Tahsisat lâzım!.. Yazan: Muhitlin Birgen aküda bulunduğam sırada — bir Üİ kizmetçi gördüm ki işlerini biti- rip serbest kaldığı raman eline en ağır Rarp klâsiklerinden birin! ve okur, okurdu. Litvanyalı köylü bir kodındı. Bu manzara benim hayretimi mucip oldu - gundan kendisine sordum: — Anlar mısın? — Anlamasam bu kilaba para verip ©- aur mıyım? Kaç paraya aldın? Ucuz, bizde bunların köylüler için ucuz tabıları vardır. Elinde Shaxpar'ın Latvanya yercüme edilmiş bir eseri vardı! Bir iki sene evvel İstarbulda Schu - bert (Şubert) in Bitmemis Senfonisi oy- nanıyordu. Sinema o kadar döluydu ki üç defa yer bulamadım. Üçüncüsünde, galeride yer bulunduğunu görerek oraya çıktım. Tesadülen bir Macâr grupunun #rasına düşmüştüm. Kıyateticri, bunla - rın amele olduklarını gösteriyördu. Sa - dımda oturan delikanlırın. ellerine ba - kılırsa, Ya derici, yahud boyacı olduğuna hükmedilebilirdi. Daha film başlamamıştı reklâmlar, gelecek programdan parça - lar, dünya haberleri fasuında idik. Hiç etrafına bakmıyor, elinde tuttuğu kü - çük bir risaleyi okuyordu. Dikkat ettim: Macarca, Sehubert için yazılmış bir ki- tab! Bu filim, şiirin, musikinir. hissin ve e- yunun sincmaya geçmiş olan en güzel nümunesiydi. Halbuki sonradan farkma vardım: Bizim, kıyafetlerine nazaran yüksek olan sınıfımız Ültzamonden ha - nımlarımız arasında bu tilimden sıkılan pek çok olmuştu! Size bunlar gibi, daha pek çok misal- Jer gösterebilirim. Meselâ, Nevyorkta, Jokantalarda hizmet edem jinsanlar ara - sında pek çok Üniversiteli vardır. Bun- lar hizmetlerini bitirince, kıyafetlerini değiştirirler ve — koltuklarının — altında birkaç mecmüua veya kitabla beraber ç- karlar. diline o İşte, kültür budur. «Biz dünyanın en büyük kültürüne malik bir milletiz!» demekle kültür yapılmaz. Kültür demek, kitab, mecmua, gazete ve nota demek - tir... Yani bizde olmıyan şeyler! Birçok mektebliler Sehubertin ismini bilmez; Haydi bu herif yabancıdır diyijp mazur görelim. Zekâi Dedeyi tanıyanlar, bir müddet sonra hiç kalımyacak! Kültür iddiasında hiçbirimizden ge“i katmaması Vözam gelen bir meslektaşımız, eskilerin unutulmasını gayet tabii - görüyor — ve saynaya kızılmaz!» diyip :şin içinden çı kıyor. Halbuki eskiyi yıkmakta ve yak- nakta, tarihin tanıdığı en mütcessıp tip olan Bolşevik, kültür bats'nde Rusya - nın nekadar eskiliği varsa bepsini mey- dana çıkarmağa çalıştı. P lşevikler dev -| rinde ben Rusyanın ekmek bulamadığı | zamanları gördüm. Fakat, kitab olmadığı zamanı kimse görmemiştir. Bakü Üni-' versitesinde yirmi dört saatini yalnız ka—! Ta bir ekmekle geçiren, fakat kitabı e -| Tinden düşürmiyen pek cek, hesabsız de- recede çok, delikanlı tanıdım, İşte, kültür budur; işte bızde eksikliği korkunc-nisbetlerde göze çarpan şey de| budur. Sevel * Kitab hakkında son zamanlarda yaz - dığım yazılar, alâkadarlur arasında o ka- dar ehemmiyetle telâkki edilmiş ki hâ- | 18 memleketin muhtelif köşelerinden mektublar alıyorum. «Hiç durma, her -| gün bundan bahset'; diyenler bile var.| Hergün bahsetmeğe elbet lüzum yok Elbet bu memleketin kültür müdafaasi- ke vaziledar olan Vekâlet bu işe bir ça- re bulacaktır. Bi Ben göyle düşünüyorum. Ya kâğıd sa- nayiinden vazgeçip bizim memlekçi Bİ- hî y__nlcı'de Mevcud olmıyan kâğld güm- rüğünü bizden de kaldırmıtı: yahud da kitablara, hem de yalnız itim kitablarına | değil, uzaktan ve yakından kültürle a -| lâkadar olan her kitaba, muavyen bazı | üsüllerle subvensiyon vermelidir. | Bit sanaylinden vazgeçe re bundan başka çarer Sökakta aç kalmış bir çocuk, el açmış bir kadın, sürünen bir ihtiyar gördüğünüz zaman bulunduğunuz şehirde içti- mal teşkilâtın henüz noksan olduğuna hükmedebilirsiniz. Okumak istemiyeni zorla okutmak, çalışmak İstemiyeni SÖON POSTA X Medeni cemiyetlerin vazifeleri $8 zorla çalıştırmak, akumak ve çalışmak kabiliyetinde olm- yanların da ihtiyaçlarını temin etmek hepimizin üzerine terettüp eden bir vatandaşlık vazifesidir. SOZ ARASINDA Amerikada bir Hiç yüzünden Linç edilen zenci Amerikada son günlerde bir linç hâ- disesi daha olmuştur ve zavallı bir zen- ci polis gelinciye kadar derhal öldü - rülmüştür. Zentinin linç edümesine şu hâdıse sebep olmuştur: Siyahi bir gün sebze satın bir bahçıvanın kapısını bahçıvanın 11 yaşındaki kızından ba: ka kimse yokmuş. Kız, kapıyı aç arabı görür görmez korkusundan ba yılmiş, ve bayılırken de çığlığı bazı Halk kapının önünde toplanmış ve bir zenci bir beyaz yavrüyu nasıi |korkutabilirmiş diye zavallı adamı öl dürmüşlerdir. Toprak yiyen irsanlar Karolin adaları hakkında son zaman larda yapilan bir tetkik ora sckenesi » nin toprak yediklerini meydana çıkar- mıştır. Toprak yiyen insanlara Geop- bağe denmektedir. Fakat işin asıl garibi, eskiden Paris- te Monmartr'de oturanların iskeletle- ri muayenesi neticesinde onların da Giophage oldukları anlaşılmıştır. Top- rak yiyenlerin dişleri hususi bir şekil alıyormuş ve Monmartr'de bulunan iskeletlerde de bu izler varmış. HER GÜN BİR FIKRA Sen de bir kitaptan almışsın Meşhur şairlerden birinin oğlu baş- kâlarının şüirlerinden aldığı parçaları birbirine eklemek suretile bir şür yazdı ve: — Ben yazdım. Diyerek babasmna gösterdi. Babası şiiri okur okumaz öteden beriden alınmış olduğunu derhal anladı ve oğluna: — İnsan şiiri kendisi — yazmalıdır. Öteden beriden aşırılmış mısrdları birbirine eklemek giir yazmak demek değildir. Bir kaç günr sonra şair oğlunu ça - ğgırtta. Oğluna bir şiir okudu: — İşte, şilr - bÜyle'o'ur.. — büumu ben yazdım. Şatrin oğlu cevap verdi: — Bende bir kitap var baba, şiirin ilk kelimesinden son kelimesine ka- dar orada mevcut.. sen de 6 kitaplan aşırmışsın. Çingeneler Cumhuriyeti Bükreş civarında Foi bir kasabada çingeneler bir cumhu tesis etmişlerdir. Bu şehtin bü! kenesi musikişinastır. ve Bükre, velerde, barlarda çalgı çalmak suretile larında çikarlı dü ay- det'ederler. Bu altı gün zarfında Fon - tavelde karıları hükümran olurlar. Her çarşamba günü, para ile avde! eden ko- calarını karşılarlar, ve onların şerefi- ne balelar tertip ederlermiş, bir Fon - tavelli çingene öldüğü takdirde cesedi mezara hayatında sevi parçalar ça- lhınarak gütürülmektedir. Sigaranın külünü Dökmeden muhafaza Edebilirmisiniz ? Amesterdamda tütün tiryakileri ara unda müsabaka yapılması bugün mo- da halini almıştır. Bir adamın bir saat te ne kadar sigara içebileceği ve en ça- buk sig; içmek müsabakalarından sonra şimdi de sigara külü müsabakası yapılı . Bu müsabakada kazana - şahıs sigara külünü en uzun olarak muhafaza edebilen kimse olacaktır. Mü saba iştirak eden elli kişi büyük bir Masanın etrafına olurduktan son- ra her birine on iki santimlik birer si- gara t Birinciliği bir sebzeci kazanmış ve 12 gantimlik sigğara da on santim u - zunlu, etmiştir. Bir İngitiz mimarının yaplığı yenilik İngilterede odaların duvarlarım kâ- ğıtlama usulü tamamen kaldırılmıştır. Mimar Euger Moda isminde bır İngi- liz mimarı, bütün duvarları foto; kâğidı çeşidinden ifir kâğıtla tezyin ediyor ve sonra da duvara istediği şe - kilde resimler inikâs ettirerek, boyalı küğıtlar yerine fotoğraflı kâğıtlar kul- lanıyormuş. IİSTER | NAN İSTER İNANMA! Evvelki gün bir sabah gazctesi — Muharrirlerinin dün - | başlı)in_ık. dünyanın on uzak köşelerine kadar muhafrir- yayı dolaşmağa başladıklarını debdebe ve darat ile ilân | lerini göndermiş, onların yazılarını neşretmiştir. ediyordu. Bu muharrirleri, Birisi hemşiresini zi: Muharrir olmak sıfa zacaktır. Muharrizlerden ikl git intibalarını telerde vaki © zuubahs sabah gazetesi ilk defa vaki olan bir bu hödiseyi ki olabilir? Buna imkân m var 'Türk matbuatı Evliya Çelebi ile 28 Mehmet Çelebiden İSİLR bütün matbua! âlemi ahsi bir seyahete çıkmıştır. , kızını görmek üzere | ektedir. O da, bu münâascbetle, gene muharrir sıfatile | aktır. Bu tarz seyahatler, her gün gaze - , Bir fevkalâdeliği yoktur. Yalnız mev - «Türk amle: diye takdim ediyor, öğünü - yor. Bu gazeto, gençliğe atfen yaptığı neşriyatla nasıl genç- liği tanımıyorsa, matbuatı da tanımamaktadır. İki muhar- ririn seyahate çıkması nasıl Türk matbuatırda ilk defa va- Sayalım mı? Bu Şahabeddin, tâ tanır. | de gördüklerini ya- | Übeydullah Ffendi, matbualırıda daha bir an içinde rirler! yurunuz: Şinasi, Ahmet Cevdet, Cenab uplara kadar giden Celâ! Nari, Brezil- yalara uzanan Falih Rıfkı, bütün Amerikeyı gezmiş olan » Ahmet Rasim, Abdullak Cevdet, Av - rupa ve Rusyayı dolaşmış olan Yunus Nadi, Nizameddin Nazif, Va-Nu, Vedad Nedim, Ahmet Hüâşim, Ali Naci, Yakup Kağri, Ercüment Ekreri, İzzet Melih, Abdülhak Şinasi, Fik- ret Âdil, Peyami Safa, Ali Ekrem, Ahmet Şükrü, Sadri Etem, Behçet Kema!, Necmeddin Sadık, İsmzil Habip... Ve #kla gelmiyen nice imza sahibi muhar - tını, kendisile başlayıp kendisile bitecek sanıyorsa, diye - cek yok. İNAN 1ISTER İNANMA! ğunda külü dökmeden muhalaza |kü Sözün Kısası | Yazı Çok Olduğu için | Bugün Konamadı | | ; Gzreeene reseerEEAELERLE LA SERA SAA ELEEnEnEAEETE Kaçan khatiller Şehrimizde (Baştarafi 1 inci sayfada) casını öldüren Tevfik... « a Mevkufların nası) kaçtıkları, neredt bulundukları günlerce hâdise 01“'_'" | Polis, İstanbulun her semtinde ve © * varda günlerce araştırma ve tahiikâ yaptı. Nihayet, tevkifhaneden kaçışlarını? | on birinci günü, Adanada Ceyhan 016 | Hinin müsteciri Şevket, gazetemizde simlerini gördüğü iki şeriri, otelii karşısında buldu. Odayı kiraladıktâfi İsonra çıkıp bir kahveye giden şerif * leri takip etti.. Polise haber verdi VE yakalattı. Hemen bir haftadır, hergün katille * rin İstanbula getirilmeleri beklenmek” | teydi. Nihayet, evvelki sabah Müdde” ümumiliğe gelen bir telgrafla,. firari * lerin yola çıkarıldıkları bildirildi. M kufların bindirildiği tren, dün akşafl saat on sekiz buçukta Haydarpaşayâ | gelecekti. Bunu gi rde oküyü” bir çok meraklı, daha saat 18 den İt baren, garı doldurmıya başladı. Zamöf # geçtikçe, kalabalık artıyor, kesifleşi " J yordu. A Nihayet katarın, bir saat kadar t6 * | ahhürle geleceği öğrenildi. Garın P& ronu altında, sekiz on kadar sılâllhl b jandarma, Ikişer ikişer dolaşmakta, fi * rarileri beklemekteydi. Resmi ve si' polisler de, ayrıca tertibat almıştı. — — Tren, bir sdat bir çeyrek teehhürl€ | 'yirmiye çeyrek kala, gara girdi. Kalâ” İ balık kaynaştı.. Herkes, irene doğru İ? | şuyordu. Biraz sonra, firariler, biri çavuş ikisli &r Üç jandarmayla bir komiser ve polisin nezareli altında trenden indi * rildiler. Etraflarını, derhal, bir kalabâ” —| hık sardı. Jandarma ve polisler, yol 6” * makta, ilerlemekte güçlük çekiyorlar dı. 4 İki şerir, Abdullah solda, Tevfif sağda olmak Üzere, Ji biribirine kelepçelenmiş ye merbut kalın bir zincirı de bir jsti” darma tutmaktaydı. Abdullahın soi KO lunda gazete sarılı bir paket vardı. Vapura bindirilmeleri de ayrı bir sele oldu: Bir kısım halk da iskeledi beklemekteydi. Güçlükle, yan kamarif — lardan birine yerleştirildiler, Kamart nın önü mahşer... Gazete fotoğrafçıları, vapurun yl' tarafından geçerek kamnranın pencefü — si Öifüne gelmişler, oradan fotoğli çekiyorlardı. Bir iki gazeteci de peti * — onuşmak istedi.. Fakat, mülilr — di ğ Vapur Köprüye yanaşırken, yolcu * lardan bir çoğu, katillerin bulunduk” ları yan kamarasına doğru - tehaci “ ediyor, çıkarılırken yakından - göl /&" ve çıkmanın müşkül 01"4'B istiyorlardı. Kalabalı, cağını göz önüne alan zabıta âmirl yolcular çıklıklan sonra katilleri çıkâf” — mayı düşündüler. Polis ve jandarmöı — toplananları dağıtmıya uğraştyorla! hi Köprüde $i k Vapur Köprüye yanaştı.. Yolculâf — vapurdan çıktılar.. Fakat, bu sefer köprü üzerinde birikiyorlardı. * Nihayet şerirler, kamaradan çıka"r dılar. Burada da, trenden indikleri zamâfi — ki gibi, heyecansız, mutediü, — kayı! |görünüyorlardı. Abdullahın tıraş: 9i uzamıştı. İkisinin de*başları açıktı Köprünün üzeri de bir mahşer..: İrada da bir çok meraklı ıoplanml!“’_ Köprünün Kadıköy iskelesi luı'ş:"—ıl!»ı İdaki korkuluklara bir çok kişi tırmall mış, hevenk halinde sarkıyordu ” riledi, Kadıköy iskelesiniri &i İyaköy tarafında bekliyen hap =h'”,: letomobiline götürmek de epey mesö) ioldu. Orada, hapishane otom! _b“â ğ | bindirilerek tevkifhaneye götürüldü © » glikte iler, Şerirlerin bugün Müddeiumum! Eğer bu gazete, bütün bunları bilmiyor ve 'Türk matbua- || sorguları yapılacak, sonra, mahkemt K. Eskişehirde BŞ Eskişehir 9 (Hususi mımıbir"“ğ, öen) — İstanbul tevkifanmsinden KAST (Devamı 3 üncü sayfada) iwn!ecfk' T 'ı |