6 Sayfa İTFAİYEMİZİN. YILDÖNÜMÜ MÜNASEBETİLE | İki genç kız 30 Tulumbacılığın Tarihi & Kd Yangın başlar başlamaz, şimdi rasathanenin bulunduğu tepeden yedi top atılırdı. Bu top sesleriyle tulumbacılar ve halk sıcak yataklarından fırlarlar, tulumbacılar sandık başına koşarlarken meraklı halk da onları görmek üzere büyük caddeleri doldururdu Yazanı Osman Cemal Kaygılı M Gi Bir kere hiç unutmam Eğrıllapılı]arıdı'yç tepesinden yedi tane yangın #z yağmurlu, bir serin havada Aksa- / pu atılırdı. raydan Beyazıda doğru enfes bir ta-| Genç tulumbacı gündüz olsun, ge- kım kovarlarken (takım kovmak son |ce olsun, hele açık havalı iyi geceler- sür'atle koşmak demektir) seyirciler- |de bu topu duyar, duymaz kendinden den torba sakallı bir ihtiyar düşüp ba-| geçer ve bir âşık şeydâ gibi hemen san- to-|sur bulundukları çiftlik evinde bir çe- SON POSTA kişilik bir çeteyi püskürttüler Yazan | Fransızca İntransigeant — gazetesi - nin Cezayi muhabiri gazetesine ora - da cereyan etmiş olan çok mühim bir hâdiseyi bildirmiştir. Hâdise şudur: İki genç kız, mah . tenin hücumuna maruz kalmışlar, biri on sekiz, diğeri de 21 yaşında olan bu iki kardeş silâhla çeteyi püskürtmüş - lerdir, İntransigeant gazetesi hâdiseyi şöy- yılmıştı. Yine Eğrikapılıların kısa' bir canlılık gösterdikleri bir:devirda ki'o damnan bu sandıkta bahriye çarkcı mektebi tale- besinden bir kaç kişi, sonra posta me- murlarından fransızca, italyanca, ingi- Hizce bilen bir genç, serasker kapısından iki kâtip gibi o zamanın münevver sa- yılan gençleri de koşarlardı. Yine gü - nün birinde yarı mektepli, yarı kâtip- lerle dolü olan bu sandığı şimdi ihti - yarlamiş olan bahriyeli- Kadri Çavuş idare ederdi. Bir gece Kadri Çavuş has- ta iken reislikte ona Arabistandan, as- kerlikten yeni gelmiş olan Sarı Sa - deddin vekâlet ediyordu Ekserisi okur yazar gençlerden teşekkül etmiş olan Eğrikapılılar o durgun ve sıcak yaz ge- cesi Yedikulede bir yangına giderken Topkapıda kale dışından bir geçiş geç- tiler, yüzlerce seyirci halk onların peş- leri sıra Mevlânekapıya doğru bir sel gibi aktılardı. Buna da sebep Eğrikapı- hların peşlerinde Defterdarlılar vardı ve her iki sandığın arası Topkapı hiza- larında ancak yüz yüz elli metre kal- mıştı. Halbuki o zamanlar Defterdarlıların da oldukça boruları öttüğü bir zaman- dı. Eğer Defterdarlılar o gece eski meş- hur saraç Nuri reisin idare ettiği ve Til- ki Hüseyinleri, mârüf nârâcı Kara Ha- sanları (bu zavallı şimdi iki gözü kör evinde yatmaktadır. Bundan beş altı yıl önce odun yararken gözlerine o - dun çarpmış - ve kör etmiştir) Tatar Süleymanları, makinist Tayyarları, inekci Asafları ile genç Eğrikapılıların peşlerine düşmüş olsalardı öndekilerin halleri haraptı. Bereket versin, o geceki Defterdarlılar eski Defterdarlılar de - ğildi. O zamanın tulumbacılık âleminde- ki yangın heyecanı hele geceleri za - ten kulakları kirişte olan tulumbacı » Jarda ilk topla başlardı. Malüm ya, o zaman İstanbul yangınlarını gören ku- leler hemen işaretle ilk haberi Çengel- köyü tepesine verirler ve orada şimdi- ki rasathanenin bulunduğu yerdeki İca- —- 'ıclığımn başına koşardı. Tulumbacılar sandıklarının başlarına koşa dursunlar öte taraftan bütün tulumbacılık merak- liları da sıcak yataklarından - fırlayıp Saraçhanebaşı, Aciçeşme, Aksaray, Unkapani, Topkapı, Şehremini, Def- Taksim, Tophane gibi meşhur geçit yerlerini doldurur - lardı ve artık sandıklar birbiri ardınca sökün etmeğe başlardı. Hele yangın iyi ve açık bir getede ise her sandığın sarılı, kırmızılı, — ye- şilli, mavili fenerleri uzaktan görün - dükçe geçit yeri heyecan ve helecan - dan titremeğe başlardı. Bu geçit yerlerindeki heyecan ve helecan sandıklar yangına giderken de- ğil de yangından dönüşte dehşetli o - lurdu. Çünkü sandıkların yangına gi- derlerken buralarda tam takım kovma- ları, yüksek nârâ savurmaları o kadar &det değildi. Hele büyük, mürüf sandıklar gidiş- te bu gibi geçit yerlerinden pek sessiz, çıt bile çıkarmadan geçerlerdi. Asıl he- yecan ve helecan dönüşte başlardı. Çünkü bütün takımlar, bütün hüner ve müârifetlerini, bütün koşma, nâÂrâ atma enerjilerini dönüşte gösterirler - di. Meselâ Eyüp yanginlarında Defter- terdar, Eminönü, dar geceleri bir mahşer yerini alırdı ki Üa buradan dönüş yapan sandıklar tâ şim- diki aökerlik şubesinin önünden baş takımlarını, yani birinci (A) takım - rını sırık altına çağırır ve oradan nârü- ya başlarlar, Feshanenin kapısı önünde sür'atlerini arttırırlar ve tam Defter - dar iskelesi hizasında nârâlarını biti -|j ,, rip son filispiti verirler ve ayni takımı le anlatmaktadır: Amerikan filmlerinde bile görülmi- yecek bir vak'a Cezayirde vukua gel miştir. Cezayirin civarında bir iki seneden. beri bir çete türemişti. Tenhâa ve mü » dafaasız buldukları çiftliklere iniyor - lar, asıp kesip, malları yağma ederek kaçıyorlardı. Bu çetenin, Cezayire yakın olan Şauat köyüne ineceklerini köyün bek- İçisi haber alır ve gece saat on birde gelip kızlara haber verir. Kızların anne ve babaları, maiyet - leriyle beraber Cezayire gitmişler ve bunları evde yalnız bırakmışlarmış, & saşen çete de buna muttali olduğu için 4 Iki kaz kardeş iki genç kızın korkacaklarını tahimin etmiş ve baskını o eve yapmağa karar vermiş. Bekçi kızlara vaziyeti anlatınca on- bir aralık tereddüt geçirmişler, fa- kat sonra: — Biz kaçarsak, bunlar ,evimizi ©- cağımızı söndürürler. Bütün serveti - mizi alıp giderler, diye düşünmüşler, ve müdafaaya karar vermişler. Derhal, tüfekleri tabancaları almış- , pencerelere yerleştirmişler, aradan iki saat geçtikten sonra 30 kişiden değiştirmeden bir dakikanın içinde 80-| mürekkep olan çete evin etrafını sar- luğu tâ Ayvansaraydaki un değirme -| mış ve reisleri de kapıyı vurarak, 50 ninin önünde alırlardı. Hele Galatasa- | çuval bakla, 100 çuval buğday, cvde- raylılar, hele Altıncı Daireliler, hele Çi-İki paraları ve kızların mücevherlerini çekpazarlılar, hele Hendekliler... Bil-|istemiştir . hassa Galatasaraylıların şampiyon ol-| — Onun kapının önünde barbar bağır- dukları zaman buradan geçişleri ger-|masına bir tabanca sesi mukabele et - çekten görülecek bir manzara idi. miş ve çetenin reisi kapının * önünde (Arkası var) yere devrilmişstir. -— Asıl mücadele reisin ölümünden sonra başlamıştır. Eelebaşılarını kay- beden zorbalar, tüfeklerine sarılarak Orta Afrikada Üstüvat Fransiz Afrikası: Türkiye- den 3 - 4 defa büyük olan bu memle - ketin bir kısmı, su aygırlarının, fille - rin, mandaların ve envai türlü kuşla » rın kaynaştığı nehirlerle, yüksek ve bâkir ormanlar, diğer bir kısmı da yük- sek otlarla kaplıdır. Gayet azametli olan bu ormanların devâsâ ağaçları karşısında insan cüce- den başka bir şey değildir.. Ormanın bulunduğu arazi âdeta, asırlardanberi, düşüp çürüyen ve toprağa fevkalâde yumuşaklık veren bir halı gibidir. Ü - zerinde yüründüğü zaman insanın aya- ği altından kaçmak istermiş gibi olur. Büyük bir sükün ve zülmet içinde bulunan ormanın yalnız üst kısmında kuşların uçuştuğu ve maymun sürüle- rinin dolaştığı görülür. Fakat bunlar| Son keşifler, Orta Afrikanın hef © kadar yüksekte bulunurlar ki alelâ -İtarafına yayılmış bir çok cüce kabile de bir av tüfeğinin menzili haricinde|lerin mevcut olduğunu gösterdi. kalırlar, Orman mıntakası içinde akan O-Vtrak ve toprak renginde olan Aboı gooce nehri takip edilirse şunlar görü - lür: Evvelâ nehrin deltasında, bazan alt dalları sular içinde yüzen ve kıyıları kâmilen saran kesif ormanlar, bazan da içinde yaban mandalarının ve anti- lop sürülerinin sıçrayıp dolaştığı ga - yet geniş ve sık otlu ovalar, bazan da su aygırlarına yataklık yapan kuvvetli Papyruslarla kaplı geniş bataklıklara tesadüf edilir. Harikulâde bir av memleketi - olan bu yerlerde, insana benziyen büyük maymunlar, filler, su aygırları, yaban mandaları, antiloplar, kuşlardan ör - dekler, kazlar, ibisler, leylekler, peli - kanlar sürüler halinde gezerler. Bu hayvanların kaynaştığı delta kıs- mından çıktıktan sonra cesim üstüva Ağustor 21 KIRK GÜNDE DEVRİÂLEM Tanımadığınız memleketler ve insanlar M. Ekrem bir av dönüşü mesini bilirler, ticaret yaparlar ve m€l| denileşebilirler. Orta Kongo Bant ormana sığınmış olup küçük gruıM halinde yaşarlar. -Umumiyetle av vi balık avı ile geçinen bu insanlar v halde olup yamyamlıkları tuttuğu 2 manda insan eti yerler. Üstüvat Afrikada bir çok da cüe kabileler bulunur. Hattâ tarih olan Heredot orta Afrikada —mevcul cüce insanlardan bahseder, Fakat ( zaman , buna inanılmıyordu. Heredotun bu sözleri eski coğraf * yacıların, - bir bacaklı veya vüc kadar uzun kulaklı adamlar- diye zik' rettikleri hikâyeler kabilinden telâ edildi. Halbuki Heredotun sözl doğru idi. y Boyları 120 - 130 şantimetre sarımf' veya Obongoslar böyledir. Bu cücelef yanlız kendi aralarında, hattâ kardef kardeşle evlenir. Diğer cüce kabileler Bagayalar v& Batualardır. Bunlar içerisinde en mef' hur cüceler de Akkalardır. Boyları v& sati 130 - 140 santimdir. Küçük bi boyun üzerinde gayet büyük bir kafl renk biraz açık siyah, karın şişkin, macık kemikleri çıkıktır. Başlıca meşgalelerini teşkil eden 9* da büyük bir maharet sahibidirler. Af hususunda meharetleri ve — cesaret! o derecededir ki okla gözünü delmel üzete file bile hücum ederler. Ve hattf temin edildiğine göre sür'atle filin &* tından geçerek hayvanın karnını mr rakla delerler. Civardaki kavimlere fildişi ve et 16 Kadın hem faydalı Hem tehlikelidir Bunun ":'" H= açık, k: de_ onların bqfnı.ı?çerek muhasaraya ıMıııIııımıkv i'î"" olduğum bir genç d.ı' F Ev z Pd. üi uğrayan eve :zılı;ıl:m. CERÇı kız ki, kendisile yaptığım son mu - h belaryün, i'. y Zorbalar başa çıl aa a FD T ç a ” ” gimi de ihmal etmemesi şartile. Fakat her e e gezni, haverelerden sonra beni endişeye dü * gö bir badadla elüük: dd Beri'de ken de dıç-ındın yardım kuvyeti- #ürmiye başladı. Bir aralık: rifia mekbül göNÜNÜZ Tlere aludiyü nin geldiğini görünce derhal kaçmış- — Bulunduğum mevkile iktifa etmes —i A D eicelere dayanabilir, || |lardır. -';'i“' diye söze girişmişti. daha yüke — B p y dışına — fırlaması da Mösyö Pascal, bunun üzerine eve seklere Jâyıksın, Jâyık olduğun mevkie mümkündür, kocasının muvaffakiyetini girmiş, ve mücadelede hayli korku gokmalısın, diyordu. K, temin edeceği düşüncesile şerefinden fe- geçiren hemşireleri tebrik etmiştir. «Bu, bir temenni, bir teşci idi ki ho- dakârlık dlanları da biliri Büyüğüne hiç bir şey ol 4, kür gama da gitti, fakat sözünü: «Bu hususta sana elimden geldiği ka- dar yardım edeceğim.» «Cümlesi ile bitirince endişeye düz- tüm. Bana öyle geldi ki nişanlım zev - cem olunca bana her gün ne yapmaklı- âm lâzım geleceği hakkında emir vere- cek, bizzat teşebbüslere — xirişecektir, kendisine sezdirmedim amma korktum.o , Bana bu satırları yazan delikanlı dü- fakat derhal endi - Bayan «E, Ş. Ca yet Anlattığınız vaziyette dabi menfaa -« tiniz kocanıza bağlı kalmaktadır, dedi- ğiniz hakemeye ehemmiyet veriyorsanız yeri- #edece evin müdürü olmaktan çıktı, ba- — mizde kalırsınız, gibi histen ziyade mantığa ve mu- TEYZE eve ateş etmeğe, kızlar da ellerindeki tüfeklerle onları teker teker devirmeğe başlamışlar, karşılıklı mücadele okadar şiddetlenmiş ki, bir iki kilometre öte- de bulunan bir komşuları Mösyö Pas- cal işin vahametini anlamış, çiftliğin - deki amelelere silâh dağıtmış, kendisi çüğü ise kolundan hafifçe yaralanmış- tır. Şimdi Cezayirde münhasıran bu iki genç kızdan bahsedilmekte ve kah- ramanlıkları dillere destan olmaktadır. Gazetelerden biri haydutlara —açık bir mektup neşrederek şöyle söylemek- tedir: «Bir daha” haydutluk — etmeyiniz. Yavru sayılabilecek iki genç kız eizi korkutup püskürttükten sonra, — çete diye ortalıkta dolaşmayınız. Siz çete- lerin de, çeteciliğin de yüz karasıs- nız,» ormaniları mıntakası başlar. min eden işte bu Akkalardır. Ve yüzlerce kilometre şimale çıkıl- Bügün tekmil Afrikada 7|İ).M dığı halde bu ormanların bitmediği gö-|kadar filin mevcut olduğu tahmin & rülür. Bazı açıklık olan yerlerde adet- diliyor. Ve her sene vasati (39.000* leri az olan yerliler muz ve manyak a-| £J öldürüldüğüne göre (30) setf ğaçları çevrilmiş kulübelerini kurar -| onra filler bitecek demektir. Ketf lar, mühim mahsullerinden biri olan kaf” Orman mıntakasının şimalinde ise |çuk da bitiyor. her taraf boyları 2 - 3 metreyi bulan| — Binaenaleyh, buranın istikbalini? saz gibi sağlam otlarla kaplı bulunur. | 44ha ziyade ziraata bağlı olduğu gö' Her köy, ve her şey bu yeşillik de-|rülüyor. İklim ve toprak, buralard nizi içinde âdeta hapsolmuş manzara- |kakao, vanilya, Hindistancevizi, kab sını arzeder. Yerliler ise her tarafı ate-| ve yetiştirmeğe müsaittir. şe verebilmek için bu otların kurumas| — Fij de ebhlileştirilecek öluraa iyi bif sını sabırsızlıkla beklerler. yük bayvanı olur. Mantakanın Tef Zira otlar yandıktan sonra genişle-| ve bereketi için yapılacak pek çok İ? yen saha ve ufukta rahat bir nefes a-İler vardır, lacak, antilop ve gazelleri avlayabile-| — Buraların büyük bir belâsı da çet cek, ayni zamanda düşmanın tecavü- | gineğidir. Uyku hastalığını tevlit zünden emin bulunacak, bundan ma-| ,,, hayvan her sene yerliler ve ha ada küllerle kuvvetlenen toprakta da- lar arasında pek fazla telefata se mısını ve misirini ekebilecek, Üstüvai Afrikada cinsleri ve bilhassa yaşayış tarzları itibariyle oldukça mütenevvi Yakat ödetleri vz kakilder yaşsık Bunlar da bilhassa zenci olan Ban-| — Sındırgı (Hususi) — %M"İâ:; | tolar ve Sudanlılardır. rakaya, Alakır köylerile Yağlı ü Banto zencileri iyi ziraatçi olup|Pelitören ve Taşça mıvkilerl_ıw_ san'ata kabiliyetlidirler. Demiri işle -| yağmış, mezruatı harap etmiştir. yet werir, özekilkii üeü n ai aö n Sındırgıya dolu yağdı