11 Şubat 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

11 Şubat 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İt — On ikinci kısım İHAN HARBİNİN SON PER Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Girgsn ad ve Terakkide on s No. 6 — DES Enver Paşa “Almanları kafese koyduk, tabirini, kendisi de inanmayarak ağzından kaçırdı Merhum Diyarbekir meb'usu Feyzi kongreden çıkarken koluma girdi: “Bilir misin? di. Enver Paşanın sözleri bana hiç kuvvet vermedi. Hele o kafese koymak, Mâhtara bastırmak tabirleri hiç hoşuma gitmedi. Diyarıbekirde hapishanede ölüleri! Yemek teşebbüslerinden bahsediliyor, Bu halde daha ne kadar dayanabiliriz? m Bu suretle Almanları kafese koy- 8 olduk! Almanları mı o kafese koymuştu, Manlar mı onu çoktan oraya hap - a lerdi onu herkes biliyordu. O h sözleri, bunun için söylüyor. diş Biliyordu ki, herkesin kanaati, ken» hin Almanların elinde bir oyuncak Sa Zu merkezindedir. Bunu bildiği i- — 9 da şimdi Almanları kafese koy» 8 olduğundan bahsediyor ve ken - değil» Almanlar elinde bir oyuncak KO belki de onları kafese koymuş Ge olduğunu anlatmak istiyordu! pap” bu sözleri söylediği sırada, bu de hatibinin yapmasını becere * “iği bu basit demagojisi, benim ü * tk de o kadar fena bir tesir bırakmış” iza daha fazla dinlememek için ba - Mi başka tarafa çevirmek istedim. im Talât paşanın gözlerine isa » etti, O'da bana bakıyordu. Bu sözler, baik surette onun Üzerinde de dalgın tesir yapmıştı. Talâtın gözleri tokuş dalgın, bana baktıktan sonre, duğu Envere döndü. O, kafese koy - bedi Almanları şimdi de mantara bas- ğini anlatıyor ve herkesten: — Pehi Pehi Maşallah! Bekliyordu. Fakat, kongre, artık ei devirde değildi, Ki- berk mântara bastırmış olduğunu mi) ii anlamıştı, yahud anlamak ü- luhuyordu. Arka taraflarda o - köye bir iki kişi, Almanyayı kafese o ie mantara bastırmış olan bu yiği- Bakı şilamak istedi. Bir kaç uŞakl » işitildi, fakat, iştirâk edilmiyen balli a sustu. Enver paşanın ide bu önmüş- tü, Daş Sia arasında sö ş Düş. Enver paşa daha o gün öl - Yanımda doktor Rüsuhi vardı: sözi ak, dedi, Enver paşa senin gibi iyor... Ya, ; Dalak, dedim, o haklı çıkar. Hrak vi Rüsühi de bu temenniye iş» & nşallah.... Sonra ilâve etti: Amma, dedi, senin dediklerin de 2g demokratlara bayli hukuk ve- dal, Acaba, bununla Almanyadaki kıp | Mesele balledilip bitmiş olacak İçi sinde binbir türlü hareket, tesir ve A si çalkanan koskoca bir âlemi, Vardı YAYI uzaktan bilmeğe imkân mı kay, ) Onun içine girmek, bu hare - ie tesir ve aksi tesirleri tanımak leri » Onların Türkiyeyi gören göz- 5 taç leyen kulakları vardı. Bizim Pi kadar bütün gözümüz Enver Beni, Pütün kolağımız da gene © idi. da © Üç haftalık bir ikamet esnasın- lar, örebilmiş olduğum şey, anlattık- matla hi ibaretti, Bu kadarcık müalü - di, Sa iç bir zaman hüküm verilemez- dece; Bi Filme, dedim. ki ii emekle beraber hissediyordum nü, kam da vardı. Enver Paşayı ifa, e) kongerede Ziyanın koza ile b la icra ile teşri kuvvetlerinin hukuk, Yışa göre tanzimine ve sile unun ve ailede kadının mevkii- Merhum Feyzi Bey nin, tahkimine dair raporları da ruzna- mede idi. Onlar üzerinde güzel bir mü- nakaşa yapılıp raporlar encümene gön- derildikten sonra içtima nihayet buldu. Enver Paşanın sözleri Herkes Enver Paşanın sözlerinden bahsediyordu. Bu sözler gayet sağlam ümit verici, kalb kuvvetlendirici mahi- yette olmakla beraber, herkes şüpheli idi, Ümit herkeste vardı. Haltâ kuvvet- li idi. Fakat, emniyet ve itimat, böy zamanlarda çok lâzım olan bu ümide heyecanla sarılma kabiliyeti kimsede kalmamıştı. Gikarken kendisi ile iyi dost olduğumuz Diyaribekir meb'usu Feyzi koluma girdi: Baş vurücağınız biç Sedbi GRİPİN almak olmalıdır. GRiPiN Soğuk algınlığına, baş nezlesine ve diğer nezlelere, gripe, kırık- lığa, üşütmekten mütevellid bütün ıstırablara karşı bilhassa müessirdir. GRiPiN En şiddetli baş ve diş ağrılarını derhal dindirir GRiPiN Bel, sinir, romatizma ağrılarında hararetle tavsiye edilmektedir icabında günde B kaşe alınabilir. — Bilir misin? dedi. Enver Paşanın | £ sözleri bana hiç'de kuvvet Hele o «kafese koymakvı, o umantara bastırmak» tabirleri hiç hoşuma gitme- di. Bir devlet adamının, bir başkuman- danın ağzından böyle tabirler çıktığı” si is defa gördüm. O zaman, bedtiin olmak bir vicdan yasağı, bir vazile yasağı idi; bunun için ona bile kendi fikirlerimi sakla - dım: vermedi. — Sen, işin hitabet ve belâgat tara- i fına bakma, dedim. Askeri tarafını d şün. Eğer o tarafı kuvvetli ise mem » nun olabiliriz. Almanlara dair söyledik- leri de yanlışa benzemiyor: — Evet, o tarafı iyi amma Diyarıbe- kirde de insanlar açlıktan kırılıyor. Habisanelerde ölüleri yemek teşebbüs- lerinden bile bahsediliyor! Biz bu hal- de daha ne kadar dayanabilirz? Onun bu suali doğru ve haklı idi. Rusyanın inhilâli bizim yükümüzü ha- Hifletmiş olmasına rağmen, harbin vza- ması bizi her gün birez laha kuvvetten düşürüyordu. — İnşallah iyi olur, dedim... — İnsallah... İşimizin Allaha kalmış olduğu mu- hakkatı, Fakat, görünüşe nazaran, Allah da bizzat bu işle meşgul olmuyor, onu Kaysere, Hindenburga, o Ludendorf'a havale ediyordu. 917 senesinin son- larında, Enver Paşanın hâlâ, kendile- Bir Macera un ki amimi bir ifa düm. Ne ka müşfik ve ne ki Ne ateşli tavırlarınız va; ; te kısa bir müd nra küçük şehrime dö kat dünkü göz kamaştırıcı hatıranı mabadini de beraberimde götürmek is tiyordum. nun için size yaklaşmak ve tahass mi anlatmak üzere siz - den bir mülâkat istiyecektim. Biâncbe Hamiş: «Yarın akşam Saat beşte, $i- ar cana yakındınız. Ss için göğsümde süs çiçe ği bulunacaktır.» Bu mektubu postahanede yazan Ma- dam Hardon, zarfı kapıyarak kutuya attı. Yarını sabırsızlıkla bekliyordu. A- caba gelir miydi? Gelse, bu genç kadın için ne büyük bir muvaffakiyet ve 24- fer olacaktı. O zaman ne tatü ve güzel hatıralarla dolu olarak dönecekti ğer taraftan da bu yaptığ nüvor, fakat hislerine karşi Çeviren: Faik ca irkildi. Kekeliyerek cev düşündü onun bu düşüncesini oku « bu z. Fakat bu hâ i yapan ilk kadın siz d NİZ. yüzlerce mektubun da “İla cevap vermem.. — Şu halde? — Mektubunuzda, bana dokunan bi? sadelik, bir saffet var. Siz. düşmeden evvel bu uçurumdan, bu tecrübeden kurtarmak istedim. — Fakat.. — Ne düşündüğü il nez üzü anlıyorum ıyor. Hay kilde inanınız &i şaka Ve gene bana inanınız filmeşrep bir hayat mut. nında silinmiyen bir Jeke bırakır, Evli misiniz? — Evet, mösyö.. — Çocuklarınız var mi?. — Var. — Taşrada mı oluruyorsunuz? hemşiresini, kısa bir müd-| bir müddet kur - tulmuştu. Mektubu büyük ve meşhur Come dien, Sancy'ya yollamıştı. Dün gece sahnede onu ne kadar güze) bulmuş - tu. Uzun boy 1 pri ve gür gri saçları ve ne tavırlarile onu teshir | etmişti. Hem bilir ne tatl! bir ko -| nuşması vardı; aşktan bah: derken kim bilir ne güzel şeyler söylerdi. Madam Hazdon kaç yıllardır tatlı sözler duy - mamıştı. Kocası, taşrada bir şehirde noterdi Çoğu zamanlarını, dairesinde, avda ve klüpte geçiriyordu. Kendisi evde tek başına oturuyordu. Güzel, hassas ve genç olan bir kadın için bu hayat ta - hammülsüzdü. İhi amadan ve yü- zü buruşmadan ö: bir maceranın sı cak heyecanını, tatlı okşayışlarını tat- mak istiyordu. Hiç olmazsa kalbinde! rinden nihai zaferi beklediği bu insan- lar ise, artık kuvvetlerini kaybetmiş- lerdi. Onların bütün kuvvetleri, arkas larına takılan Almanlığın, kendilerine karşı göstermiş olduğu hudutsuz em- niyet ve itimadı kullanmakta, onu sevk ve idare etmekte idi. Halbuki, bir za- mandanberi, hem Almanlığın kuvveti azalmış, hem de bu emniyet ve itimat kaybolmuştu. Yukarda bizim işlerimizden bahse « derken söylemiş olduğum bir şey, Ak manya ve Avusturya işlerinde de tat- bik edilebilir; Askerlerin o içinden münferiden (büyük siyaset deha- ları yetişmiş olabilir ve © yetişmiştir. Almanyada da, Avusturyada da, Ma- caristanda da siyaset militaristlerin ve bir hatıra bulunurdu. * | Saat beşle biraz heyecanlı ve mü »! tereddit bir halde Louvre parkına gir - di ve gezinmeğe başladı. Bir kaç daki- ka sonra, kapıdan, kendisine doğru ge- len ufak tefek bir ihtiyar gördü Sert adımlarIa yürüyordu. Bu her halde | Saney olmasa gerekti. Fakat tam ona geliyordu. O vakit «besbelli: odur» di- ye mırıldandı. Kaçmak ve uzaklaşmak istedi. Fa - ket adam, göğsündeki çiçeği görerek yanına yaklaşmıştı. Sakin bir tavırla: — Bana mektubu yollıyan siz misi - niz, madam?diye sordu. Genç kadın bu ahenkli sesi duyun- aristokratların ellerinde idi. Bunlar ise, Rusyada ilk ihtilâl çıkar çıkmaz, bir hamlede bütün Rusyanın parçalanaca- ğini ümit etmişler, bu ümit ile muha- rebeyi kazanmış olduklarına kail ol - muşlardı. Onlarda bu kanaat o kadar kuvvetli idi ki, Rusyada zuhur eden ihülâlin ilk günlerinde ihtilâlcilere yaklaşıp bunlarla anlaşmanın çaresini bulmayı düşünecek yerde bu siyasete hiç meyletmiyorlardı. ; Lehistanın vaziyeti O sırada Lehistan kâmilen istilâ e- dilmiş olduğu için tarihin yeniden hak lini meydana koyduğu bu Leh mesele- sini, o sırada harbin kazanılması ba kımından mütalea edip, ona, o suret- le bir hal şekli vermeği ve Lehistanı kendilerine dost edip onun kuvvetle- rinden istifade eylemeği - düşünecek yerde bilâkis, Lehistana verilecek şekli tehir edip duruyorlardı. Tehitin sebe- bi'de Almanya ve Avusturyanın bu aralarında anlaşamamaları (Arkesi var) meselede idi. Yarınki nushamızla : Güneşin dostluğu Çeviren: F. Varal — Evet, mösyü. — Pekâlâ, Beni dinleyiniz madaml Hemen küçk şeki« rinize, çocukla « rınızın, kocam « zın yanma dö « nün! Güzel ve zekisiniz! Bu ihs tiyar. Comedie » sizi hayrete düş — Evet, mösy Bildiğim ve gördüğüm budur mas dam, Tecrübelerim, beni bu kanaate getirdi. Gizli ve tehlikesiz zennedilen bir macera ummadık acı neticeler do » Rurur. Siz kendi muhitinizde mes'ut ©- dici elemanlar bulacaksınız! Buna Ça * hışın; ve yuvanızın dışından sandet a Tamsyi 0 Bu sözler karşısında, genç kadin biraz ezilir gibi oldu. İbtiyar artistin hakkı vardı; sözleri ona eveyce dokun muştu. Bunun üzerine: - Dün gece, bana güzel ve unutul- maz saatler yaşattığınızdan ve ayni za“ anda verdiğiniz bu makul nasihat - lerden dalayı size teşekkür ederim Mösyö, Na tlerinizi dinliyeceğime emin olabilirsiniz! — Bu benim en güzel mükâ caktır madam. Şimdi ister misin-7 küçük bir sırrımı tevdi edey şamları, tiyatroya geldiğira za zin mektubunuz gibi bir çok n lar bulurum, Kimisi randevu ister, ki « misi de terzimin adresini sorar. Bütün bu mektupları küçük bir küme yapar ve yakarım. Neticede meydan gelen, kül yığınını kokulu mayilerle siyaha yakın bir mâcun haline getiririm. Ve sahneye çıkmadan önce her akşam, bö yaz saçlarımı bu külle boyarım. İşte, sahnede gördüğünüz saçlarımın parlak gri rengi bundandır. amm İstanbul Belediyesi İlânları | e mi ley Senelik muhammen kirası 1800 lira olan Köprünün Kadıköy - Haydar - paşa iskelesinin ikinci katı müntehasındaki gazino, büfe ve tarasa 937 ve- ya 938 ve 939 seneleri mayısı sonuna kadar kiraya verilmek üzere açık ar- tırmaya konulmuş ise de belli ihale gününde ” verilen fiat lâyıkında bulunma” dığından 12/2/937 cuma gününe uzatılmıştır. Şartnamesi Levazım Müdür- lüğünde görülebilir. İstekliler 135 liralık ilk teminat makbuz yeya mektu- bile beraber yukarda yazılı günde saat 14 de Daimi Encümende bulunma: hdırlar. * Keşif bedeli 2388 Vira 48 şantı açık eksiltmeye konulmuştur. Keşif Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler başka Bayındırlık Direktörlüğünden (B.) (798) ; * kuruş olan Yalovada Sıfat istasyonu ikmal in- evrakı ve şartnamesi levazım 2490 N. lı kanunda yazılı vesikadan alacakları Fen ehliyet vesikasile 180 liralık #ik teminat makbuz veya mektubile beraber 2/3/937 Salı günü saat 14 de Daimi Encümende bulunmalıdırlar. (İ) (801) “Türk Hava kurumu Satınalma Ko- misyonundan: Türkkuşu için 4 tane Çadır-hanğar-yaptmlacak ve 15/2/1937 Pazartesi saat 15 te ezik eksiltme ile münakasası icra edilecektir. İstekli olanların şartname ve resmini görmek için Piyango Direktörlüğü gelmeleri, (751)

Bu sayıdan diğer sayfalar: