Sttree eee aa eee eeei asAsemARAREAEEEE AA SAA AAA AA SA AA AAA A AAA SA SA AAA F ea gaA G EAA A SAA AAAAA BAA AA SAA AAA SA s AAA SAA SA KA AA Balıklama Yaz gelmişti. Havalar adama- h asınmıştı. —Artık herkes de- nize giriyordu. Gözlüklü bir gün yanına deniz — mayo- sunu — alarak bir trene bin- di, Filoryaya gitti. Denize girmiye cesa- reti yoktu. Eh, belki de- - niz daha 1sin- mamıştı, bek- Ki buz. gibi soğuktu. — Gözlüklü beki girerim, diye düşünüyordu. T"Gndıı indi, plâja girmek İste- Ü baktı: Pahalı., İleriye doğru Yürümiyo başlamıştı. Belki ora- bir yerde parasız denize gi- Tebilirdi. Hem iyice — yüzme de ordu. Bir bayır kenarına gel- d, baktı aşağıda birl suya girmiş, kollarım sallhyarak — su içinde yüzüyordu. Eh artık, bir (Ahaforcu var, bir tane daha niçin Olmasın ?. 4 Denizde yüzen adama seslen ı — Nasıl, su sicak mı ?., — Hamam gibi., İsterson sen de gir, “RGözlüklü ceketini, gömleğini çıkırdı,'g.b_.k soyundu, mayo- sunu giydi ve bayırın kenarına geldi. Aşağı baktı. Aşağıdaki adam boğazına ka- dar suda duruyordu. Her halde Yağısı bir adam boyunda olma- biydı, Böyle olduktan sonra neden Vöyle balıklama atlamasın!, Hem Ju acemi adama nasıl yüzdü- h'll göstermiş olurdu. Gerildi, Rerildi ve birdenbire başaşağı kendini denize attı. Gözlüklü daha suya dalar üı-ıx kafası “ küttti. ,, diye « ASra çarptı ve suyun içinde: Âyyyyl..,, diye bağırdı. Çünkü su ancak bir karıştı, u"ı bulanık olduğu İçin dibi :::nııuyordu. O adam da sıirt- yatmış, kafası da kal- Bi t dışarı Gözlüklünün kafası davul gibi ve bir daha denize girme- J SAKALLI '| KADIN SON POSTA Çöpbacak Hâdiye G Yengeçler — Artık ihtiyarladım komşu ; kıskaçlarımla — balıkları sıkıştırıp boğamıyorum !.. KARDEŞİM Küçücük bir kardeşim var Ağzı minik, kendi minik, Daha henüz vücudu dar, Ağrı minik, kendi minik!. * Göz'eri var kara karâ, Haylaz hele pek maskara, Güler bazen arasıra Ağzı minik, kendi minik!. * Nö söylesem sanki anlar, — Kaka bebekl. Desem ağlar, Bazen bağrır sanki çağlar, Ağn minik, kendi minikl, $ Çoook eskiden Antalyakıyıla- rında “Çakılpınar,, İsminde bir köy vardı. Gündüzleri deniz dak galarile raksede ede gelen rliz- gârlar hep bu köyün portakal bahçeleri arasına düşer, kumlu sahillerde gemiciler yelkenlerini örerler, balıkcılar aglarını tamir ederlerdi. Güneş köyden hiç ek- &ik olmazdı, Sabahleyin üzerleri ece memi tutmuş yızrılılı: ha- ?if hafif sallanırken, köyün ço- cukları kıyılara koşarlar, denize çakıllar atarlar, balıklar gibi su içinde yüzerlerdi. Ah, Çakılpınar sanki bir cenmetti. Yaz gelince bütün yelkenliler hazırlanır, be- yaz yelkenler şişer, bütün köy halkı kıyılara yığılarak, uzak - se- geferlere çıkan babaları, ağebey- leri, dayıları, amcaları ellerini sallıyarak, haykırarak geçirirlerdi. Yelkenler, dolgun rüzgârlarla şi- şince, gemlleri az yana yatar, dalgaları ve suları köpürteterek Iı&rşoılı uclarına doğru açılırlardı. Işte Berker de bu köyün ço- çuklarından biridi. Yavaş yavaş büyümüş, pazuları şiştüişdi. Ona bütün köy çocukları * başkan ,, derlerdi. Çünkü o her şeyin; her kesin başı idi, Etrafına on onbeş -Hti Delirdiniz. mi?. Ne yapıyorsunuz ? — Zehirli gazlerden korunma oyunu oynuyoruz anne ?. Mi eei Si ŞAOA A? Küçük Gemici Berker güneşle beraber uyandı çocuk topladımı, ağaçlardan sak lar yapar, denize açılarak ta karşı köylere, kumsala kadar gider, gelirdi. Denizi çok severdi. Ge- celeri sular uyuyunca, kıyıya çar- pan dalgacıkları dinliye dinliye gözlerini karanlığa bırakır, ay işi- ğında parlıyan küçük köpüklere hasretle bakardı. Ah Berker de ne zaman köy erkekleri gibi denize açılaçak, şişkin — yelkenler Üstünde, ta karşı ufuklara kadar — uzanan mavi, köpüklü, kabarık, sert denizi dinleyecek, — tuzlu, yo- sun kokulu suları koklayacaktı. Berker artık hergün bumu düşü- nüyordu. Büyümüştü. On beş yaşına girmişti. Her yere belki bir maymun kadar çevik ve ça- buk tırmanıyordu. Ara sıra kör- feze gelen yelkenlilere yüzerek gidiyor, direklere, iplere tırmanı- 'or, tâ yukarı fener direğinden ııpçığı kendini denize bıraka- rak, suların tâ diplerine dalıyordu. Bütün köy onun yaman bir denizci — olacağını söylüyorlardı. Bütün © İhtiyar k::ıııiı kurtları lerkerin sırtını okşarlar: B — Yakında evlât, sen bizimle denize vurgun olursun!. Diyorlardı. x» Nihayet bir gün körfezden keten yelkenli bir gemi, az yana yatarak —denize açıldı. Berker vardiyada, bir halat yığımı Üzerin- de ayakta durayor, gittikçe uzak- Jaşan köyüne bakıyordu. İçi kaba- rıyor, — göğsünü şişirerek derin bütün deniz havasını içine çekiyordu.. Oh deniz, — denizi. ziz - e kad Papağanlar Soldaki — (Sağdakine) Bir ka- dın gibi geveze; durmadan söy- lüyor !.. Masmavi elbiseler giymiş, üzerin- de beyaz benekler beliren bir melek gibi güzeldi. Güneş sulara, uzun, — uzun, reakli — çizgilerile düşüyordu. — Burundan — süzülen köpükler, tatlı bir iz bırakarak geride kalıyorlardı. Berker mutlu idi. Denize kavuşmuştu ve artık hep denizde gezecekti. x Keten yelkenli gemi, gü gecelerce, yol aldı. Aışlıllııluşc:ığ denizini geçmiş, Hint o’l)'llmnı çıkmışlardı. — Akşamlar sabahlar oluyor, hiçbir ka; wıı.îq rastlamadan Bir akşam güneş henüz ki, yelkenlinin kaptam kaça mıştı düşünerek ufuklara baktı; A Pa ae d.gır.um' Saata var- , n düşeriz, Tanrı bizi k.o:l:;.:ı_ bağız Gece bastırdı, i döven suların ıeıi“:tıaındıiîk:rı yavaş Yavaş artıyor, rüzgâr ıoh- hyordu. Bir aralık bir ses: n — Heyyy, kapdan denize adam düştül.. Diye haykırdı ve bir kaç san'ye sonra tahtalar çatırdadı, ;::l. ;::l:l. “:C Oynaştı yavaş öD A ve dalgalar üze- Berker bir anda kendini sula- oluyor, râ par- gidiyorlardı, d 5.: Iaöıulklllnllıı Hikâyeleri Yaramazlar Hava çok güzeldi. Gün güneş ortalığı kaplamıştı. Bütün ağaç: lar yeşermiş, kuşlar cıvıldamağa bu güzel başlamıştı. Eh artık, hava bira- kılır da, ev- de oturulur muydu? Ta- bit gözlüklü de ne olur ne olmaz do- ye eline şem- siyesini aldı, Gülhane par- kına' gezmi- ye çıktı. Kumlu yol ; üzerinde ıslık çalarak gidiyordu, Biraz —ilerde yol — Bzerinde iki çocuk yere diz. çökmüş, bir şey- ler yapıyorlardı. — Gözlüklü ne olduğunu — göremiyordu. Çünkü uzağı göremezdi. Halbuki çocuk- lar yolda — yakaladıkları bir kör peği tutmuşlar, — kuyruğuna bir delik tava bağlamıya çalışıyore lardı. Gözlüklü yolun dönemecine gelince çocuklar köpeği birdem bire bıraktılar, Köpek' kuyruğuna bağlı tava ile acı acı bağırıp koşmiya — başlamıştı. — Gözlüklü dayanamadı. Şemsiyesini kaldı- rarak bağırdı: — Sizi haylaz utanmaz sizi!.. Hayvana iziyet — edersiniz hal.. Durun ben sizin kulağının çeke- yim hele!. Ve çocuklar kaçmıya başla- yınca oda koştu. Fakat yetişe- medi. Çocuklar ağaçlar arasına dalıp kaybolmuşlardı, Gözlüklü döndü: — Hele şu köpeği de tavas dan — kurtaralım!. dedi. Kuçu, kuçul.. Gel bobi, gel oğlum diye haykırmıya bı.îıdı. Köpe bir türlü gelmiyor, kaçıyordu. Gözlüklü — böyle yavaş — yavaş köpeği — kovalarken — birdenbire karşısına İri yarı bir adam çıktı: — Sen benim köpeğime iziyet eder, kuyruğuna tava bağlarsın hal. diye gözlüklünün şemsiyesini gözlüklünün kafasında parçaladı, onu bir hayli dövdü. Hererereseresesnenne vreker ae sensen sen e rın içinde buldu. Artık kollarl- nin bütün kuvvetile yüzüyordu. Dalgalar Üzerine biniyor, bazan dalgaların şiddetile havaya yüke soliyordu. Bir aralık kendini kaye betti ve güneşin ilk ışıkları yük züne vurduğu zaman uyandı, ayas ğa kalktı, etrafına bakındı: Karşıda kayalar arasında yas rısı suya gömülen, geniş yelkenli gemi yatıyordu. Vedat Nevzali ( Gelecek hafta: Berker ada« nın kıralı ) — Ne ağlayorsun oğlum, korkma, Uraş olgca'sın 7. — Ben tıraş elmam, babamınki gibi bıyık isterim 1