Hergün Yeniden îgr?ı;;ye Mecbur olduğumuz Bir mesele: Alevilik... Yazan: Muhittin Birgen A rtık öğrenmemiz iâzımdır ki «Alevilik meselesi bizim şimdi- ye kadar bildiğimiz gibi değildir.» Tür- kün milli şuurunda bu bakımdan da bir inkılâp yapmaya mühtacız; çünkü, Alevilik hakkında saltanat devirleri münevverlerinin bildikleri ve etrafa öğrettikleri şeyler kâmilen yanlıştır. Bunları Cumhuriyet ve halk münev- |- verleri baştan başa değiştirmeğe mec- burdurlar. * Türklüğün yavaş yavaş uyanan şuu- ru ile kendi kendine sönüp gitmekte olduğu halde Fransızlar tarafından Su riyede yeniden uyandırılmasına çalışı- lan <«Alevilik» nedir? İsminden de anlaşılacağı veçhile, A- levilik, Ali taraftarlığı demektir. Alı taraflarlığı ise ayni zamanda hem di- ni, mezhebi; hem de siyasi mahiyefi haiz bir taraftarlık demektir. Şu halde Aleviliği anlamak için iyetin ilk günlerine kadar gitmek ve o devrin si yasi hareketlerini gözden geçirmek lâ- zımdır. Her inkılâp hareketi gibi, Islâm hare keti de, zuhurunun ertesi günü birta- kım ihtilâflara vesile vermiş, islâm ca- Mmiası içinde, o günün siyasi menfaat- lerine göte, muhtelif fırkalar zuhur et- Miştir. Bunlardan biri de, malüm ol- duğu üzere, Ali taraftarlığı idı ki Ali| fle Muaviye arasındaki Sıffin muhare- besi ile ilk mühim tezahüzünü yapmış- tır. Bu, Küfe ile Şam, dahs doğrusu Küfe ile Mekke ve nihayet Irak ile Hi- caz arasında bir mücadele idi. Buna bugünkü cemiyet ilmi gözire bakacak olursak, dava, Iraktaki ticaret burju- vası ile Mekke ve Şamdak! Arap aşiret feodalitesi arasında bir hâkimiyet mü- cadelesinden ibarettir. Bu bakımdan Alevilik daha demokratik bir sistem- dir. Bent in kurduğu islâin devleti ise tam mânasile otoriter ve mutlakıyetçi bir devlet mefhumu üze- rine kurulmuştur. İslâmın zuhuru da zaten ayni şekilde vukua gelmiş değil miydi? Muaviyenin Sıffin muharebesi-,| hi nasıl Machiavel'ce bir hile ile kazan. maiş olduğu hatırlardadır. Irak ile İran, halk kitleleri ile bua-| lara kılavuzluk eden İrak ve İran li caret burjuvazisi elele vererek, islâm çerçevesi içinde, Arap hâkimiyetine ve | bilhassa Kureyş feodalitesinin mutlak hâkimiyetlerine karşı durdular Göl rin imparatorluğu namına hüküm sür mek islteyen Beni Ümmiyyeye karşi, | burjuvanın, halkın hâkimi yeti-narmına | bareket eden Irak, Alinin arkasına sı. ğ.ıış.—ak ilk hareketi yaptıktan sonra [rıuglı'rp olmuşsa da bundan ümlitsizli- Be düşmeksizin mücadelede devam et Miştir, İşte, Alevilik böyle bir siyase- lin doğurduğu ve uzun bir tarih dev. rinde türlü türlü şekillerie tezahürle- rini gördüğü harekettir. O tarihlerde Türkler de kitle kitle ve aşiret cemiyetleri halinde Iraka, Anadoluya doğru, yeni bir dalga halin de ilerliyorlardı. Bu aşiretlerin demok ratik ruhları da henöz bezulmamıştı. | İlerlerken hep Alevilik ruhü içinde bu kundular ve bu arada ilsâm dinini ken di hayat anlayışlarına uydurmak için | birtakım tefsirler yaptılar. Bu suretle, | Alevilik, zamanına,. yerine, siyasi ve | içtimai şartlara göre, islâm akideleri- | ne verilmiş birtakım tefsirterle, ü türlü şekillere girdi: Bütür r kitleleri saran, bütün demokratik teş kilâtlarda ve ezcümle küçük san'at mü | hitleri içinde tamamen hâkim olan ruh | budur. Bu ruh, ayni içinde Türkün islâmlığı anlama tarzı- d'vr ki 'l'_ürk bununla, Bizanslaşan, mut lakıyetçi, Romacı Osman oğu!larına is- yana ve mücadeleye kadar gittı. Alevi Şah İsmail, elbette Sünni Yavuzdan daha Türk ve Türkçü idi. Yavuz farisi divan yazarken Hatai ismile divar. vü cude getiren Şah İsmail Türk dilinin şairi oldu. Demirlenk'in Beyazıdı. pe- rişan etmek için dayandığ: kuvvetler Alevi Türklerdi; buna mukabi! Beya- | zıdın ördüsü irme — ile ! du, Türk ojan mı da daha muhürebenin ilk safh da Demir'enk'in kumanda llihak etmişlerdi, TYYC tik İvilik arasındaki mücadele bi zamanda, , tarih | 80" —.—.————-—_—— Resimli Makale: H Terakkinin doğurduğu gayri memnunlar.. .ı şrL aa Kd ei ee dddi S el T aai Te delafiee 4 di d, İt p Göm > T c SONPOSTA Istanbul şehrinde Boğaziçi vapur. ları işlemiye başlayınca' sandalcılar feryat etmişlerdi, tramvay çıkınca arabacılar, otobüs ve taksi gelince tramvaycılar şikâyete koyuldular. (SÖZ ARASINDA |) Yalnız şişman Adamlar için Açılan dükkân Şişmanlar ekseriya hazır elbise, ha- zir gömlek, hazır çamaşır bulamazlar. Zira kendi enleri boyları ile mütenasip olmadığı için, notmal insanlara mah- suz hazır elbiselerden istifade edemez-| l Binon' “için ” Nevyork * şelirin münhasıran şişmanlara hazır giyecek satacak bir dükkân açılmıştır. Dükkâna bütün şişmanlar hücum ettikleri için mal sahibi bu orijinal buluşundan fev- Tullş aa ae Pariste tramvay kalmadı Paris belediyesi şehirdeki son tram- vay hatlarını da söktürmüş ve onların yerine orada da otobüs işletmeğe baş- Hlınıışuı. Tramvay Pariste eski ve an- e| tika bir nakil vasıtası olarak telâkki e- dilmektedir. Alevilikle mücadele eden hütün Os- manlı tarihi, ayni zamanda Türkü e- zen bir târih hareketinden baş! b şey değildir. Bununla beraber, türlü şekillere girön Alevi her rağmen, ölmiyen Türklükle Osmanlı tarihi içinde ve dev! ulmü altında yaşamakta devam etti Ösman oğul kendilerini Sünnilik yüliyle müdafas ettiler ve gerek dev- şirmeye, gerek Rumeli hı lerinin vardımlarına daya yi ve Türkü her firsat b ç ler. İşte, Sünni ile Alevi arasındal münaferetin hikâyesi bizzat bu tarihi kendisinden ibarettir. Bugün Osmanlılık yıkılmıştır. Bu - gün hâkim olan Türktür; şu halde Sün nilikle Alevflik arasındaki mücadele de bitmiştir. Fakat, süade Sünmi”k ile Ale de Bil, belki de, Türk bakımıncan, Alevi- Jiğin, Osmanlının dilile anlatılmış olan Alevflikten büsbütün başka birşey ol- düğu görülmeğe başlamıştır. Bugün örüyoruz ki, Türklerin en koyu Sün nileri bile Alevilikten bir parça birşey muhafaza etmiştir. 'Türkün uyandıkça Alevilik ve Sü ları İSTER İNAN Dün bir musevi dostumuz şöyle söyledi: — Memlekelte ne zaman bir dil meselesi çıksa ilk işi- niz yahudilerin ispanyolca ve fsansızca konuşma'arından şikâyet etmek olur. Haksız değilsiniz, ve bu şikâyetlerin faydası da görülmüyor, değil. Yalnız , &ğaç vardır, bu a- , Bacın gövdesi yas n |ziz bir su akıyor. $ içılan bir delikten, buz gibi - soğuk bir “|İsu akıyor, içtim. Sizi temin ederim ııiı Yarın orta asrın sonuncu hatırala- rından biri olan sırt hamallığı kal - kıp ta yerine el arabası ve motörlü vasıtalar kaim olunca bütün hamal- ların feryada başladıklarını görece - ğiz. HERGÜN BiR FIKRA Otomobildekiler Müusahipzade Celâl hir tanıdığile Şehir Tiyatrosunda konuşurken: — Otomobili olan, etomobile bi - || nen insanların hepsi şayanı hürmet insanlardır. demişli. Öteki itiraz et- mişti: — Ne münasebet! — Mümasebetini bu böyledir. Biraz sonra birlikte — fiyatrodan | | çıktılar. Karştya geçeceklerdi: iki | | otornobil önlerinden süzülüyordu: Her ikisi birden durdular, otomo- biller gecti: Musahipzade yanında- kinin yüzüne baktı: — Ben sana söylemedimi mi dos- tum, dedi, etamobili olan; otomobi. le binen İnsatlar hep şayanı hür - met insanlardır. Bak şu otomobilde | | secenlerin karsısında nasıl elpençe 'dh-ııı durup, geçmelerini bekledik. Şleşme g. bi çinden su Akan ağaçlar Madagaskara - gitmiş olan — İngi- liz — seyyahların- dan Tom Londra- ! M ya avdet ettikten V ? sonra şu İN % bilmem, fakat v garip |h malümatı vermiş- |h | tir.: — Madagas - karda memba is- mini verdikleri bir lı l rilinca içinden le- ihtimal ver- imle gö Ben böyle bir şeye medim, fakat hâdiseyi gö rünce, doğrusu şaşırdım. Gövdeye a- | bu kadar leziz bir suya dünyanın hiç lik davası ehemmiyetini kaybetmiş, bir zamanlar Türk ile Bizans, İran ile Bizans (yani Osmanlı) çarpışırlarken en şiddetli şekli almış olan bu dava, uyahnan Türklüğün müşterek şuuru ile | mahiyetini çoktan beri değiştiriyordu, | Fransızlar, bünu Suriyede yeniden u-| |yandirmak istediler, Fakat, biz Türk- | Her, artık. o eski Osmanlılar değiliz! Fransızların uyandırmak — istedikleri fitneyi ezeceğiz! Muhittin Birgen Hamış: Türklüğün bu çok mühim hâdise- sini Türk okuyucularıma İyice tanıtmak İçin Son Posta sayfalarında neşredilmek — üzere 'ka bir şey çarpıtı: masından doğmmuş, benim gözüme baş- | ler, Bunları neden ayrıca makaleler harırlamaktayım. Şi Medeni dünya yeni bir vasıta icat edince işleri ellerinden gidenler müutlaka sızlanırlar, fakat ne yapa - lm ki sızlanmanın önünü almak için terakki hamlelerine set çekmek mümkün değildir. Medeniyet icabı - dır, katlanacağız. 105 yaşında SepN Saatlarca Oyniyan dansöz İngilizce Daily Herald gazetesi İ- . Önce talyada Veletri köyünde 105 yaşını ik- mal ettiği halde hâlâ 30 yaşında gibi görünen bir kadından bahsederek şu baberleri vermektedir: «Bu kadının çehresinde en — ufak bir buruşukluk, bacaklarında yaşlan- mış kadınlarda görülen porsukluk gö- ze çarpmaz. Gayet çeviktir. Köyün sahnesinde saatlerce dant eder. Kendi- si eski zamanların danslarını bilen ve ran yegâne dansözdür. Bu kadınla görüşen Daily Herald Kazetesinin muhabiri onun sebze ve kuru yemişten başka bir şey yemedi- ğini, daima dans ettiğini ve 25 sene- denberi ağzına et koymadığını söyle- mektedir. Kendine göre Musolini Musolini, United Pres muhabirine kendi hakkında beyanatta bulunmuş Ve şu sözleri söylemiştir: «Şarabı yalnız resmi ziyafetlerde içerim. Mebzul miktarda yemiş yerim. Yemeklerin sadelerinden — kullanızım. Yazın yüzmeyi, kışın da kayak spor- ee |ları yapmayı severim. Hergün ata bi- nerim, bisikletten tayyareye kadar bü- tün makineli sporlarla ülfetim vardır. Günde yedi, sekiz saat uyurum. Bir gün içinde ne gibi vak'alarla karşıla- şırsam karşılaşayım, uykum bozulmaz. Siyasi ve tarihi kitaplar okurum. Caz- bandı severim. Yazın kıştan fazla o- kurum. Bir mevsimde okuduğum ki- tapların mecmuu 60 dır. Uzviyetimi larassut altında, kontrol - tahtında bu- Tundurulan ve mutlak bir ıttırad ile ha- reket eden bir motör haline getirmi- şimdir.» NANMA! İstanbulda dükkân sahibi ne kadar potin boyacısı varsa bunlardan yüzüe sekseni arapça ile kürtçenin karıştırıl - işitene sıkıntı veren garip bir dil ko - nuşurlar. Soru'duğu zaman da Türk olduklarını söyler « görmüyorsunuz? İSTER İNAN İSTER İNANMA! İ onları yeni musiki tempolarına uydu: Sözün Kısası Acaba mı? E. Talu — Hastayım, Talü! — Nen var, Derdmend? Hakikatefi tilr rengin bozuk, neşen i celbedecek kadar duf gunluğun var, Halbuki ben seni Şifk şatır, manen ve maddeten sıhhatli bi * lirim. — Bilmem.. Her halde iyi değilifik Beynimin içinde bir uğultu, göğ: ümdü bir sıkıntı, bir tıkanıklık var;.. Rahül nefes alamıyorum. — İhtiyarlıyoruz. Derdmend! Sef de, ben de.. Mekanizma pas tutuyüfe vazifesini iyice ifa edemiyor. Yakil büsbütün pes diyecek, — Orası öyle. Lâkin bence bu inhi $ tat ikimizde de çok erken başladı.. — Feleğin çok kahrını çektik te, Oft dan. Hayata bizim gibi mütemadiyt göğüs gerenler kolay ve çabuk yıpra * nır. — Benimkisi tade '0 değil. Beniili hastalığımda mutlaka başka âmiller df var, — Meselâ?. 1 — Meselâ: Havadan zehirleniyorulm — Ne münaşebet? h — Evet, azizim. Her nefesle birlikti bir sürü acayip şeyler yutuyorüfüi Bunlar beni zehirliyor. — Derdmend! Kendine gel. M dediğin böyle sapıtır.. Sonra seni doğ” ru Mazhar Uzmana görderirler. 5 — Nereye gönderirlerse göndersif * ler. Umurumda değil! Ben ne dediği * mi biliyorum. İçimde bu vehim ne mandır mevcut, fakkt kimseye söyliyti miyorum. Şimdi sana izah c(ich!"d ve sen bana hak vereceksin, — Buyur, dinl#yorum. — Şu yuttuğumuz havadı neler yar? sen bana bunu izah et. — Mektepte edindiğim — malümâli zaman bafızamdan kaydırdı. Düşün B aradan otuz küsur yıl geçli. — Zaten ben de sana otuz yıl öt Ü ceki ma'dmalı sormuyorum. — Ya? — Bugünkü havada neler var? OfU söyle. — Bilmiyorum, — Bilmiyor musun? Sana ben söyr Tiyeyim o halde. Şu makineye bir Nedir bu? — Radiya. — Tamam! İşte havayı ifsat eden bul — Ne gibi? a — Ne gibi olacak? Gün yirmi d“'] saat, dünyanın her bucağından yıP*ı makta olan telsiz neşriyatının kısâ, ta ve uzun dalgaları havaya yayılı$' işba haline getiriyor. Ve biz bunlaf$ yutuyoruz! Ç — Derdmen, seni bağlarım! — Dinle! Bu neşriyatın arasındâ lavrası var, komünist, faşist. cephe, demokrat, liberal, prot! dinsi; propagandaları var.. Var.. Yüksek müzik, pestekerâni zik, manalı manasız şiirler, var.. Her nefeste, bunlardan bir benim içime neden dolmasın? Söyle?. Düşünürsen sen de velme mez misin?. «Hayır» de, bakayım?. penl K $E &â'âîkğâ * Bizim Derdmendin bu iddiasi epey düşündürdü.. iz?. Acaba mı?, a Sen nehrinden neler çıkarılıyor 4 Sen nehrini temizlemek için Üf evvel bir kömisyon teşkil edilmitt” Bu komisyonun neşrettiği ğe göre bir sene zarfında nehirdef aşağıdaki çeşit naaşlar çıbnlın#'# 122 insan, 6225 köpek, 715 BĞi 885 fare, 350 tavuk, 90 ıüVGd':'(' ördek, 255 muhtelif kuş, 135 ta' 140 domuz yavrusu, 25 koyun. t Geçen seneye nazaran i"”nyn,]u" larının miktarı çok daha azmıs. — p insan cesetlerinde 200 tane fark V Ğ miş. y