acaba | yen hxr xlımı aca- | ba ne derler?. Üdm?... | — Hakk r ölkelensen ” kere, mdi işte.. ye varma- da sen sesini çıkarma — Onlar evlenirken Ben burada de- ğildim, Senelerdenberi Feh ü Memiştim. Çocukken, bir kardı Severdim; çok beğenirdim... Aradan Yıllar geçti; İstanbula geldiğim zaman » hu kocaya varmış, buldum. Ne oldu- ğumu pek anlıyamadım. Sonra sonra | karı koca onlar geçinemez oldular, Bu- hu gördükçe içim sızlıyordu. Ona çok| acıyordum. Günün birinde onu seve -« teğimi hiç düşünmedim; fakat uza Uzağa sanki erişilmez, elle tu bakmaya doy ilâhi bir mahlük dımi; o kadar yüksek, o kadar üs- rürdüm!.. Belki o zamandanberi seviyormuşum, bunu ona belli etmek değil, kendi kendimden bile saklar, Utanırdım. Sonra, seni gördüm. Ben de| bir yuva kurmak isi Yi kurarken b din varsa o da se — Aman etfe! Yor musunuz?, m ş olabilecek bir din. im, Fehameti unutu- tunla aramızda hiç bir şey diyorum. Üstelik evli barklı bir kad di ondan a ne bekliyebilirdin iz selı"ıh" şanlandık; neden sonra Y f şanmak - isle- o zamana lememiş * hafta evvel tün ayrıldılar, Ge-| çen gün hep beraber konuşuyorduk. O, kocasından yeni ayrılmış, ben de bir iki gün sonra evleneceğim!.. Bunu dü- ürken birdenbire ne olduğumuzu anlayamadık. Gözgöze geldik: « Peki © zaman ne olacak?..» demek ister gibi Uzun uzun bakıştık. İkimizin yüreği de *acaba!..» diye çarpınıyordu. Birbiri » TMizden uzak, ayrı yaşamanın, bundan Sonra yine birbirimize yabancı kalma- nin imkânsızlığını düşündük. Bunu bi- Ze düşündüren öğrelen kuvvetin a; Diğı altında eğildik, ezildik. Gözlerimiz karardı, başımız döndü!. Şaşırdık, kotk- tük!. Birdenbire kavrayamadık, fakat ise imize söy! dısım duvdum Neden kadar bunu hiç bi için yaratılmışız, birbirimizden ayrı Yaşayamayız.. buna dayanamâyız!... — Ne şairane tasvirler!. Ne parlak hülyal: Ben duydukhlarımızı, başımızdan Beçenleri olduğu gi latıyorum. Sen | İstersen inan; istersen şairane bul, eğ: len!.. — Fakat, anl n insanın kim ol- duğunu da düşünüyor musun?. Kar -| Şindakinin de bir kadın olduğunu unu- lüyor musun?. Hem öyle bir kadın ki ir zamanlar ona da kendisini sevdiği- Ni söyledin, onunla da evlenmek iste- din, bir ıaınaııa* onsuz ).ışıvamw - Cağını da i . Şimdi bunları bir yab yıp döker - ken hiç bir 3 musun?.. Gözlerinin önüne birdenbire açıldı Söylediğin bu yeni âlemden evvel iki - TMizin arasında da bir senedenberi uza- han, yavaş yavaş birbirile birleşen bir havıt vardı, nasıl olup ta bunu unu- tabiliyorsun!.. — Bugüne gelinciye kadar meğer ben hiç yaşamamışım!. Bunu — şimdi anlıyorum!.. — Ya, verdiğin sözler?.. Mi unutuyorsun?.. — Ben geldim ,işte sana hepsini a - Çıkça anlatıyorum. Daha ne yapabilir- dim?.. — Ne zaman geldın?., Bugün” değil » Evlenmemize ne kaldı, on, on beş Esat!. Şimdi bunları bana söylemek hiye yarar sanki?.. Bundan sonra ben Onları da Ya bunu ben yapsay -': '|na kaş ş gibi|i ne, yapabilir!m?.. .. Aylardanberi hdl!k_ı . Eluııııdz, avücumuzda — ne i, yarın birlikte ku oruüz. z, diye aylardan yan yana, kol kıyılıyor di ırdık. Duy Şimdi ne re başkı birakıp 0- ye bütün tanı mıyan, bilmiyen kalmadı.. ak?.. K t kadın çıkı şımıza - bir 1. Sen ben talıklarda ka herkes ne diyec yorum!. — Yarın nişanın bozul geriye kaldığını Neden, ne (ıln itm bilir o dikodular çıkacak?.. Ben hv: züne nasıl bakacağım?.. ne nasıl çıkacağ lacak şey değil, bu.. Du:Jnduxçc ak « ım almıyor, nasıl ulı.vor da bunla! ylemeğe senin dilin varıyor — Biliyorum, fakat başka çıkar yol yok — Çıkar yol, dediğin bu mu öyle ise?,. Sen yalnız kendini düşünüyor * sun!.. Benim sana bir senedenberi na- ? Ben şaşkın şaşkın vr-; . |Tacaktı!.. ndığı n", seni nasıl sevdiğimi, Ankara Yüksek Rektörlüğünden : 1 — Ankara Yüksek Ziraat Enst H n 937 iptidasından Mayıs 938 şam yemekleri kapalr zarf usuli 2—5/ lacaktır, Jaziran /937 tarihine rastlıyan c bunların hepsini bır yana 'akat ben de bir genç kızım. İlk defa olarak seni sevdim, seninle ni- anlandım. Şimdiye kadar benim için k bir dedikodu duyulmadı. Şim- beni bıraktığını duyanlar ne diyecek?. Hala- te nasıl bakacağım”.. Senin n kim bilir nele: söyliyecek, her- s benim için kim bilur neler düşüne- senin birdenbire er, d.ı:' :Icciıkndıu':ın sonra ben Na- Üsze.x bankadaki işimi — Bi *ı_»u.um, bu rın heps..m ben | de d,ı—.ımı m. Onun için işte, iki gün- bir kötülüğü göze alamazdı darı hiç kimsenin elinden gelmezdi!. — Bunu yapmasaydım, daha fena o- Yol yakınken gelip bepsini sana anlatmakla iyilik ettiğimi sanıyo- Tum!.. Eksik olma!. sonra, değil mi?, — Ya evlenseydik meti sevdiğimi evi ?.. Bunu bile bile nasıl yaşı - İş işten geçtikten . Benim Feha - (Arkası var) /irant Enstitüsü tüsünün 585 talebesi Ile 140 müstahdeminin sonuüna kadar hır senelik sabah, öğle ve ak- eksilt me si günü saat 11 de ihalesi yapı- 3 — Talebenin beheri için 50 ve müstahdeminin beheri için 30 kuruş günlük hmin edilmiştir. iaşe bedeli 4—M Komisyon Reisliğine vermeleri ve ihale $ — Fazla izahat ve parasız şar at teminatı tutarı elan 0688 Hiralık Banka mektubu veya vezne makbuzlarile tekliflerini muhtevi zarflarının ihaledet bir saat evveline kadar Saa e komisyonda hazır bulunmaları. tnamesini almak isteyenlerin Yüksek Enstitü Daire Müdürlüğüne müracaatları ilân olunur. «1280, <ZB96> BAŞ VE DİŞ AĞRILARINI HKESER İnhisarlar Umum Müdürlüğünden: 500 Ton Çavdar Sapı isteniyor: Paşabahçe fabrikamız ihtiyacı için şartnamesindeki vasıflara göre 500 ton çav- dar sapı satın almacaktır. I. — Sapların Teşrinievvel iptidasından başlamak üzere azami dört ay zar- fında fabrikaya teslimi meşruttur. 1 — Talip olanların yüzde on beş teminat akçesile beraber ve 7 haziran 937 tarihine kadar İnhisarlar Umum Müdürlüğünde Müskirat muamelât şubesi- ne müracaatla teklif mektuplarını vermeleri, (3131) ikten sonra öğ: | GÜNÜN ADAMI Yazan: A. Tehkhov Polis âmiri Otehoümi&lov sırtında yeni bir kaput ve elinde küçük bir paket ol - duğu halde pazar meydanından geçiyor- du. Arkasında da, anafordan gelmiş bir uskumru kesesini taşıyan bir ajan yü - rüyordu. Etrafta tam bir sükün vardı. Ve meydanda hiç bir hareket görülmü - yordu. Birden meydanı bir ses doldurdu: Isırırsın ha! Seni alçak seni! Hey, tu- tun, yakalayın keralayı. Bizim zamanı- mızda isırmak yasaktı amma.. ha! Oo! Kapana girdi ha Arkadan bir köpek havlaması duyul- du. Polis âmiri bu seslerin geldiği tara- fa döndü: Tüccar Pitehoüguine'in odun ambarından, arkasına bakarak kaçan bir köpek çıkmıştı. Köpeğin peşinde de, sır- kolalı basma bir gömlek ve düğ - meleri çözük bir yelek bulunan bir a - dam koşuyordu. Adam köpeği ard ayaklarından tut - mağa muvaffak oldu. Gene keskin bir bavlama meydanı yırttı ve bir ses: — Sıkı tut! Kaçırma diye bağırdı. Dükkândan ve meyhanelerden mah - mur çehreler fırladı. Ve birden deponun önünde yerden biter gibi bir kalabalık peydahlandı. O vakit polis ajanı âmirine dönerek: — Asaletlü, dedi, kalabalığı dağıta - yım mı? Otchoüâmielov şöyle bir döndü ve ka- labalığa doğru yürüdü.. Ambarın önün- de demin koşmakta olan adam sağ elini kaldırmış ve kanıyan bir parmağını et - raftakilere gösteriyordu. Polis âmiri, bunun — mücevhoratçı Khrioükine olduğunu gördü. Kalabalığın Ortasında, zangır zangir Litriyen ve ön ayaklarını ayırınış olan sarı benekli bir tazı duruyordu. Yaşlı gözlerinde korku ve endişe okunuyordu. ehoümidlov: — Ne var, ne oldu? diye kalâbaliğa ba- karak sordu. Nive toplandınız buraya? Senin parmağında ne var? Bağıran kimdi demin? Mücevheratçı öksürerek cevap verdi: Odun için Mitri Mitri in yanına gidiyordum, asaletlüm; birdenbire bu şeytan, ortada bir sebep yökken sıçrayıp parmağımı kaptı. Affınızı ıstirham ede - rim. Ben işçi bir adamım; san'atım gayet ince ve nazıktir. Bana tazminat vermek lâzım. Zira, bu parmak yüzünden en a- şağı bir hafta kadar iş tutamıyacağım. Vatandaşl arardide olmaları hakna- şinaslıktır. Eğer bu fir'avımlar herkesi isırmağa kalkışırlarsa, dünya yüzünde hayat kalmaz. Polis âmiri: — He! Peki, diye samimi bir tavırla söylendi; bu köpek kimin? Ben böyle şe lere cevaz vermem. Nizama ilaat etmiyen bu köpek sahkiplerine, hadlerini bildir - menin tam sırası, Cezayi nakti alınma - hdır. İcabına bakalım. (Arkasındaki po- lis ajanına dönerek devam etti). Eldyri- ne, bu köpeğin kime ait olduğunu tahkik et ve zabıt tut! Köpeği imha etsinler. Ha- di bakalım. Bu hayvan mutlaka kuduz- dur. Ey tekrar soruyorum. Bu uğursuz köpek kimin? Kalabalığın arasından birisi: — Zannediyorum, ki dedi, bu köpek General Jigölov'un.. — Generâl Jigölov'un mu? Hım!, Hey, Ekdiyrine şu kaputumu çıkart! Amma sı- Çeviren: Faik Berçmen cak var.. Galiba yağmur yağacak. (Sonra parmağı ısırılan mücevheratçıya baka « rak) anlamadığım bir gey varsa o da biğ köpeğin seni nasıl ısırdığıdır, dedi. Pare mağını nasıl kaptı? Baksana ne kadar kü« çük bir hayvan, Bana öyle geliyor ki som şaka yapıyorsun. Muhakkak, ki parmae ğanı bir çivi yırttu. Hemen aklma bu hie le geldi; sahibinden tazminat koparırım diye.. Ben sizi tanırım.. bu böyle olmuş« tur, A Bunun üzerine gene kalabalıktan birisl atıldı: — Eğlenmek için köpeğin ağzına sigâ- ra koymağa uğraştı. Tabii hayvancağız da, Polis âmiri: Yok, sen de yalan söylüyorsun kör he« dedi. Niye yalancı lik yapıyor. Biz zeki ndamlarız. Karşımızdakile« rin y.ı.—.n söyleyip Jî)'lınııdx i hemen eder ve beni ceza - kanunda böyle yazılıdır. Şimdi müsavidir. Benim bir jandarma biraderim bile var. İsterseniz onu size ta- nitayım. — Ne lüzumu var asaletmeap, Bu sırada polis ajanı tahkikattan dön müştü. Âmirine: — Bu, generalın küpeği değilmiş, de - di. Generalın böyle köpekleri yokmuş. — Buna iyice emin misin? — Evet, asaletlü! — Ben de bunu tahmin ed!yordum. Öye le ya, gencralın köpekleri Iyi cinstendir, asildirler. Bu sümsüğün generala ait ol- madığını insan iİlk bakışta anüyor. Mos- kova veya Petersburgda sokakta böyle bir hayvan görüldü mü hemen itlâf edir lir. E söylesene Khriğukine! Galiba par mağın acıyor, şimdi çaresine bakacağız.. Bu sırada aâjan söze karıştı: — Fakat belki generalındır, efendimiz. Bugün avlusunda buna benzer bir kö « pek görmüştüm. Kalabalıktan bir ses: — Evet, doğrudur, diye teyit etti. © vakit poulis ri, ajana dönerek: — Hım! diye homurdandı. Ş4 paltomu ver Eldyrine kardeş! Bir rüzgâr çıktı, ü: şüdüm. Köpeği generala götür ve ona: «Benim, köpeği sokakta bulduğumu ve kendisine yolladığımı söyle», Sonra şunu ilâve et: «General hazretleri bu köpeği sıkağa bırakmasınlar. İhtimal bu birinci sınıf bir köpektir ve mükâfat ka- ştır. Sokakta serserinin biri eğlen- n bu köpeğin ağzına sigara koy « mağa kalkışİr ve onu ifsat eyler. Bu hay- van naziktir. Hey, sen aptal herif, elini in&ir bakayım. Bu iş doğrudan döğruya senin kabahatin! landırı herki — İşte generalın ahçısı geliyor efen « — dimiz. Onâa soralım. Polis âmiri bağırdı: — Prokhor buraya gel dastum! Bu kö- pek sizin mi? — Hayır! Bizim böyle köpeğimiz yok. Bunun üzerine Otchöumi&lov: — Öyleyse artık tahkikata lüzüum kal«s madı, dedi. Khriöukine haklıdır bu işte.. Evet, bu köpek başıboştur. Sözü uzatmı- yalım. Başıboş diyorum. Öyleyse onu it - İ lâf eylemek icap eder. Bu sözü duyan generalın ahçısı hemen atıldı: (Lütfen sayfayı çeviriniz) hayvan