Yenilmiş San'at Adamları .Nurullah Ataç 4 Daha ikl üç yıl önce benim * tü gölürmez birer hakikat diye b Blandığım bazı fikirler bugün ana bir tuhaf gelmeğe başladı; * kadar ki bir vakit kapılmış *lduğumu unutup onları * düşü- Wna,, geyler diye karşılıyorum. İlerledim mi? geriledim mi? bi Hem. Bana sorarsanız - elbette tindi daha iyi, daha doğru dü- düğümü sanıyorum, çönkü hiç se kendisinin gerilediğini, kö- Ye, yanlışa doğru gittiğini aklır sığdıramaz. Ama İnsan kendini duğu gibi görebillir mi?... Eskiden bir hakikat diye bağ- ":lv da bugün büsbütün yam- diye karşıladığım - fikirlerin cası, san'at adamının ancak küçük bir azlığı, zekâsı, zevki ;" derece incelmiş kimseleri h Şünerek, yalmız onları düşüne- : çalışması lâzımgeldiğini ileri n sözdür. On dakuzuncu asır sonu san'at :d'mhnndın bazılarının, Gautler © Wilde gibi * San'at, san'at ')::““f » ellerin eşerinden çıkarı- ha u dava, sadece şikâyet Tafına bakılınca, doğrudur. Evet, Oklük san'atten — anlamıyor, o K L.ğ" ki çoğu vakit en kötüyü R taip göklere çıkarıyor. Bu ülin iyi hakiki san'at adamlarına ârı oluyor. Bir taraftan da ol eserlerin artmasına sebep UYOr.. n _'lkıi o dava, sadece — bir dikâyet , diye değil de — san'at Salmına — bir — öğüt — bir gösterme diye ele alınınca U, düşünen her adamın s03- Heye, bütün İasanlığa kargı X- ödevine hayınlık etmeyo ça- | #maktır. “ Insanların çoğu seni "“ enmiyecek, anlamıyacak; sen oOnları düşünme... Bütün dün- Yada, senin eserinin güzelliğini şı“'k. özünü kavrıyacak ancak qn, ç yüz kişi vardır; sen onları Çötünl., Böyle bir. öğüdü dinler "î adam, artık düşündüğünü, a bildiğini herkese kabul ettir- *ye çalışmaz, “iman ,, ımı kay- der, — san'atı sonsuz, amaçsız Oyun sayar. Böyle adamlar, Edebi Tefrika No; 40 48/7/36 ıh:'dının erkekleri en kolay a diracak onları aldatan kadım- fidır. Bunü ben hiç günahım ok :u'_"*iı için 'daha kolaylıkla yapar “?ü?:m' Fakat ona karşı daima hy, zayıf bir tarafım kalacak- S kendi sadakatsizliğini be- ı'llhu zayıf damarımı yel " çıkaracaktı. Blga ayali çiçek ve renk dolu bir .,ıu'”l İken guürürümla — oynan- h":.b dayanamadım. Erkeğe 'oynumun bükük kalmasına %W edemem. Aç kalayım, (*,ml’“uıı ontari ile gezeyim. h,_" eğlenmekten kalayım. Her di Tazıyım, fakat gururum be- * ha Simdi hastalıktan yeni Hu'.h gibi kendimi tedaviye M Ate verdim, ÂAnnem arasıra ı.,_'LM- Erenköy, Kızıltoprak Vam, rına istediğim gibi köşk kalaşıfa gidiyor. Ben Adanın is- ine bile fnmiyorum. Fakat —hPLogrı:ıızmı boıııı:'ı;ı,: Yor ah sekizde plâja - hı.u;?' Gazinonun ırı’ıkı'ı bağlar hıny:d'ki tenha — kumsalında G OU yapıyorum. Ve çok saatte ÂAdanın meşhur- A | Derami Binel yüzde | olursa, zorla çıkarılacaktır. ANASININ "?"W KIZI ... Yabancı MahpuslarİNevyorkta Bremen Vapu- runa Karşı Gösteriş Geminin Bayrağı Koparılıp Denize Amerikadan Çıkarılıyorlar Vaşington, 27 (A. A.) — Yakında yabancı — mahpuslardan 151 — kiği, üÜlkenin — diğima — çıkarılacaklar - ve böylece Amerika hükümeti — yılda 52,000 dolar kazanacaklar. Birçok — devletler ve bu arada İtalya, bu yüzden zarar ığruıklerdlr. Zira yalmız İtalyanlardan 62 mahpus vardır. Mahpuslar, ülke dışarısına çıkarılmazdan Önce, ilgili devletlerin maası alınacaktır. Annibali Taklit Edemedi Kaluso, 27 (A. A.) — Amerikalı Haliburton, meşhur Kartaje kuman- danlarından Aaibalin İtalyaya hangi geçitten geçtiğini tespit etmek Üzere Doliy adındaki filinin sırtında Pona « Sen - Marene doğru yoluna devam etiniştir. Peşi sıra kalabalık bir halk yığım olduğu halde İvreaya girmiştir. Fılin bacakları ağrıdığından, muh baradan öteye yaya yürüyecektir. Bavyerada Yeni Bir Temizlik Mi? A) — Havası Bav- ö İ aekbam Üa e Pati dün söylediği bir söylerde, Ba Vellahdı Prens Rüppreht'e kargı & detle hücüum etmiş ve demiştir — “Vittelasbah hlııdıırımııı bııı : eaki, kırmızı - beyaz « siyal GB“.G:’i;ıı bıl;ıııını çekmekle kanast ediyor. Bana öyle geliyor ki, Bavyera- da gene bir temizlik yapmak gere- Pa y M’:’ıî’lıhl Rüppraht, 66 yaşındadır. we Bavyerada çekilmiş oturmaktadır. Alman Gençliği Ve Din İşleri Berlin, 27 (ALA) — ( Havas) Almanya Gizli Polis Kurumu Başkanı Himler, gençliğin dini kurumlarının faaliyetini daraltan bir karar almıştır. Bu kurumlar üyelerinin Üniforma ve Öözel alâmâüt taşımaları, — geçit töreni yapmaları, kamp kurmaları, orkaestra sahibi olmaları ve göz önün- de bayrak taşımaları yazaktır. Bir Krallık Müddelsi Daha Lizbon, 27 (A A.) — Portekla hökümeti, Andor arazlal üzerinda krallık hakkı Iddla eden Kont Borla Doraniye ay ıoıund?lâ:u“l;:'hm- dan çıkıp gitmesini bildirmiştir. Kont, kendiliğindön — çıkmıyacak kibarları uykula- ları, için — biçbirine rında oldukları rastlamıyorum, Fakat bir «abah korktuğuma uğradım. iı'Gımıı en gün olmuştu. Bir sabab banyomu almış, havluları- mı koyduğum fileyi omuzuma sarkıtmış, ağır ağır Âşıklar ye- lundan Azaryan yokuşuna doğru yaklaşıyorum. Sıcak bir sabah. Kimseler yok. Fakat birdenbire Hırlstos tarafına sapan yoldan eniş, kolonyal gapkalı biri çıktı. &co tamımadım. Geçiyordum: —- 0, Hınuıfılı)?lıuıı. nere> lerdesiniz elendim. Diye ses enin ce tanıdım. Ali Sami Beydi. Emin Tosun Beydon ayrıldık- tan sonra onun tanışlırdığı erkek- lerden ilk karşılaştığım Ali Sami l tu. Boy_mm;::m nerelerdesiniz? ik.. Nihayet. Kıbe;ilı.”,' ağ söylemiye hazırlanıyordum. O bana bu fir- satı verdi: hai t, nihayet.. ”- Ni'l:ıyot izinizi buldum. ve Nıın'î". Gülümse — Müsaade ederseniz yalnız ea a n S GĞLü T D ellk belâ dağıtabilmişlere Atıldı Ve Çarpışmalar Oldu Nevyok,27(A, A.)- Düs, en vapu- u İlmandı ;ııııı ı:n.d.n, ;I::: yonal Sosyallatliğe kargı, bir yapılmıştır. Gateri undan kar. ni ga tır. Gösterişçilerden Üç kişi, Bremene çıkmıya muvaffak olarak, — geminin provasındaki —Al. man bayrağını, nh- tım Üzerinde yığılı bulunan halkıa alkış Tarı arasında kopar- mışlar ve Hudson nehrine atmışlardır Bu üç kişi yaka- lanmıştır. 200 resmi vel0ğ kadar sivil polis gözterişçileri güç- dir. Kargaştlık es. nasında birkaç el silâh atılmiş, kişi yaralınmıştır. Bremen vapuru. nun Üçüncü sımf ypleularından — ble fakımı tevklf olun- muş'ardır. Bu gösterişin ön cedan harırlandığı anlaşılmaktadır. îı. ra, — baçlamardan önce “Enternasyo- nal , margı okun- muş ve “kahrolsun Hitler, diye bas gırılmıştır. Alman gemicileri hömen denize bir filika indirip, akıntının sürükle- mekte ’ıı.l::ı:u lıııl:ıııduy e Nev!oık. 27 (A. A.) — Bu snhah güneş doğarken, nasyonal sosyalistliğe karşı yapılan gösteriler esnasındaki kargaşalıkta İki polla ağır, birçok siviller de — hafif suretla — yaralan- mışlardır. - Bremen vapurunun horeketinden sonra, doklar civarındaki sokaklarda boğuşmalar yeniden mıştır. Kalabalık bir halk kütlesi, mev« kufları götüren polislerim arkasından bonu değil, Daha birçok şeyler de anlatacağım. Yürüyelim mi? Köşke mi dönüyorsunuz. — Evet. — İsterseniz Hiristosa kadar yürüyelim. Gazinoda hem bir kahve de içeriz, hem de çene çalarız. Durakladım. T — Vaktiniz yok mu? Daha öğleye çok var. Ben vaktl — düşünmiyordum. Fakat onunla böyle beraber bu- lanmaktan - çekiniyordum. — Niçin çekiniyordum. lik hamlede bunu / pek anlamadım. Bana öyle geldi ki kocasından ayrı'mış bir gerç kadın onun eski ahbaplarile dost- lağunu devam ettirirse... Fakat bu düşüncenin bayağı- lığı hemen siritti. Kendimi vasi- ye, himayeye, nezarete muhtaç bir zavallı mahluk gibi görünce irkildim. — Hay.hay, dedim. Gidelim. Şimdi dar yolda © biraz ar- kamdan gelerek anlatıyor: — Her şeyden Öönce söyleye- yim ki geçen hâdiselerin hepsin- . den haberim var. Ve ben bu meselede tamamile size hak ver- dim? Sizi anlıyan bir erkek için bu hareket yapılamazdı. . Emin Tosunun en büyük günahı sizi anlamamış olmasıdır. Cezasını kti. .ğ“—ç .Be şka ne havadis'eriniz var Sami Beyefendi. Bu bahsı kapatmak istediğiml ö SK Bremen vapurü tam yolla büyük Okyanusta Herliyor gitmiş ve dağıtılma emri verildiği halde, polle karakolunu kuşatarak merkulfların — Özgür — bırakılmasını istemiştir. Bunun üzerine polislerle GA E tae paskrlerlr kavgacıler üzerine, fırça, kundra va kovalarla su atmak suretile kargaşa- bğın artmasına sebep olmuşlardır. Bunun Üzerine vaka — mahalline gelen yeni kuvvetler, sopalarla hücum ederek kalabalığı dağılabilmişlerdir. Hicez Vollahtına Şölen Parla, 27 (A. A.) — Hicaz Veliahdı Emtir Suud, Dıiş İı!ırl Bakanı Fuad Hamza HHe birlikte oturmakta alduğu otelde, dün bir çay ziyafeti vermiştir. anlayınca birdenbire durdu. Sonra: — Evet, dedi hakkınız 'var. Takvimin yaprağı koparılmıştır. Frenklerde böyle bir İnan var. dir. Dün tarihtir. Yarından bahe setmeli. Güldüm: — ÖOna da iüzum yok. Bugü- nün yaşayışı bile insanı düşün- dürmeğe, söyletmeğe ve sevin- dirmeğe yeter. Güldü: Gülseven banım. Ha onu anlata- caktım. Kulübe uğramadığınızı örünce şöyle bir koaçan ettim. sabah denize gittiğinizi öğ- rendim ve nihayet... Gazinoya gelmiştik. Orada açılmış hazır. duran iki pllssona gömüldük. Epey yorulmuştum. — Evet n'hayet. Fi e sizi buldum, — Teşekkür ederim. Ne var ne yok kulüpte. — Hersi biribirinin eşi sant- ler akıp gdiyor. Dedikodular, geverzelikler. Ali Saml Bain bahsettiği de- dikadu!lar, geverzelikler her halde benim Bzer'me olacaktı. ' — Ne dedikodular var ba- kalım, — Saçma sapan şeyler. Mese'â. — Anlatmamı istiyorsanız. — Vakit geçen. — Birinci dedikodu. Yani beni de meraka düşüren bir dedikodu sizin kaybolmanız üzerine, Manasız Kelimeler ! Arkadaşlarımdan birine mu- harriri tarafından armağan edilmiş bir kitabın ilk sayfasında şu sa'ırlar okudum: "" aziz. ve celil üstadım filân beyefendiyetakdim olundu!,,.. Osmanlıcada aziz kelimesi sev- gili manasını ifade etmekle bera- ber hakikatte ( Tazet )den gelir. Celil ise düpedüz calâletten üre- medir. İzzet ve celâlet ise Alahın vasıflarından sayılır. Bu sebeple kaydettiğim ibareyi okuyunca ilkin bir fıkra hatırladım, gülümsedim, Sonra da sinirlendim. Fıkra şudur: Vaktile medresenin birinde gürültücü bir yobaz varmış; gece yarılarında iİlâhi okuyarak, yüksek sesle tesbih çekerek öbür yobaz- ların uykusunu kaçırırmış. Müder- ris bu gürültücü herifi kaçırmak bir düzen kurar, çömez- lerinden birini onun yanına gön- derir, gu sözleri söylettirir: — Müderrisimiz tarafından re- sul olarak geliyorum, geceleri gü- rültü yapmamaklığını İhtar etmiye memurum. Yobaz, kara cahil ve o nisbelte de mutaassıp. “ Resul ,, kelime- sinl peygamber manasına alır, küplere biner, hamen müderrisin yanına koşar, bağırmiya başlar: — Filân çömez peygamberlik davasındadır, cezalandırılmalıdır. Müderriş, işin bu rengi alaca- ganı bildiğinden daha evvel ha- zırlanmış, İxzi, ve Celâl adlı iki kitabı rahlesinin üstüne koymuş. Gürültücü yobazı sükütla dinle- dikten sonra bir elini İzzi, öbür elini de Celâl kitabının üstüne kor: — İzzim ve Celâlim hakkı için oau sana Tesul gönderen benimi! Der. Yobaz bu sefer, çileden çıkarı — Vay teres, sen de Allahlık iddia ediyorsun öyle mi? Tü sanal N ıl::yı&o geri döner, Phl:]' pir yı toplayıp Wwı aşır, . İşte İzzet ve Celâlet gibi ke- Hmeler bu gibi gülünç fıkraları hatırlatır. Zamanımızda — aziz ve celil olan ancak millet ve va- tandır. — Yurtdaşlarımıza — yalmz saygı ve sevgi gösterebiliriz. Bu ıEı'boplc de o kılinılı;lıkBıylik endilik, ağalık, gibi kadro harlci ':lnnınpıı isteriz. M. T. Ten — No çıkar bundan? — Diyorlar ki Gülseven Ha nım da Avrupaya gitmiştir. — Benden başka biri gitmiş de ben mi kalmışım. Güldü: * — lstihzamza diyecek yok. Yani Eşref Beyin İxznl bitmeden, Adaya bir buçuk ay iatirahat için gelmişken birdenbire gidişinden sonra bu hâdisenin oluşu. Sizin de ortladan kaybolmanız bu fikri urdu. r Ben Eşref Beyin gittiğini bil- miyordum. — Eşref Bey ne zaman gitti? Ali Sami Bey yüzüme baktı. — Eilmiyor musunuz ? — Nereden bileyim. On gün- dür kimseyl gördüğüm yok. Haberiniz de olmadı mı ? — ael:ı münasebet. Eşref Beyi sön a bir * görmüştüm. Ertesi günü rıgh.ıcl.ııı:ulı. Daha sonra bu ayrılmak — meseleleri çıktı. — Demek size haber vermedi! Başımı sa'ladım : — Hayır. Sustu. Sustuk. 4 Bena öyle geldi kt bu dediko- dular hepsi Eşref Beyin Adadan gitmesi ve benim de Tosun Boy- den : yrılmam Üzerine kurulmuş. Öyle görünüyor ki herkes de Emin Tcsun Fey gibi aynı şüphe Üze- rinde birleşmi;ler. Ali Sami Feyin susması da bunu gösteriyor. Arkası var )