îwE ROMA Yazan: Gerhart Ellert —108 — , Meş'aleleri kılıçlara — bağlayınız ve kılıçları da yere saplayınız! Hol'un ı.lıııuduı ta Attilâ'nın oturduğu ye- Te kadar. Biz iki yüz Hünüz. Kral şe- | “#ine iki yüz meş'ale yanmalıdır. | — Bütün ordu içinden kendisine refa- mı> — «Attilâ!.. Attilâ!..» Susunuz!. Susunuz!. Kral geliyor!. 'aleleri yakmız!. Geliyor mu? =yır, gelen o değil. Fakat nerede ise e !.. Birdenbire çıkan fırtına kapıyı ar- Hna kadar açtı. İyi yal. Rüzgâr mep- Aleleri daha ziyade alevlendirir. Hayır rüzgâr kapamadı!. Çünkü İşte kral geldi! Attilâ! Attilâ! Kral Güldü, Kral Güldü!. Kral eşigin önünde durdu. Duvar- h* yanan meş'aleleri, kılıçların u - Sünda yanan iki yüz meş'aleyi gördü Sülümsedi. Farkına — varmadınız. mı? Farkma Nuıız mı? Kral güldü. Bir te - j , bir bağırışma... (Attilâ! Atti- | 3) Muharipler biçaklarile garap bar- K vurarak: KAttilât» İsmini göklere kadar du- Yurdular. Kral elini kaldırır kaldırmaz, herkes OŞ *tul Attilâ yanan meş'alelerin önün- den geçti. Arkasına mavi ipekli ve ymetli körklerle süslü bir elbise '_mGti. Onu o zamana kadar hiç bir bu kadar süslü görmemişlerdi. alnız bazıları, kralın yabancı elçileri ©u kiyafette kabul ettiğini bildiklerini Yh'l. tak arkadaşlarına — söylüyor - dŞ Va vî , rıuımıı(ı; ÇEZDA) 2/3/938 Çeviren: Arif Cemil İki yüz kol; iki yüz meş'ale sallıyor ve: Attilâ, diye bağrışıyorlardı |dedi. Evvelâ herkes sustu; fakat — sonra lellerini, ayaklarını tuttular. — «Attilâ! Attilât» rini işaret etti. Daima elinde tuttuğu bardağı ağzı- |na ' götürerek bir yudum içti. Balıklar, kızartmalar getirildi. Şe- rap getirildi. Kral bir lokma bile al - madı. Önüne bakarak düşünceye daldı. Kral bir aralık ihtiyar bir Hünü ya- jnına çağırarak izi alnında ve yanağın- da görülen yarayı nerede aldığımı sor- Fakat rüzgâr kapıyı niye kapadı. /'du. İhtiyar cevap verdi: — «Metiste.. Bir Burgonyalının kı- hcı ile!» Ya, öyle mi? Bir Burgonyalı kılıcı! Gece yarısından bir saat evvel kalk- tı. Hünler de hemen yerlerinden fir - ladılar, Yere dikili olan kılıçları çekip çıkardılar, meşaleleri ellerine aldılar. Kral işaret etti. Hayır, hayer, kimse- nin refakatine hacet yokl.. Elveda Oneges!.. Dudakları bembeyaz olan Oneges? — «Ben de gelmiyeyim mi?» diye sordu. — «Sen de gelme.. Elveda Oneges.» — «Elini vermez misin, Tanyü?» Kral: — #Niçin?» diye sordu, fakat gene elini Yunanlıya uzattı. Bir ölü gibi hareketsiz kalan Attilâ, Önegesin, o ince sarımtırak elini bir kaç saniye sık- |masına tahammül etti. Attilâ ondan sonra merdivenlere doğru yürüdü. Kapının önünde bir an Kralın arkasından - Öneges - geldi. Unanlının benzi neden bu kadar u - Suktu) ıxhl. ocağın yanındaki yerine otur- k;.;lunukzn ipekli kumaşın hığır - ği duyuldu. Hol o kadar derin bir ;Mlzinde idi ki o hışırtı her ta - ittan işitildi. Yalnız meşaleler çıtır - Attilâ, Attilâ!. . şarap kadehini kaldırdı: MEL — «Şimal seferini hatırlıyorum.» c seferde kralla beraber bulunan- c KAttilâ!. Attilâ!..» diye bağır » — M #Naissa ve Singidonum da...» OÇ KAtilâl Attilâtn — Ktal yavaşça: « — *Katalaunumu — hatırlıyorum!.» x—mı———v— tereddüt etti. Elbisesinin kolu kapı mandalına takıldı, kolunu mandaldan kurtardı, arkasına baktı. İki yüz kol iki yüz meşale sallıyor, iki yüz ağız- dan: «Attilâ! Attilâ!.» nidası çıkıyordu. Kral düşündü: «Hünler, sizleri kim idare edecek? Yarın kimin ismini çağıracaksınız? Ellek ve Dengezik?. Genç — İmak? Hangisi? Bizim Allahlarımız yok. Bi- zim kadınlarımız yok!.. Ben Aetiüse inanmalıydım. Actiüs 'Jerine te ihtiyarladı ;0 da ölecek. Aetiüs te mekte gayesine erişemedi.» padı. «Attilâ| Attilâbr Sesler artık kapının arkasından bo-| Tahir oğlu Mehmet isminde birisinin|rüyanın esiri, ayni ihtirasm — zebunu guk çıkıyordu. z ( Arkası var ) 00 — 96 30 Sirkeci : Hocapaşa mahallesini ı şerefli yerin- Kral kapıyı açtı ve arkasından ka -'oğlu Ali tarafından görülerek derhal Tehlikeli cevap ! İzmirde Hizmet gazetesini çıkaran «Cinv namile maraf Ahmet Celâdet, © gazetede çalışan Hüseyin Rifat, Abdülha- lim Memduh, Şemsi, Güzel Hasan Bey- lerle © sıralarda vali bulunan cski sadra- zam Kâmil paşanın damadı doktor —Faik paşa toplanıp görüşürler, Beziği çok — se Kadın Üniversite tatil olmuştu. Evime dö- nüyordum. Kompartımanda bir İsveç- K genç kız ile yalnızdık, Parise varma- dan evvel P... de bir kaç gün kalmak, |ra!.. ecdadımın eski topraklarını ve eski evi- A Celâder yi niş SK mm ziyaret etmek istedim. Trenden kralın oturduğu yere doğru koştular, :’_ özlet bekaük, Bq:d:v& oy- |İPiP de otele gidince onu da ora narlardı. 4Baba namile andıklârı imeşhur | Puldum. Bütün yolculuk — esnasını şiür Eşref te kaymakam bulunduğu Kırka-| kendisini rahatsız etmemek için Bt B n Kral buna müsaade etti. Ancak bir m etmek için yalnız bizi seçip alma- |kaç dakika lara geri gitmele- | “derdi. * kaç VOU GN Hüti Eştef yine bir gün ansızın — çıkageldi. İmedim. Gülümsedi. Meclisi teşkil eden bu zevat şâiri büyük |âsarı tetkik etmek isti bir hürmetle karşıladılar. Eşref Abdülha- lim Memduh Beyin yanındaki boş sandal- yeye oturdu. Bezik oyunu kıziştığı bir sırada Faik paşa, şâirin işitmiyeceği bir sesle, Abdül- balim Memduha dedi ki: «Memduh, bar bucak arkadaş oluvermiş, kırk yıllık |bir öpücüğün sesiyle kendime geldim, anlattı. Çok memnun olmuştum. Şen, kanı sıcak bir kızdı. Trendeki bütün ciddiyetine rağımen burada benimle Çça- bayı kızdıracağım, Sulhan Hamitten bah- | 08t gibi yanıma sokulmuştu. sile bu hafta bir çocuğu olduğunu söyliye- ceğim. Bununla da Sultan Hamit ihtiyar ve yaşlı olduğu cihetle doğan çocuğun ya ah çı ve yahut bahçıvan mahsulü — olduğunu anlatmak isteyeceğim,» O akşam oteldeki baloda — biribiri- mizden hiç ayrılmadık. Fevkalâde gü- zel dansediyordu. Gece ne — güzeldi. Daraçada yasemin ve manolya çiçek- Abdülhalim Memduh Bey gu — cevabi lerinin yaprakları arkasında saatler - verdi: «Yapmazsan ters bir cevap alıran», Fikrinde musit olan paşa Abdülhalim Memduhun nasihatini —dinlemedi. Bunu dokunakk bir surette Eşrefe söyledi. Şüir; düşünmeden mukabele etti: «Pa- | ga ne demek istediğini anlıyorum. Fakat haksızsın. Çünkü iki ay evvel de kayın pe- der paşanın bir çocuğu olmuştu.» Herkes gülüştü, Eşrefin bütün neş'esinin üzerinde oldu- ğunu gören Faik paşa: «Hem doğan ço- cuk erkekmiş, adımı «Ertuğrul» koymuş deyince Eşref: «Eyvah biz bu kârataları yüzdük, işi kuyruğuna getirdik — zannedi- yorduk. Desen e felâket yeni başlaya- cakle cevabiyle mukabele etti. Eşrefin bu ağır ve tehlikeli cevabı Fa- ik paşayı korkuttu. Süküt — mecbur etti. Hiç bir şeyden pervası olmayan Eşreften başka diğer zevat ta susmuşlar, sözü —sıh- hat ve afiyet istifsarı mecerasma dökmek suretiyle bahsi küllemişti. Mehmet Zeki eyi olur, Kızılcahamamda Bir adam öfke yüzünden az daha bir köyü yakacaktı Kızılcahamam (Özel) — Çeltikçi nahiyesine bağlı Başveren köyünün Abacılar — mahallesinden oğlu Cemilin samanlığından gece saat 1M de ateş çıkmış, henüz © sırada ev- gitmeyip köy konuğunda görüş- olan Osman oğlu Hüseyin, Durmuş oğlu diğer Hüseyin ve Halil I | | söndürülmüş ve köy büyük bir tehlike- den kurtarılmıştır.. Fakat köylüler yangin yerinden kaçıp — uzaklaştığını , görmüşlerdir. Sabahleyin köyce yapılan tahkikat neticesinde samanlığın biraz ötesinde boşaltılmış bir gaz yağı şişesi ile pa - çavralar bolunmuştur. < Mehmedin köyü yangın yerine ya rım saat mesafeden fazla olduğu hal de ©o gece geç vakit ve yangın esna - |lak bir istikbale namzet bulunduğu - İtelin kâtibine müracaat etsinler.» herhalde |<© baş başa kaldık. O akşamı, melhtabin aydınlattığı | saçların çevrelediği güzel yüzü hâlâ unutamıyorum. Gönlümde ılık bir his- | sin kaynadığını hissediyordum. Evet | Helegeyi seviyordum. Bu alelâde bir yolculuk macerasına — benzemiyordu. Kalbimin derinden derine çarptığını hissediyordum. Kendine büyük bir iti- madı vardı. Sesi ciddileştizi zaman- lar insana hürmet - telkin ediyordu , O akşam nelerden bahsetmedik, Fran- sada tahsil ettiğini, Parisi çok sevdiği- ni, ileride gelip Pariste yerleşmek iste- | diğini anlattı. Ben de mühendis olduğumu, par- mu dilimin döndüğü kadar izaha ça-| lıştım. Ertesi sabah gene buluştuk. Ben ba- ba toprağını unutmuş, onun tarihi e- serlerini tetkike koyulmuştum. Bera - ber geziyor, beraber eğleniyor müna- | sebetleri saf bir samimiyeti aşmıyan iki arkadaş gibi vakit geçiriyorduk , Gene böyle uzun uzun gezdiğimiz, her taşın önünde saatlerce durup Mıhi yazıları tetkik ettiğimiz bir günün akşamı, ötelin holünde oturuyorduk, gözümüze bir ilân ilişti. «Yarın otobüs G... e gidecektir. Bu tenezzühe iştirak etmek istiyenler, ©-| Ertesi sabah G... € gitmek üzere o- tobüse binmiştik. Arabada bir çok boş yerler olduğu halde yanıma sokulmuş, kolumun altına sinmişti. Şüpheye lü- zum yoktu, Ona âşıktım.. O da beni seviyordu. Akşama kadar gezdik, kır- larda dolaştık, çiçek topladık.. -Ayni| idik.. Şimdi artık geri dönüyorduk, Cesaretimi toparladım. — Helge, dedim, beni seviyor mu- sun? İçini derin derin çekti, mavi gözleri- ni kapattı, başını, göğsümün üzerine — Görüyorsun ya Frans, dedi. ko-|Helegeyi kollarımın — arasına İzmire geldikçe bu hey'te — iltihak İnuşmamıştım. Otelin holünde karşı -|Hızla yokuşu indik, sağa yattık. Bin me çıkınca, selâm vermemezlik — ede- | yerde çarparak durduk.Ben Helegemini P... deki tarihi / üzerine kapanmıştım. Başına bir kazaj ediğini ve bu se- gelmesin diye düşünürken kendimi beple burada bir kaç gün - kalacağını | kaybettim. ; |zım müstesna yüzüm sargılar içindeys , |rilirken tekrar Fransızcadan sevgisi — Hayır.. — Ya başımıza bir kaza gelirse?., - — Seninle beraber olduktan — son« İçim içime sığmıyordu. . Birdenbire otobüs sarsılmağa - baş « ladı. Şoförün keskin bir küfürü işitil « di. Kadınların — çığlıklarını duyduk, aldım; * Dudaklarımın üzerine konan küçük Yatakta yatıyordum. Burnum ve ağ « di. o — Frans geçmiş olsun.. Helge sevinçten ağlıyordu. — Ne oldu şekerim? 4 — Mütbiş bir kaza atlattık. Dörü tane ölü var. Senin bir şeyin yok. U« fak bir kaç yara. Doktor ehemmiyet « siz olduğunu söyledi. — Ya senin.. — Bana hiç bir şey olmadı. Yalnız çorabım yırtılmış.. — Memnun oldum.. Helge ertesi günü Parise dönmeğe mecburdu. Ailesi kendisini bekliye « cekti. Evinin adresini bıraktı.. — Muhakkak gel.. Frans bekle « rim., Biliyorsun ki.. Sensiz yaşaya « mam.. Ayrıldı... İ * Otelden kazanın vüku bulduğu gü- nün haftasında ancak zor çıkabildim.. Yüzümde iki büyük yırtık vardı. Ka« şım yarılmış, çok - çirkin olmuştum. Hemen Parise gittim. Kapıyı bir hize metçi açtı.. Helgeyi görmek istediğimi söyledim. Derhal geldi.. — Ah... Frans ne kadar çirkin ol - mMüuşsun... | Sonra birdenbire kızararak ilâve et« &ı : — Sana minnettarım. kurtardın... Tubaf bir hali vardı. Biraz ağırlaş -« mış ve düşünceli bir tavır almiştı. Ay- görüşmek — istediğini Hayatımi söylemedi bile... Bir başka gün kendisine evlenmek- — ten bahsettim. z — Evet, dedi. Mecburum, haya- tırnı kurtardınız.. — Mecburiyet altında evlenmeni « ze lüzum yok, ben seviliyorum zan - nediyordum. Siz hayatınızı kurtaran çirkin bir adamı sevmek için gayret serfediyorsunuz.. Buna lüzum yok.... Dargın gibi ayrıldık.. Bir hafta sonra şu mektubu aldım: | «Frans sizi seviyordum. Parisze dön. dükten sonra çirkinliğiniz, teşriki ha- yat etmemize müni olacak kadar faz- . Beni seviyorsanız bu azaba İT 36 20 41 Eyüp de nöbethane caddesinde 9/11 sayılı mevcut tapu ve Kadastro plânı mu- cibince 123 metro arsanın tamamı, 136 : İslâm bey mahallesinde Kanın 80 kağında yeni 28 kapsında 15 No. lu evin tamamı. 5781 33 75 Aksaray: Eski Molla Kestel yeni Kemal paşa mahallesinin şerefli yerinde eski İmaret yeni genç Türk cad- desinde “(İ) “Sayıkı' ve: 100'metre arsanın tamamı. 788 24 42 Mahmutpaşı: Tarakçılarda Daye hatun ma- caktır. Isteklilerin Mahlülat kalemine hallesinde Küçük yeni han dör- düncü katta Tİ sayılı odamın ta- mamı, 1527 aa Yükarda yazılı özlegeler zatılmak üzere 15 gün ara ile açık —”"hııı çıkarılmıştır. Üstermesi 13/3/936 Cuma günü saat on gelmeleri. (1080) RECA sında orada görülmesi ve Mehmedin| — Otobüs sür'atle gidiyordu. Bana daçar etmemeğe çalışınız.. Yüzünüz « | evvelce samanlık sahibi Cemilin bal -|biraz sokuldu. e» deki izler, h;ııdılıı ::;ı, hz hı:yııı. dızını istediği halde vermediklerinden | — Korkuyor musun? diye sor - mı kurtardım! diye e . Ben aralarında dargınlık hasıl olduğu için |dum.. İbu hadar minnet olidda kalamam:ı intikam almak kastiyle bu samanlığa kundak koyarak ateşlediği anlaşılmış ve kendisi derdest edilerek adliyeye Nafıa Bakanlığından: B 17/Mart/1936 Salı günü saat 15te Ankarada Nafta Bakanlığı Mal-, Zi'ade bir yangın zeme Eksiltme Komisyonu odasında Seyhan Vilâyetinin Dörtyol kaza- Zile, 29 (A.A.) — Çay mahalle -| sındaki Hızırilyas ormanında veya hususi mukaveleli ormanlardan ke« sinde bir evde yangın çıkmış ve ev| gilip ana hat üzerinde herhangi bir istasyonda vagon içinde teslim e- tamamen, yanandakiler de — kismen| dilmek şartiyle 2700 lira muhammen bedeli olan 450 aded meşe | yanmıştır. Yanan evin içinde bir ka- | köprü traversinin kapalı zarf usulile eksiltmesi yapılacaktır. | din ile bir çocuk zorlukla kurtarıla -| —— Şartname ve teferrüatı bedelsiz olarâk Bakanlık Malzeme Daire: bilmiştir. | sinden verilecektir. . Muvakkat teminat 202,5 liradır. j İsteklilerin teklif mektuplarını 17/Mart/936 Salı günü saat 14 6 kadar Ankarada Bakanlık Malzeme Müdürlüğüna vermeleri lâzımdır. (476) (1154) ç B b Bir tayin Erzurum kültür direktörü Mustafa Reşit üçüncü umum — müfettişlik U