31 Ağustos SON POSTA 31-8-935 No 1 Zindan Köşelerinden Yıldız Sarayına Yazanı Z. Ş. Her hakkı mahfuzdur | Haşmetlü Sizi Bekliyor! Bir Selâmlık Resminde Abdülhamit Merasim Köşküne Dönerken iki Sefir Arasında Geçen Bir Muhavere Abdülhamit, dışarıdaki sert kumandalara kulak kabartıyordu: — Haaaa, zır, oll. — Haaaaas, dur!.. — Silâââââh. omzal., — Sağ yarıum, sağl.. — İlerlüi.. Arrışl... Derhal tantanalı bir Alman resmigeçit marşı başlamış; Ta- limhane — meydanından, — Yıldız Sarayının kapısına kadar, (Hami- diye) camisini Ihata eden asker kıt'aları yerinden oynamıştı. Selâmlık merasiminde hiç de- ğişmeyen bir programla dalma Abdülhamit sarayının kapisında en güzel mevkli alan ve, (Plev- ne) kalesinin şerefli sancağını taşıyan (Haâssa ordusu, birinci fırkasının, birinci (Plevne), tabu- ru ) ( sağa çark ) ederek ağır ağır Yıldız. yokuşundan aşağıya inmeğe başlamıştı. Mâbeyn dairesinin — önünde, (mevkil mahsus) denilen set ls- tünde (selâmlık resmi) ni görmek için gelen ecnebiler, şimdi birbir- lerinin omuzlarına abanıyorlar; vücutlarında — hissettikleri hafif Ürpermelerle sarsılırlarken, — du- daklarında canlanan hayret ve takdir tebessümlerini - gizliyemi- yorlardı. Anadolunun en seçme Türk evlâtlarından mürekkep olan bu tabur, yerlere serili olan kumları hışırdata hışırdata yokuştan - İni- yor; Alman resmigeçit marşının dalma tekerrür eden mevzun ve &henktar nağmeleri, nalçalı çiz- — Melerin çıkardığı muttarit: — Haş.. Haş.. Haş.. Haş... Sesleri arasında, ezilip gidi- yordu. Tabur, manga cephesile ge- tiyordu. Kenarı kırmızı - şeritli siyah setrelerin sarı maden düğ- Meleri parlıyor; dik ve mağrur başların üzerinde yükselen nar çiçeği renkli uzun fesler, bu ae- lan türk yavrularına emsalsiz bir heybet veriyordu. Taburun, üçüncü bölüğünün önünde, (Pleyne) de Türk zaferi- hin hâtırasını yaşatan koyu vişne Şürüğü rengindeki İpek işlemeli tancak yükseliyor; berrak zeval Rüneşinin neş'ell ziyasının akisle- tiyle, bu sancağın altın alemi ve bu aleme al, yeşil — kurdelelerle | Aaılmış olan iki nişanın elmas ve Mineleri parıl parıl parlıyordu. Set üzerinde bulunan Rusya defiri mösyö (Zinovyef), yanında lunan — Feansa mösyö (Konstan) nın kulağına eğilmiş; LIynk bir heyecan ile şu sözleri Söylüyordu: — Bakınız, ekselâns!. Şu san- Sağa, dikkatli — bakınızl. Rengi Solmuş, bir. çok — yerleri lime lime olmuş olan şu —— gan- Sağı gördünüz mü?, Bu sancak, bir zamanlar (Plevne) istihkâm- rının Üzerinde dalgalanıyordu. Oradan, cidden büyük bir kah- Tamanlık ve fedakârlıkla kurtul- Kuştu, İşte bu sıncak, Plevne kâmlarını — terkederek, tam Sürım asır olduğu halde, daha lâ bugün oralarda dolaşanların AYyaklarına Türk süngülerinin ke Şi uçları batıyor. Ve bana Öyle geliyor kl... yeTirl, ü u aziz dostunun | sözlünü kesmeya moecbur olmuştu: — Hoyecamınızı biraz - tâdil edin, ekselânsi,, Avusturya sefa- .| reti başkâtibini fena haldo mera- ka düşürdünüz. Sözlerinizi işitmek için kulağının birin! mütemâdiyen bize doğru uzatıyor. — O halde durunuz. Ben şim- di onun kulaklarını kısabilirim. Sefir, Zinovyef sesini biraz daha yükseltmiş, sözüne devam etmişti: — Bakınız, rica ederim şu askerel.. Bunlar, soğanla pişmiş fasulya çorbasile yaşadıkları bal- de; yine yaylanan birer çelik par- çasına — benziyorlar. Bakın gu statli gibi dimdik vücutlara.. Şu, yay gibi açılan bacaklara.. Şu, bastıkları yerleri sarsan çizmeli koca ayaklara... Bu geçişe belki bir (fantezi) diyen bulunur. Fakat.. Ya, üçüncü orduya ne diyelim?.. Aldığım son raporlar, bu ordunun bir makine haline geldiğini.. — Başkâtibi kaçırdınız, ek selâns. — Yâğâ. O halde; şu muvaf- fakıyetimi, biraz #sonra Sultana arzedeyim. — Bugün, Sultanın huzuruna girecek misiniz?., — Evet, ekselânsi. Çar Har- setlerinden toelâkki ettiğim husust bir emrin ifam için huzura ka- bulümü rica ettim. Zannederim ki, sizden sonra, Sultan tarafın- dan kabul edileceğim. Fransa Sefiri Mösyö Konstan, Çarın bu hususi emrini merak etmiş; mühirâne bir manovra ile, dostu Müsyö Zinovyefi söyletmek istemişti: — Eğer Rumeliye 4Sit bir gikâyetse, size yardım edeyim. — Hayır, dostum. — Şu halde, Ermenilere alt bir mesele olacak. Belki, faydalı olabilirim. — Hayır, ekselâns, — hayır.. Siyasetle hiç alâkası olmıyan bir mesele. Fransa Sefiri, gittikçe saran bir. merakla ihtimal ki bir sual daha soracaktı. Fakat buna vakit kalmadı. Tam o anda bir teşrifat memuru gelmiş; Sefirleri intizar salonuna davet etmişti, * Abdülhamit, cuma — günleri camiye giderken selâmlık resminin parlak olmasına dikkat ederdi. Fakat, avdette yapılacak merâ- sime, o kadar ehemmiyet ver- mezdi. Onun için ekseriya na- mazdan sonra : — Asker, beklemesin. Kışla- larıma avdet etsin, Derdi. O zaman bütün tabur- lar harekete gelirler. Resmigeçit havasile caminin avlu kapısından girerler; — cami bisasının şimal cephesini teşkil eden ( Mahfeli hümayun daire ) si önünden geçer- ler; avlunun arkasındaki parmak- hklı kapıdan çıkarak kışlalarına giderlerdi. Bugün de böyle olmuştu. Ab- dülhamit; namazdan sonra, aske- rin avdetine müsaade etmişti, Taburlar, Hamidiye — camlinin avlusuna — serili olan kalın kum tabakasını — hışırdata — hışırdata azametle geçmişler, — kışlalarına gi 4 Te e m e ÇA d İngiltere İtalyaya Ne Yapabilir ? * ( Baştarafı 3 üncü yüzdü ) Meselâ muhasım milletin parası borsalarda muamele yapmaktan menedilir. Parası kıymetten dü- şen millet, hariçten mal almak için ecnebi dövizi bulamaz. Bula- mayınca kötürüm bir hale düşer. Bu müeyyidenin zaman zaman bankerler ve mali —mücsseseler tarafından tatbik edildiği görülür. Bazan da hükümetlerin yardımına ihtiyaç duyulur. Bir millet harlce mal satamaz, ve hariçten mal alamazsa, kendi İstihsaline dayanmiya mecbur olur. Meselâ bir milletin dolar, isterlin veya mark alması men edilirse, © millet döviz. bulamiyacağı İçin ne mal satabilir, ne de mal satın alabilir. Mali müoyyidenin diğer bir şekli de, harp edaen millete borç para vermemek veya kredi açma- maktır. Zaten harp eden bir mil- leta para verecek va kredi aça- cak mücssese az bulunur. Harp eden bir mil'ete karşı tatbik edilebilecek müeyylideler- den biri de, harp malzemesinin harp sahasına sevkına iİmkân bırakmamaktır. İtalya - Habeş harbinde Ingil- tere Süvoy$ kanalmı kapamak suretile bu müeyyideyi - tatbik edebilir. Fakat İngiltere bir muahedo He, bayrağı ne olursa — olsün, her gemiye bu yolu açık bulun- duracağını teahhüt etmiştir. An- cak bu muahede de imzası bulu- nan devletlerin muvafakatile bu teahhüt bozulabilir. Muahedede İmzası ©'an devletler, Türkiye, Fransa, Almanya ve Avusturyadır. Fransanın böyle bir harekete muvafakat oetmiyeceği ise bellidir. Işte ekonomik müeyyide ola- rak tatbik edilebilecek — olan şekillerden bazıları bunlardır. Bunlardan berhangi birisinin tatbiki — Italyayı daha — ziyade kızdıracak ve belki de, bir Av- rupa harbine sebep olacaktır. Onun iİçin harbi menedebile- cek bir müeyylide vardır: Harp. Bu göze alınmadıkça Italya-Habeş harbının önünü almak güçtür. Boğaz İçini Gaz Kokusu Kapladı Üç gün evvel Ortaköy açık: larında İstandart kumpanyasının (Aziziye) dubası (850) ton mazotla Ortaköy — açıklarında — batmıştı. Mazot bülün Boğaziçini ve Halici kaplamıştır. Şimdi Boğaziçinde oturanlar deniz banyolarını yapa- madıkları gibi vapurlarda seyya- hat edenler de keskin gaz koku- sundan bunalıyorlar. Bundan birkaç gün evvel de İstandart kumpan- yasının vapurlarığBoğazda ambar- larını temizlediği için Boğazdaki bütün açık renk motörler, sandal- lar, kotralar ve vapurlar simsiyah kirlenmişti. Bu yüzden kumanya aleyhine birçok zarar ve ziyan davası açılmıştır. Şimdi de liman idaresi ve polis bu batma hâdi- sesini incelemektedir. g—amım Yoi çıktı AVGILIK v MLİK&İUK Avcı Mabmut Salih Fi : 40 N GENÇ KIZLAR iÇIİNI Dedi. Şoför, gaza bastı. Araba hareket etti. Tam, Maslak — karakolunun önüne gelinceye kadar aramızda bir tek söz geçmedi. Orada, Sait Beyin hafif ses: titredi: — Emcl Hanıml.. Sz, çok zeki ve anlayışlı. bir kadınsınızdır. Tabit, benim karımla o'aa vaziye- timi gördünüz ve anladınız. Mü- saade ederseniz, size — bir sunl sorayım . — Buyurnnüz Sait Bey. — Bari siz, mes'utmusunuz? Bu sualin — cevabımı, ancak İstinye sırtlarında deniz görün- düğü zaman verebildim; — Sait Beyl. Benden en küçük bir izahat bile istememe- nizi rica ediyorum; ve suzlinize kısaca cevap veriyorum.. Kocam- dan ayrılalı; bugün tam üç gün oluyor. Şimdi ben, dül bir kadı- nim. Aşağıdan gelen boş bir kam- yon, büyük bir gürültü ile ya ı mızdan geçti, Eğer bu gürülktü olmasaydı; hiç şüphesiz Sait Eeyin zaptedemediği heyecanlı bir fer- yat, İşitilecekti. Aramızdaki — süküt, — ancak Karaköyde hitame erdi. Beni Kadıköy iskelesine kadar getiren Salt bey; — Hâla hanımefendinin hür- metle ellerinden öperim, efendim, Dedi, *17 Nisaan- Isabet olmuş; telefon çaldığı zaman, — yanındaydım. — Derhal mikrofonu elme aldım. Konuş- miya başladım: — Allooo, neresi?.. — Burası, Alman bastanesi. Ben, baş şüvester... — Buyurunuz, ne istiyorsunuz efendim? el hanımefendi ile ko- nuşmak İstiyorum. Çünkü kendisi bana tenbih etmişti ki.. — Affedersiniz efendim. Dün, Emel haniımın Adadaki — teyze- zadesinden haber geldi, Pek ağır hasta imiş, Emel Hanım oraya gitti. Honüz gelmedi. — Eh, acaba bugün öğleden sonraya kadar, gelir mi?. Çünkü.. — Zannetmiyorum, cfendim, Bogün değil, yarın geleceği de belli değil. * Ey, (Son Posta) — gazetesine İlân veripte koca arayan (Alman: ydâda, Esanbah şehrinda, Fravlil- yanın (Mes'ut yuva kurumu) meke tebinden (mütehassıs ev kadını) diplemasını haiz olan mahrem A, A, A. Hanıml.. Şu yukarıdaki telefon muha- veresi'e de benim şu küçük ma- cerâmın hikâyesi bitti. Kıssadan hisseye gelince: Eğer ben; Fravlilyanın (mes'ut yuva) kurma mektebinde üç sene ömrümü çürüteciğime, bizim (bacı kadımın) önüne olıınrık.:s saatcik ders a'saydım; hiç şüp- besiz ki bugün, çok mes'ut bir mevkide — bulunurdum. Çünkü; hâlamın vefatı üzerine, köşkü terkedipte şu apartımana çekilee ceğimiz gece bile onun: — Rahmetli kocam; nur için de yatsın. Bir kere bile ondan İnc'nip, ağrınmadım. Dediğini - içim, sızlıya sızlıya« duydum. Onun için size, hâlisâne tave giye ederim; aradığınız taliplı karşı kendinizde bir İmtiyaz gi göstermek istediğiniz, ( mes'ut yuva kurma mektebinden mezun, mütehassış ev kadımı) olduğunuza güvenmeyiniz. Eğer hakikateg mes'ut olmak İsterseniz; — bizl (Hacı Kadın ) 1 arayınız, bulun da ( hayat ve saadetin sırrı ) ni ondan öğreniniz. — SON — a— sam — Bu kadın, çirkin geçen günlerinin üstüne perde çekti. Artık, o da herkes gi Pudrası PERTEV a Kullanıyor. —— ae — Hgık siyah bir Üsküdar Ve Kadıköy Akşam Kız. San'at Okulları Direktörlüğünden: Okullarımızda kayıt işlerina 1 Eylül 935 başlanacak 15 Eylül 935 kadar sörecektir. 15 Eylül 935 de derslere başlanacaktır. Kay- dedilmek İstiyenlerin tahsil vesikaları ve diğer kayıt evrakı ve fo: . tograflariyle beraber okullara baş vurmaları. (5152) 3 Bir Daktilo Aranılıyor Ankarada ilmi bir mücasesede devamlı bir iş için Almanca ve Türkçeyi iyi bilir bir Bayana ihtiyaç vardır. Yazı makinesile doğru ve çabuk yazması gerektir. Stenoğrafi, Fransızca ve İngilizceyi de bilenler tercih olunur. Isteyenler tahsil ve lisan derecelerini, tercümelhallerile beraber 15 Eylüle kadar Ankarada Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Dokümantasyon kışımına yazı ile İ olunur. (2131) (4745) bildirmeleri — rica | ğ t—w—“ ö