EEDBOLCIZTERI | Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ Akil .. Doktoru Ve Harp Muhtelif memleketlere mensüp 350 ruhiyatçı digorlar, de- | / <X hastalıkları te - liliktir | gavi — müesseselerinin müdürleri, bütün dünya memlı-,l:ıle_riııin başında bulunan hükümet reislerine müşte- rek imzalı bir mazbata göndermiş. Habeş - İtalyan harbinin almak istidadını gösterdiği | durum karşısında, imza sahiplerinin, her şe- | kil ve surette harbetmek deliliğine aleyh - *ar bulunduklarımı bildirmişlerdir. National Zeitung - Büle * Ö | Habtr - İtalyan barbi- taklikest ge |i biz dünya muhaze' Bi kı besinin patlamasına im- — DA —İkân verebilmesi tehli- kesi, Londra borsasını büyük zarara sok - muştur, İngiliz (Bankers Magazine) bir he- sabına yalnız oylül ayında 365 muhtelif şir- €te ait esham ve tahvillerde hüsıl olan iniş, 'bunların sahipleri için (290.409,000) İngi- diz Kralık bir zarar husule getirmiztir. Zazete, 1914 ağustosunda Londra bot nit birçok illâsları intaç eden böyle bir fa- cia kaydetmemiş olduğunu yazıyor. Bunlar, harp, ...- Bedava elek- | Kömür, gaz veya su trik harcetmeden — elektrik fatihsali için Kırımda tecrübeler yapilmak- |tadır. Kullanılan usul bir yel değirmeni va- sırasile bir elektrik (jeneratör) ünün çev- |Tilmesinden ibarettir. Bu jeneratör yüz ki- Hovatlık elektrik istihsal —etmektedir. Bu elektrik büyük akkümülütörlere doldurul - makta ve rüzgür durunca da kullanılmakta- dır. İngllterede Kömür Grevi Londra 18 (A.A.) — Tregadar wadisinin 15.000 kadar maden işçi- si, Ninepoint uçağının dibinde grev yapmakta olan arkadaşlarına karşı dayanışma duygularını için greve katılmağa karar vermiş- Japonya Ve Deniz Konferansı | Londra 18 (A.A.) — Japon büyük elçiliği müsteşarı, bu yıl bir deniz kon- | feransı toplanması hakkındaki İngiliz | Amerikada Durum Hem Silâhlanılıyor, Hem De Kadınların Barış İçin Yardımı Los Angeles 18 (A.A.) — Amerika deniz kuvvetlerine katılacak büyük deniz keşif uçakları programını haber veren deniz havacılığı bürosu şefi Kont-amiral King, 65 uçağın derhal San-Diegoda yapılmağa başlanacağını söylemiştir. ’Bıı uçaklar, Panamada Ozlon şehri ile Kaliforniyada Alemeda şehri arasın- daki 5.200 mil mesafeyi (35) saatte ve düraksız. aşımış olan deniz uçağının tipinde olacaklardır. Bunlar, Bahrimuhiti duraksız geçe- bilecek olan hava kruvazörleri filosu. nun öz kuvvetini teşkil edeceklerdir. ... New-York 18 (A.A.) — «Houston» kruvazöründe bulunmakta olan Ro- oösevelt, günün meselelerini incelemek zere New-York Herald Tribune gaze- tesi tarafından toplantıya çağırılan he- yete bir telgraf çekmiştir. Roosevelt, ulusal barış - politikası. na verilecek istikamet için Amerikan kamoyunun, bilhassa kadınlarının yar- dımını istemiştir. Sovyet Rusyada: Stalin Tiflise Gitti Ve Döndü Moskova 18 (A.A.) — Stalin, an- nesini görmek için dün Tiflise gitmiş ve bütün gün orada kalmıştır. Stalin gece tekrar Moskovaya hareket etmiştir, Romanya - Rusya Tren Mü-axzlesi Movkova 18 (A.A.) — Sovyetler bir. liği ile Romanya arasında doğru demir- yolu münakalâtı bugün açılacaktır. Bir Uçak Közası Londra 18 (A.A.) — Hava ba- kanlığının haber verdiğine göre, pi- lot subay Nevil Fisher, bir uçak ka- zasında ölmüştür. Fisher, — Akdeniz filosu başko- İsteniyor Avusturyada: Kabine Değişik- liği Naıl Bir Durum Yaptı? | Viyana 18 (Özel) — Yeni teşek- manzarası karşısında, durumun, ka- |bine asbakanı prens lehine bir vaziyet ihdas ettiği kava- ati hâsıl olmuştur. Avusturya,; bu son değişiklikle İtalyaya daha ziyade” yaklaşmış o- luyor. | Otomobil Sür'at R'ekonı Budapeşte 18 (A.A.) — «Masera- ti» markalı bir otomobili kullanan metre 53 metre yaparak dünya mil rekorunu kırmıştır. Panamada: Reisicümhura Bir Suikast Yapıldı Panama 18 (Telsiz) — San Sal. vator cumhur başkanına bir suikast "yapılmıştır. Cuhmur başkanına bir şey olmamıştır. Elebaşılardan 26 ki- şi kurşuna dizilmiştir. Cdmhur rei- sinin oturduğu yer muhafaza altın- dadır. Almanya Ve İngiltere Iki Hükümet Konuşuyor Londra 18 (A.A.) — Almanya bü- yük elçisi dün diış işleri bakanlığına gitmiştir. Orada yaptığı görüşmenin teklifini verilen Japon cevabını dış iş- mutanı amiral Villiam Fisher'in oğ- / hangi mevzu üzerine olduğu malüm de- ,leti bakanlığına tevdi etmiştir. İ Şaşırmışım; ne kadehi kizım? diye sordum. H::ıye. hiddetlendi: İçki, rakı | kadehi! demez mi? Bu sefer, büsbütün Şaşırmışım, elimde tuttuğum dağıtma kaşığı, yere düşüverdi: Ayol, kızım, bizim evimizde evvelahır içki içen yok ki... İşret kullanan misafirlerimiz de gelmezler... Nereden olsun? dedim. ,Huriye, bakakaldı... Kardeşinin gecik- Mesinden şüphelenmiş olacak ki, arka- sından ahal, morumor, Zekiye sökün etti; bana değil de, Huriyeye soruyor- du: Kadeh nerede? Gittiğin yerde, çan-| çana dalarsın... Yukarıda bekliyorlar! dedi... İşi anlayınca, yüzü bir değişiş değişti, korktum. Mangakla, taşmak üzere dolan cez- veleri çekti, Fincanlara doldurdu, biri- Ni bana uzattı: j — Handise, kapışacak, kavga ede- Cekler... -Aman, yukarıda misafirler Var, ayıp olur, dedim, önünü aldım Ama, üçümüz de, şuracıkta, iki elleri- Miz, böğrümüzde, birbirimize bakakal-| dık... Bu, hiç aklımızda yoktu... Ev- İçekti lu idi. 8 1910-35 H ısn E -ı- No7 içim çürümüşken, buna aklım yatıver- di. Öyleya, türlü hastalıklar için, türlü acı ilâçlar veriyor... Sırasına göre, ze- hir de şifadır! Kendi kahve fincanını yere, ayak- larının dibine bırakmış, koynundan çı- kardığı paketten bir sigara sarıyordu: — Kızlara; evde içki içen olmadığı îçiıı,h&lıhılmmıüimııulımıwı; dmiııı.Yıuıdınwı&ılıowılııün rakı kadehi istiyemezdim ya... Ma- halleye bir parmak bal oluruz... Olu- rile geçiştirmekten başka çare yok... Her günkü bardaklarımızdan çatlak, kenarları kırık olmuyan ikisini seçtim. Onhıdıbh:i&nodivaıinkt...lo- kiye, pek beceriklidir, maşallah; ben, idare ederim, dedi, yukarı fırladı. Sigarasım yaktı, uzun bir nefes — Çorba ısınmıştı; tencereden kâ- seye aktaracaktım; Huriye, kısık kısık bağırdı: Aman anne, acelen ne? Şim- di içki içecekler... Çorbayı hemen önr derine dayamak olur mu?... Dur baka- Velden bilseydik, konudan komşudan Olmasa, üç beş kuruşa bakmaz, Ferdi Bey, iştah için, akşam yem Tinde, iki üç kadeh içermiş,.. Doktorun da izni varmış... " Evvelâ, doğrusu, km, ne zaman isterlerse, o zaman ha- zırlarsın!... Al... En ufağı kankırmzı! üçü karı çıktı. Ben, onlar, gildir. diye bekliyordum. Kaynıya kaynıya çorbanım suyu seli çekilecek... Tence- » reyi ocağın üstünden indirdim, man- galdaki küllü ateşe koydum... Ah, ağ- zına lâyık, pek te güzel, tam kıvamın- olmuştu... Sigarasının dumanlarını -fincaniın üstüne yfleyerek kahvesini içiverdi: — Beklerim, haber gelmez; bekle- rim, haber gelmez... Börek te sıcak sı- cak yenmedi mi tadı çıkmaz ki.., Ben, haber gelecek te, çorbayı tekrar harlı ateşe koyacağım, diye bekler dururken kerevetin üstünde içim geçmiş... Bir- |la vurulur gibi baş, beyin uğultan bir sesle uyandım,.. Yukarıki sofada da ayak sürümeye benzer bir tepinme tepinme ne! Kapıyı — gıcırdatmadan Jusulcacık taşlığa çıktım ve merdivenin 'alt başından baktım. Yavrucaklar, mi- safirlerle fırıl fırıl dönerek oynamıyor- lar mı? Çocuklar, aralarında da bazan |böyle oynarlardı. Demek, misafirlerini eğlendiriyor, ağırlıyorlar... Eh, onlar |da yetişmiş delikanlılar ama, yine ço- |ta bir hünerdir. Baka baka gözlerim İyoruldu... Tekrar mutfağa döndüm geçtiler. Pakize, aşağı indi: Anne, i- mam bayıldıyı ver! dedi. Kız, sen çıl- |kül eden Avusturya kabinesinin| |Macar Hartmann, sastle 153 kilo-| BU GÜN ' Nüfus | Sayımı Bu yazının ga sütunlara girdiğinin ferda- | |m, yani yarın bütün Türkiyede nülus sayı- | —| yapılacaktır. Kaç kişi olduğumuzu, san'at ve maişet bakımından nasıl bir durumda |bulunduğumuzu bize gösterecek — ve şüphe yok ki göğsümüzü kabartıp, yüreğimize se- ,vinç verecek olan bu sayım — dolayısile Türklerin ötedenberi toprağı ölçmeğe, em- lâki yazmıya; insanların sayısını belli etme- &e verdikleri değeri düşündüm. Eski ve en eski Türklerde Orukların, boyların, ulusların nüfusu mutlaka belli bu- lundurulurdu. Hayvanların, hele atların sa- yım da gene eksiksiz bilinirdi. Bu sebeple harp vukuunda hangi boydan veya ulus tan kaç cenkçi toplanacağı Hanlarca, Ha- kanlarca malüm idi. Cengiz ordusunda yük. sek yerler işgal eden Uygür işyarlar, her cank olunan memleketin insanlarını ve hayvanlarını sayarlar, atları damgalarlar- di. Tarihçi Hammer, on altıncı ve on ye- dinci asırdaki Macaristanın kaç köyden, kaç kasabadan terekküp ettiğini, buralarda kaç kişi oturduğunu ve kaç bağ, kaç bah« çe, kaç orman, kaç değirmen, kaç dük kân bulunduğunu Osmanlı - Türklerinden kalan sayım defterleri sayesinde öğrendi - ğini yazıyor. | Macaristanı böyle iğmeden ipliğe kadar | Londra 18 (A.A.) — Arthur Hen- | deftere geçiren ilk ilbay Süleyman Paşadır, 'dersonun sağlık durumu çok vahimdir. defterleri tamamlıyan da Bali Beyle Toy- Son Posta: Henderson eski Harici- w;;ıî:î;î:yıdımi asırda yapılan gözel biz |ye Nazırı ve Amele partisi liderlerin- defter daha var, — İstanbulun ©o devirdeki dendir. Şimdi de silâhları bırakma kon-| durumunu inceden inceye gösteriyor. Bu feransının reisidir. Henderson | Artur Henderson ı —e Silâları Eırakma Konfe- ransı Başkanı Ağır Hasta Londra 18 (A.A.) — Dün akşam söylendiğine — göre, — Henderson'un sihhati büyük endişeler uyandır: maktadır. deftere göre on yedinci asrın ortasında İs- tanbulda 19 imaret, 9 hastane, 1993 çocuk Leh - Çek Ziddiyeti —(7- 5555 aç Sarmı hamn, GÜŞ bekkr ha İi “Dovfetin A Mrme aö aN A ray, 200 sebil, 68,900 konak, | mezbaha, Durumu Bi yerde Gene a glerledi LAT Bozuluyor Büznek B Çü gevk Hi'üra B Kd bulunduruluyordu ve hapis cezasına rağımen borç ödemekte güçlük çekenler pek çok o- lacak ki onlara dört zindan tahsis edilmiş bulunuyordu. Vatan, ötedenbari dillerde gezen bir ı Varşova 18 (AZA.) — Çekoslovak- yanın Malhriş Ostrawa'daki Leh konso- losundan itimadını geri aldığına dair olup Lehistan dış bakanlığında teyit edilen haber, Lehistan matbuatı tara- ,enzetilişe göre, bütün milletir fından Çek tahrikâtının son haddi ola-| yidir. Her fert kendi .vam.çm"f-.'-'î..: râk tesvir edilmektedir. duğunu nasıl bilirsee müşterek evde oturan- Ekspres Poranni gazetesi bu husus-|ları da öylece bilmek zorundadır. İşte gu b ta diyor ki: nüfus sayımı bize bu bilgiyi de öğretecek. Leh ulusu bu yeni Çek — tahrikâtının | tir. ve Lehistanla olan münasebatın mutta- |— Bu xerekli ve pek gerekli bir bilgidir. var — Cıyaklayan, gramofon ama; bıı' rit bir surette bozulmasının hakiki mâ-| nası ne olduğunu soracaktır. Şimdiye |kadar hiç bir ulus elçi veya konsolos, bir Leh mümessilinin geri çağrılmasını istememiştir. baktı ve teldolabı açtığı gibi imambayıl- |dı tabağını aldı, yukarıya götürüverdi.. Zâhir, bu, alafranga usul yemek yiyiş' olacak!,.. | Boş fincanı, yere bırakmıştı: — Mutfakta oturamıyordum, yavaş yavaş yukarı çıktım ve ayaklarımın u- cuna basarak odanın önüne gittim, ka- pi aralığından bakacaktım. Aksi gibi Yüzüme, donuk donuk baktı:' - — Ama, diyeceksin ki, sen, neye misafirlerin yanına çıkmıyorsun? Han- |gi kılıkla? Onlar, kırk yılınbaşı, o da| iki cahil çocuk misafir çağırdılar, diye, düğüne hazırlanır gibi yeni esvaplar mi! yapacaktım? Hem aîtiyırlır, gençlerin yanında otururlarsa, durgunluk olur. Yavrucaklarımı biliyorum, üçü de, süt irisi, genç irisi, maşallah! Misafirleri de onlardan bir hallice değil ki... Toy, M T. Tan | Mısır Vellahtı Londrada Londra 18 (A.A.) — Mısır veliahdı — prens Faruk Voolwich harp akademi- sinde okumak üzere buraya gelmiştir. olduğunu anladım... İhsan abla, yaslı yaslı gülüyordu: — Çocukluk işte! Gülüp oynıyacak- ları vakit... Onlar, oyunlarını bitirince, yine hiç ses çıkarmadan mutfağa in- dim.'Arkamsıra Zekiye de indi. Ya- makları, yorgunluktan al al olmuştu. Mutfakta, karşıma dikildi, iki yumru- — Bağırdı, diyorsam, hani, biraz dikçe söyledi... Onurlu kız, neme lâ- zım, kendisinden de, kardeşlerinden de, küçücük, zerre miktarı şüphe edilmesi- ne tahammül edemiyor... Kızım, sizi Nihayet gramofon 'N“ıhwüdlîl' uslu, aile çocukları Karşıki odaya miştim! dedim. Zekiye, ayakta durur- geçtim, kapıyı araladım. Onlar, tekrar ken sağa sola, öne arkaya hafifçe sal- oyuna kalkarlarsa, iyice görebilecek- lanıyordu... Hiddet, onu, çok sarsar... tim... Allahtan başka bir şey istiye imti-| Gözlerimin içine baktı: Bir daha yu- şim, oda kapısı açıldı, sofaya çıktılar. karı çıkma sakın... Misafirler seni, bu Huriye, Mmhqım&açwmlm ne yaparız, ne deriz? yun da başladı... Aman, görsen, ne dedi... tuhaf sıçrıyorlar!,,. Zekiyenin beraber nıınıblı,lüçük,kç.ük_üü_ oynadığı çocuk, ince, siyah, terbıyıklı kahalarla güldü: kara kaşlı, kara gözlü... Hiç te çirkin| — Bu kimdir? diye soran — olursa, denmez... Pakize ile oynıyan, onun hizmetçimiz, dersiniz! dedim... biraz kumralı... — Zekiyenin; arasıra,| — Gözlerinin içi gülerek, buluşundan, öylesi çocukların |dırdın mı? Çorbadan, etten evvel zey-| gülerek: Aman, Ferdi Bey, ne ömür-| Yerdiği cevaptan memnun, bakıyordu: eidp | deld gü GRee Ka a | ünyağli eai önif irecel İN F Dd YA taba ll bT — Değilmi ya? Ayşe kadın, Fatma haber versinler|kize, bana, kaşlarını çatarak yan yan|Beyin hangisi, arkadaşının da hangisi | *din, deyiverirler... (Arkası var) » H