Ağustos v > Mustafa, Küçük Aliyi geriye al... nmış! > “tevent Mustafa yeni levendi kol - larından tutarak kaldırdı; ” — Yaran nerede? iye sordu. © Küçük Ali ter içindeydi. Sol bacağının dizden biraz yukarısı- MN göster Şa “— Şurada... | —Kılç mı vurdu? İ — Bilmiyorum. İ Ucuz kurtuldun. O olmasaydı #di senin de başın şu kesik başın ya- yuvarlanmış olacaktı. kasarada toplanan Venedik as - erinin hepsi de kaptanlarının öl - “£ünü görünce teslim olmuşlardı. Koca Ali ile Mansur da baş kasara- toplananları ya kılıçtan geçirmişler, “Mat esir almışlardı. i Küçük Ali büyük bir sevinç için » » Kadırgaya dönerken Venedik gemi- güvertesinde bir bayram man - 1 vardı. Çünkü Venedik gemisi - forsaları arasında otuza yakın “1k esiri bulunmuştu. Zincirden kur- lr onların yerlerine Venedik as- i zincirleniyordu. lan Türk esirleri şimdi Ve - dedik gemisinin leventleri olmuşlardı. v, Türkler bu küçük savaşta biri ağır. üzere altı yaralı vermişler, rd ölmüş, onu yaralanmış, on kadarı korkudan kendilerini deni- » şetârak bağulmuşlar; geriye kalan “OX iki kişi de esir edilmişlerdi. Aradan bir saat bile geçmemişti ki öp Reisin kadırgası esir aldığı Ve- ütdil gemisini de ardına alarak pro - aâını İodosa çevirmiş, yoluna devam rdu. | Venedik © gemisinin anbarlarında nay şalları, Mısır ipeklileri, kırmızı *fin balyaları, iki bin beş yüze ya» altın lira bulunmuş, hepsi de ka - ya alınmşıtı, ir edilenlerden anlaşıldığına gö - Elm Giridin Sfaki İlmanına çeki - 4, Vu korsan gemisi vakit vakit Eğe Zine açılır, Mora ile Anadolu ara- “a gidip gelen Türk gemilerini, kı- ».'daki balıkçı kayıklarını vurur, köylerini yağma edermiş. İl Simdiye kadar yedi Türk gemisini Mış veya ele geçirmiş. Naksos a- i aki üç köye baskın vererek ora- r kirk kadar genç erkekle kızı alıp ği müş, , Manya'daki Venedik amirali Türk 1, 2 Ücaretini baltalıyan bu gibi kor- E yardım ediyormuş. e herkes Kenetti gibi gözü ka- o adam olmadığından başkaları bu K m edemezlermiş. çok geçmeden Kenetti de ce » İ ka görmüş bulunuyordu. üçük “Alinin yarası umulduğun - l İm hafifti. Tabanca kurşunu ka- i delmiş, parmak kalınlığı ka- K derinde saplanıp kalmıştı. İ,Seminin hekimlik işlerini de yapan JX Ahmet kurşunu biçağının ucile t sonra yaraya içyağı koy di bağlamıştı. » Nil Aliyi anbara indirmek iste- Na fakat o yukarıda bırakılmasını nca kabul etmişlerdi. eventler onu kutluluyorlardı. nların en başında Çopur İsmail Ki, 1 F > Levent yazıldığın gün gazi ol - Ne mutlu sanal Bu devlet kim - İ DB, *sib olmadı. İni zamanda Küçük Alinin ustasi | © © övünüyordu. , rada gelen bir levent söze ka - ği Mp Küçük Ali de bir çok yoldaşlar enin, yaken devan pl SANIN KIZI Yazan : Kedircan Kaflı Numara : 48 duğunun ilk günü şehid olacaktı. yas Reisin acar ve çevik vücudunun |dikkat ederdi, buna rağmen Küçük Ali | naşan ışıklarına doğru değil, sağdaki, ten gözlerinin önünde yükselişi, onun kı-|bu alâkanın yalnız kendisi için oldu - lıcının şimşek gibi havada parlayışı ve | gunu sanıyor, bundan korku ile karı kesik başın yuvarlanışını tekrar görür işık bir haz duyuyordu. gibi oldu. Acaba kendisinin Palabıyık Önerin Demek ki hayatını ona borçluydu. |kızı olduğunu artık söylemeli mi?... Yaralıları gezerek hatırlarını soran | o Eğer İlyas Reisin buna rağmen onu İlyas Reis şimdi de Küçük Alinin ya-| Cezayire götüreceğini, orada bir ev tu- nına gelmişti. Onu baş kasarada ve le-tarak oturtacağını, seferden dönüşte ventlerin aralarında görünce: yaralısın? mezdi. Diye sordu. — Bacağımdan... eş — Neden buraya çıktın? Şimdi ge- ne bir düşmana çatarsak?,.. —25— — Yaram hafiftir. Ziyan etmez. Yara hafifti, fakat sızlıyordu. PARLAK BİR ZAFER... İlyas Reis onun sırtını oksadı: — Çok yaşa... İyi dövüştün. Bü - İyas Reis Serigo adası açıklarında yüdüğün zaman Koca Aliden geri kal-Jiki Venedik gemisi daha ele geçirmiş, mıyacaksın. içindeki yüz kadar Türk esirini kur - Diyerek ayrıldı. tardıktan sonra onları da ardına tak- z a. İmişti, Kk a zAklaşneA geriye di Şimdi aşağı yukarı bir filo olmuş - — İsmail. Çopur İsmail koşarak gitti. İlyas Reis ona bir şeyler söyledi. Çopur İlmail: — Başüstüne Reis.. Dediğini anlatan bir hal takinarak ayrılmış, Küçük Alinin yanına gel - mişti, Yüzü biraz asıktı. Küçük Ali sordu: — Reis ne söyledi?... Çopur İsmail kendi kendine söyle- nir gibi cevap verdi: — Hakkı var... Seni ileri birakma- malıydim. Kenetti'nin öldürülmesinde yardımın olmuş. Senin elinden fırlı - yan kılıç onun suratına çarpınca şaşır- mış da ğa Reis o sırada kellesini u-İve gerek başka Reislerle yoldaşların çurmuş. Lâkin o senin omuzunu bas-! Hayreddin bey kumandasında olarak tırmasaydı senin de başın uçmuş o -|Cezayir ve civarında, İspanya, İtalya, Tardu. Korsika kıyılarında yaptıkları savaşla- Sonra Küçük Alinin omuzuna elini İr: anıyorlardı. Böylelikle görenler gör- koyarak devam etti: miyenlere işidenler işitmiyenlere an- — Ne ise, sana da bana da geçmiş |latmış oluyorlardı. olsunt Lâkin bir daha ben izin verme-| Bu bahis Küçük Alinin hemen me den kavgaya girmek yek... Anlyıor)|rakını kurcaladı. musun? Dikkatle dinliyordu. İlyas Reis bütün leventlerini ken * (Arkası var) Geçenki Bilmecemizde Kazananlar tu. İstanbuldan dönüş yolculuğu pek uğurlu gelmişti: — Bu gidişle her yıl bir defa İstan- bula veya Midilliye varıp döneceğim geliyor, ne dersin Veli? — İyi olur Reis... Fakat İspanya sularında da yalnız bir akında sekiz on gemiyi ele geçirdiğimiz az m ol - du? Bu söz eski savaş hatıralarının can- İapmasına sebep oldu. Konuşuyorlardı. Bu sırada baş kasaradaki leventler arasında da aşağı yukarı ayni sözler geçmişti. Şimdi onlar'da gerek kendilerinin KART Gümüşhane avukat Hikmet Şinasi Öz - j ALBÜM Vefa erkek lisesi 4 den 833 Fethi, İs- tanbul erkek lisesi 728 L. Öz Engin, Çem-İden, Bia orta okul 1 inci de Ali Ayduz, berlitaş Küçük Nuruosmaniye aparlıman | Ankara Çankırı caddesi Atıf o mahallesi Cevdet, Samsun Reşadiye mahallesi İs -Jmarangoz Rifat kızı Aliye, Konya Yörçük sklâl caddesi 43 Fuat kızı Pervin, Beyoğ-| mahallesi 27 Samahat, Vefa lisesinde 2453 Iu Rum ilk mektep 3 de Anna Anagnos -| Tarık, Hasköy polis Kenan kızı İffet, Bor titu, telgraf memuru Kâzım oğlu Baki, Divan- yolu terzilik mektebinde Semahat, Zon - guldak Devrekli kahveci Nuri oğlu Ömer Lütfi, Antalya vilâyet mektupçusu Fuat kı- zı Beyhan, İzmir Yapıcıoğlu Yusuf Dede caddesi terzi Mürvet, Tekirdağ Lezzet lo- kantası sahibi Osman kızı Zehra, Tokat vilâyet idare heyeti kâtibi Suzi Özmen, Kızıltoprak kız orta mektebi Satiâ Balim, Ankara Hacıbayram 45 de Orhan, Sam - sun Saitbey mahallesi Ali Rıza kızı Merih, Sivas Simer Yol P, K. 4 Şerife, Kütahya jandarma mektebi bölük 4 yüzbaşı Asım oğlu Orhan, Samatya 43 üncü ilk mektep 4 de 173 Müfide, Diyanbekir asliye ceza hâkimi Sadık kızı Melâhat Şimşek, Akça- dağ şube reisi kızı Türkün, Karagümrükte Hocahavus 43 de Ali, Bordur hükümet karşısı 2 de Uzman vasitasile Yusuf, An- kara Elektrik şirketi marangoz Arif oğlu Hilmi, Nuruosmaniye Küçük Apartıman 67 de Sezer, Yeşilköy ilk mektep 42 Sa - bahat, İstanbul 44 üncü ilk mektep 164 Hikmet, İstanbul 44 üncü ilk mektep 425 Hüseyin, İstanbul birinci ilk mektep 422 Şükran, Pangalh Feriköy 2 ci Barutçular sokak 6 da N. Tercan, Bursa Muradiye İkinci Murat mahallesi$ de Gülseren, Di- yanbekir Ziya Gök Alp mektebi muallimi yantasile Yücesay, MUHTIRA DEFTERİ btanbul 2 nel ilk mektep 3/B den 298 Mustafa Turhan, İstanbul Süleymaniye Kir Tazlımesçit sokak 17 de Celâleddin, İs - tanbul Gelenbevi orta mektepten 2/A da 352 K. Türnaoğlu, İstanbul Cumhuriyet orta mektepte Resan, Çorlu Ölü topçu iş“ yarı Bahâ kızı Adâlet Güngör, İpsala Öz“ demir sokak 3 de bakkal Âdem oğlu E « dip, Ankara Atıfbey mahallesi 228 Salâ- haddin, Devrek müddeiumumi oğlu Ne - cati Tatlı, Ankara Yenişehir Buyruk #0 * kak 7 de Tuğrul, Bahkesir Narhık Kemal ilk mektep yanında 49 Hadiye, Ankara İktisat Vekâleti zat işleri müdürlüğü Ze - kiye kızı Günay. KÜÇÜK SULU BOYA Çamlıca Kısıklı Hanımsemti sokağı 5 de Süreyya, Kilis Cumhuriyet meydanı camcı Hayreddin Öndar, Beyazıt Camcıali 13 de Emine, Hayriye İisesi 3 de 633 Handan, Ankara Canlılık ilk mektep 3 de 680 Neri- man, BÜYÜK SULU BOYA İstanbul erkek lisesi 803 Nihat, İstanbul kız orla mektep A/3 den 523 Şüküfe, İs- tanbul kız orta mektep A/2 den 356 E - mine, Kastamonu Daday ilçebayı kızı Yür- dağul Kuzucu, Malatya Yenipazar Sıtkı Kayaman müessesesinde Siddik. m ar nr ui İN Nos, Kahramanlık, aşk, heyecan ve macera ii KOR Son Posta'nın tarihi tefrikast onun yanında kalacağını, onu sevece- — Savaşın kutlu olsun, nerenden)ğini bilse bir dakika bile tereddüt et- ellerini dizleri üstünde Yazan: Suat Derviş O zavallı bir kadındı. Onun Cezminin sını kapayıp sokağa çıktığı vakit arkasını yanında aşksız geçen gençliğinin bütün a y 4 ii dönüp bir daha çiçekli kestane ağaçlarının | cılarına sahit olinuştu. Onun aşktan, dost- unu i di kardeşi, kendi oğlu gibi sever, on *| arkasında saklanan o beyaz köşke bakmak | luktan, şefkatten mahrum olan evlilik has Küçük Ali o ölüm saniyelerinde İl-İların boş yere harcanmamalarına çok | istemiyor ve kararsız adımlarla şehrin kay» | yatının bütün tafsilâtını biliyordu. Gece çok siyah ve serin. O bahçe kapi * Fakat bu gene ona karşı olan (aşkını ba ve karanlık sokaklara sapıyor. mazur gösterecek bir sebep değild. O Ve bilmiyor ne kadar sant böyle ka -| Cezminin karısını tanıyarak, aciyarak ve ranlık sokaklarda dolaşıyor. Kendi bile far- | evlilik hayatındaki bedbahtlığını bilerek kında değil, içinde bu akşam bir inhidam | sevmemişti, Onu her erkek, her kadını nas, var. Kaybettiği, kaybetmekte olduğu zev-| sıl severse öyle sevmişti. kin kahredici acısı onu sersemletti. Ona ik tanıdığı gün gelin aibineleri işle” Bütün gece kırmızı abajurlu İâmbanm|g. ördüğü dakikada sanki onu ezelden « aşığı altında onunla karşı karşıya oturdu *İ beri şanırmış gibi sevinmişti. Bu bir ya « lar. O bir maroken koltukta idi. Kocaman | gemin gibi mütevazi kızın sanki o seneler beyaz kol kapaklarından (çıkan minimini| ç. aşinası idi ve Cezmi onları birbirlerine kilitlernişti. . Kisa) şanıtuğı zaman ikisi de uzun senelerden « (saçlı çocuk başım arkaya almıştı. Koca *| beri tanışırlarmış gibi öyle anlaşarak ko « İman kıravatlı geniş kemerli kısa elbisesi| m uslardı ki. ona ne yakışıyordu. Geniş açılan siyah gözlerini inatçı bir bakışla duvardaki bir resme dikmişti. İn- * Düğün günü başlıyan bu samimi yet günden güne artmıştı. Cezmi yanında kaşlarının uçları siyah kâküllerinin al - e ya : ei kayboluyordu, Kalın dudaklannın |Yasıyan köçük Nerminin her şeyini, ahlâ- İğ tamdaki çzilerde bir hüzün vardı. Ço » |kın, âdetlerini, hislerini ve şahsiyetini öğ- cuk yüzlü bu küçücük kadında bu akşam | 'cnmemisti. i öyle bezgin, öyle zavallı bir hal vardı ki. Onu öğrenen, tetkik eden Nermini tas * nıyan, Nerminin ahlâkın, zevklerini, â - O da bu gece mütcessirdi, Ve tecssürünü | detlerini ezberliyen, hattâ yüzündeki en w- bütün cebrü nefsine rağmen gizliyemiyor -| fak çizginin ne mana ifade ettöğini sezen du. Hattâ onu yazı masasının başında iş| Mithattı, Onun (gözlerindeki bakışların, mektupları yazan Cezmiden daima lâkayt | dudaklarındaki kahkahaların ve sesindeki ve uzak olan kocasından bile gizliyemi » yordu. Hattâ o bütün alâkasızlığına rağmen bu- nu farketmiş ve: — Senin bu akşam bir kederin var yav- rum, demişti ve o dudakları hafifçe titrer- ken; — Yorgunluk cevabını vermişti. Daha sonra ona boğuk gelen bir sesle: — Biliyor musunuz Mithat demişti. Bi. zim biletler alındı bile, Bu sözü duyan Cezmi de yazısından başını kaldırmış ve büyük bir memnuni- yetle: ahengin bütün gamlarını bibyordu. Bütün gün atelyesinde çalışirken akşa- mı beklerdi. Onun yanına gideceği saati, omunla buluşacağı, onun yanında olacağı dakikaları beklemişti. Hayatını onların ohayatma o eklemişti, Onlarla beraber gezmeğe gider, onların evlerinde oturdukları gün kendisi de o : tururdu. Başlangıçta bunu günahsız bir dostluk telâkki etmişti. Fakat sonralar... Bir gün, evet gönün birinde kalbi içindeki bir etsedi dışarı atan bir deniz gibi aşkını şuu- runun Üst tabakasına çıkarmıştı. — Ya demişti. İşte o gün müt Bir baltaya kadar : b hiş bir vicdan aza: e: Yarınki nüshamızda : a leelalni 84 Bir haftaya ka- mştı, dar MİRAS Cerminin kan 4 Bu seste bir bay- gri sevmek... Bu kuş haykırışını bir köpek uluyuşunun hatırlatan uğursuz» Çeviren: Nurullah Ataç ne ayıptı, bu ne ok maz şeydi. Mektep sıralarında , ölüm ik ve şenmet vehmi veren tüyler ürpertici | siperlerinde geçen bir dostluk... bir ahenk vardı. Bir hafta sonra. * Fakat Cezmi bu kadını sevmiyordu. Ondan sonra, bu havadisi öğrendikten | Cezmi bu kadını sevmemişti.. sonra bütün gece ne konuştuklarını bilmi: | Buna rağmen Mithat çılgın gibi istediği yor. Sanki Cezminin kalın sesi mütemadi: | halde arkadaşına kargı samimi olmamıştı. yen kulağında: — Bir halta sonra, diyordu. Bir hafta sonra onların gidişi ve bu feci şeyin hakikati ve yakınlığı karşısında onun çaresizliği, hakikaten tahammül edilmez bir felâket değil mi?.. Gidecekler... Buna mâni olamıyacak- lar ebediyen birbirlerinden (ayrılacaklar, Şüphesiz bir daha buluşamıyacaklar. Halbuki onlar burada iken onların sa- mimiyetinde geçirdiği geceler, onların e - vinde geçirdiği saatler hayatının en tath saatleri idi. Bazı zamanları olmuştu on - ların hayatlarına bir seyirci gibi bakmağa tahammül edememiş. Bu uzaktan, tıpkı ibadet eder gibi olan seviş onu tatmin et- memiş. Ondan kaçmak istemişti. Fakat ne zaman kaçmak istese hemen akabinde bu fikrinden dönmüştü. Onu büsbütün kaybetmektense onun samimiye- tinde dost olmağı tercih etmişti. Bu kadını sevmeğe hakkı olmadığını bi- liyordu. O Cezminin karım idi. Onun Cez- şilmesi muhal olan bir hayal olınası de - mekti. Hayatımın en uzak hatıralarına ka- nşan bu dostluk nasil olnuştu da mukad- des bir tılsım gibi, bir sihir gibi bir nüsha gibi onu bu aşktan koruyamamıştı. Nasil olmuştu da arkadaşlığına sada - /katinin bütün şuuruna rağmen o Cezmi - nin karısını her gün daha artan bir şiddetle, Adeta çılgıncasına sevmişti. Ona: — Cezmi bırak onu... Onu ben seviyo- tum, Sen sevmiyorsun diyememişti. Hattâ bu söze: — O da beni seviyor cümlesini ilâve € decek bir emniyette olduğu halde... Buna cesaret edememişti. O da hissediyordu. Nermin kendisine karşı lâkayt değildi ve eğer o istemiş olsa idi, Nermin Cezmiyi bırakmakta, kendisini takip etmekte hiç te tereddüt etmiyecekti. Fakat o buna cesaret edememişti. Ve işte o gidiyordu. p Kendisini sevdiğini hissettiği kadın gi - diyordu. Kendisini sevmiyen ve kendi sevmediği adamla ve Mithatın buna rağ men: uDur gitme, kal» demeğe cesareti yoktu. Buna mâni olan vicdanı mı, dostluğa sadakati mi idi? Yoksa hodpesentliği mi idi? Nermin onu aşkındaki bu ferağat Ove dostluğundaki bu sadakat için sevmişti, Kendisini ne kadar sevdiğini hissettiği da- kikalarda arkadaşını ne kadar sadık kak dığını gördükçe onun aşkına ve fedakâr » lığma bir kıymet vermişti. Hayır o Ner « minin karşısında fena adam olmak istemi- yordu ve işte bunun için: Onlar gidince bütün bayatının nasıl boş, bomboş kalacağını bildiği halde «Gitme kal, Benimle kalı demeğe cesaret ede « miyor, © Üsküdar Kız San'at Okulu Direktör. lüğünden : 15/8/936 dan başlayarak Okula yatılı ve gündüzlü talebe alınacaktir. Okula İlk ve orta okullardan mezun olanlar alınır. İlk okulu bitirenler için tahsil müddeti beş sene orta okulu bitirenler için iki senedir. Yatı üc- reti 3 partide alınmak üzere 200 liradır. İşyar çocuklarından 6410 ve Kar. deş talebeden 15 eksik alınır, Yazılmak için Pazartesi ve Perşembe gün- leri 9 dan beşe kadar okula başvurmalıdır. «345» Kİ Gümü özle lk bati yeli a zdiidnin