M. Turhan Hadım Süleyman -Piri Rete- Murat Reis Portekizliler, Burasını Bırakıp kaçmış- lar, Meydanı Türrklerer Bırakmışlardı Şimdi hem savaş yapılıyordu, hem de birbirlerine ateş püsküren gemiler - den denize filikalar, sandallar indirile- rek batan kadirgalardan suya dökülen- lerin toplanmasına, kurtarılmasına çalı- gılıyordu. Nihayet iki donanmada da top salya edecek, kürek çekecek, yelken kullanacak kudret kalmadı. Artık de- mirler funda ediliyordu. Kıçtan preme- çe tutularak demir üzerinde harbe de- yam ediliyordu. Denizde Boğuşma Karaya doğru gönderilen sandallar, batmış olan beş Türk kadirgası süvari- lerinden — Alemşah reisle, Kara Mustafa, Kalafat Memiyi, Dürzü Mustafa Beyi kurtarabilmişlerdi. Bütün öbür kaptan- lar, sübaylar ve leventler deniz içinde boğuşa boğuşa can vermişlerdi, yurt hasreti gözlerinde yana yana göçüp gitmişlerdi. Batan gemilerin kürekçile- rinden çoğu Basrada aylıklı alınmış a- rap çocukları idi. Onlar daha kadirga- ların arkorılamıya başlamasile beraber denize atılarak yüze yüze karaya çık - mışlar ve savuşup gitmişlerdi. Savaş, yatsıya kadar işte bu biçimde sürüp gitti ve karanlık basar basmaz Portekizliler harp sahasını Türklere bı- yakıp - sefil, zelil ve perişan bir kaçış- Ya - Hint kıyılarına doğru dümen kırdı. iZsfer Türklerindi, çünkü onlar yerle- jğinde duruyorlardı, düşmanın ardından yuha diye bağırıyorlardı. Binlerce Ölü Bu savaşta Türkler altı kadirga, Por- fekizliler yedi büyük parça kaybetmiş- Jerdi, Türklerin şehit sayısı bin beş yüz- Hen, Portekizlilerin ölüsü altı binden fazla idi. Fakat Türkün kazancı, ken - Hinden çok üstün bir donanmayı hırpa- Jamasında, kaçırmasında ve azın çoğu yenmesine yeni bir örnek yaratmasın- Gaydı. Bu tarihsel bir şerefli, Maıkat Beniz savaşını kazanan erler bu şerefle kıvanç duyuyorlardı. Tabiat, Türklerin kendini de yenme- herini mi kıskandı, yoksa elli altmış gün- denberi çılgın bir deniz üzerinde dola- Şan, iki ük savaş yapan kahraman- Jarı yeni bir imtihana mı sokmak istedi, he oldu ise zafer gecesinin sabahı pek pağursuz çıktı. Türkler henüz yorgun- luklarını çıkararnadan, yaralılarını sa- yıp sarmalıyamadan, gemilerdeki delik do iği kapayıp tıkamıya zaman bulma- Gden eşi az görülmüş ve duyulmuş soy- Ban bir cenubu garbi rüzgüri esmeğe başladı, filoyu yerinde duramaz bir bi- gime soktu. Baştarde ve ona yakın bü: gü'dükte olan bir iki gemi çifte demir ne zift vardı, ne yelkenlik bez. Onun için Seydi Ali reis, içecek su alarak ve bir de kılavuz kiralıyarak oradan çar- cabpk ayrıldı, Benderi Küvadir adlı li * mana geçti. Orası büyücek bir tecim merkezi idi, Dinar oğlu Celâleddin adlı bir Emirin idaresi altında bulunuyordu. tüze dairesi neşrettiği bir tebliğde bazı | Celâleddin Türk dostu bir adamdı. Um- | man, Fara ve Hint denizlerini kanmaz hükümeti değiştirerek Damain Velçefi | j ea e bir aç gözlülükle içmek, boşaltmak ve başbakanlığa geçirmeye matuf olan Fakat nihayet bir gün, bildirmeğe mec- kurutmak istiyen Portekizlilerin can- son sulkastın mevcudiyetini gene şüp- bur oldu ve istenilen parayı ödeyip te dan düşmanı olup onların Türkler ta- rafından ezilmesini riyasız istiyenler -| dendi. Bundan dolayı Seydi Ali Beyi çok iyi karşıladı, haftanın yı geçiren askere bol yiyecek verdi, gemi- lerin yaralarını kapatmıya yarar şey- ler de buldu, elinden gelen yardımı ya- parak filoyu yola çıkar bir biçime sok - turdu, yol göstermek için kılavuzlar da- hi kattı, Türklerin gerçekten minnettar- lığını kazandı. Yeni Bir Dövlş Şöyle böyle dinçleşmiş olan filo şim- di Arap yarımadasının cenup kıyısına doğru dümen kırmıştı, rahat rahat yol alıyordu, gün geçtikçe Süveyşe, o bir türlü irişilemiyen hedefe biraz daha yaklaşmış oluyordu. Lâkin tabiat, bu muzaffer, bu yenilmek bilmez - filoya harp açmış gibiydi. Evvelki fırtına ile parçalıyamadığı gemilere bu sefer ya- man bir lodos yelini musallat etmişti, yeni bir dövüş açmıştı. Bu yel, bambaşka bir fırtına yarı yordu. Yalnız Hint denizlerinde görü len bu boraya İngilizler Monsoon diyor- lar, o taraf halkı da bu önünde dağla- rın durmasına imkân olmıyan fırtınayı «Fil tufanın diye anıyorlar. Dokuz kü - çük gemi, işte bu fil tufanına tutulmuş- tu, gene geriye, Hint iline doğru sürük- leniyordu. Endişe Ve telâş Leventler artık fütura düşmüşlerdi. Allahın kendilerini Kızıldenize değil, Hint denizine götürmek istediğine, bu- nun İçin ikide bir yollarını düşmana ve fırtınalara kestirdiklerine — inanmıya başlamışlardı. Fakat hünkâr, şevketlüâ hünkâr bu filonun Hindistana gitmesi- 1SInı aç rediyordu. Demek ki birbirine uymıyan iki dilek uğrunda yüzlerce Türk çocu- ğu böyle denizlerde sürüklenip gide - cekti. Seydi Ali reis, böyle düşüncelere ka- pılmamakla beraber endişe ve telâş funlarından da yamandı. Gemilerde bi- ni istemiyordu, Süveyşe dönmesini em- | içinde idi. Çünkü fil tufanı, öbür tay -| SON POSTA Rusyad Buğday Stoklama İşi Bitti Moskova 18 (A.A.) — Sovyetler bir- liği içinde buğday stoklama işi, 1934 tekinden bir ay ve 1933 dekinden de iki ay evvel bitmiştir. Molotof plânm vaktinden evvel biti- rilmesindeki ehemmiyeti kaydetmiş ve bunun parti ve hükümet için bir zafer olduğunu ilâve ederek memleketin ar- tık bütün ihtiyaçlarını temin imkânma malik olduğunu söylemiştir. Bulgaristan'dak! Sulkast Hakkında Bir Bildirik Sofya 18 (A.A.) — Sü bakanlığı, Bulgar ve yabancı gazeteleria şimdiki i kaydettik- takip eden vevcudiyetini bildirmek- heli göstermek istedikl ten sonra, tabil mecrasını tahkikatın bu suikastin açık sürette — tesbit etti tedir. Frınsı’g Mühim Hâdiseler Olacakmış Paris 15 (A.A.) — Dün akşam Vag- ram salonunda iki binden fazla ateş haç kurumu mensupları toplânmıştı. Kurumun şefi dö Larok — söylediği nutukta Fransız son cenah partilerine we bilhassa Heryoya şiddetle hücum et- miş ve bu ay içinde mühim hâdiseler olacağını ve harekete geçmek zamanı yakın olduğunu bildirmiştir. Polis geniş tedbirler almıştı. Fakat wl'ıiıliııısiı geçtiğinden müdahaleye lü- zum görmedi. Meksika'da Korkunç Bir Çete Duglas (Arigona), 15 (A.A.) — Rio Grandsda dokuz kişiyi öldürerek ka- çan bir haydut çetesi, Meksikanın So- nora ayaletinde Sierra Madroda avlan- makta olan beş Amerikan bankerini dağa kaldırmışlardır. ' Çinde: Yeni Karışıklıklar- dan Korkuluyor Kongkong 15 (A.A.) — Svatovda Çinliler ile Japonlar arasında karışık- lıklar çıkmasından korkulduğu için A- merikanın —Maşvil kruvazörü — Kanton- dan Svatova gelmek üzeredir. İtalyaya Karşı Kredi Kesildi İtalyaya karşı alınan zecri tedbirlerin ömlük 'a — Tanımadığım ve yüzünü görme- diğim bir adama önemli bir meblâğ ö- | demeye mecbur edilmiştim. Bu iş mün- hasıran karımı alâkadar ediyordu. Ben arada yalnız bir vasıta idim. Filhakika icap eden muameleleri benim görmekli- ğim aramızda kararlaşmıştı. Bunu böy- le daha muvafık bulmuştuk. Karım, mevzuubahs olan şahsın taleplerini, el- den geldiği kadar benden saklamıştı. :kurtulmım.ıı en hayırlı yol olacağını düşündük. Karımın takriri altında, ben bu herife bir mektup yazdım ve göste- receği yerde kendisine istediği 10,000 lirayı ödemeğe hazır olduğumu bildir- dim. Brayton postahanesinin damgasi- le aldığım cevapta, 77 mart cuma günü jsabahleyin saat dokuz buçukta, Vest sokağında, Furnival kumaş ticaretha- nesinin önünde birisinin beni bekliye- ceği ve parayı altın değil de kâğıt ola- rak götürürsem daha ziyade makbule geçeceği haber veriliyordu. 16 martta, karım bana 10,000 lira- 'Iık bir çek verdi. Ben de hemen o gün bu çekin bedelini, Londraya bizzat gi- İdip, Strand sokağındaki Berston ban- |kasından aldım. | Ertesi gün saat dokuz buçukta, söy- lenilen yerde idim. Kurşuni bir parde- sü, melon bir şapka, kırmızı bir de boyunbağı olan bir adam, adımı söyli- yerek yanıma geldi ve Kings sokağında |bulunan evine kadar kendisile birlikte gelmemi rica etti. Peşisıra gittim. Yol- |da bir tek kelime taati etmedik. Kapı- sında Rösel pansiyonu levhasını taşı- yan bir evin önünde durduk. Meçhul şahis cebinden aldığı anahtarla kapıyı açtı ve beni üçüncü kattaki kendi oda- sına çıkardı. T Biz odaya girer girmez, içeriden ka- | Birinci Teşrin MÜSABAKALI HİKÂYELER Tz ahi ü ee di BZ Yedinci * Kendime geldiğim zaman, bir ll'î ğun üzerine sımsıkı bağlanmış, 4 ma da bir tıkaç konulmuş olduğU 'gördüm. Kendimi o derece dermansik bitkin hissediyordum ki, bıin"i kudretini nefsimde bulamıyordum Hâkim, ifadeyi okuyup bitirmifı ** ağzına kadar dolu mahkeme | hiç bir kimsenin dudakları dahi kırtl/ damamıştı. Bütün bakışlar, dantel mendille gözlerini silmekte olan fistanlı güzel bayandan yana dönü Bay Mortonun garip ifadesi, nın meraklı cihetini son derece artif di İ ğ | B mıştı. Şimdi, Bayan Mortonun nt yeceği bekleniyordu. Hâkimin daveti üzerine, Bayan ton şahit mevkiine geldi. Ağır ağır V | rüyor ve temkinli görünmeğe çalt * | yordu. Lâkin endişeli simasında, kott” sının maruz kaldığı işkenceden ve lerinin çamurlarda sürüklenmiş © sından mütevellit teessürün izlerini şımakta idi. Hâkimin mahirane suallerine m hk, kocasının ifadesinde zikri a adamın, kendisile çocuklarının şeref * baysiyetlerini sarsacak bir tarzda yatına karışmış bulunduğunu — itil mecbur kaldı. | ra hıçkıra naklettiği macera ci elimdi. On yedi yaşında iken, adının Kont (Arman döla Tremuy) olduğ? nu söyliyen bir maceraperestle gizli? evlenmişti. Bu adam çok âdi bir idi, Kadının iki bin lira parasile birk ! tan sonra, günün birinde, e vapurile Avrupaya geçmekte olduğ nu ve bir müddet te gelmiyeceğini bi diren bir mektup - bırakarak kaybolmuştu. | Zavallı kızcağız bu adamı — zahil pıyı kilitlediğine dikkat ettim. Üzerim” de, esasen kendisine vereceğim on bin liradan gayri kıymetli hiçbir şey bulun- madığı için buna ehemmiyet verme-| dim, Hiç birimiz konuşmuyorduk. Pa- raları uzattın; aldı, katladı, cebine İkoydu ve tek bir kelime söylemedi. Bunun üzerine ben kapıya doğru yü-| İrüdüm. Tam, elim tokmağı kavramış- | tı ki birdenbire, arkamdan birisinin bo- ğazıma sarıldığını hissettim. Ayni za - | rer flok yelkeni bile açılmasına imkân vermiyordu. Bundan dolayı dokuz harp gemisi, dokuz kuru tekneye dönmüştü, Btırak tabiatin bu insafsız saldırışına öğüs germeğe çalışırken kadirgalar |tesiri İstanbul ve İzmir piyasasında da manda, ağzımla burnuma, kloroform |duyulmaktadır. Krediler kesildiği için ile ızlatılmış bir mendil dayanıyordu. İtalya Kmanlarına yapılan ihracat he- Kendimi kurtarmak için bir hayli ça- erini sürümeğe başladıklarından Seydi Ali reis için bütün filoyu kıyıdan uzaklaştırmak ve rüzgârın önüne düş- mek zoru yüz gösterdi. Kerman Kıyılarında Şimdi getiye, Hint iline doğru gidi- yorlardı. Fakat bu, bir gidiş değildi, gerçekten dağlara benziyen dalgaar a- yasında sekmekti. Dokuz yaralı gemi, dokuz cılız yaprak gibi sürükleniyor, bir dalga kümesinden, öbür dalga kü- mesinin kucağına atılıyordu. Yorgun ve İiradesiz bir sürünüşle geriye, Hint kı- yılarına doğru akıp gidiyordu. (Arkası var) Bir İzah Gazetenizde son keşidede piyango isabet eden talihliler yazılırken ben- |den de bahsedilmiş; | —« Bomontide oturan Malül Cazi |Celâle de on bin lira çıkmıştır. Üç çocuk | |babası olan bu adam piyango salonun- gu yaralı denizciler, kırık direkler, i gA inü Aülkelük AüL. dağik .r.u.-ığı:"' fenalık geçirmiş ve ben yavrularımı arasında bocalayıp duruyorlardı, ne Petliyecek kuru ekmek zor — buluyor. ,ıpıcıklırınv şaşırmış bulunuyorlırd dum. Bo'_' ıçmde yüı“’ordum' Allah Ü a Te aü ve setilr ei ihsan etti, artık onları havyarla besle- dokuz gemiyi Kerman — kıyılarına, Bere Yim» diye bir cümle yazılmıştı. Bu yazı " &aş önüne kadar attı. Oralarda barına- / Yalnız benim değil, ulusumuzun evlât- €ak bir liman yoktu, gemiler sağa sola İârına karşı ödevini yapamadığı, uğ- yalpa vurup duruyorlardı. Bir aralık irundı ve yolunda malül olanların fırtına azalır gibi oldu, Seydi Ali bu fır- |lokma ekmeğe muhtaç vaziyete düştü- satı kaçırmıyarak conuba doğru dümen ğü mânasını verdiğinden tashihini rica |men durmuş gibidir. Şehrimizde İtal - yan bankaları da krediyi kesmişlerdir. Dğer taraftan Rusyadan gelen ha - berlerde orada da İtalyaya mazot ve hububat ihracının yasak edildiği bil- |dirilmektedir. Dün İzmir muhabirimizden aldığı- mız bir telgrafta, İzmirde de İtalyaya ;karşı ihracatın durduğu bildirilmekte- dir. İtalyanlar, her maddeye normal pi- yasanın çok fevkindeki fiatlerle talip baladım. Fakat ister istemez klorofor- îmu teneffüs ettiğimden, pek az sonra kendimi kaybettim. Yalnız, ben debelenip dururken, he- rifin bana şöyle dediğini hayal meyal İhatırlıyorum. «Ne budala şeymişsiniz, mösyö! Zannediyor musunuz ki sizi, hemen gidip te polise haber vermeniz |için, böyle kolay kolay sahvereceğim? | Sükütunu pahalıya satan adamlara kar- şı ekseriya nasıl hareket edildiğini bil- olmalarına rağmen mal alamamakta - moz değilim. Önce istediği parayı ve- dırlar, ıı'ip. sonra da kendisini şantaj suçile ya-| Kİi Te b kalattırmak âdettir. İhtimal ki bu aklı| Somurge size öğreten de gene zabıtadır, Lâkin | Tarı'hi bu sefer, emekleriniz boşuna gitmiştir. | ( Baştarafı 5 inci yüzde ) Ben Nevhavenden kalkan öğle vapuru- cak, nasıl çıkmasın ki yurdunu korumak uğ- Amerikaya ayak basıncıya kadar bura- na ferah ferah yetişebilirim artık. Ben kırdı, Blücistan kıyılarına kadar filoyu götürdü, Benderi Şehbar adlı limana soktu, geniş bir nefes aldı. Biri yirmi beş, biri otuz dört gemilik iki düşman donanmasının yenemediği, pes dedirte- mediği şu küçük Türk filosunu günler- €e süren bir tayfun da mağlüp edeme- miş demekti. Türk Dostu Fakat gemiler harap, denizciler bit- kin bulunuyordu. Benderi Şehbarda ise lederim. Benim iki çocuğum vardır, tekaüt maaşım 37 liradır, ayrıca seyyar tayya- re bileti bayiliği yaparım ve Bomonti- de de bir evim ve vasi arazim de bulun- maktadır. Binaenaleyh — çocuklarıma müreffehen bakıyor ve tahsillerine de- vam imkânını elde etmiş bulunuyor- dum. Böomonti, Fırsın sokağında mülül ve mütekait zabitandan Celâl, runda ölen on binlerce adanın değil, tek İbir Adem ozlunun bile kanı, o şöselerden mendiferlerden çok daha değerlidir. Bakalım, Habeş - İtalya savasından yir- mi otuz yıl sonra ortaya nasıl bir bilânço konulacak ?.. Bugünü görenler o gün şimen- diferlerden, şoselerden dem vurulduğunu okurlar ve duyarlarsa gimdi okudukları harp telgraflarını ve — telgraflardan sızan kanları da elbette hatırlarlar ve sömürge medeniyetinin nasıl bir kızıl şafaktan doğ: duğunu anlarlar, M. T. Tan da güzel güzel beklersiniz, dostum. Za- ten, ıztırabımız, sıkıntiniz. çok sür- mez ümidindeyim. Siz kendinize gelin- ce, ev sahibi nasıl olsa iniltilerinizi du- yar, gelir ve sizi bu vaziyetten kurta- İrır. Şimdi lütfen şunu da içiniz! Hah aferin!» Ağzımdan aşağı, zorla, acı bir şeyin mideme doğru akıtıldığını hissettim ve işte o zaman büsbütün baygın düştüm. seviyordu ki, ertesi hafta battığını ve ihtimal ki bütün yolculaff nin boğulduğunu haber alınca yamtff bir teessür duymuştu. $ j Son Posta M tbunsı Haşsiğer Mt | Yasar Makiyleri | A Rüren, B llagy, L LAG