26 — Mayı» ——— (Gozet Am) Cephelerde Bir Değişiklik Yoktur Alman cümhur relsi Hitler, Manyanın muhtelif —Avrupa - siyasal meseleleri — karşısındaki vaziyetini anlatan söylevini söyledi. Bu söylev, 3 şubatta İngil ile Fransanın müş- terek beyanna rine bir cevaptır. Bu söylevin tesiri yerine göre başka başkadır. Fransızlar, Lu söylevde bilinmedik yeni hiç bir şey bulunma- dığını iddia ediyorlar. İngilizler ise, Almanyanın su'h yolunda yeni bir adım attığından bahsediyorlar. Demek ki, bu cöylev, ilerlel için bir. takım Pazarlıklara — ve — müzakerelere yol nçiyor, bu pazarlık ve müzakerelerin Maziyetini bize zaman gösterecktir. Bekliyelim, görürüz. * Bu söylevi iki kasma — ayırmak mümktündür. Prensipe dayanan bir'nei kusım ki Almanyanın her devlet gibi sulha olan inancını kaydediyoruz. İkânci kısım mantik tarafıdır. ve Almanyanın bu mantığa — dayanan kddialarıdır. Şöyle ki: Almanya, her ne — yapınışsa, bunüun — kabahatini Versay muahedesini Imzalayanlar da buluyor. diyor klı Siz mu! askeri fasıllarını yerine götirm İ Ben de size bakarak serbesti mi İlân ettim, AL * Hitlerin söyleyinde mühim olan bir nokta da Ron nehrinin sol sahi- line ait lasımdır. Hitler, Almanya için bu sahilin askerlikten — tecrit edilmiş olduğunu, fakat öbür taraftan uraya karşı mütemadiyen zskor biriktirildiğine Işaret ediyor. Bununla itler, Almanyanın, bu babse alt taahhütlerini — yerine — getirmesinin zorlaştırıldığını İma etmek - İetiyor. Bütün bunlardan sonra ise Gzerine bir daha dönülemiyecek olan Alman: yanın şimdiye kadar yaptığı mlâhlan- madır. Çünkü Hitler bundan baha bile etmiyar. * Şu bale göre, bu söyleve bakarak geleceğe ait — hattıhareketi — tayin stmek her memleketin kendi diplo- sine düşen bir vazifedir. İsgiltere Vimdilik, bu sözlerden umumiyı Memnun ünüyor. Framsa, yo: #ty yok diyor. Harp sonu- dünyasının devam edegelen keşmekeşlsini veciz bir surette ifade eden bu iki tölâkki, bize, vaziyetin değişmeyeceğini de ber vermiş oluyor. Cephelerde bir değişiklik yoktur. — Süreyya Edebt Tefrikamız Hacer, buna sinirlendi, siga- Tayı tazeledi. Demir Ağa, geç uğrayacak — olursa, şehre dönmenin imkânı, ihtimali kalmı- Yacaktı. Annesinin durgun hali, he mânaya geliyordu? Kızının, Yıllardan sonra eve dönüşünden mmamış mıydı? uışğuouuıâıcımıılnldıl—. acıyı da, Demir Ağayı ca .ı'illnı'du. . Yağmur, bütün şiddetile ya- Yor ve sabaha kesileceğe ben- Zemiyordu. Sokaktan sular, bir gibi şarıltılarla akıyordu. acer, korka korka, barap köy evinin —duvarlarını gözden Söçiriyordu. Acaba bu ev, bu 'tra, bu sele dayanır mıydı? Bu ev, kim bilir, şimdiye ka- * Ne yağmurlar, ne seller gör- Müştü? Hacer, bir an, annesinin Yanına gitmek, onun koynuna Birmek istedi; annesinin durgun- :ıy ı;ğuklıığı;ımı u;ıulmuş:u. ağmurlu, fırtınalı gecede, deba Ük gördüğü, yabancı bir ı.di":d):hııı yatmak, onu, harap ÇOcllldııiı bu evde, bu oda- BON :POSTA Ölüm hareket emri vvuiyoı: Marş (Bir Holunda gazetesinden) Habeş - Italya Gürültüsü De Şimdilik Bitti Uluslar Kurumu Konseyinde Bir Uz- Jaşma Formülü Cenevre, 25 (A. A.) — İtalya hü- kümeti, hılyn - Habeş anlaşmazlı- gının kotarılmasına ( balline |) ait uz- laşma formü'ünü kabul etmiştir. Uzlaşıma formüldade şunlar vardırı 1 — Hakem usulünü ve bilhassa kuvrete müracaat edilmemesini İleri süren 1928 İtalyan - Habeş andlaş- masının 5 imel maddesinin tammı tekrar edilmiştir. 2 — Urzlaşma usulü için bir müd- det belitilmiştir. (tayin edilmiştir.) 3 — Hakem usulü ile bir. sonuça Yazamı Mahmut Yesarl larda geçmişti. Lâkin Hacer, o eski günlerin en silik bir gölge- sini bile hatırlamıyordu; bu ev, bu oda, bu duvarlar, ona, tama- mile yabancı idi. Hacer, bu odada yatmış, otur- muş, şu sofada koşmuş, 0 mer- divenlerden inip çıkmıştı. Fakat şimdi küçük, en küçük bir hat ranın gölgesi, rengi,; sesi, kokusu yoktu. Sokaktan akan seller, uğulda- mağa başlamıştı. Hacer'n omuz başları Urperiyor, bütün vücudü vakit vakit titre- meler geçiriyordu. Yağmurun — şarıltısı, — suların uğultusu arasında, birdenbire ku- ru sıkıya benziyen bir silâh pat- lamıştı. Hacer, yataktan sıçradı. Yi- ne mi jandarmalarla eşkıyalr çar- pışıyorlardı? Bir ikinci silâh sesi... Bir üçüncü taklama... Hacer, silâh seslerine kulak kabartıyordu; sesler, hep bir ta- raftan gelmiyordu, dağınıktı. Bu silâh patlamalarını, takla. yışları, annesi duymamış mıydı? 'Kabul Edildi yarılamadığı takdizde konsey yenlden toplanacaktır. Bu formülü Sovyet Rusya delegesi Litvinof teklif etmiştir. Anlaşıma for- mülünden sonra Habeş delegesi, İtalya — delegesine — İtalyanın — süsl (aakerlik ) hazırlığına dair — birçok sualler sormuştur. — İtalya delegesi Alolsi, bu barırlıkların ler tarafından çıkarılan zorluklara karşı savga (müdafaa) içia olduğunu, çünkü şimdiki anlaşmazlığın Habeşin süel askeri saldırmasından ileri geldiğin?, Hacer, pencerelere yaklaşmağa korkuyordu; baksada, karanlıkta ne görecekli?. Hacer, sırtını duvara dayamış, ayakta, titriye titriye etrafına bakınıyordu. Annesi, uyanmamış miydi? Yoksa, o da korkusundan sesini çıkaramıyor, odasına çivi- lenmiş duruyor mıydı? Hacer, son bir gayretle topar- landı, kapıyı açtı, sofaya çıktı. Dışarıda, sağdan soldan akseden silâh — wesleri, ara — vermeden deyam ediyordu. Hacer, lâmbayı almadığı için sofada, ziliri karanlıkta kalmıştı. Hangi kapı, annesinin odası idi. Yanlışlıkla merdivene doğru yü- rüse, düşebilirdi. Hacer, karanlıkta, sağını s0- lunu da şaşırmıştı; tekrar odasına da dönemiyordu. Silâh sesleri arasında, küfre, naraya, çığliğa benziyen homur- tular da duyuluyordu. — Acaba, köyde yangın mı çıkmıştı ? Bu sağnak altında, bu seller ortatında, nasıl yangın çıkabilirdi? Hacer, insan homurtularının silâh seslerini, suların oğultusunu bas- tırmıya, — hattâ onların — üstüne çıkmıya başladığını duyuüyordu. Bu, ne İdi? Köyde ne oluyordu? Köyü eşkiyalar mı basmıştı? Hacer, karanlıkta, daha fazla hareketsiz kalamadı; boş karanlık îFransanın Yeni vBif Teklifı' Andlaşmaları Bozan Dev- letlere Karşı Nasıl Tedbir Alınacak ? Cenevrü, 25 (A. A) — Fransanıo, andlaşmalar bir taraflı ak bozu- Jacak oluran baş vurulacak berkiteleri araştıracak 13 devlet öyesinden top- lanan Uluslar Kurumu — komitesine verdiği andıç neşredilmiştir. Bu andıç, bütün Avrupa devlet- lerine —açık bir. protokol — mey- dana — gelirilmesini ileri sürmektes dir. Bu protokol, bir iki devletin kabulündem sonra mer'i olacaktır. Protokolu kabul edecek olan devlet- ler, Uluslar Kurumu konseyi herhangi bir adlışma hükümlerinin bozulmuş olduğanu meydana çıkarınca bu kon- seyim tekliflerini gözönüne alacak bükümlerini n elbirliğile çalışacaklardır. İngiliz Havacılığı Harıl Harıl Süel Havacı Yazılıyor Londra, 28 (ALA) — Hava bakan- kğıma, dün süel havacılık için, (500) kişi müracaat etmiştir. Huva yönetgesine (idarssine) şim- diye kadar 1000 mektup gönderilmiş ve ayrıca havacılığa girmek lstiyen- lerden (2000) kişinin ziyareti kabul edilmiştir. Adayların (namzedlerin) dosyaları- min en az bir zamanda incel ilmesl için bu yönetgenin (iderenin) yürekliliğle etini İspat ettiğini söylemiş, gunu eklemiştir: * — İtalya hükümeti, bu tedbirle- rin herhangi bir devlet tarafından tenkit edilmesine müsasde edemez.. Bu formll üzerine Fransa dele- gesi Laval Uluslar Kurumunun, barış yolunda otoritesini bir kere daha 'Gsterdiğini söylemiş. Litvinof da luslar Kurumunun — dünyanın her tarafında barışı koruma yolunda ilgili olduğunu gösterdiğini bildirmiştir. Fransa Sevindi Parla, 85 (A A, ) — Gazetelar, İtalyan - Habeş anlaşmazlığında elde edilen uyuşmayı büyük sevinçle kar« gılamaktadır. Över diyor kir Bi İkılyı evvyelce tanımak İsteme- diği Uluslar Kurumunun otoritesini ve yetgesini ( selâhiyetini ) nihayet tasdik etmiştir. , : kulaklarında, — kafasının daha büyültüyordu. Hacer, fazla dayanamadı, kısık bir sesle haykırdı: — Anne.... Anne... Emeti Mollanın — kekre - sesl duyuldu. | Ne oHacer? Ne istiyon ki? — Anne, silâh seslerini duy- muyor musun? — Duyuyorum, nolcekki? — Neye silâh atıyorlar? — Deliçay taşmışsa... Hacer. ihtiyar kadının soğuk kanlılığına çıldıracaktı; karanlıkta konuşmak — büsbütün — sinirlerini bozmuştu: — Deliçay — taşarsa, silâhmı atarlar? Soldakl — odalardan — birinin kapısı açılmıştı, elinde bir idare kandili ile Emeti Molla, görün- müştü: — Korkuyon mu? içinde Hacerin, çenesi atıyordu: — Korkmaz olur muyum? So- kaktan sular, sel gibi akiyor... Evi, sular alıp götürecek... Emeti Mollanın buruş buruş yüzü, acıyormuş — gibi kırışıver- miştir — Şerif Ağanın damı, daha ne sellere dayandı!.. Bir şeycik olmaz! — Peki, silâh sesleri ne? | Gönül İşleri (Kadın (Niçin (Evlenir ? Dün, ailece tanıştığımız bir dostu ziyarete gitmiştik. Orada, ©o ailenin tavassutile evlenen bir çifiten bahsettiler. Kız yirmi beşinden fazla, ailesi fakir. Vakit ve hali yerinde, ka- zancı iyl bir adam bu kızla evleniyor. — Fakat — evlenmeden evvel geçen hazırlık aylarında genç kızın aldığı vaziyet erkeği rencide ediyor ve düşündürüyor. Kız, sanki muvakkat bir zaman için evleniyormuş — gibi, — yarın kocası olacak olan ve bütün hayatını beraber geçirmeğe mec- bur olduğu'adamı ndeta soymağa teşebbüs ediyor. En pahalı mağa- - zalarda, en yüksek fiatlarla baş- tanbaşa giyiniyor. Adama birkaç bin lira para sarfettiriyor, adam- silâh takırdılarını, homurtoları, | cağız şaşırıyor. Fakat bir defa nikâhlanmış bulunduğu için bun- lara tahammül ediyor ve evleniyor. Bu vak'ayı bu gün aldığım bir mektup Üzerine anlatmak ihtiya- cını duydum. Bu mektubu bana, Adanadan A. F. Canan imzalı bir adam yazıyor. Bu adam on senelik evlidir. Çoluğu çocuğu vardır. Fakat üç sene evvel İşini kaybediyor, kazancı kalmıyor. Evde sıkıntı başlıyor. Kadının muamelesi de derhal değişiyor. Eski sevgisinden eser kalmıyor. Evde ' bir. gürültü, bir kavga, kadın kocasından soğuyor. Ve bu geçimsizlik nihayet ayrılığa kadar varıyor. Şimdi koca ayrılık teşebbüsündedir. Bu iki vak'a kafamda şu istihfamı uyandırdı:. Kadın niçin evlenir? Kadımıtt bu yolda hareketinin sebebi, zihniyetldir. Bazı kadınlar evlenirken, ko- casına dert ve meş'e ortağı obk mayı değil, sadece giyinip kuşan. mayı rahat yaşayıp caka satmayı ( Davamı 10 uncu yüzde ) — - — -— — Deliçay taştı ise tetikte bulansunlar, diye köylüyü uyan- dırıyorlar. Aşağı yakanın inişteki damlarını su basasarsa, diye... Hacer, annesini dinliyordu. De- mek, bu silâh sesleri, tehlike ve imdat iİşareti İdi? Homurtular, tehlikeden kaçan köylülerin korku ve heyecan çığlıkları olacaktı... Emeti Molla, elinde idare kandili İle kızına yaklaştı: — Haydi, odana gir... Ben de geliyorum. Hacer odasına döndü, Emeti Mollada girdi, idare kandilini yere bıraktı, sağ- daki kerevete oturdu: — Döşeğine gir, yorganı da Üstüne çek... Üılrılı... Hacer, omuzlarını kısmış, titriyor, titr- yordu, Annesi söylemesede, o, yatağa girecekti. Yorganı çeker- ken, sakır sakır, katılacak gibi titredi. Emeti Molla sordu: — Kırgınlığın mı var? Hacer, Ürpermeler arasında: Üıüyorum... Çok üşüyo- ruml.. Diyebildi. Emeti Molla, kalktı: — Dur, sana, bir yorgan da- ha örteyim... Odadan çıktı, biraz sonra omuzunda bir yorganla geldi, yorganı, Hacerin üstüne örttü: orba içmedin; açlıktan da Üşürsün... ( Arana var )