10 SON POSTA İttihat ve Terakkide on zone İtüncü kısım İTTİHAT VE TERAKKİNIN. SONU Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen - İstanbul Anadoludan para mı bekliyor? Yağma yok, şimdi Anadolu parayı Ankaraya veriyor! Kastamonuda gerek vali vekili Fe » rid, gerek jandarma kumandanı Emin beylerle yaptığımız hasbihalierde onlar bana yeni hareketin iptidasındanberi Sivastan veya Ankaradan gelmiş olan bütün talimatlar hakkında bir hayli izas hat ve malümat vermişlerdi, Bunların içinde böyle renkli ordular bâhsine dair bir şey bulunmadığına göre, yeşil or » dunun nihayet bir masal olması icab ederdi. Fakat, o sırada halk öyle kuvvetli bir mistik dalgası hâkim» di ki yeşil ordunun gelmiş veya gel - mekte olduğuna inanmamak âdeta bir cürüm teşkil edebilirdi! Bu masâl mda bu kadar kuvvetle yayılmıştı. Bunun böyle ya - yılması, milletin kendisine gelecek bü- tün yardımın, gene kendi kuvvetine is- tinad etmesi fikrinden inhiraf etmesini mucib olmak itibarile elbet fena idi; fakat, o sırada kütlenin manevi kuv - vetlerini arttırmaya çok hizmet etmiş öldüğü mühakkakta. İşin garibine bakınız ki Ankaraya varıp orada işin hakikatini an caya kadar, bu işin basit bir şekilde bir aslı olacağına ben bile inandım! Böyle derin buhran 2za- manlarında insanların, derece derece, mistik olmamaları imkânsızdır. Ümidimiz kuvvetli idi Kastamonu bizim içimizdek! ümidle- ri kuvvetlendirmişti. Başlanılmış olan işi kazanılmış bir dava farzedecek de - receye kadar yükselmiş bir ruh kuv - veti ile oradan da ayrılarak Çankırı yolunu tuttuk. İlgaz dağını aştıktan sonra artık orta Anadolunun çorak sa- basına doğru gidiyoruz. Sesten, seda - dan mahrum, sakin nemle! için- deyiz. Köyler gittikce küçülüyor, fa - kirleşiyor, hayat iptidai bir manzara alı tında ezilmiş, kısır bir biatla pençeleşe, pençeli yağa kadar nasır haline gelmiş insan - lar arasında, hayalen bu memleket için, şen ve mamur bir İst derek, gençlerle hasbıhal ede ede gidi- yoruz. İstanbulun, hayatı ve memleke- ti kendi göğüslerinin içindeki ihtiraslar- la gören politikacılarından uzak, geçen vukuatın tesirleri ile gözleri yeni u - fuklara doğru açılmış insanlarız. Os - manlı imparatorluğunun vefat etmiş olduğunu anlıyoruz. Düğacak yeni bir esırlarn yükü al ta - bu! münevverleri, bu yanık Anadolu - nun mazlüm ufuklarını görmek, onun fakrü sefalet ve iptida lan havasını teneffüs etmek, bu mem- leketin bütün kuvvetini teşki? eden küt- lenin içinde ve onunla elele yi An üzere Türkiyeni olmalıdır, alı, diye, is - le kadar varan yal aldığımız ilk amı nda Çandır isminde bir ilk günleri nış olduğu tikbal tasavvu günün için, idi. bir s olduğu bir e sa, ağa: tabiat üstünde, yirmi yirmi evile, bu köy, iç Anadolunun fakir ve zavallı kö; »den biri idi, zın girdiği başlıca sokağında hiç kinse görünmüyordu. Arabacı «burada bir köy odası vardir, orsdu geteleriz» di « yordu. Durduğumuz rokladu, yüksek- çe bir yere inşa edilmiş olan ön tarafı teraslı, küçük binadan bir iki başu - zandı. Bunlar, köye imisafir geldiğini ö Gerçi kar - Aç basamak merdiven- odasina girdi um bekle - burada , Köy, yabancıya ve b e karşı 0 tarihe kapalı bir ölen BEKESİ ile dolu w| Mil mücadelede Kastamonu jandarma kumandanlığını yapan eski Aydın Meb'usu Emin Fikri pek nadir görmüş olduğu her şebirliyi görüşte bir kere yüreğinin hopladığın hisseder: Acaba, bizden ne istiyecek? diye düşünür. Ankarada yeni bir hü - kümet kurulmuş olduğunu bilen bu in- sanlar da, şüphesiz, Ankaraya mensup olması lâzım gelen bu şehirliler! gö - rünce toplandılar. O gece Ankara» nın memurları zannettiler. Merhaba... (arkam var) stanbul Tramvay Şirketi 21 ikinci kânun 1911 tarihli şartnamenin 24 üncü maddesine göre İLÂN 1937 yılının 1 Hazirandan ve yeni âna kadar pazardan başka günlerde gldiş - geliş cedveli tik Son Na. Yeller kaliş benlik; 19 — Tünel 840 2340 Tünel - Şişli 600 2409 1 Pi Beya 420 215 Beyazit - Şişli 102 400 a Hariye - Falih 60 M0 Fatih - Harbiye 545 1340 A Harbiye - Aksmraj sw 2 12 Aksaray - Harbiye 557 72 15 Taksim — Birkeci 715 1010 Birkeci - Tuksim 745 1030 e - Beyazıt 615 2320 Beyazıt - Maçka 100 M0 — Şişli (depo Eminönü 610 656 | yg Erinönü - Maçka 840 2050 Maçka - Eminönü 7 220 625 2000 855 90 645 1845 17 Eminönü - Mecidiyeköy TI? 1915 ATaksim - Beyazıt EE TETİ 16 Beyant - Taksim 88 2110 gr > Beyazıt so0 3010 B*yanıt - Kurtuluş 645 2356 SEM depo) Emini A Eminönü - Kurtuluş 635 2045 Kurtuluş - Eminönü 657 2015 Rİ Besiktaş - Bebek 53 — 36 İş Bebek - Eminönü 545 2340 m Eminönü - Bebek 535 42 Ge) Bebek - Beşiktaş — 1 Me) goraköy - Aksaray SU 2055 E "“Aktaray - Ortaköy 625 1135 Z Eeşikinş — Fatir 50 $ İÜ Fatih - Beşiktaş 740 2120 Aksaray - Topkapı s8 — Topkapı - Sirkeci 540 2100 8 sirkeci - Topkapı 612 20 ğ Topkapı - Aksaray — M5 g - Yedikule sm — © za Yedikule - Sirkeci 545 385 3 İ “sirkeci - Yedikile GIT 405 » Yedikule - Aksaray — Ma < Aksaray - Edimekap 525 5 © amm - Sirkesi B48 2045 > Birkeci - Edirnekapı 61 420 EBiimekapı - Aksaray -— Mw “Son Posta, nın büyük deniz romanı :50 e Se, YA İçi altın dolu LE kapısı Doğan bey gemi. nin güvertesinden, sahilde balıkçılarla boğuşan Buçayı sey- rediyordu. Onu müş kül vaziyetten kur « tarmak için, gemide bir seyirci gibi kas Tamazdı, Yanına biz kaç denizci daha w larak karaya atla» di; Doğan bey ölüm den yılmaz, dövüş « ten kaçmaz bir genç idi, Bu mücadelede yalnız Buçanın te - min edeceği muvaf- İakiyet onu muzta « rip edecekti, Dövüş yerine Koştu. ba» hıkçılar, kolları bağ» K olduğu halde deb- reniyor, çarpişiyor « lardı, Doğan bey Buça- ya sordu: — Ne diyor bu a- damlar? — Mahzenlere gitmek istemiyorlar. Onlara haddini bildirmek isterim, Doğan reis vakit geçirmemek için. köylülerden birinin kollarını çözdü. Haydi düş önümüz, Köylü birdenbire şaşı — Sen kimsin?, — Kıyafetimden kim olduğumu an- madın mı? Bir Türk denizçisiyim... Doğan bey aslanlar gibi gükreyor - du, Balıkçı şaşkın şaşkın Doğanın yü ne bakarak geriye doğru başladı. Köylü yüz adım kadar yürüdükten sonra, küçük bir kulübenin önünde durdu. — İşte burası. — Altınlar burada mı? — Evet. Fakat, kapısı kapalıdır. Sen açamaz mısm? « Hayır, Anahtarı bende değil Doğan bey; — O halde kirarız.. Köylü cevap verdi: — Ne duruyorsunuz? Kendinize gü- veniyorsapız kırın: Doğan, Buçanın yüzüne baktı: — Ne ; palım?.. ladı, yürümeğe Adapazarı tapu idaresinin bir tavz'hi 25 Mayıs 937 tarihli nüzhanızın 10 uncu sayfasının düncü sütununda ve (Adapazarı tapusu ve Selânik) mübadili o serlevbalı yam üzerine yapılan tahkikatta iskân dalre- sinde mevcut dosyn tetkik edildi. Şikâyet mevzuunun bakikata mutabık ol madığı anlaşıldığındın keyfiyetin — aşoğuda yarık ş#£ilde ve ayni sütunda tavzihini rica ederim, | — Bayan Eminenin şimdiye kadar ta- pu dairesine hiç bir müracaatı mesbuk ol- madığı gibi dairemizden geçmiş muumeleli bir evrakı da yoktur. 2 — Dairemiz iskân “idaresinin verdiği ka- rarları teseli Me mükellef olup resen muba- cirlere emlâk tahsis ve tefvizine salihiyet - tar değildir. * 3 — İskân idaresinde mevcut dosyasında yapılan tetkikatta Şürayı Devletin, iddia 0- lunan evin kendisine verilmesine — dair kararı mevcut değildir. Şürayı Devletin 4 kânumuevvel 937 tarih NM kararı, Bayan Emineye iskân adi şek - Ninde başka emlâk verilmesi hakkında ol - duğu gibi: 13/4/93 tarihli kararı da Bayan Emine - hin iddiasının reddinden ibarettir, 4 — 929 senesinde iskân ka: veçhile mezkür hanenin tapusunu almış olan Zell - hanın mirasçısı vefatı üzerine hazine mahlü liyet iddia ederek mahkemeden karar almış ve bu karara istinaden de hazine namına tapuya raptedilmiştir. $ — Bayan Emine $27 senesinde arzu le memleketini terkederek gelmesi dol bir Ip kendisinin mübadil ve muhacir sayılamı yacağına dair Dahiliye Vekâletinin 27/8/9034 tarihli emri de dosyasında mevcut bulun - duğunu ve bu işlerin hiç birinin dalremi - si alâkadar etmediğini arzederim. Adapazarı Tapu memura Nimet Güler Kırmaktan başka çare yok:.. Türk akıncıları ellerindeki baltalar- la kapıyı kırmağa başladılar, Köylü bir kenara sinmiş. kendi ken- dine hömurdanıyordu: — Hele bir sabah olsun da.. o zaman görüşürüz. Buça bu sözleri düştü: Sabahleyin İspanyollar mı gele - cek? işidince şüpheye mlerin, geleceğini o zaman gö- ün suratına şiddetli bir se gelsin. Türkler, dün- yanın bütün şeytanları bir araya top- lansa, gene korkmazlar. Barbaros do- nanmasile büy limanda bekliyor. Aniadın mı ? Kapı kırıldı. Mahzenden içeriye önce iki Türk de- nizçisi girmişti, Köylülerin bu mahzenleri boşuna beklemedikleri anlaşılıyordu. Ve Do ğan, Barbarosun oKorsikaya boşuna gelmediğine şimdi inanmıştı. Mâhzenin içinde işlenmemiş külçe halinde yığınlarla altın ve gümüş var» dı. Doğan bunları görünce sevindi. Gemiciler — Haydi, durmayın! - diye bağırdı - sabah oluyor.. Ortalık iyice ağarmadan $u altınları gemiye taşıyalım, Birinci mahzende ne varsa sepetler ve torbalarla hepsini doğanm gemisine taşımışlardı. Buça köylüye sordu! — Benim bildiğim mahzen de bu ji... Burada bundan başka mahzenler de olacak. Haydi bize onları da göster! Doğan Reis köylülerin - sabaha yak- laşlıkça - yüzleri gülümsediğini yöre - rek şüpheye düşmüştü. Her helde bu adamlar bir şey bekliyor, bir şeye gü- venerek - saniler geçtikçe « seviniyor- lardı. Büça bu muammayi çabuk hallet — Sabahleyin haydutların dağdan bu körfeze inmeleri ihtimali vardır. Köylüler bu ümitle sabahi bekliyor - k Dedi. Doğan Reis: — Az a, çok ziyan getirir. Gü - neş doğmadan körfezden çıkalım. Ola- bilir Kİ, ormandan inecek korsanların ı çoktur. Elimize geçen altınları rar onlara kaptırmıyalım, ek gemiye geldi.. Ormanın yük- arına pembe gölgeler düş - meğe başlamıştı. Or lik aydınlanıyordu. ı görüş kabiliyeti her zamar kendisi için bir meziyet olarak anılan İDoğan Reis çarçabuk gemiye atladı. baltalanmıya başlandı Ve bütün denizcileri de gemiye gö * türdü. Buça hâl — Korkulacak bir şey yok. Madem» ki gemide iki top var.. Buraya biz li“ manda iken kimse inemez.. Diye söyleniyordu. Doğan Reis Buçanın sözlerine kulak vermedi. O, ne yaptığını ve ne yapa “ cağını çok iyi bilen bir kaptandı. Ge micilere: Haydi iş başsna.. Diye bağır: Allınları ve gümül torbalarını başambara yerleştirip ka * pısına iki nöbetçi dikti. Demirini çekerek körfezden çıktı. 'Türk denizcileri: — Bu altınlar Barbarosun eline ge * çerse, Akdenizi titretecek bir donan * ma yapmakla gecikmiyecek.. Elbet bi” ze de birer hediye verir. Diyerek, sonsuz bir sevinç ve neş€ içinde, gemi güvertesinde koşuşuyor - lardı. Doğan Bey çok iyi tshmin etmişti. Gemi körlezden çıkar çıkmaz, or * mandan keçi sürüsüne benziyen bir kâ“ labalığın sahile doğru indiğini gördü. Haydutlar yaylarını gererek Türk ge misini ok yağzouruna tulmağa başla * maşlardı, (Arkası var) amana manasi anin amman