SON POSTA _Iqözlüklünlln Hikâyeleri Balıklama Yaz gelmişti. Havalar adama- kıillı ısınmıştı. AÂrtık herkes de- Gözlüklü bir gün yanına deniz mayo- sunu — alarak bir trene bin- di, Filoryaya gitti. Denize girmiye cesa- reti yoktu. Eh, belki de- niz daha ısın- mamıştı, bel- ki buz gibi soğuktu. Gözlüklü beki girerim, diye düşünüyordu. T'Bndnn indi, plâja girmek İste- di baktı: Pahalı.. İleriye doğru Yürümiye başlamıştı. Belki ora- n bir yerde parasız denize gl- Tebilirdi. Hem iyice — yüzme de ı’uiym'du. Bir bayır kenarına gel- di, baktı aşağıda biri suya girmiş, kollarını sallyarak — su içinde yüzüyordu. Eh artık, bir |&haforcu var, bir tane daha nİçin olmasın ?. Denizde yüzen adama seslen: di: — Nasıl, su sicak mı?.. — Hamam gibi., Istersen sen G lü ceketini, gömleğini çıkardı, çabucak soyundu, mayo- sunu giydi ve bayırın kenarına geldi. Aşağı baktı. Aşağıdaki adam boğazına ka- dar suda duruyordu. Her halde Sşağısı bir adam boyunda olma- hydı. Böyle olduktan sonra neden Byle balıklama atlamasını, Hem H tanl'üdüne zi yüzdü- ğünü göstermiş olurdu. Gerildi, Zerildi ve birdenbire başaşağı k"lozliııl denize attı. Gözlüklü daha suya dalar d'l'llu kafası “ küttti.. ,, diye 4 o Sra çarptı ve suyun içinde: AYyyy!..,, diye bağırdı. b Çünkü su ancak bir karıştı, İtaz bulanık olduğu İçin dibi 'ü'unmüyordu. O adam da sirt- tü yatmış, kafası dışarda kal- huştı, Gözlüklünün kafası davul gibi dl_u ve bir daha denize girme- nize giriyordu. n ö y Ç k a e P z ni Hü - 4, * L T - ——— - - 7 - F . x H 3 . a ” â Wie, c vi SADAT GA GA GA AÖAAAA G AAA Ga e aA GRE OG GAK Çöpbacak Hâdiye IĞELiNı'z ) GöRÜNEZİ| | SAKALLI Haokkabazın oğıımı Yengeçler — Artık ihtiyarladım komşu ; KARDEŞİM Küçücük bir kardeşim var Ağzı minik, kendi minik, Daha henüz vücudu dar, Ağzı minik, kendi minikl., * Gözleri var kara karâ, Haylaz hele pek maskara, Güler bazen arasıra Ağzı minik, kendi minik!., x Nö söylesem sanki anlar, — Kaka bebekl!.. Desem ağlar, Bazen bağrır sanki çağlar, Ağzı minik, kendi minikl., Papağanlar Soldaki — (Sağdakine) Bir ka- kıskaçlarımla balıkları sıkıştırıp Suna dın gibi geveze; durmadan söy- boğamıyorum /.. , Na lüyor 1.. | MASAL Küçük Gemici Çoook eskiden Antalya kıyıla- yında “ Çakılpınar,, İsminde bir köy vardı. Gündüzleri deniz dal- galarile raksede ede gelen rüz- gârlar hep bu köyün portakal bahçeleri arasına düşer, kumlu sahi'lerde gemiciler yelkenlerini örerler, balıkcılar aglarını tamir ederlerdi. Güneş köyden hiç ek- sik olmazdı. Sabahleyin üzerleri gece nemi tutmuş yapraklar ha- fif hafif sallanırken, köyün ço- cukları kıyılara koşarlar, denize çakıllar atarlar, balıklar gibi su içinde yüzerlerdi. Ah, Çakılpınar sanki bir cennetti. Yaz gelince bütün yelkenliler hazırlanır, be- yaz yelkenler şişer, bütün köy halkı kıyılara yığılarak, uzak - se- seferlere çıkan babaları, ağebey- leri, dayıları, amcaları ellerini sallıyarak, haykırarak geçirirlerdi. Yelkenler, dolgun rüzgârlarla şi- şince, gemileri az yana yatar, dalgaları ve suları köpürteterek körfezin uclarına doğru açılırlardı. Işte Berker de bu köyün ço- çuklarından biridi. Yavaş yavaş büyümüş, pazuları şişthişdi. Ona bütün köy çocukları “ başkan ,, derlerdi. Çünkü o her şeyin; her | nüyordu. kesin başı idi. Etrafına on onbeş | Ca Hi!'f L Delirdiniz mi?. Ne yapıyorsunuz ? — Zehirli gazlerden korunma oyunu oyhuyoruz anne 7. | Bütün o İhtiyar Berker güneşle beraber uyandı çocuk topladımı, ağaçlardan sa- lar yapar, denize açılarak ta karşı köylere, kumsala kadar gider, gelirdi. Denizi çok severdi. Ge- celeri sular uyuyunca, kıyıya çar- pan dalgacıkları dinliye dinliye gözlerini karanlığa bırakır, ay ışı- ğında parlıyan küçük köpüklere hasretle bakardı. Ah Berker de ne zaman köy erkekleri gibi denize açılaçak, şişkin — yelkenler — üÜstünde, ta karşı ufuklara kadar — uzanan mavi, — köpüklü, kabarık, sert denizi dinleyecek, — tuzlu, yo- sun kokulu suları koklayacaktı. Berker artık hergün bumnu düşü- asına girmişti. Her yere belki îıi:ı mıygımun kadar çevik ve ça- buk tırmanıyordu. Ara sıra kör- feze gelen yelkenlilere yüzerek gidiyor, direklere, iplere tırmanı- w yor, tâ yukarı fener direğinden başaşağı kendini denize bıraka- rak, suların tâ diplerine dalıyordu. Bütün köy onun yaman bir denizci olacağını - söylüyorlardı. deniz —kurtları Berkerin sırtını okşarlar: — Yakında evlât, sen bizlmle | denize vurgun olursun!. Diyorlardı. x* Nihayet bir gün körfezden keten yelkenli bir gemi, az yana yatarak — denize açıldı. Berker vardiyada, bir halat yığını Üzerin- de ayakta duruyor, gittikçe uzak- laşan köyüne bakıyordu. İçi kaba- rıyor, göğsünü şişirerek derin derin bütün deniz havasını içine çekiyordu. Oh deniz, deniz!l. Büyümüştü. On beş | Masmavi elbiseler miş, Üzerin- de beyaz bonıklergiybıliron bir melek gibi güzeldi. Güneş sulara, uzun, — uzun, renkli — çizgilerile düşüyordu. — Burundan — süzülen köpükler, tatlı bir iz bırakarak geride kalıyorlardı. Berker mutlu | idi. Denize kavuşmuştu ve artık hep denizde gezecekti. x Keten yelkenli gemi, ü gecelerce, yol &lgı. gtılrııl.ş:' denizini geçmiş, Hint Okyanoıun]: çıkmışlardı. — Akşamlar oluyor sabahlar oluyor, hiçbir kara pır-' çasına rastlamadan gidiyo Bir akşam g_ıneş hgfil;,_ yb:tı:;d;ı ki, yelkenlinin kaptanı kain b ş düşünerek ufuklara baktı: — e — Fena, dedi, F maz, domuz fırtı düşeriz, Tanrı bizi ğ Gece lbaııtırdı, öven sularin gsesi ar yavaş yavaş artıyor, 'şı"î Ğil!:ğ::' liyordu. Bir aralık bir ses: z — Heyyy, kapdan denize adam . düştül.. Diye haykırdı ve bir kaç sanıye Sonra tahtalar çatırdadı gemi sarsıldı ve oynaştı y."; yavaş yana yattı rine yürüdü. ve dalgalar üze- Bir saata var- Dasının ağına koruyal, Berker bir anda kendini sula- | Gözlüklünün Hikâyeleri “olduğunu Yaramazlar Hava çok güzeldi. Gün güneş ortalığı kaplamıştı. Bütün ağaç- lar yeşermiş, kuşlar cıvıldamağa başlamıştı. Eh artık, — bu güzel hava bıra- kılır da, ev- de oturulur muydu? Ta- bit gözlüklü de ne olur ne olmaz de- ye eline şem- siyesini aldı, Gülhane par- kina' gezmi- ye çıktı, Kumlu yol Üzerinde ıslık çalarak gidiyordu. Biraz — ilerde yol — üzerinde iki çocuk yere diz. çökmüş, bir şey« ler yapıyorlardı. — Gözlüklü n& göremiyordu. Çünkü uzağı göremezdi. Halbuki çocuk-e lar yolda — yakaladıkları bir kös peği tutmuşlar, — kuyruğuna bir delik tava bağlamıya çalışıyore lardı. Gözlüklü yolun dönemecine gelince çocuklar köpeği birden« bire bıraktılar. Köpek! kuyruğuna bağlı tava ile acı acı — bağırıp koşmıya — başlamıştı. — Gözlüklü dayanamadı. Şemsiyosini kaldı- rarak bağırdı: ' — Sizi haylaz utanmaz sizill!,, Hayvana iziyet — edersiniz ha!.. Durun ben sizin kulağınını çeke- yim hele!. Ve çocuklar kaçmıya başla- yınca oda koştu. Fakat yetişe- medi, Çocuklar ağaçlar arasına dalıp kaybolmuşlardı, Gözlüklü döndü: — Hele şu köpeği de tavas dan — kurtaralımi. dedi. Kuçu, kuçul.. Gel bobi, gel oğlum diye haykırmıya başladı. Köpe bir. türlü gelmiyor, kaçıyordu. Gözlüklü — böyle yavaş — yavaş köpeği — kovalarken — birdenbirâ karşısına İri yarı bir adam çıktı: — Sen benim köpeğime iziyet eder, kuyruğuna tava bağlarsın ha!. diye gözlüklünün şemsiyesini gözlüklünün kafasında parçaladı, onu bir hayli dövdü. rın içinde buldu. Artık kollarl- nin bütün kuvvetile yüzüyordu. Dalgalar üÜzerine biniyor, bazan dalgaların şiddetile havaya yük« seliyordu. Bir aralık kendini kaye betti ve güneşin ilk ışıkları yük züne vurduğu zaman uyandı, ayâ* ğa kalktı, etrafına bakındı: Karşıda kayalar arasında yas- rısı Bsuya gömülen, geniş yelkenli gemi yatıyordu. Vedat Nevzal ( Gelecek hafta: Berker ada- nın kıralı ) y ///// X// S NE n/ Ka 4 M — Ne hı'ğ_laşrorıun oğlum, korkma, lraş olaca'csın Te — Ben tıraş olmam, babamınki gibi bıyık isterim .