ö 'ı'lı — C yük Deniz Romanı | Korsanın Aşkı |-. Ebu Ya hyanın, Ebu Eymene İhanetinin - — SON POSTA Vesikası Meydana Çıkmıştı oeT e Gürültü o kadar büyüdü ki Sul « tan Ebu Hamu bile duymuş, kapıya bakan balkona çıkarak: — Ne oluyor orada?.. Diye bağırmıştı. Zabitler ve askerler o tarafa dön- müşlü. Abdullah bu şaşkınlığı fırsat bil « di. , Bir hamlede sarayın bahçesine girdi. On beş yirmi adım ötedeki sa- rayın balkonu önünde ellerini göğ - sünde çaprazlıyarak yerlere kadar iğildi. Sonra doğrularak haykırdı: — Ey büyük sultamımız.. Ge-. gündüz demeden, yorulmak bilme - den, bu halde buraya geldim. Ada - let istemeğe geldim. Becayede kan gövdeyi götürdü. Daha pek çok ha berlerim var... Gizli söylemeliyim! . — Becayede savaş mı?.. Nasıl o- lur? Kiminle? Sultan Ebu Hamunun yüzünde hatırı sayılır derecede bir telâş gö - ründü. Çünkü bu adam her şeyden önce kendi rahatını düşünür, kay - gısız yaşamak isterdi. Hattâ bu yüz- den İspanyollara karşı güler yüz gösterir, onlara her türlü kolaylığı | gösterir, hele deniz kıyısındaki şe- hir kumandanlarına ve ıeyhhnne daima: — İspanyollarla iyi geçininiz!.. Diye her fırsatta emirler verirdi. Ebu Yahyanın Küstahlığı Şimdi en çok |üvmdııı şey Ebu Eymen ne yapmıştı da İspanyolları gücendirmiş savaşa sebep olmuştu? Hele gizli söylenecek haberler ne o- labilirdi?.. Hemen emir verdi: — Bu adamı içeri alınız!.. Abdullah ona yolda Ernebin yo - de> Sultan Ebu Hamu biraz sonra kapıdan göründü xliyordıı Bir defa Ebu Yahya üzerine Yahyanin ölümüne hüküm vermiş gibiydi. On Bin Atlı İçeride konuşmalar sürüp gıaıyor ve Abdullah merakla bekliyordu. En sonra Sultan dışarı çıktı. Ve - zirler, şeyhler ve kumandanlar da onun arkasında idiler. Sultan Ebu Hamu Abdullaha dö- nerek: — Şeyh İbnilömer şimdi on bin atlı ile Cezayire gidiyor. Sen de be- rabersin!.. Haydi!... Şeyh İbnilömer uzun boylu, sırım | gibi bir gençli. Cezayirin en büyük kabilesi olan El Ussekrilerin başın- da bulunuyordu. Sultanın en çok güvendiği adamdı ve ötedenberi şeyh Ebu Yahyanın Cuıyırd&ı hareketlerini beğenmi - yordu. Sultan Ebu Hamu, İbnilömere | son emirleri veriyordu. Abdullah ta onun arkasından dışarı çıkmak için | hazırlanıyordu. Fakat bu sırada korkunç nal ses- 'ı.ıker gönderilirse, efendisinin ocaılerı duyuldu. On kadar atlı bir ka - |yarı yarıya alınmış demekti. Hele o- İnun Kemal reisle birleşerek Cezayir sultanlığını ele geçirmeği tasarladı- ğını söylemesi pek iyi olmuştu. Sul- tan bunu duyduğu ıııııyed: Ehı] sırga gibi sarayın dış kapısından avluya girmişti. Bir uşak haber verdi: : (Arkası var) —— — Romanya Göçmenlerl Arasında: 4 Dört Erkek k Bir Yalakta Yüz Yığzgorlardı (Baş tarafı | inci yüzde) y—h—nı;ıvıl-îd*ı-:d_ hareketi - duyulan lunu kesmesinden ve mektubu al - Lizi hâlâ sağ. Fakat 19 dan çok fazla hay-|vmum müfettiş Kâzım dirilmişi masından başka her şeyi biraz da şi- prerel( anlattı. Sonunda şunu ılıve— yi de unutmadı: — Şeyh Ebu Yahya bunları size van döğdu, ve biz tanesi yaşamadı! AÂzabacının yola çıkmıa sektini göçidi- #ümizi bilmem kaçıncı defa — tekrarlayışı, İgöçmenleri daha fazla dinlememe — imkân| Kâzım Diriğin Edirneden çıkmasının ha- beri, dünyadan habersiz yaşıyan Evreşede çarçabuk duyuluyor. Bu geliş haberi, Evreşede kuvvetli bir haber vermek için adam bile gön - takmadı. Bedbinliğimi. gideceğim köyler- | munebbih tesiri uyandırdı: dermedi. Çünkü Kemal reisle birle- şerek Cezayirde baş kaldırmak ve sultanlığı ele geçirmek istiyor... Şeyh Ebu Yahyanın vaktinde her şeyi haber vermeyişi sahiden şüphe edilecek bir hareketti. Sultan şimdi büsbütün telâşa düşmüş: — Benden izin almaksızın Ebu Eymeni nasıl atabilir? Buna bir tür- Kü aklım ermiyor... Ebu Yahya bu küstahlığı yapar mı?.. Hele bu Ke - mal reis kim oluyor? Türkler Ana- doludan Cezayire nasıl gelebilirler?. O zaman Abdullah elini koynuna attı. Şeyh Ebu Eymenin göğsün - den aldığı yaftayı çıkardı: — Ey büyük sultanımız, işte şa - hidi... Ebu Yahyanın imzasile şeyh Ebu Eymenin göğsüne asılan kâğıt.. Çabuk davranırsanız Kemal reisi de Cezayirde görebilirsiniz!.. Artık şüphe edilecek bir şey kal - mamıştı. Büyük Toplantı Ebu Hamu hemen ellerini birbiri- ne vurdu. Vezirlerle başlıca kuman- dan ve şeyhleri toplantıya çağırdı: — Hemen, şimdi gelsinler!.. Dedi. Ayni zamanda Abdullaha dön - dü: — Ebu Eymene olduğu kadar ba- na da candan hizmet edeceğine gü - vencim var... Mükâfatını görecek - sin!.. Yanımızdaki odada beklek. Abdullah oradan çıktı. Yanı başındaki odada sedirin bir kenarına ilişti. Bir an önce kararın verilmesini ie- de giderebilmek ümidile yola çıkarken gö- züme, az ileride, göçmenler iliştir Mikrop ta nedir? Dördü de, derin oyuğu su dolu bir ktü- Gün etrafına çömelmişlerdi. İçine sümkür- dükleri oyuktan aldıkları kapkara suyu a- vuçlayıp yüzlerine çırpıyorlar, ve güya yı- kanıyorlar, temizleniyorlardı. Yanlarına so- kuldum, onlara, bu ördek usulü yıkanışm sahhi mahzurlarını saydım ve: —Bu suyun içinde, dedim, sizin saçla- gınızın tellerinden çok mikrop vardır! Durdu birden sordular: — Mikrop ta nedir? En kestirme yoldan cevap verdim: — Yani bu su sizi hasta eder! Göçmenlerden - biri, benim — gafletimle eğlenir gibi güldü: — Doktorlar kolumuza budumuza tam iki defa aşı saldılar... İki aşıdan sonra has- talıktan korkumuz mu kalır ki? Anlaşılıyordu ki göçmenler, kendilerine ,yapılan Ülo ve çiçek aşılarında, bütün mik- roplara, ve bütün illetlere karşı ebedi mun- fiyet kazandıran bir hassa vehmediyorlar- dı. — Geliyar! — Edirneden hareket' etmiş! Evreşe nahiyesine vardığım zaman orta- hk,bu mahiyeti meçhul rivayetin sevincine benziyan telâşile çalkanıyordu. Tahminle- rimin hangisinde isabet gösterdiğimi anla- mak için, ilk karşılaştığım köylüyü sorguya çektim: — Pedavra tahtaları mı geliyor? — Hayır! — Tohum mu? — Hayır! — Buğday mı? — Ne münasebet! Meğer gelişi, sevince benzettiğirn bir te- lüş uyandıran şeyin, tahtayla, kiremitle, to- humla, buğdayla hakikaten hiç münasebeti Vazife başında ve fanl görünmek isti. yenler, nahiyede derhal kazma kürek se- ferberliği ilâm ettiler ve yarı kalmış göçmen evlerinde, işbaşı yapmış bir Fabrika fanliye- | ti başladı. Şimdi, Kâzım Diriğin otomobi- linde hayali Bir seyahate çıkıyorum: Uzunköprü ve Koşan köylerindeki bütün yapı yerlerinde, arı kovanlarını gölgede bırakan bir faaliyet görüyorum: Kerpiçler kesiliyor, taşlar taşınıyor, ke- resteler rendeleniyor, — kireçler dökülüyor. evler, mahalleler kuruluyor. Bu manzara, Kâzım Diriğin gözlerinde haklı bir sevinç uyandırıyor. © sırada yanına bir gazeteci sokuluyor, soruyor: — Göçmenlerin yersiz kaldıkları söyle- niyor, ne dersiniz? Küzım Dirik, bu suale, haklı bir nikbin. İzikle cevap veriyor: — İnanmayın... Onlar, Trakya köyle- rinde durmadan kalkıp inen çekiçlerin mes- ut takırtılarını duymiyan kimselerdir. Yakında Tıakyada ev sahibi edilmemiş göçmen kalmıyacaktır. Bu sözlerimin hakikaten ne kadar uygun olduğunu anlamak için ktsa bir trakya se- yahati yapmak kâfidir. Onlar, gece yarılarından — sonra uğrıya- cakları yerlerde bile, ustaların mum ışığın da ev kurduklarını göreceklerdir! Fakat eğer tesadüf, karşılaşmamıza yar- dım etseydi, müsamahakârlığına sığınacak, ve ondan, teftişlerinden biyini mütenekki- ryen yapmasını rica edecektim. Trakyadaki göçmen evlerinin beklenilen sür'atle tamamlanmasında çok müessir ola- cak bir çare daha var: Bütün Trakyaya her gün üç kelimelik Bu haber uçurmak: — Küzm Dirik geliyor! NACİ SADULLAH Ikinci Teşein | mebolaFacıasinda Co İle Kâzımın Maceralari (Baştarafı 1 rinci yüzde) Şlınieyıhnhı temas eti puruna kaçtıkları tarzındaki ifa-/| dün akşam İzmire ıımııü' desi üzerine incelemeler yapılmaktadır. | mirde bir kaç gün kalıp döne Denizyolları direktörü Sadettin; teh- Yardım istiyen h likeyi sezer sezmez, sandal indirip ka-| — Evvelki gece Ege vıpunl' çan mürettebatın, altı, yedi kişiyi geçe- |'za gelen İnebolu vapuru kı miyeceğini ve bundan dolayı bütün den bir grup dün vilâyete mi mürettebatın itham edilemiyeceğini bil- | mı.lı ve kendilerine Karadeniz€ dirmektedir. hıdnl edinciye kadar Mürettebatın, İzmirde verdikleri i-/ masmı istemişlerdir. Bunlar fadelerin ayni olan buradaki ifadelerin-' kendilerine verilen onar Brü den çıkan neticeler de yine kaptanı suç 'aldıklarını, sair ihtiyaçlarınt * altında bırakmaktadır. tiklerini ve burada parasız ka t Direktörlük, kendi yapacağı incele-| söylemişlerdir. Vali muavini F meler sonunda suçlu görülen tayfalara bunları soysal yardım faslındat Huj suçunun lu—ı gövre idari cezalar lerine iıı- Kra vııu maların da neticesi beklenecektir. İşletme direktörlüğünün telgrafı —ıhıh—üıl— Mm“-—üp—w da gösterdiği, işletme idaresinin telg-| pamuk bulunanların bundan rafı üzerine, direktörlüğün yaptığı i-| etmek istemeleridir. Vnh.ı—'kıh.hıü&'—_ Sovyetler facıa münasebetile habere edildiği ve bunun gemiyi batıra- bulundular l:.ı.ı.ı.yüıı——aı.ı.ı_. Moskoya 16 (A.A.)— “rın işinin kolaylaştırılmasını tazammun purunun İzmirde batması lerde hakkı takdirin daima kaptana bı-/ Apaydına taziyede rakıldığı bildirilmektedir. Kızılayın yardımı —| Gemi çıkartılmıyor İzmir 16 (A.A.)— İnebolu V İnebolu gemisi, 25 kulaç suda battı-| faciasında kurtarılanları şel ğı için bunun çıkarılması çok masraflı zılay kurulu hanlara, otellere olacaktır. Bunu göz önünde tutan de-| miştir. Sabahleyin kahvaltılari niz yolları idaresi, geminin çıkarılma-| ve ihtiyacı olanlara çamaşır, f? sından sarfınazar etmiştir. bise ve ayakkabı, diğerlerinin 48 Müfit Necdet İzmire gidiyor olan pantalon, ceket, ıuoıb Deniz ticaret direktörü Müfit Nec- kasket, yün hırka, çorap, a det, İzmirdeki fen heyetinin araştırma- Aıı—kupınlcn hemen temin eti Mısırçarşısı Esnafı Ve Beledi | (Baş tarafı | inci yüzde) Fakat sinaf hesidi nokteb larak her birisi bir başka sahibin eline geç- | sürerek bunun böyle - olmadığItk miştir. kendi malları olduğunu ileri sürmüit' Şimdi bu dükkânların sahipleri Mısırçar- ; lediyenin bu tenbihini yerine gısı için şu noktal nazarı ileri sürmektedir-| lerdir. Belediye de bunun üzerint ' (ler: Mısırçarşısı sahipleri müteaddit bir tek | beşer lira ceza kesmiştirBunun ü binadır. Çarşının sokakları tıpkı — Afrika | birleşmiş, dün müştereken bir hanında, Rumeli pasajında, sair pasaj ve | lar ve belediyenin kendi malları © hanlarda — olduğu gibi bu Iu-mhıuüıııııııdıl—l—ı-ııııw İgeçitleridir. Nasdl © hanların ve pasajların | — Esnal, evvelki akşam sahipleri — istediklori zaman bu - geçitlerin kamlığına da başvurarak kapılarını kapar ve halkın oradan geçmesi- | kararın usuküzlüğünden — şikâyel ni yasak ederse Mısırçarşısının sahipleri de | Bunun üzerine vaziyet gözden günün muayyen saatinde çarşının altı cüm-| Eminönü kaymakamı, yapılan le yani sokak kapısını “ kaparlar ve halkım durmuştur. Esnaftan bir çoğuna kendi malları olan bu huzusi -glhdıı olan zabitnameler geri alınmışlır. —— beled ö # için belediye bu geçitlere karışmaz, hal- Bir Üniversiteli öldü. » buki belediye bu geçitler için tarikiam olan x—.ıı?um—ııd* sokak ve caddelere mahsus usul ve nizam-| nan Üniversite talebesinden karı tatbik etmek istemiş, mal aahiplerine nede ölmüştür. vi |dükkânlarının altlarındaki bodrumları dol-| — Londra 16 (Telizle) — Röylt durup kapamalarını, -dükkânlarının önün. . veriyor: Kahirede bazı maballâttâ Yj deki sofa denilen yerleri yıkmalarını, cad-| taşkınlık olmuştur. Kahireden deyi genişletmelerini etmretmiştir. —Çünkü | metre mesafede Bulunan Dagast MmMuıw#&dıhuWMln»luı&ı-&- çarşıdır ve sokakları da tarildâmdir. Beyaz Kadın Ticareti Bütün Mülletler Bu Hususta Fikirlerini Bildirecek En Mylk Frııııl fıld SAADE Cenevre 16 (A.A.)— Uluslar sosye- €te Bonkesı N tesi genel sekreteri bütün üye hükümet- g CHARLES BOYER. » lere gönderdiği bir tamimde bunları, | GABY 4 15 şubat 1936 tarihine kadar beyaz kar| TÜRK s kelkmE dın ticaretine karşı 1936 senesinin baş- Hâveten: Dünya hab _M__m'"l“"—_". Bugün xat 11 de tenzilütli ndaki düşüncelerini bildir- meye davet etmiştir. k Fillstin Yahudileri BüĞee Halk Oporeti Bu gün Fransız eı,ım-., Aleyhine Nilting Yapamadılar Matine 16 da .ı.....ı"»" Kudüs 16 (A-A.)— Almanyada Ya- BAY - BAYAN hudilere karşı çıkarılmış olan Nuren. Yakıada TELLİ TURM berg kanunları aleyhinde dün ve bugün için terlip edilmiş olan protesto miting-/ — kaebul Belefişesi Tepebaşi ? leri pulııııı* üzerine yapılama - WT' Tiyat s P y? mıştır. U - l Sadil Naşit - Ertağru! tiyatrosunda matina 15te HAMLET . akşam 20,80 da | (Afacan) ve (Sönmiyen Ateş ,