Dühn Sulh ceza mahkemesinde bü - zerinde eski bir pantadon ve yırtık bir - ceket bulunan sefil kılıklı bir adamdı. — Elinde lâcivert ve eski bir bere vardı. Hâkim bu garip adamı süzdükten son- ra sorgularına başladı: — Adın ne ? — Babanın adı ? - — Emin.. Beyazıttaki lokantacı E - min Elfendinin oğluyum. Hâkim inanmadı tekrar eordu: — Seni Tıbbı Adliye göndereyim - mi? — Bu seferlik af buyurun, — Soyadın var m? Suçlu durdu. Fakat çok geçmeden — Bulut!... — Nerede yatarsın? Evin nerede? — Beyazıt camüinin kapısı önünde yalarım. Her akşam orada bulunurum. - — ÖOkur yazar mısın ? — Rüşdiyede okudum. — Mezun oldun mu? — Arka kapısından!. U . Suçlu bu cevapları tereddütsüzce ve - tiyordu. Hâkim sorgularına devam etti: — Her akşam içer misin? — Her akşam içerim. — Ne iş yaparsın ?. — Çarşikapıda hamallık ederim. — Kazancımı ne yapıyorsun ? İnhisar idaresine yatırıyorum e- Bi fendim. Dinleyicilerde gülüşmeler oldu. Fa- kat suçlu ciddi idi. Ve başımı halka doğ ra d t — Ne gülüyorsunuz. Hakikati söy- lüyorum dedi. Sonra hâkime dönerek: — Efendim. Ramazan geliyor. Ra - kıyı bırakmaya karar verdim. Bu sefer — dük af buyurun. Hâkim : , — Sen dün akşam Beyazıt meyda- — guında rezalet çıkartacak kadar sarhoş — olmuşsun. Ne dersin? / zelden uzaklara kaçmak için ince ba - — gaklarının var kuvvetile ağaçların ara- sına dalıyor. Burası Kanlıcadaki yalıdır. Zavallı yanık yalı.. zavallı yanan yalı ile be- — raber uçan hayaller: İhtiyar annean - me.. ihtiyar Alman matmazel.. ve.. genç, yakışıklı zabit baba... Bu zabit baba ne güzel, ne kuvvetli — we pe kudretli idi. Muallâ onun kolları — arasında bir lâstik top gibi havaya fır- — Bebek rıhtımında ihtiyar bir adamla ince bir kız çocuk dolaşıyor. Bunlar Büyük — babası ile Mu- allâ... — Küçük — kız saçlarını okşuyor, tatlılıkla —ağırlaşan — boğuk bir ses: — Küçüğüm! diye onu seviyor. — Büyük baba, bana kâğıt helvası — alir misin kuzüum? — Henüz kahvalti ettin küçük o - geliyor.. şimdi senin de benim de ku - laklarımızı çeker. — MAHKEME İnhisar idaresinin soyadı Bulut olan gedikli — Herkes gülmeye başlayınca geriye dönerek çıkıştı: “Ne| miştir. — gülüyorsunuz, kazancımı inhisar idaresine yatırıyoruml,, LERDE müşterisi — Körkütük sarhoştum efendim, ne 'ı tün samiini güldüren bir sarhoşluk da- | yaptığımı bilmiyordum. —— vası görülmüştür. Suçlu yalınayak, ü- |, Şahit polis memuru Halil çağırıldı. Balil suçlunun nâra attığını söyledi. ,Hâkim tekrar suçluya sordu: — Bak sen nâra atmışsın? — Ben atmadım. Şişe attı nârayı! Neticede suçlu Türk ceza kanunu - nuün 571 inci maddesine tevfikan 15 Jüra haffi para cezasına ve 150 kuruş mahkeme masrafını vermeğe mahküm oldu. Hâkim kendisine: , — Bu sefer seni hapsetmiyorum. Fa kat bir daha gelirsen hapse girersin de- di. Suçlu — Bir daha yapmıyacağıma söz veriyorum efendim. dedi. Ve dışarıya çıkarıldı. Afişaj davası neticelendi Hakkı Tarığa hücum etmiş olan Etem İzzet sözlerini geri aldı Hakkı Tarık ta davadan vaz geçti İki meslekdaşımız arasında bir müd- det 'evvel çıkmış olan bir ihtilâfın dün iyi bir neticeye bağlanmış ulduğunu duyarak memnun olduk. Bu ihtilâf be- lediyenin Gduvarlara ilân yapıştırma hakkını hususi bir müesseseye devret- Miş olması etrafında çıkmıştı. Açık Söz refikimizin sahibi Etem İzzet Beni ce bu hakkın devredilmesini prensip itibarile doğru bulmuyor, devredildik- ten sonra işletme şeklini tenkit ediyor, laraya Kurun refikimizin umumi müdü ,fü Hakkı Tarık Us'un adını da karıştırı yordu. Hakkı Tarik Us bu yazıları ev- velâ yersiz, sonra da tahkirâmiz buldu. Etem İzzet aleyhinde bir dava açlı, bu dava aylandanberi sürüp gidiyordu. Fakat aradan geçen müddet zarfında Etem İzzet Benice meseleyi görüşün- de ve inceleyişinde yanıldığını anla - mıştı. Dün bu noktayı gazetesine açık- ça yazdı, şahsmma esasen hürmet bes - Yazan: Muazzez Tahsin Berkand Küçük kız kıvrak, şeytan kahkaha- , yük b;ıbacığını Seninle ben bak ne gü- larla gülüyor, ihtiyar Alman matma -| zel geziyoruz. k DĞ — Evet, ama, ben ihtiyarladım yav- rum; seninle her gün çıkamam ki... — Sen çıkmazsan biz annemle ge - zeriz. İhtiyar büyük babanın gözlerinden T bir bulut geçiyor? Sesi daha kı- — Annen hastadır kızım, — seninle dolaşamaz. Hem matmazel Janı seni yalnız gezdirmesi için tâ Paristen bu - raya getirtmedim ben... Onunla oku - yor, piyano çalışıyor, resim yapıyor - sun. Yoksa onu sevmiyor musun Mu- allâ? İhtiyar matmezelini hâlâ unuta- madın mı? — Zavalh matmazelimi hiç unuta- mıyacağım galiba büyük baba... Fakat bir — sar -| $arı saçlı Fransız kızına da artık alış - — maşık gibi paşa babasının koluna sa- | tım. Onu kovalım dediğime inanmal onlmış... Vakit vakit buruşuk bir el| Haftada bir gün izinli gittiği vakit ak - şamı güç ediyorum. Bu Bebek'teki yalı, ilk senelerin |(ceden !ıı*ı Almanca, Fransızca bi - ı.liyı işi'nüyı »Ablasını böyle hiç coşkun neş'esine bedel, sonraları Mu-|liyorsun, piyano çalıyorsun. O daha|görmemişti. -SON POSTA 25 gün evvel ölen bir çocuğun cesedi me- zardann çalındı Gemlik (Hususi) — Burada Mah- mure iaminde bir kadın iınüddeiumumi liğe müracaat ederek Tahir ismindeki beş - altı yaşında bulunan oğlunun dö- vülme neticesinde öldüğünü iddia et- Müddeiumumilik — şikâyeti nazarı dikkate almış, Tahirin cesedinin üze- rinde otopsi yapılmasını — kararlaştır- mıiş, cesedin mezardan çıkarılması için fethi meyit yapılmasına lüzum görül- müştür. Fakat kabir açıldığı — zaman içeride yalnız çocuğun kefeni bulun- muş, cesetten eser görülememiştir. Ölüm fethi meyit 20 gün evvel vukubulmuş olduğu için cesedin kâ- milen çürüyüp toprak haline — inkılâp €etmesi mümkün olmadığı için çalındı- Ö şüphesi uyanmıştır. Mahmure çocuğunun bir başka ka- dın tarafından dövüldüğünü iddia et- mektedir. Müddeiumumilik tahkikata ehemmiyetle devam etmoktedir . lediği Hakkı Tarık Us'u asla tahkir et- mek niyetinde olmadığımnı söyledi ve Hakkı Tarik Us da bu açık tavzih üze- rine meseleyi daha ziyade ileriye gö- türmeye lJüzüm görmedi. Bu suretle dava sona ermiş bulun- maktadır. Delilik iddia eden suçlu 28 Eytül gecesi Üsküdanda İsmail is- minde bir adamın yapmış olduğu sün- net düğününe bir elinde bıçak, ve bir elinde çakı ile zorla girmeğe teşebbüs eden, halkı korkutarak eğlenceyi bo - zan Remzi isminde bir şahıs oradan geçen sivil polis Osman taralfından ,yakalanarak hakkında kanuni muame- leye tevessül olunmuştu. Remzi deli - lik alâmetleri gösterdiğinden o zaman- dan beri Tıbbı Adli müessesesinin mü- şahedehanesinde müşahede altında bu- lunuyordu. Dün müşahede nihayet bulmuş, Tıbbı Adlf Remzinin deli ol- madığını ve ehliyeti cezaiyesi olduğu- nu tesbit ederek müddeiumumiliğe göndermiştir. Bunun üzerine Sultanan met ikinci sulh ceza mahkemesinde ya pılan duruşma sonunda Remzinin tev- kifine ve muhakemesinin vazifeli asli- ye mahkemesinde görülmesine karar verilerek evrakt müddeiumumiliğe la- de olunmuştur. mazel Jan. Muollâ her saniye dudaklarının u - «Ablal» diyerek boğazına gömerken layor: — Muallânın yemeğini hazırlatınız biraz geç geleceğini söyledi. — Munallânın bu elbisesi biraz kir- gün — Küçük Muallâm benim, bu sabah ablanı öpmüyor musun? Gel bak Be- eeet eğeme di b üeü dirmnürelieürteia teyzesi bugün onu sevmiyor mu? — Küçük kıskanç seni; Bediayı sen- den çok sevdiğimi de nereden çıkarıp| yor: uyduruyorsun? - Benim büyük kızım sen, küçük kızım o... Kalbimde ikiniz |şeylerden çocuklara bahsetmemenizi vıyorum. Seni biraz daha mı çok seveyim? Peki benim kanmıyan kızım, peki yav-| yım? Yaşım on beş... Her şeyi anlı - kardeşim; beni üzmek rucuğum... Zaten pembe yumuk Be-| yorum ben, dia sevgiden ne anlıyor ki... Halbuki sen artık kocaman bir kız oldun. Türk- artık bir arkadaş, bir dost olan mat -|muşak dudaklarını yanaklarında, göz- cuna kadar gelen «Annel» kelimesini| yumru... lenmiş, şu beyaz ipekliyi giydiriniz bu-|ât kaçta geleceği belli değil. Bakarsın — Matmazel, Muallânın Türkce ho-| — Peki, sen yemek yemiyecek mi- cası gelecek, deralerini hazırladı mi 0? |sin? dianın yumuk pembe ayakları nasıl İtaber bir şeyler yel Geçen akşam ağ- yatağını dövüyor. Yoksa — minimini |zana bir lokma koymadan bıl!mndı S- eT Birinciteşrin 18 ' Kadıköyünde başı tl parçalanmış genç bir kadının cesedi bulundu Dün saat ikide Kuşdilinde mezar- Cinayet Ne Zaman İşlendi? lıklar arasında oynayan — mahalle ço- Cinayetin ne zaman işlendiği cukları birdenbire korkunç bir manza- | malüm değildir. Yalnız Hacerin k0 ra ile karşılaşmışlar, gözleri korkudan | şularından biri bir gün evvel evlerinden uğramış, benizleri — sarar- kendisine rastladığını: mış, ağlayarak bulundukları “yerden| —— Şöyle biraz gezmeğe gidiyoru” çil yavrusu gibi dağılmışlar ve koşa|bava almaya ihtiyacım var dediğ' koşa caddeye çıkarak: söylemiştir. Diğer bir komşusu — Mezardan ölü çıkmış, mezardan |Hacerin sık sık gezmeğe - gitti ölü çıkmış! diye haykırışmaya başla-|er' — tamıdığını, bunu görünce mışlardır. his <ebileceğini, fakat ismini bilt” Çocukların bu perişan halleri, ma- | diğini söylemiştir. nâsız haykırışmaları, halkın merakını| — Yapılan muayenede doktor bu * mucip olmuş ,herkes çocukların kor-|dınin 8 - 9 saat evvel öldürüldüğü ka korka işaret ettikleri yere doğru i-| ve ölümün taşla toprak arasında k lerlemeğe başlamış ve onlar da bir nok-|tast ezilmek suretile vukua - geld tada birdenbire ürkerek durmuşlar, | söylemiştir. gördükleri manzaradan tevahhuş etmiş| — Gene yapılan muayene gösterm? lerdir. Saçları dimdik olmuş, — gözleri|tir ki Hacer herhangi behimi bir korku ile açılmıştır. Çünkü önlerinde|nun tatmini bırsı ile öldürülme! başı parça parça edilmiş körpe bir ka- | böyle bir hal ne vuku bulmuş, ne din cesedi vardır. teşebbüs edilmiştir. Bu kadın cesedinin bulunduğu yer 'ahşiyane Öldürüş —© Mahmut baba türbesinin arka tarafı- mv.m m?& heiyani dır. Genç kadin cesedi sırtüstü yatırıl-İbir şekilde vurulmuştur ki, kafa © miş vaziyettedir ve kan içindedir. Ka-| /.., yarıya toprağa gömülmüştür. dının yüzünün şekillerini değiştirmek, Cinayeti işleyen adamın d tanınmamasını temin etmek için du- gezmeğe gitmek bahanesile yanıma dakları ve burnu bıçakla - kesilmiştir. dağı ve buradan geçerlerken birden Müddeiumumiliğe Haber —— |. üzerine hücum ederek — öldürdük Bu korkunç manzaraya şahit olan- | , hmin edilmektedir. Bu adamın gül ların ilk işi vak'adan zabıtayı ve müd-| 15 kuvvetli bir adam okluğu, kadınli deiamumiliği haberdar etmek - olmuş-| , — meydan vermediği, b v tur. Müddeiumumi muavini — Orhan yanında yardımcısı da bulunduğu Tiğrak derhal tahkikata el koymuş ve | yin edilmektedir. vak'a mahalline gitmiştir. İlk dakikada kadının hüviyeti tos- miş vaziyettedir. Fakat henüz bit edilmiş, bunun — Kurbağalıderede | , 4 ismini ortaya atmak imkânı Kuyulu maslak sokağında 6 m:nı;:- tur. Şimdilik zannaltında bulunan Ü h evde oturan Hacer isminde bir ka-İy; r. Tehkikat ha Si din olduğu anlaşılmıştır. f veri bapm a Kadının Parası Var Mıydı? Gene ' tahkikat göstermiştir. ki'bu kadının hayatı biraz karışıktır. Herke- sin bildiği bir kaç macerası, daima pe- şinde dolaşan bir kaç fşinası vardır . Hacer kendi kendini idare edebilen bir kadındır. Yami bir kaç parası da dana çıkacaktır. Bilmecede Müddeiumumi suçluyu — tesbit &F decek, cinayetin hakikt faili de mef vardır ve cinayet te bu bir kaç para-|| lerimizin listesinin mabaadi yarım nın ele geçirilmesi için yapıldığı tah-|| ki nüshamızda çıkacaktır. min edilmektedir. 4 Zavallı genç kadın! Bu sözleri s0Y” lerinde duyuyor. lerken nasıl bitkin ve ezgin bir zayıf Boğazında tıkanan, tıkayan bir|lıkla omuzları üıri;erek ağlıyordu. Zavallı talihsiz ablası, o hâin ada -| Genç kız yattığı uzun iskeı ablası onu en müşfik bir ana gibi do -| mın elinde işkencelerle kıvranan, so- | doğrularak, benliğini saran, onu çek' lan ve ölen biçare genç kadın!. bu eski ve kuvvetli bağları — Abla, eniştem bu gece de mi geç | istiyordu; fakat senelerin yükü altıf" matmazel, ben Ahmedi bekliyeceğim, | gelecek? Bedia yemeğini yesin de ben|da büsbütün yorulan omuzlarını, Ğ lerini kıpırdalacak kuvveti bulamadi” sizi bekleyim olur mu? — Hayır yavrucuğum, eniştenin sa-| gene bu acı andaçların seline kendi koyuveriyordu. hiç gelmez. gene çok mu? — Evet kardeşim. — Doktor ne dedi? — Abla, kuzum sen de bizimle be- iiş. bahladığını matmazel söyledi. Senbiını.hııçnkmhıyim-ıı öeekini _Mhüühm.itgüanlîrm İon dükürüz? SA gg B l tiede Mi — Abla, ben artık küçük bir kız mı- riye girmiyeceksin... Yalvarırım beni biraz seviyorsan böyle sın. — Peki abla — Neyi anlıyorsun bakayım? Bu ses ilk defa ne kadar sert! Mu- O gün ilk defa olarak gözü allâ için ne acı, he sonsuz ıztıraplarla| kundakta bir bebek.. anne demesini| Ve böylece günler, aylar, geçiyor. | den bir perde düşmüş ve hayatır dol: a.. Burada da büyük babası ile zavallı bur, Bak sarzı saçlı matmazel arkadan |anası gömülü. * Sonra Nişantaşındaki konakta abla- bile bilmiyor küçük aptal! Sonra henüz gençken — ihtiyarlıyan | mediği bir ihtiyacile — Teyzesi, bak Bedia ne diyor?|ablası her akşam artık onlarla beraber | «Paral»... O güne kadar dün Muallâ da benim küçük annem olsun!| sofraya oturuyor. * Muallâ şimdi yaşlı göz kapaklarının — Ahmet gitti.. başka yuvanın ba-| mişti. İstediği her şey, tabil bir #W7 — Abla, bugün Bedia nasıl? At67 — Kat'i teşhis koydu artık... Tit — Aman ablacığım, hemen bir h&? ta bakıcı getirelim. Sen yalnızca 07 — Bakarım, hasta bakıcı- için Pf — Hayır, hayır, sen bu odadan böyle bir şeyin varlığını bile düşü? bast oldu. Artık bize hiç, hiç dönmive- | ve kendi kendine oluyor gibiydi. », Sarı saçlı matmazeli koyalım bü-İsı, eniştesi ve minimini Bedia,.. Bir dejarasından ablasını görüyor, onun yu-|cek. (Arkası ! . j! bil *