5< KBAT Seyfi Cen aptan Bay Burhan Feleğe tavsiyeler Memleketin en eski spor idarecilerindensiniz. Teşkilâtın ilk kurulma zamanlarında faal rol oynadınız. Nizam- nameyi yazanlar arasındasınız. Kongrelerdeki muvaf- fakıyetinizi, söz söylemekteki iktidarınızı bilirim Fakat kendinizi sporun teknik hususlarında bir otorite f iğiniz de sizi ayıplarım. kan ile, Vildan Aşir Yazan ! Son yazınızda - Finlândiya - Macar Büreş sistemi hakkında hiç birşey söy- “lemiyorsunuz. Çok memnunum ki Bur- han Feleği ümit ettiğim gibi hakkı ta- “Mr bir zat olarak karşımda görüyo- Piyad neticeleri, teknik ve taktik hu- Susundaki izahat sizerkâfi derecede ka- Naat getirmiştir. Ve binnetice siz de Şimal güreşeiliğini bütün dünya üze- rindeki yüksek mevkiini tasdik etmiş Olursunuz. Bu suretle münakaşamızın asıl mev- Zuu olan mesele halledilmiş oluyor. Gelelim son yazınızdaki diğer nok- talara: Büyük bir bühtan Son yazınızın 36 puntuluk başlığın- da (bhocasını kötüleyen güreşçiye bir tevap) demekle yazınıza hakkımda bü- Yük bir bühtan ile başlıyorsunuz. Ben şahsen pek sevdiğim ve güreş hususunda pek istifade etmiş olduğum Peteri hiç bir zaman kötülemedim. Bu- ha dair bir beyanat veya yazımı gös- terebilir misiniz? Bir güreş sistemi hakkında teknik Mütalca serdetmekle bir şahsı kötüle- mek arasındaki veçhi münasebeti hiç anlayamadım. Antrenörümüzün bir dünya şamp!- Yonu, pek yüksek bir güreşci olduğunu Böylemekle eski antrenörü kötülemiş Mi oluyorum? Teessürünüze pek acıyorum! Paris olimpiyadında ve Budapeşte Avrupa şampiyonluklarında mağlüp ol duğundan dolayı pek fazla teessür duy duğunuzu yazıyorsunuz. Öyle zannederim ki bu teessürünüz şahsım dolayısile değil bir Türk güreş: tisinin mağlübiyeti yüzündendir. Şim- diye kadar iştirak ettiğimiz bütün olim Piyatlarda ve Avrupa birinciliklerinde Mağlübiyeti tatmamış -bir tek Türk Bporcusu mevcut olmadığından bütün yenilen sporcularımız hakkında duydu ğunuz teessürü düşünerek üzüntünü: zün ne derece fazla olabileceğini ta- Bavvur ediyor ve bundan dolayı size çok acıyorum. Size âcizane tavsiyem, bir daha ken- dinizi bu kadar teessüre kaptırmama- hızdir, Otorite meselesi Bu hususta geçen makalemdeki söz- lerime dokunarak kendinizin spor sa- hasındaki şahsiyetinizi tebarüz ettr- Mmek istiyorsunuz. Ben pek iyi bildiğim güreş gibi. sizi de iyi bilirim: Burhan Felek memle- ketin en eski spor idareeİlerindendir. Anadolu Klübünü tesis etmiştir. Sene- lerce reisliğinde bulunmuştur, teşkilâ- tan ilk kurulma zamanlarında faalırul Almış, nizamnameyi yazanlar arasında bulunmuş, federasyonlar idare elmiş, koöngrelere iştirak etmiş, takımlar yü- türüp getirmiş muktedir bir zattır. Hat. tâ kendisinin Balkan delegesi olması hasebile ve güreş sporunda bitaraf 'bir tat olması dolayısile dört kere Balkan kongresine reis olarak İştirak etmesi Güreş federasyonunca Tica edilmişti. Sizin kongrelerdeki muvaffakıyetinizi, &öz söylemek hususundaki iktidafınızı tasdik ederim. Ancak kendinizi sporun teknik hu- Suslarında bir otorite farzettiğiniz gün Siz Ahmet Fet; ile teknik otorite bakımından kıyas edilemezsiniz geri ile, Hamdi Emin ile, Fuat Seyfi Conap | F Bürhan Feleğin garip bir israrla kar- şılaştırmak istediği eski ve yeni güreş antrenörleri Peter Peline veya bu sahada söz süylemeye kalktı- ğinız zaman sizi ayıplarım. Hakşinas bir zat olarak siz de kabul buyurursu- nuz ki Burhan Felek hiç bir zaman se- nelerce minder üzerinde saçlarını 2- ğartmış güreş federasyonu reisi Ah- met Fetgeri ile, futbol meydanlarında senelerce top oynamış Hamdt Emin Çap- ile, Olimpiyatlarda —memleketini temsil etmiş, senelerce Eskrim yapmış olan Eskrim federasyonu başkanı Fuat Balkan ile, memleketine birçok atle- tizm rekaorları ihda etmiş, Atletizm fe- derasyonu Başkanı Vildan Aşir tle tek- nik otorite bakımından kıyas odilemtez. Siz iyi bir idareti olmak şöhretinizi töknik adam olmak iddiasından ayır- malısınız, Size bü yaraşır. Benim yazı- larımda kasdettiğim olurite teknik oto- ritedir. Bu da sizin ihtisasınız olan idari oto- riteden tamamile ayrı birşeydir., İki antrenörün güreşmesi Bu garip fikrinizde hâlâ ısrar etme- nize şaşıyorum. Bu teklifiniz, sinirlenen makul bir a- damın bazan manlık kaidelerinden ne derece uzaklaşabileceğini göstermek i- tibarile pek karakteristik bir haldir, Yeni antrenörle eskisini güreştir- mek acaba neyi isbat eder? Ben bu tek lifinizi neye benzetiyorum bilir misi- niz? Eski anirenörün ilk davet edildii ğil924 Olimpiyadı arifesinde memleke- te hocalık etmek üzere bir ecnebinin geldiğini haber alan meşhur güreşcile- rimizden Adalı Hali! kendisi gibi bir güreşci dururken, nasıl oluyor da bir Macarın hoca olarak getirildiğini ga- zeteler vasıtasile sormuş ve bu adamla güreşmeğe hazıt olduğunu bildirmişti. Eğer bu güreş olsaydı ve Adalı Halil gâlip gelseydi antrenör olarak kullana- cak mıydık, yahut bilgisini getirtilen hocadan daha yüksek olarak mı kabul edecektik? ü Size sorarım, atletizm antrenörü Lu- wisi Amerikadan getirttiğiniz. zaman Abrüham ile Çarpıştırdınız. mı? Burhan Feleğin bu kadar gayri ma- | kul bir'fikri ortaya atmasında “herhal- de mükim bir sebep olacaktır diye gün lerce düşündüm taşındım. 'Nihayet bul. duğumu zannediyorum: Malümya serde gazetecilik te var. Gazetocilerin de en aradıkları şey, heye canlı havadisleri ortaya atarak, oriji» nal mevzular çıkararak mesele etra- fında alâka uyandırmak ve bu suretle gazetenin satışını arttırmaktır. Doğrusunu söyleyin, samimi olun, bu işteki inceliğiniz yalrız bundan iba- rat değil midir? MCempl ya KAT İngiliz - Macar “Milli takımları dün Eıîık_ştılar Müsabaka asabi ve seri oldu, İngilizler iki gole mukabil altı gol attılar Dün saat üçte Londrada, Highburg- da Arsenal stadında mevsimin en mü- him futbol maçı, İngiltere ile Macaris- tan arasında yapılmıştır. | Maç gayet asabi bir hava ile başla- müş, ve çok seri olmuştur, İlk haftay: man başlangıcında Macar muhacimleri fevkalâde oynamışlar, ve seyirciler ta- rafından şiddetle alkışlanmışlardır. Bununla beraber gayet hâkim oyna- yan İngiliz takımı birinci haftaymın 25 inci dâkikasında ilk gölü yapmış. Ma- carlar mukabil bir gol ile buna cevap vermekte gecikmermişlerdir. Oyun haf- taym sonuna kadar ayni hızla devami etmiş ve İrigilizler Drake'in ayağiyle iki gol atmışlardır. İkinci haftaym baş- ladıktan sonra İngilizler bir gol daha yapmışlar, ve oyunun ortalarına doğru Macarlar da ikinci ve son gollerini atabilmişlerdir, Oyun İngiliz takımının hâkimiyeti altında bittiği zaman, Macarlar 2 gole karşı 6 gölle yenilmiş bulunuyorlardı. Buü altı gölden üçünü İngiliz takımının gözbebeği Drake atmıştır. Sanderland mağlup İngiltere lik şampiyonasının on yerliri ci haftasında çok mühim oyunlar oy- nanmıştır. Birinci devre sonuna yaklaşan oyun- lar hayli heyecanlı şekiller almağa baş lamıştır. Karlton (3) - Sanderland (1) Lik şampiyonasının başında giden Sandetrland bu maçta likte altıncı vazi, yette olan Karlton takımına 3.-1 mağ- lâp olmuştur. Bu müsabakada 43000 seyinci bulun muş, Sanderland bu mağlübiyetile baş tan ikinciliğe düşmüştür. W, B. Albion (2) - Arsenal (4) Arsenal takımı likte yirminci olan Albion takımını ilk degrede | - O vazi, yete sokmuş, ikinci devrede daha hâ: kim oynayan Arsenal iki gol yemiş, Üç gol daha atarak maçı 4 - 2 kazanmış- tır. Bu müsabakada galip gelen Arse- nal üçüncü mevkie kadar yükselmiş- tir. Müsabakada 4000 seyirci hazır bu- Tunmuştur. Çeki Karlin maçları Çeki Karlin maçları tertip heyetin- | den: 1 — Şehrimizde Üç maç yapacak olan Çeki Karlin profesyonel futbol Çek ta- kımı ilk maçını 5 Birincikânun 936 Cu: martesi günü saat 14,30 da Taksim sta- dinda Gülatasaray ile yapacaktır. 2 — Bu maçın bakemi Adil Giraydır, 3 — Btad gişeleri maç. günü saat 12 30 dan itibaren açık bulundurulacak. tır. 4 —)'Bu ecnebi takımla olan maçın fiyatlarının, Ek maçları fiyatlarından pek fazla olmamasına bilhassa itina e- dilmiştir. Tayyareci Mollisondan haber yok Kap, 2 (A.A.) — Tayyareci Mol - lisondan saat 15,30 da Azuilas burnu fenerinden görüldükten sonra malü - mat alınmamıştır. Dönen şayşalar havanın fenaliğın- dan dolayı bir tarafta karaya inmiye mecbur kaklığı merkezindedir. bir paket ergin aldım!,, -. Eroin kaçakçılığının İstanbuldaki şümul derecesini - ve kaçakçıların nasıl çalıştıklarını anlamak isteyem bir arkadaşımızın gördükleri a (Baştarafı 1 inci sayfada) İİne, satanları az zamanda tepelemesine (rağmen 50 liraya ahıp 1500 liraya ka- dar satabilmenin meydana getirdiği he sapsız kâr, birçok alçak yaradılışlı a- ,(damları bu mel'un ticarete sevkediyor, binaenaleyh şiddetli takibata rağmen eroin iptilâsı artıyor, Birçok tecrübesiz gençleri birkaç &y içinde maddi ve mânevi müthiş bir çö- küntüye mahküm eden bu iptilâ, her zaemlekette maalesef ayni şekilde barınmak imkânını bulabiliyor. Bu içtimai felâkelti esasından anla- mak, evoin kaçakçılığının şümul dere- gesini aşağı yukarı tesbit etmek için ev- velki gece bir arkadaşımla beraber Bey joğluna çıktım. , Vaktiyle eroin müptelâsı iken, hasta. ,neye gidip tamamen iyi olmuş bir oh- babı arıyorduk. Kendi kendimize: — Herhalde o satıldığı yerleri, ko- ,misyoncuları, hattâ kullananları bilir. diyorduk. Bize muhakkak yardım eder. Çok dalaşmağa lüzum kalmadı, Ah- babı bulduk. Meseleyi anlattık. Eroin- ,den babasını öldüren bir düşmanı ha- /tarlamış gibi kinle bahseden muhata- |, ,bimız : — Mel'unun lâfını açmayın bana, di- ye yalvandı. Ne nerede satıldığını, ne|, de kimin sattığını biliyorum, Yıllar var ki kullananlara bile selâm vermez ol- dum. Hem bilmeme de imkân yoktur. Polisin müthiş takibatı karşısında bu gael'un toz her an mevki ve adam de- diştirir. , * Arkadaşımla vaziyeti müzakere ettik Beyoğlunda, tanıdık birisini bulmad'ık ça, eroin satın almanın güç olacağı mey |danda idi. Ben teklif ettim: — Haydi Galataya inelim, belki ora- |da daha kolay buluruz. — İyi hatırladın, Galataya inelim, Boğazkesene saptık. Üstümüzde eski groin müptelâsının, beyaz ölüme karşı duyduğu büyük kinin tesiri var, Bir in ganın herhangi birşeyden bu kadar nef Tet edebilmesi için nefret ettiği şeyin bütün hayaltına müessir olacak derece- de tahripkâr olmasi Jâzım, * Yağmur yağıyordu. Sokaklar tenha, Saat yarıma yakın. Tophaneye doğru cadde üstündeki küçük kahvelerin buğulu camları arka sından - kimbilir, belki sahuru bekli- yen - adamlar oturuyorlar. Köşebaşında bir bekçi var. İleriden ,bir polis düdüğü işitiliyor. Biz iki arkadaş paltolarımızın yaka- sını kaldırmış yürüyoruz. Doğruyola | çıktık. Bir sokağa saptık.. Karanlık ça murlu bir dar sokak. Sola döndük, tek- rar tramvay caddesindeyiz. Yürüdük, tekrar sola saptık. Karşıdan — yalpalaya yalpalaya bir gölge geliyor. Tam yanımızdan geçer- ken arkadaşım seslendi: — Baksana ahbap. Adam irkildi: — — NE istiyorsun? Sesi boğuk. Yüzünü farkedemiyoruz. Fakat paltosu yok. Vücudü ufak tefek, başında kasketi var, Manisada Kömür buhranı Kış bastıralı bir kısım şehirleri - mizde kömür buhranı baş gösterdi. Halkın bir büyük kısmı endişede, Anlaşılıyor ki bü'endişe yalnız İs - tanbula münhasır değil., Manisada da ayni hal göze çarpıyor. Manisalı okuyucularımızdan biri bize yazdı - ği bir mektupta bu buhranı mevzuu bahsederek diyor ki: — Kömür burada 3,5 kuruşa sa - tıldığı halde bulunmuyor. Bazı gün- Ter şehre 15-20 deve yükü kömür ge- liyor ve derhal bitiyor. Hattâ halk, kömürü daha evvel alabilmek için Arkadaşım sesini yumuşatıı. — Biz buranın yabancısıyız, dedi, bi Ze bir iyilik eder misin? — Ne gibi? — Biz, Beyza müptelâsıyız. Öğleden beri bulamadık. Harmanız. Biliyorsan nerede satıldığını söyler misin? — Ne bileyim be. Ben lâfa karıştım: — Bir yirmi beşlik paket bul, Sana bir papel var. Yağmur yağıyordu. Arkadaşım: — Haydi ahbap yap bize şu iyiliği diye tekrar elli. Galiba tesadüf yardım ediyor. Adam, tereddütte: — Harmanız yahu, halden anlarsın, — Halden anlamam. O zıkkımı kul: lanmam ki. Şimdi ben alayım desem & verecekleri şüpheli. Kullanmadığ çin şüphelenirler benden. — Haydi bir dene. Al şu yirmi bes- liği getir paketi. Papel hâzır. Daha fazla dayanamadı. Yirmi beşli ği aldı. — Beni bekleyin burada dedi. Hizli bazlı yürüdü. Karanlık sokağın kenarına çekildik, Yavaş sesle konuşuyoruz. Ben: — Ya gelmezse diyorum. Arkadaşım : t li misin, diyor, papeli yirmi beşliğe değiştirir mi? Eroin getirmezse, ,tebeşir tozu getirir, fakat gelir. , — Öyle ise caddeye doğru |lim. Hiç olmazsa yüzünü üz. Caddeye yaklaştık. Ben ağzıma ihti- yaten bir cigara koydum. Adamın yü- zünü görmek için kibrit çakacaktım. Kaç dakika bekledik farkında deği. lim. Sokağın içinden; — Pist Ağabeyler! diye bir ses işit- tik, Olur şey değil, herif aydınlığa çık- muyor. Çaresiz yaklaştık. Arkadaşım li- gayı uzattı. Ben kibriti çakmak istedim, ,Yağmur bardaktan boşanırcasına ya. ğayor. Kibrit ateş almadı. , Arkadaşım : — Sakın bizi aldatma! Eroin mi bul! — Burnun yanında değil mi, çek. Adam gerisin geriye döndü, gidiyor, Arkasından yürüdük: — Bâaksâna dedik. Hızla döndü: — Ne var? — Şu yeri, bize de göstersene. Yarin İ.da lâzım olur belki... , Boğuk ses biraz daha boğuklaştı: — Olur dedi, Gelin benimle! Ben karardan nedense caydım: , — Lüzum yok, dedim, yarın biz baş- a yerden de alırız. Selâmetle. Hızlı hızlı caddeye çıktık. Zabıtanın geceli gündüzlü mütema« di takibatına rağımmen beyaz ölüm gene hain ve sinsi, muhit ve şahıs değiştire değiştire yaşıyor. Islatmamağa dikkat ederek iç cebi- me yerleştirdiğim minimini paket ağır bir yük gibi beni yoruyor. «Beyaz ölüm» ü sade zabıtamıza bi- rakmıyalım, diye düşünüyorum, het vatandaş, her yerde bu tehlikeyi önle- meğe;, çalışmalı. |-Her zaman, her yerde... Beyaz ölü- mü yok etmek için kavga!Kemal Tahir kervanı şehir haricinden karşılıyor- tar. Üç kişi bir çuval kömürü tutup honcaya getiriyorlar, tarttırıp para- sını verdikten sonra alıp götürüyor. lar, Belediye halkı büsbütün köm süz bırakmamak için kurtulan bu kömürlerden bir çuvalını bir meydana dökti tırıyor. Bu satış ta bir hayli gürül - tülü oluyor, Kömür bitince de bir kı- sım halk sepetleri ellerinde mahzun — | ve mükedder dönüyorlar, Daha şiddetli soğuklar bastıracak olursa, muhakkak ki, halk büsbütün müşkül bir vaziyette kalacak. lâkadarların nazarı dikkatini celhet- mek isterim.» K