber sokağa çık- mayorurm.. Ve yahut ki budur: — Bayan Fatma mı? Çok iyi.. Çol yıfladı.. İdeal bir vücudu var, şimdi.. Zayıflama delisinin gözünde, artıp ek- silen kilolardan, gramlardan başka bir şey yoktur. Aklı, fikri hergün biraz dahâ incelmekte, hergün birkaç gram daha hafiflediğini görmektedir. y Şuuru bu endişe ile malül, bilgisi bu kaygu önünde madumdur, Vücudu eti dikçe, sinirleri de gevşemiş.. Sinirleri gevşedikçe, akli muvazenesi bozulmuş.. Akli müvazenesi bozuldukça da muha- kemesi çarpılmıştır. Böylece onda bir takım yanlış telâkkiler, asılsız kanaatler hâsıl olmuştur. Bir kere, her şeyin, amma her şeyin şişmanlatır olduğuna kanidir: Hava, su, deniz, güneş, yiyeceklerin hep« si, içeceklerin hâkeza!, Nefsini her şeyden mahrum ederek, peygamber orucu tula tuta, midesi ve ha- zım cihazı faaliyetini kaybetmiş, vücu- dundaki kan cereyanını şaşırmış, beden, lüzumsuz yere, öendere gibi bir korsanın daimi tazyiki altında deforme olmuştur. Zayıflama delist bunun farkında bile değildir. O, sadece, nakaratını tekrarlar: — Ah, gene çok şişmanladım!. Halbuki geçen ay ne iyi idim.. Kırk yedi kilo 300 gram geliyordum, Dün, eczaneden ... bapları alırken tartıldım: Kırk yedi kilo 390 grama çıkmışım. Sebebini biliyorum.. Geçen sabah fazla uyudum. Artık, üstüs- te birkaç geceyi uykusuz geçirip te, üsle aldığımı kaybetmeliyim. Zayıflama delisinin evi, âile muhiti cehennemden farksızdır. Koca, çocuklar, hizmetçiler, ayni kafada olmıyan misa- firler, hep ayni lâkırdıyı dinlemekten, ayni maniye hizmet etmekten bizar ve Mmuztariptirler, Kim dinler? Zayıflama delisi, bizzat katlandığı işkence yetmiyormuş gibi, et- rafındakiler! de kendine benzetmeğe uğ- raşır. Onlara ağız tadile yemeyi, doyası- ya uykuyu, yorgunluğu müteakip uzun oturmayı, serbest ve rahat yaşamayı Bâ- Tam eder. (Devamı 7 inci sayfada) BUGÜN HAYA Dün hava sıcak ve rüzgârlı geçti Kandilli rasat istasyonunun verdiği Malümata göre dün hava oldukça sıcak ve rüzgârlı geç- miştir, Hararet de- Tecesi güneşte 56,5 u bulmuş, en fazla sıcaklık göl- gede . 26, en az sı. caklık ta 19 olarak kaydedilmiştir. Rüzgâr saniyede il metre sür'atle yıldızdan esmişlir. Hava tazyiki iğe 756 olarak kaydedilmiştir. Rütübet derecesİ de dün yüksekti.