Türkler Piri Reles- Morat Rels - Hindistanda Sğlam Bir İş Görmek İçin Yazan: M. Turhan Hadım Söleyman Deniz Yolunu Temizlemek Lâzımdı.. Fakat Umman — deni. zinde gelişigüsel dolaşan, kendi — dileklerin8 — göre bugün korsan, yarın soy« sal durumu alan Po! - filolarına ne olmuştu? Sa. leyman paşa İdaresindeki gemiler Hindistanı amaçş tutarak açık — denize açıl- dıktan — sonra o fil. hepsi ortadan — siliniyer- mişti. Bir dudağı aşağı kutbun Gteklerine sürünen © büyük denizde Porte- kizlilerin ne (izi vardı, ne izeri. Sanki denizin Üs. tünü dar bulup dibine dalmışlardı, o derece gö- rünmez olup kalmı he Bu kaçış, bu saklanış Türklerin hiç te hoşuna gitmiyordu. Çünkü Hla- dlistanda sağlam bir iş gö rebilmek için Öneeden de- Biz yolunu temizlemek gee rtekti. Portökiz filosu veya filoları, Hint yoluna sa- çilmiş — gali çirpı — gibi gibi bir. geydi. Onları gidermeden İleri gitmek doğru değildi. Lâkin sir olup gözt görünmiyen bu Öödek — Ör- dekcikleri aramak için yıllarca deniz Özerinde dolaşılamazdı ki. Hele yeyip İçme meselesi binldrco hekerin boğaz Içi bir ayak önce karaya yanaşmaynı gerikleştiriyordu. » Bundan ötürü Süleyman Paşa Şurada burada çatılıp çarpıpılacak Por« fekiz fllosu aradıktan sonra Hindis- tana ru dümen kırdı, bir vıylıdlîıâı bıklı yöl ılıııılı,ı Aıuı= sonlarında Melibar ( Malabar) kıyıla- aa vardı. doğrudan Hoğruya Gücerat ülkesine değli, Ma. Hbarın Portekizliler elinde bulunan İımına Güva İlmanına yanaşmıştı. Bu liman, yine © adı taşıyan bir kalenin önündedir ve bu kalenin ko- ruduğu şehir, Portekizlilerin Melibar #ömürgelerinin merkezidir. O devirde haybı k ktı. ( 1508 ) yılındanberi Portekizlilerin elinde bulunuyordu. Frenklerin (koka) dedikliri go a, Türklere karşı durmayı göze almıştı, töpeden tırnağa kadar hamrlanmıştı. Fakat bu İlmanda da iki Üş çektiri. den başka harp gemisi yoktu. De- nizden sıprılıp kaçan portekiz bayrağı Aacak kale burçlarında göze — çarpıs yordu. Limandaki gemileri yok etmek karıya asker dökmek Türk Hilosu için bir iki aaatlik iş oldu. Süleyman Paşadan Üç asır «obra yaşayan frenk tarihçilerine bile parmak ırtan o bü- yük muhasara toplarına koka kale- #inin dâyânması ise umulur ve kün olur şeylerden değildi. Bu için hadım venir, karaya çıkmayı boş yere külfet sayıyordu, kendisi - baş- tardede kalarak hücum İşini kaygu- suz Yaştiıra gördürmeyi tasarlıyordu. O, asker ve toplar karaya çiktike tan sonra kararını verdi, hâlâ kaygü« #uz diyâ ana geldiği Safer relal ya hina çağırdı. — Seni, dedi, sınamak dilerim. İyi görüp, Iyi sezip İyi konuştuğun gibi iyi de yaparsan ele geçe. tığım gibi « geçireceğim. —Haydi, paçaları şiva, şu kâraya gıkan çerinin başına geç, kaleye saldır. Hint sularına gelelidenberi haylı dalgınlaşmış olan Safer Rela heye- cansız bir dille kısa — bir. teşekküir cümlesi mırıldandı, kıliğını değiştire. 'a4 kıyafetine girdi, ve: Gpüp karaya çıktı, askerin başına geçti. Sıkı bir çevirme hattı çizdi, topları en uygun düşen yerlere koydurdu ve Adet yerini bulsun diye kalenin gös nül hoşluğiyle verilmesin! teklif edip ters bir cevap aldıktan sonra bombar- dumana başladı, İşte Hindistan, deniz yolile gelen — Seni dedi, #ınamak - dilerim. konuştuğun gibi Iyi savaş di sek Hk toprakların İdaresini sana vereceğim.. İyi görüp Iyi n ele göçe- Türklerin sesini bu bombardumanla duydu. Eğer toprak, — taş ve - gakıl, göğüslerinde yaşıyan hatıraları söy- leyecek bir dile sahip olsalardı (538) op ye Yükselen Türk haykırışlarını dinler ve duüyarken — Bengüle — körfezinde Sind suyuna, deniz kıyısından Hima- lâya tepelerine kadar bütün Hindize tanın masıl heyecanlandığını ardık, Evet. Hindistan —Hâdim vezirin ya; gu bombardu« Türk - bile, kendi böğrüne doğru bir kere daha uzandığını gördü ve bu elin o böğürdeki Portekiz han- çerini söküp atacağını A Türkün kim ve ne olduğunu bilir. Lâkin Hindistan Türkü tanımakta birçok milletlerdön — datün gelir. Çünkü taş devrini emekliye #mekliye ve pek güçlükle bitiren bu büyük &! den devrinin işığını götüren Türklerdir. Eğer Türk Drav't. ler Orta Asyadan — aşağıya akarak Sind'e vürmasalardı Hint çocuklarının taş devrine geçmeleri — beş on mair daha geçikecekti. Dravitler, Hindin Vlk ahalls! olan Mundanların başına geçeerek ve Hint ilini ele geçirerek orada bakır devri mödeniyetini kure dular ve çok ileri götürdüler, Eski Insanların — tenleriylâ ber: görüp bildiklöri şeyler de to; suyu ve yası Dravitlerin yaptığı büyük devrim! güphe yok kl şükranla hatırlar. Yine o taş toprak, © su ve dağ büyük Türk hakanı Metenin z0- rile garbe ve cenuba ağan Yuaçi Türklerile onları kılavuzluk ederek Hinde girı kaları da elbette #nutamaz. — Çünkü — Yueçi odur ki Hindistanda lik kudretli hükümdar salta. m me demek olduğunu öğretmiş- adını taşıyan bu hüklümdarı Kâmiz- ka, bütüm ganj vadisini ole geçirmişti. Orta çağda Türkler, Hindistamı yine #ık sik hâtırladılar, — Gazneli Mahmut, Cengiz Han, Aksak Timur kısa ve pek alı rini aştılar, Hiadin göbeğine ulaştılar. Himalâya, ak saçlı başını öğerek bütün bu gelişleri selâmladı. Son çağın İlk devirlerinde, on altıncı asırda bir avuç Türkle Hiade geçen Babür lse on dokuzuncu aarın — orta. sına kadar yaşayan bir saltanat kure du. Eğer Hindin uyuşturucu havası Babür oğullarının da ruhunu uyutma- mış ve onlar Öz yurdla teması kers memiş olsalardi Hilm: bugün de tanıdığı efendi, yine Türk olurdu. (Arkası var) Bütün Tehminler Altüst Oldu Dinarlı Mehmet, Mülâyim Pehlivana ( Baştaratı 1 Inç) ıud&. reşinin nasıl — geçtiğini ya- caksınız. , Stadyuma — girdiğim zaman, rast geldiklerime, açtığımız an! tin sualinl sordum: — Yedi Eylüldeki gür narlı mı — kazanacak, Mebmet mi? Hemen hepsl de aynı cevabı verdileri — Çoban Mehmet, Dinarlının karşısında, ruzgâra tutulmuş le- kambil kâğıdı gibi yıkılacaktır. — Çobanın, Dinarlının kar- şısina çıkabilecek hale gelebilmesi için bayli beslenmesi ve hayli yontulması lâzımdır! — Çobad, Dinarlının karşi- sında, sürüsüne kurt saldırmış çobanlar gibi afallayasaktır! Dinarlı » Mülâyim karşılaşma- sından önce amatörler arasında seçme müsabakaları varmış: Fakat, stadyumun — ortasına kurulan ringin üstüne serilmiş minderlerde, sonsuz bir iddia, ve hudutsuz. bir gayretle güreşen amatörlere bakan bile yok. Bütün gözler saatlerde: Ve herkes, büyük —güreş vaktinin gelmesini bekliyor, H t 16yı epey geçtik- ten sonra, sabırları sona eren seyirciler, ortaya çıkanlarla alay etmeğe bile başladılar. Bir. aralık, tribündekl bütün başlar, balkona döndü: Dinarlı gelmişti. Amerikadan gelen dünya şampiyonunu hayran hayran süzü- yorlar, ve onun biraz önünde suçlu suçlu oturan Mülâyime le- tihfafla bakıyorlardı. Balkon seyirelleri arasında İnhi- sarlar Bakanı Rânâ, ve Tüze Ba- kanı Saraçoğlu da vardı. Bakanlar arasına karışan Çoban Mehmedin sinirli hallerinden, diğer seyirci. lerden az sabursuzlanmadığı anla- şılıyordu. Nihayef, hoparlörde, şpikerin sesi duyuldu: — Dinarlı Mehmet, ve Mülâ- yim pehlivanlar sahaya gelsinler! Ve aymı ses, seyircilere hitap etti: — Şimdi, Dinarlı Mehmetle Mülayim — arasında, profesyonel serbest güreş başlıyacaktır. Güreş, kırk beş dakika devam ede- cektir.. Bu — güreşte, burun, ağız ve göz deliklerine parmak sokmak, boğmak, yumruk atmak, hasml ringin dışına savurmak, ve ısırmak memnudur. Tuş, sirtin Üç vsaniye yerde kalınasile olur, Eğer tuş olmazsa, mağlubu, veya galibi tayin, hakem heyetine Bittir. Spiker, bu lüzumlu izahattan sonra, — Viyanalılarla — yapılacak güreşleri ilân edecekti. Fakat birden başlayan, kopan kuvvetler, bir alkış sağnağı, onun sesini boğdu. Hân edilen vakitten tam bir Di ban â k—î#n: :'"'““'»')'—H.[ Nasıl Yenildi? ,- %&A ;fıî Dünkü Dinarlı - Mülüyim güreşinden iki görünüş buçuk saat sonra, Dinarlı sahaya çıkıyordu. Sırtında kırmızi bir. kimono, ve kimononun arkasında bir ay yıldız. vardı. Koşar adımla ortaya geldi, ve çevik bir hareketle ringe sıçra- yarak, halkı selâmladı. Az sonra, Mülâyim de görüne dü. Sırtına attığı sarı Bursa hav- lusile, mutevazi yürüyüşiyle, Iddialı güreşe çıkan bir — pehlivandan ziyade, abdest almaya giden mi- tevekkil bir sofuyu andıriyordu. O da kendisini — nezaketen alkışlayan seyircilere selâm verdi, ve İki rakibin etraflarım — saran gazete fotoğrafçılarından kurtu- hluşlarından sonra güreş başladı. Orta hakemi Cemaldi. Dinarlı tahminler bilâfına ge- yet ağır ve Mülâyime — nisbeten Mülâyim ve Dinarlı öpüşüyorlar çok yumuşak güreşiyordu, Dakikalar geçiyor ve heye- canları gittikçe artan seyircller, ortalığa meydan okuyan dünya şampiyonunun birden kızışacağını ve kendisinden 7 kilo ağır çeken dev gibi rakibini kabak gibi yere vuracağını umuyorlardı. Fakat Dinarlı, kaçmaktan kovalamıya vakit bulamıyordu. Eğer kaçmaktaki mehareti de olmasaydı, kendisini her an çok tehlikeli bir vaziyete düşüren Mülâyimin altında ezilmemesine Imkân yoktu. Mülâyim, Dinarlı ile gibi oynadıkça : — Yaşa Dinarlı! diye bağıran sesler duyulmaz oldu. Hele güreşin ortasından sonra sukutu hayale uğradıklarına şüp- heleri kalmıyan seyirciler, boynu- hamur T Ai KN | cevaplar bekliyoruz. Bize gönde- receğiniz mektuplarda yazacağınız şey çok kısadır: Dinarlı mı galip | Cevamı 11 inci sayfamızda| nu, bacağını kaptırdıkça, çocuk gibi inleyen koca şampiyonla alaya başlamışlardı. Ve kırk beş dakika içinde Dinarlı, sırtını yerden kurtara» bilmek için, Amerikada iki yılda harcamadığı kadar kuvvet sar- fetti, O kadar ki, güreş bittiği za- man, Mülâyim pehlivan, mindere yeni çıkmış kadar — dinçti, ve Dinarlı, çok ağır bir yük altın- dan çıkmış gibl ezikti. Hulâsa, bu kırkbeş dakika, Dinarlının, kırkbeş gündür balon gibi şişen şöhretini söndürdü. Hakem, Mülâyimin" bükmen galip — geldiğini ilân ederken, haftalardanberi habire meydan okuyan — Dinarlıya — sokuldum. Etrafındakllere: — Eğer, diyordu, tayyarenin menfaati mevzuubahe olmasaydı, güreşmeyi kabul etmezdim, Çün- kü çok yorgundum. Fakat bunu kimse dinlemli- yordu. Kapıdan çıkarken, etrafımda» kilere sordum: Yedi eylüldeki — güreeşi Çoban mı kazanacak Dinarlı mı? Hemen hepsi de aynı cevabı verdiler : — Dinarlı, Çobanın karşısında ruzgâra tutulmuş İskambil kâğıdı gibi yıkılacaktır. — Dinarlı Çobanın karşisinde yarım Dinar etmez! Yanıma sokulan bir dost : — Hani, dedi, göğe çıkardı- ğınız Dinarlı bu mu? Güldüm: — O attı, biz yazdık, valt- lerini yerine getirmezse, utanci bize düşmez ya? Ve ilâve ettim: — Gazeteci palavradan mor- uliyet kabul etmez! Nacl Sadutlah Mükâfatlı Bir Anket Açtık Amerikadan dönen — Dinarlı Mehmet dün ilk güreşini Mülâyim pehlivanla yaptı ve yenildi. D narlıya sorarsanız, dünkü yenil- menin yorgunluktan ileri geldiğini söylüyor. Bununla beraber dünkü güreş çok heyecanlı oldu. Dinarlı Mehmet 7 Eylülde de Çoban Mehmetle karşılaşacaktır. Biz bu güreşin daha heyecanlı olocağını kestiriyoruz. ve bunun, büurada uzun sürecek bir çok sebeplerini ortaya dökebiliriz. Okuyucularımıza dün de bildirdiğimiz — gibi, biz Dinarlı Mehmet - Çoban Mehmet müsa» bakası için mükâfatlı bir anket açtık ve bu anket İçin sizden