11 Mart 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

11 Mart 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

özlüklünün Hikâyeleri Enfiye Çekince... Gözlüklü bir gün kırda dela- #yordu. Bir ağaç altında oturdu | AŞ Bve uyumak is- [ tedi, — olmadı. Kalktı, gezmi- | ye kaşladı. Yel üze- önde bir ada- ma rastgeldi. Eski — dostla- rmmdan — birlsi ERX |Z — Günaydın, ne haber ?.. Ge- zlyorsun galiba ? — Evet, sende mi 7?. — Evet.. haydi dolaşalım. H:u de dolaşmıya başladılar. dost bir aralık cebinden kü- Sük bir kuto çıkardı, enfiye kutusu.. Ktattı : — Çek !.. dedi. ı.',Glıll)klil parmaklarının — ucile mi“:lılıy aldı, cski dost ta aldı. Ado aynı zamanda burumlarma Sektiler. Karşılıklı başlarını - kal- t::ır. gözlerini yumdular ve ı'ıır: ikisi der — Hapşuwu 1 diye hapşırın- ta kafa kafaya d&ç:& N’!'W İde çarpıştılar. İkisi de ero Serilmiş, bayılmışlardı. T Etekirik Kapi çalıadı. Bir — tahslldar Bgeldi. Afacana dedi ki: — 275 kuruş elektrik -borcu- Duzu v;muk istemiyormuşsunuz. Ş ;Hçüh birim TETEN SADĞN 'Ol İse eee ese ee sesertenEaS ae anesesscAN | g Seğdaki Brtda Mmeşhur #i avcısı oturüayor. tanırsa, yeniden avlamıya K | tir. Gönderdiğim bir kutu çiviyi İ #il — - (Soldakine| ha, başını çevirme, karçı F Köpek Can *ye bir girer köpek ve ce- diş ge- Afacan 1ya başe ingöz ka- görüne Fzxlff FEFE * £ Y o “Pidan Büytük h Heyyy, A- ; ğ kaçma ı ©N sana | İ ::"k defa köpe- | dikkat eti, dan mil, I[ — Allo allo, man lâzıml., | şehirlerin SON POSTA FACAN .YO ELUUYUYUTUYLEYAVOAGEBAET DG CADOSLSLOREDE — Nedir bu gürüitü, ne diye bağrışıp gülüyor- sunuz ?, — Anneciğim, kilerde bizim büyük kapan var ya, evin samur kedisi ayağını kaptırmış; çırpınıp duruyor !. Çoocok eski zamanlar- da Orta Asyada Kaan Olcayto isminde - bir ha- kan yaşardı. Yedi ülkeye hükmeder, orduları tâ Çin kapılarına, Çin setlerine kadar dayanırdı. Asya ovalarında Kaan Olcay- tomnun atlıları, gerilerinde toz bulutları kaldırarak gezerlerdi. Borular öler, sokaklarında hep Kaanın kurt başlı bayrağı dalgalanırdı. Ak- şamları büyük şehrin kar pıları kapanırdı. Artık hiç kimse dışarı çıkmaz, hiçbir. yolcu içeri giremezdi. Yolcular s:bahı beklemeye mecbur kalır'ardı. Bir gün Kaanın büyük sarayi kapısında atlılar durdu ve içeriye Hint elçilerinden ikisi girdiler. Üstleri başları toz içinde idi. Der- hal Kaan Olcaytonun huzuruna çıktılar ve şunları söylediler: — Hint hükümdarı büyük Kamaru mektubunuza aldı. On- dan destluk, barış, — kardeşlik bekliyor ve kızını istiyormusunuz. Büyük hakanımız buna razı oldu fakat Prenses bir şart koştu di- yer ki: — Beni alacak — olan büyük Türk kaâmudan bir şey isterim. Eğer onun ulüsu, zeki ve akıllı bir ulus ise benim — bilmecemi *halleder!. Benim bilmecem basit- | babal, Bana bugün 10 kuruş ver- Prensesin gırıyordu. Böylece yüzlerce kişi girdi, çıktı. Hiç biri eli değme- — Sizin küçükler maşallah çok toplanmışlar!.. Acaba ne yediriyorsunuz ? için kurdukları — Her sabah miriyorlar |.. MASAL —Bir nalbant geldi kaanım!.. yere dökeceksiniz ve ulusa deye- l ceksiniz ki: “Bu çivileri elleriniz değmeden ve birer birer topla- madan nasıl yene kutuya doldu- rabilirsiniz?. Kaân Olcayto düşündü, dü- şündü ve derhal — emirler verdi. Bütün memlekete borularla buy- ruklar çıkardı. Askerler en uzak şehirlere kadar bu haberi iletti- ler. Yurt bu . bilmeceyi çözmeye çalışıyor, 7 den 7T0 € kadar her- kes geceleri geç vakitlere kadar bu bilmece İle uğraşıyordu. Nihayet bir Cuma günü her- kes sarayın önüne toplandı. Bil- meceyi halletmek isteyenler sra ile hâkanın karşısına çıkıyor, baş eğiyor, sonra bin türlü biçimlerle yerde — darmadağınık — çivileri toplamıya çalışıyordu. Kimi bir değnekle tutmak istiyor, kimi de su ilo tellerle, maşalarla topla- mak istiyordu. Fakat her defa- sında Kaan hiddetle yerinden fırlıyor: — Olmadı, olmadıl.. Diye ba- den, birer birer toplamadan çivileri Gözleri mine mine, Yumuşak şiltesine, Yatıp Uyudu yine Benim küçük kediciml.. * Kış gelir, uyur durur, Yaz gelince yumulur, Baharları şen olur, Benim küçük Kedicim!.. Suna yemek kitaplarından - birini ke- eee aa —e nt e ee Bilmecesi kutuya dolduramadılar. Ni- hayet bütün gelenler bitti. Kaan sinirlenmişti. Bu bilmeceyi kendisi hallet- tiği halde, neden ulustan- beri halledemedi. Bu ara- hk kumandanlardan biri içeri girdi: — Kaanım, bir nalband gelmiş çivileri -toplıyaca- ğını söylüyori. Dedi. Nalbandı içeri aldılar, üÜstü başı yırtık bir gencti, Cebinden bir at malı çe kardı, iğildi, nalı — çiviler üzerine tuttu ve bütün çiviler bir- denbire nalın etrafına yapıştılar, Nalband çivileri hiç düşürmeden kutuya doldurdu ve Kaana dönüp iğildi: — Elimdeki şey, —mıknatıslı bir naldan başka bir şey değil- dir. Kaanıml. Dedi: Vedat Nevzat Akıl Mı Bu?,, Çocuğun biri iskeleden di düşmüştü. Afacanı bir ipe .b.ıhi: ladılar ve denize saldılar, Afacan bir elile ipi, diğerile de çocuğun ,:;:ıınıltutuyerdu. Parmaklarını yakaya İyice geçirince, yukarıda- kilere seslendi; ZŞ B — Haydi çekin ipti, Yavaş Yavaş ipi ladılar. Fakat bu sırada yukarıda ağ- karanmızmnz Düi dn çekmiye baş- n kulağına bir şey şöylemiye ! A lli ıoszımııııı.u.. Hik._yxl_l_ Hokkabaz Gibi Gözlüklü amca bir gün bir tiyatroya gilti Hokkabaz vardı. Bu hokkaba- zın yaman bir hokkabaz ol- duğunu söy- Hüyorlardı. Perde açıldı. Hokkabarz or- taya çıktı: — Baylar, bayanlar! Ba- na inanan varsa, şapkasını beş on dakika için versin!.. Morak et- meyin içinde yumurta pişirmek istiyorum!. Gözlüklü dayanamadı, şapka- sını verdi. Hokkabaz şapkayı ma- saya koydu. Üzerine bir, iki, üç yumurta kırdı. Ve kaldırıp - şap- kayı yanan gaz ocağı Üzerine koydu. Herkes şaşırmıştı. Gözlüklü hayretle gözlerini açmıştı. Hok- kabaz yumurtayı pişirdi, yedi ve şapkayı sapasağlam, ıslağı, yağı olmadan geri verdi. Gözlüklü eve dönünce, birdenbire mutafağa koş- tu. Şapkasını masaya koyda, üze- j rine yumurtaları kırdı ve sapkayı ocağa koydu, bir iki, Üç saniye geçmeden şapka büyük bir alev aldı ve yanmıya başladı. ni GÖM | İ | şapkası J | Zavallı — gölüklünün t böyle yanıp kül oldu. i eleadikenn ea <.a L Leyaz kelebek — Ohl.. Ben ö hiçbir zaman, ayni tuvaletle dı- şarıya çıkmam, daima değişti- ririm |.. De z layıp- duran — çocuğun ınnnıı? seslendi:. — Heyyy oğlum, çocuğumun şapkası denizde kaldı, onu da alıveri.. Unutkanlık — Bir gün yağ- mur — yağıyordu. Annesi ona lir mektup — verdi, K şemsiyeyi de c.İ- ne sıkıştırdı: — Git bunu bir posta kutu- —— suna at! Dedi.. ğ Alacan gitt. — — Yolda — yağımur 3 durdu, şemsiyeyi kapadı. Kutuya yııkıı:u.. ve Oe' siyeyi kutunun içi ttı, dönerken: öyerde hağ ll diyordu. Hi ı:yhını mektubu kutuya atmıya unut tua diyemez yal,

Bu sayıdan diğer sayfalar: