Tp T ÇTT L PY P e N S CA Hü . 14 Sayfa SON POSTA 'lîon Posta ,, nın tefrikası : 70 ARLIK ULKESİNDE Y BiR TORK ZARiTi « Son Posta » nın Tarihi Telrikam : 9 SÜMER YILDIZI TUNÇAY Yazan : Celâl nglz Gudea, Elamlardan Suz şehrini muhakkak almaya karar vermişti O gün sabah, Ulu Tanrının önünde diz çökmüş, “Bu savaşta benim ve Ordumun sırlını yere getirme! Naboyu mağlüp etmek ve Suz sarayınt ele geçirmek istiyorum, Suz tacını kızımın başına geçirmek istiyorum,, diye yalvarmıştı. — Sumerliler Alamlardan daha|rum,. Suz tacını kızımın başıma ge -|rat kıyılarına göç ettikten sonra da bu — kuvvetlidir. Gudeaya gelince o da as- | çirmek niyetindeyim. Bu muzafferi -|havalide sanayi ve ticareli, ziraat ve kerin başına geçecek.. merak etme -| yeti, bu büyük günü bana göster, Tan-| mimarisile büyük bir medeniyet kurs yin! mnm!) dedi.. saatlerce mabedde ağladı | muşlardı. — Ya kızı..? Ona kim bakacak..? İ ve inledi. ; Bundan başka saki. Türklerin aktıli Anası hayatta olsaydı Güdeanın gözü| — Gudea değişmiş o halde, Asu-| madenleri işlettikleri de, Orta Asyada arkada kalmazdı. cuğum! Amcam fikrini değiştirmiş. | sen zamanlarda keşfedilan altın ocak: — Yurdumuz böyle bir tehlike ile|İşte şimdi sevindim. Suz saltanatı yı- |larının bugün hâlâ bozulmıyan şekil * karşılaşınca, Gudea kızını düşünür| kılırsa, Tunçay belki gene elime dü -|lerinden anlaşılmıştır. mü? Ona cariyeleri bakarlar.. Şel... Sumer Türkleri madenden eşya Delikanlılar yavaş yavaş uzaklaş - * yapmayı bildikleri gibi, madenleri iş — tılar.. gözden kayboldular, Sumerlilere bir bakış letmeyi ve san'ate elverişli bir hale ge* İhtiyar Aleksi baba coştu: “ Delikanlı dedi, bu ihtilâl büsbütün başka türlü olacak.: Yüz kişinin, bin kişinin ihtilâli değil, koca bir milletin ihtilâli olacak, esirlerin çiftliklerde demirbaş eşya gibi satılanların ihtilâli,, — Aman Yarabbi!.. Kim bu adam, | yarattığı din, belki yarın şarktan gar- #acaba?... Bu kadar kudret, bu kadar|ba hâkim olacak.. taçlar devrilecek, salâhiyetle söz söyliyebilmek için, bu|tahtlar yıkılacak.. fakat o burada, bir adam kim olmalı?.. Ah, Emma.. bana,|dağbaşı mabudu gibi sessiz sadasız bu adamdan niçin uzun uzadıya bah- | bağdaş kurup oturacak.. kim bilir; bel- setmedi?.. Bana bu adamı niçin ta -|ki de bilinmiyen ve göze görünmiyen mMtmak istemedi?.. ilâhlar gibi biç bir iz bırakmadan, Diye söyleniyordu... Aleksi Baba-| meçhullerin ebedi sırları içine karışa- nin yorgün sesi, tekrar duyulmuştu: |cak.. ve, kaybolacak. V — Delikanlı!.. Onlara söyle ...Bu ihtilâl, büsbütün başka türlü olacak... Elli kişinin.. yüz kişinin.. bin kişinin ihtilâli değil; koca bir milletin ihtilâli olacak... Esirlerin ihtilâli.. çiftliklerde, demirbaş eşya gibi satılanların ihtilâli.. insanlık haklarını kazanmak — istiyen (mujik) lerin ihtilâli. anlıyor Mmusun, * Cemille, Teodor Aleksiyef; geç vak- te doğru, şatoya avdet ediyorlardı. Cemil; zihninde düğümlenen bir ta- kım garib şeyleri çözmek, ve onların sırlarını halletmek istiyordu. — Çok kudretli.. çok nâfiz adam... Fakat, niçin böyle dağ başında oturu - delikanlı?.. Mujik ihtilâli... Siz, bom-|yor?.. Tanzer: Tei irlerind : tirerek uzak ve yabancı illere satmayi” balarınızla onlara yol açacaksınız..| — Teodor, kaçamaklı cevablar veriyor-| — Niçin sustunuz? Neden cevap ği 'I:ı'îkîî,;wdındıhn!"“li ;ı';; da bilirlerdi. Sumer, Suz, ve Akad bombalarınızın alevlerile, 'Oonların gi -|du: vermiyorsunuz? ni'qi'ma kı l 'ı irdar, GN san'ati, o devirde Türklerin nasıl bir — Bilmem ki... — Önündeki kalıblar, bomba ka - Lblarıidi. Sonra... Ötekiler de, gene bu iş için kullanılan eczalardı... Her hal- de, yeni bir bomba icadına çalışıyor. — Muhtemel. — Hattâ.. sizin sorduğunuz, bir swe- ale de öyle bir cevab verdi. — Hangi suale?.. — Hani siz, «Prenses, sotüyor.. tecrübeler bitti mi?..» dediniz. O da, «İşte, uğraşıyorum. Henüz istediğim neticeyi elde edemedim.» dedi... Her halde, keşfine uğraştığı yeni bomba - dan bahsetmek istedi. — Seonra.. Prens Yusupofla olan &-| lâkası da tuhaf,.. — Hele anu, hiç bilmiyorum. Sa - Cemil, Teodorun gösterdiği bu ke - tümiyet karşısında, artık daha fazla şeyler sormak istememişti. Zaten, şatoya da gelmişlerdi. * Diye sordu.. kendi sesinin mermer sütunlar üzerinde çınlıyan akislerin - den başka bir şey duymadı. Kendi kendine: decekleri yolları aydınlatacaksımız.. onlar, önüne geçilmez bir dalga gibi yürüyecekler.. bütün zulüm ve istib- dat vasıtalarını kahir siliridirlerinin al- tında ezip mahvedecekler.. kim bilir.. belki.. sizi de.. çiğneyip geçecekler... Gorgol.. Bana, bir votka ver. Aleksi Baba, artık susmuştu. De - vin derin soluyordu. Gorgonun dev gib> vücudu hare - kete gelmişti. Cemilin yanından ge - çerken, gülüms. — İştel, ihtilâlin peygamberi... Diye söylenmişti. Bu söz, bir anda Cemili ikaz etmi- ye kâfi gelmişti... Üç tek kelime ile kendisini irşat eden bu kaba saba köy- lünün arkasından bakarak, gene ken- di kendine söylenmişti: — İhtilâl, peygamberi... Bravo, Gorgo..: Ona, öyle bir sıfat verdi ki... Oral dağlarının küytu bir köşesinde, adı bilinmiyen bir ormanın birbirine karışan ağaçları içinde, koca Çarlar ülkesinin mukadderatına hükmeden, ismi meçhul bir peygamber... Onun göller tutmuş engin iç denizler vardı. R?edeıuyet kuzduklarını göstermekte * İlk medeniyetlerin gür Slizleri bu de-| diT d nizlerin kıyılarında ve feyizli vadile - (Arkası var) tünde fışkırmıştı. 'Türklerin ana yurdu da Asya - idi. Asya: Ege denizinden Japan denizi - ne; Hind denizinden şimal buz de - nizlerine kadar uzanan ulu bir kara parçasıydı. Gerek Asya ortalarında, — gerekse Mezopotamyada mütemadiyen mey - dana çıkarılmakta olan bir çok ocak - Tarın mevcudiyetinden de anlaşılıyor ki, Türkler Orta Asyadan Dicle - Fi - RADYO Bugünkü Program 28 Birincikânun 1986 İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkla 'Türk musikisi, 12,50: Hava, dis, 13,05: Plâkla hafif müzik. 1325: Muh- telif plâk meşriyatı. Akşam neşriyatı: 1830: Piâkla dans müsikisi. 19,80: Şehir tiyatrosu komedi kısmi tarafından bir tem- lli &il. 20: Türk musiki heyeti. 20,30: Münir Nu- Diye söylendi.. geri döndü. Tanzer içini çekti.. duvarlara sürü- nerek odasına gidiyordu. — Ah Tanrım, sen benim gözleri- mi neden kapadın? Şimdi ben de dün- yayı görmüş olsaydım, o korkak yi - gitlerle böyle mi konuşurdum.. her - kes Alamlardan korkuyor.. bilmiyor - lar ki Alamların başında kral Nabo - dan başka kimse yoktur. Sumer kar - talları arasından biri çıkıp ta Nabo - nun kafasını koparacak olursa, ne A- lam ordusu kalır, ne de Suz saltanatı. Hepsi yıkılır gider. , Tanzer odasına geldiği zaman ken- disine yabancı olmıyan bir ses işitti. — Nasılsın Tanzer? — Ah.. sen misin Asu? İyi ki ge- din.. bugün gene Çok — muztaribim. Candan bir dostila konuşmak, dert - leşmek istiyorum. İhtiyar sihirbaz, Tanzerin eski dost- larındandı. . — Neyin var? - diye sordu - gözle- zin mi sızlıyor? — Hayır. Gözlerimin sızısı çoktan geçti. Kalbim sızlıyor, Asul İçimde * Son Posta © İstanbul Gelir ve Para BORSASI 25.12 . 1936 Klra T5T.B. 100,00 © 75T.B. I n,32S © T.E'T.B. TTT 0000 © B Hazine B. 00,00 Dahili istikraz99,05 Maşa, Cemili sabırsızlıkla karşıla - dı: — Bilseniz, ne kadar merak ettim?. Diye mırıldandı. Cemil, cevab verirken, Maşanın se- def gibi parlıyan yuvarlak çenesini ok- şadı. Bir Doktorun Günlük Semartesi Notlarından — (*) çt Niçin, yavrum?.. dinmez bir sızı var, K — Geç kaldınız. — Hâlâ onu mu düşünüyorsun? Ekşiliği.. — E.-. ne olur?.. 1615: Askeri bando, 17.10: Konser. 1815: Bir çokları yemekten bir buçuk sant sön- ra mide ekşiliğinden şikâyet ederler, Bu gibilerin iştihaları mükemmeldir, —çok güzel yerler. Pakat dediğimiz gibi ye - mekten bir müddet sonra boğuzlarına ge- len acı ekşilikten müşleki oluzlar. Bu bazan hakiki mide ağrısı şeklini de göste- rir. Bu gibi hallerden şikâyet edenlerin mi- delerinde yemeklerini hazmeden usare- nin fazla ifrazı mevyuu bahistir. Ru faz- Ja ifvaz bu ekşiliği, acılığı ve sancıyı ya- - Par, Mide ekşiliği olanlar kendilerini tedavi ettirmelidirler, çünkü çok seneler bunu — Bir şey olmaz, amma... — Amması ne oluyor?.. — Hiç.. biraz köt ügünler yaşıyo - Tuz da... — Kötü-günler mi; yaşıyoruz? — Bikmem.. bana öyle geliyor. — Tuhaf şey.. niçin?.. Siz, Grandük hazretlerinin yaverile gittikten sonra, ben de biraz şato mü - dürünün dairesine gittim. Orada, bazı şeyler işittim. Doğrusu, bunlar beni korkuttu. Cemil, oturduğu koltuğun kenarları- - |Barkılar. 18.40: Eğlenceli şarkılar. 19.10: Dans da gördüm onu.. Nabonun koynuna | plâkları. 2030: Haberler. 2040: Dans plâk - girmişti.. ah Tunçay! Sen o aygırın | ları. 22: Orkestra, kolları arasında nasıt nefes alabiliyor- BUDAPEŞTE sun? Mi: Caz bhavaları. 19.10: Viyanadan makil. — Onu unut artık, Tanzer! Cök - 22: Konser, 23.20; Salon şarkıları. 24.5: Ha- ten yere düşen bir yıldız nasıl çarça- Z buk sönüp kararırsa, Tunçay da tıpkı onun gibi, bir daha geri dönmez.. dö- nemez. — Dönse bile onun yüzünü görme- me imkân var mı? Şimdi dünyayı zin- dan gibi karanlık görüyorum. Onun FPRAG YT: Kısa temsil, 17.35: Almanyadan nakil, 1920: Plâk neşriyatı. 19.90: Opera. 22.15: AAT Eczaneler YıS: plâk neşriyatı. 17.80: Viyolon havala- || a yece nöbetci olan eczantler yanlaf * na dirseklerini dayıyarak doğruldu. Bü-|beni bu halde görmesini zaten iste -|T 19.10: Orkestra. 2155: Musiklli komedi. || 4.,, kenlerde midede çiban peyda ölür. O : : blikük vı'ri;:l. elddileşir. :mwloıw yük bir alâka ile sordu: mem. Varsın uzaklarda, yabancı il »|2210: Haberler. :','”' o:ılhıvılın. İstanbul cihotindekiler: ğ olanlar sirke, Umon, şalamuzalar, salşat — Otursana şuraya, Maşa.. anlat |lerde kalsın. Fakat, onun sevgisi içim- AM Aksarayda : (Ziya Nurü. Alemdarda * 16: Oda musikisi. 17.80: Dana musikisi. 18.|| cAyaülkadiri. Bakırköyünde : (HNâİ- 45: Opera, 21.30: Muhtelif havalar. 29: Dansş Beyanıdda : (Haydar). Bmlnönünde *| Teasikisi, (Mehmet Kâzım). Fenerde : Çarin. B” de yansın.. sönmesin. İhtiyar sihirbaz, Tanzeri avutucu sözlerle yatıştırdıktan sonra ayağa bakalım.. neler işittin?.. geyler, bahazatlı yemekler, alkolü içki, || SAa Di si) nde, Bazı hdi kahve, çay kullanmamalıdırlar. Kızart - ma yemekler yememelidirler. Yemekter || seler olmuş?. Yarınki program ; Küçükpazarda daha riyade haşlama olmalıdır. — Yaaa.. ne gibi?.. kalktı: K 27 Birincikânan 936 [m' uı:uııı)[:ıı:ımıı : (Teotilosi Bu göbiler, ekşilikten çok muztarib ol - || —— Meclis âzasından (Melikof), çok| — Güdea Suz şehrini ele geçirmeğe İSTANBUL Şehremininde : (Nâzım). Şehzadebağii” dukları zaman bir mikdar bikarbonat a- || mühim bir nutuk söylemiş. 4Bu, yapı- | &nd içti. Senin bundan haberin yok| Öğle neşriyatı : a : (ERİD. r Tabilirler, mu? lan işler, budalalık mı, ihanet mi2,» di- 1230: Plâkla Türk musikisi. 1250: Hava- Elu cihetindekiler: Gexıy a ı*tı * feryad etmiş, Ti heyecanla bağırdı: dis. 13.05: Plâkla hafif müzik. 13.25; Muhte- z vyiri Yü Tnakli ” : ye feryi ci e anzer y K Galatada : M ş x-—mmmııım. — Yok canım2.. — Ne diyorsun, Asu? Amcam Su-| ! Flâk noşriyatı. — de : (Barbut). Kasımpaşada * farını etatmin etmelerinden» tleri geldiği (| — Bu kadar değil ki.. dahası var...|7u almağa karar verdi, öyle mi? ŞA HSDĞ | Merkez nahiyede * (Dolia Suda, Kinşoli” iş naklen te müs : — Evet.. bu sabah büyük mabede ıı:'?ı ”W öoiel!'Bli De::l:"hrıhıı- Bişilde : (rarileciyan. Takstmde ; G” gitti. ulu Tanrının önünde diz çöktü.. | gan. 20: Müzeyyan ve arkadaşları tarafından|| Morciyanı. e Ş tenkide girişmişler.. «Ortada, mes'ül| yalvardı: (Bu savaşta benim ve ordu-İ-rürk müsikisl ve halk şarkıları. 20.30: Belma Meleklar > B ıu:xm). Heybelide: COÜ bir hükümet yok. Biz, duma karşısında ' Mün sırtım yere getirmel! Naboyuİye arkadaşları tarafından Türk muslklsl ve gwy; L SA mes'ül bir hükümet isteriz.» diye, ayak mağlüp etmek ve Suz sarayını ele ge-|halk şarkıları, 21: (Saat fyar), Orkestra. *“"'”": (Ki ). Usgüder Ö07 yazılmıştı. Bir tertib yanhışı neticesi, menfi olması lâzım gelen cümle, müsbet şeklde çıkmıştır. Düzeltiyorum. (*) Ba notları kesip saklayınız, yabut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkmtı zamanınızda bu notlar bir doktar Melikofla arkadaşları, mecliste bir grup