9 Şubat 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

9 Şubat 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— SON PosTA Büyük tarih?f roman — 9 - 2 - 935 Dünya İktısad Haberleri HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Nakleden: Hadice Hatib —— KAPICININ KIZI yoktu. Yalnız büyük sınıfda gö b Muharriri: A.R. Tetrika No.: 23 Sovyet Petrolları ! Moskovadan yazıyorlar: Sovyet ” stihsat ar- | Rusya petroljişleri Esrarengiz Kadın.. Pençe Ahmed, Deli Veiye Bir Kadının Aradığını Müubsine bir sedirde uzanmış Haber Ver.i, “ Seni Görmek İstiyor!.,, Dedi ———0 R.r — E bu iş.. Pek kabadayıca birşey olmadı. — Oğlum, daha ne olsun?. — Haçan, ev taşlamak günah- tır; derler, lapiri Zade, derhal söze atıldı: — Derler amma, ağa oğlum.. Bu işte, kazın ayağı öyle değil Sizler.. Mecmaı fezailiahlak olması | lâzimgelirkea bir dârı fıskufücur halini alan sarayı üsaliye senken- daz olmuşsuruz. Bu, bir lâzimel hamiyettir. Halkın — eli, Hakkın elidir. Hak ise, hiçbir zaman âsim ve günahkâr olamaz. İmdi.. — Vallahi, hoca efendi.. Söz- leriaden birşey anlamadım amma, demek ki bu işin günahı yok, haa, — Günahı, vebali varsa.. Be- nimle Kadı efendi hazrellerinin boynuna olsun. Bu iki iğrenç mutaassıb ruh, karşılarındaki saf ve cahil ruhu, derhal tes'rleri altına alıvermişler. Onun kin ve gayzini, keskin bir bıçak gibi bilemişlerdi. Bir saat- tan Fazla süren başbaşa mü'âkat- tan sonra, Patrona Halil kapıdan çıkarken — yumruklarını — sıkıyor; dişlerini gıcırdata, gıcırdata: — Ulema efendiler böyle söy- ledikten — sonra.. Artık bu işde ölmek var, dönmek yok. Diye söyleniyordu. * Moçhul Kadın Deli - Veli, Pençe Ahmedin evinde oturuyor; Sabırsızlıkla, meç- hul kadından gelecek haberi bek- liyordu. Bu kadının kim olduğu- mu, pençe Ahmedle Zehir Ali de merak ediyordu. Ahmedin karısı, kadınla görüşmiye gitmişti. Bu kadının kim olduğunu ve Deli Veliye ne maksadla o büyük iyl- likte bulunduğunu — öğrenecek.. ayni zamanda kadının nişan ola- rak Deli Velinin beline soktuğu oyalı yemeniyi de lade edecekti. Kapı çalındığı zaman, bu üç arkadaşın hep birden yürekleri oynamıştı. Ahmed gitmiş, kapıyı açmıştı. Fakat o zaman, merakı büsbütün artmıştı. Çünkü karısr nn yanında sımsıkı örtüye bü- rünmüş bir kadın daha vardı. Ahmedin karısı, yanındaki ka- dını göstermiş: — Hatun, Deli Veli “ile yüz beyüz konuşmak Için kendi geldi. Demişti. Ahmed, bundan büyük bir memnuniyet duyarak: — Hoş geldi. Safa geldi... Bu- yur hemşire, Diye cevab vermişti. Kadın, içeri girer girmez, bü- Yük bir serbstlikle yüzünü açmış, bu fakir evin safalet ve perişan- lığına acıyarak bakmıştı. ÖO zaman bu genc ve güzel kadının karşı- sında Ahmed, haşretler içinde kalmış.. Ve söyleyeceğini şaşır- mıştı. * Kadımı, Ahmedin izbe gibi dar ve karanlık olan yegâne odasına almışlardı. Kadın odadan girdiği zaman, Zehir Ai ite Deli Veli de şaşırmışlardı. O asrın yaşayış âdet'eri kadınla erkeği biribirinden — tamamile — ayırdığı için gçenc ve güzel bir kadınn yüzünü açarak peryasızca Üç erkeğin arasına karışması da, hiç şübhesiz ki bir fevkalâdekik vardı, Bekâr çamaşırı yıkayan en adi kadınlardan, ve en süfli yerlerde zil döven iğrenç fahişe- lerden, ve bir de sevgili ( Esmer Gül) ünden başka hayatında kadın yüzü görmemiş olan Deli Veli, bulunduğu yerde adeta donmuş, kalmıştı. *Pençe Ahmedin: — Kendisi gelmiş.. yüzbeyüz söyleşecekmiş. Demesi üzerine büsbütün şa- şırmıştı.. Şimdi karşısında tatlı bir tebessümle yüzüne bakan bu kadınla ne konuşacaktı. Fakat kadın, Deli Velinin sormasına hacet bırakmadan söze başlamıştı : — Baka, Deli Veli.. Hele şu yüzüme bir dikkatlice bak. Beni tammaz mısın ? Demişti. Bu sözler, Deli Veliye büsbütün hayret vermişti. Bir- denbire bu hayretin altında o kadar ezilmişti ki, bir sözle bile cevab veremeyerek sadece başını iki tarafa sallamakla iktifa etmişti. ( Arkası var) Hindistanda Ayrı- hk Hareketleri! Gizli Bir Teşekkül El Al- tından Çalışıyormuş Londra, 8 (A.A.) — Morning Post gazetesi iyi haber alan bir muhabirine atfen yazdığı bir ma- kalede diyor ki : « Hindistanda, mühim ayrılık- lar olacaktır ». Bu gazeteye göre eğer İngil- tere Hindistanın idaresini Hind- lilere bırakırsa, Hindistanın şima- linde bütün Müslümanlar Pokistan sisimli muhtar bir devlet kura- caklardır. Bu plânın kuvvetli ve birçok gizli tarafları vardır. “ Bugün Pokistan kelimesi, vi- lâyet hükümetleri olan Pencab, Sind, Blücüstan, Keşmir, Afga- Ünistan ile şimali garbi hududu vilâyetlerinin harflerinden yapıl- mıştır. — ve — Müslüman — ahali arasında — ağızdan ağiza — bir parola gibi gezmektedir. Bu su- retle teşekkül edecek blok, denl- ze geniş ve mühim bir mahreci olan kuvvetli bir devlet olabilir. Bu fikrin tahakkukuna aşılmaz hiçbir mania yoktur. Çünkü Af- ganistan da dahil olduğu halde bütün bu vilâyetler ırk ve din bakımından biribirine sıkı surette bağlıdırlar. İspanyada Bir Meb'us, Dış Bakanına Tokat Vurdu Madrid, 8 ( A.A ) — Meeclis kori- dorarında liberal demokrat saylar Pankual, D ş Bakanı B. Roşaya söyle- ciği bir nutukdan dolayı — tokat atmıştır. Amerikada Parmak İzi Cereyanı Nevyork, 8 (ALA.) — Meşhur milyarder, Rokfe'lerin oğlu kendi arzusile parmak izini aldırmıştır. Amerika Adliye tahkikat dal- resi şefi B. Huver, bütün iyi vatandaşları da parmaklarının iz- lerini almağa — davet etmiştir Şimdiye kadar birçok tanınmış kimseler - parmaklarının — izlerini aldırmış'ardır. İ Seninle | tevuk culuk tayor, fakat müdürü M. Bari- hratet üü now bir rapor n N ; TERİNE neşretmiştir. 1934 yılındaki — Sovyet Rusya petrollarının durumunu an- latan bu yazı her yanda büyük bir alâka uyandırmıştır. Bu rapora göre 1934 yılında Sovyet Rusya- daki petrol ist.hsalâtı 24 milyon ton olarak tahmin edilebilir. Be mikdar 1933 yılndöki ei tihsalattan yüzde 13 fazladır, Ge- çen yılda (kazma) işleri de eyi gitmiştir. Yapılan kazışlar bir yıl öncekiden yüzde elli daha çok olarak 1.252.000 metreye var- mıştır. Tasfiye işlerine gelince bu kısımda da bir artış vardır. 1934 yılında tasfiye edilen ağır yağ- ların mikdarı bir yıl öncekinden yüzde 12 fazla olmak Üzere 20.760.000 tondur. Bu çoğalmıya rağmen Sovyet petrol plânı tamamlanamamıştir. 1934 yılında istihsalât ancak yüzde doksan nisbetinde tahak- kuk edebilmiş kazışlar ise yürzde 78 nisbetinde tahmin edilen sevi- yeye yaklaşabilmiştir. 1935 yılı petrol plânına gelince, bu plân, içinde bulunduğumuz yıl için Sovyet Rusya petrol istihsa- lâtını 28 buçuk milyon ton olarak tesbit etmektedir. Bu miktarın 22 milyonu Asneft ökonomlk top'uluğu tarafından elde edilecektir. Bu ku- rum Baküdaki kuyuları işletmekte dir. 1934 yılındaki — istihsalâtı 19,200,000 - tondur. * İstihsalin artmasına rağmen Sovyet petrollerinin ihracatı 1934 yılında azalmıştır. Bu yılın ilk do- kuz ayı içinde yapılan istatistik- ler bu durumu meydana koymak- tadır. Bu müddet zarfında yapılan ihracat yekünü 3.049.878 Tona varmıştır. Halbaki 1933 yılındaki ihracat bunun yüzde 16.7 - fazla- sile 3.662.924 tondu. Sovyet Rus- ya petrollerine karşı bazı Akde- niz memleketlerinin — kapılarım kapamaları meseleleri bu vaziyeti ortaya koymuştur. * Londra, 8 (A, A.) — 1933 senesi Birinciteş- İngiltere' Talide zi ha komisyonunun — dün raporundaki teklifler — arasında, yumurta ve tavuk cinsinden hay- vanlar — satışının kontrolu için muhtelif bir oda yapı!lmamı da vardır. 700 mıntakada birer am- balaj istasyonu yapılacaktır. Her mıntaka 12 nahiyeye ayrılacak ve her nahiyede birer memur bulunacaktır. y Şanghaydan yazılıyor: Öko- Çinde deniz| nomi bağlarında A alıların ve ea hiş | Jazealerın ti üne her se- hada bir son vermek isteyen Çin, deniz tcareti işini de halletmiye alışıyor. Bugün için Çin bayra- ğını taşıyan vapurlar azdır. Bun- ların adedini ihtiyaca uygun dü- şecek bir tarzda çoğaltmak lâ- zumdır. Bunu gözönünde tutan Çin Deniz Ticareti Birliği “Chi- na Merchaut Navigatlon, — İngil- tereden dört vapur satın almışlır. Diğer taraftan memlekaetin ilerl yatıyordu. Sınıf arkadaşlarının hep- sİ onun hatırını sormiya gelmiş- lerdi. Odanın içi tıbkı bir kuş kafesl gibi genc kız cıvıltılarile dolmuştu. Kısa bir hastalığın nekahatini geçirmekte olan genc kızın arka- daşlarının hepsi de mektebe yeni gelmiş olan bir mubassırdan bah-« sediyorlardı. Mehlika: — Görme ne azamet, sanki küçük dağları ben yarattım di- yor.. Kend'sini bir prenses zan- nedersin. Yüzü gülmez... Gayet ciddi, gayet — kurumlu, gayet.. gayet.. — Cakalı... Hem bilsen Muh- sine bu kadar caka da nesine? Duyduğuma göre babası bir ka- pici imiş... Okumuş, Kız Muallim Mektebinden çıkmış... — Muallim bile değil, bir mubaasır olmuş ta kendini bir şey oldum zannedk yor. — Bize de ehemmiyet ver- miyor, —sankl kölelerinin kızı imişiz gibi. Muhsine: Ş — Kabahat — sizde... Burası bedava bir mekteb değil'a.. Hu- sus? bir lise.. bir kapıcı kızını da başımıza çıkaramayız. — Vallabi bilmem amma mü- dire hanım onu pek seviyor.., Üs- tüne toz kondurmuyor... Ona gelince: — O.. Ne bahasına olursa olsun kend'sini saydırmağı kur- muş.... Hani mektebden talebe kovulur.. o çıkarılmaz... Görürsü- nüz ya, — ©o birimizden birimizin başını yiyecek.. Muhgjne sinirli, sinirli: — Saymayınız — karıyı... söylediğinin aksini yapımız. Dedi. Küçük Atıfet: — Mümkün mü? Diye ceveb verdi sen kaç gündür. mektebde yoksun da işin farkında değilsin... Ayol hepimizi kovarlar onu çı- karmazlar. — Ayol sen aklını şaşırmışsın bir kapıcı kizi için hangi hususi mekteb paralı talebelerini elden kaçırır. Hele ben bir gele- yim; namussuzum © karıyı bir haftada kaçırmazsam. — Birşey yapamazsın! — Ben sizin gibi korkak de- ğilim. Muhsine zengin bir tüccarın geç dünyaya gelmiş bir kızı idi. Bunun için çok şımarık ve adeta küstahdı. Esasen bütün sınıf kendi yaş- larında bir genc kız olan yeni müubassır Zehraya tahammül ede- memekte İdiler. Hele Zehranm bir kapıcı kızı oluşunu öğrenme- leri, hepsi de zengin ailelere men- sub olan bu kaların sinirlerine dokunuyor. Paralı ve kibirli çocuklar.. Böyle bir kapıcı kızının tahakkü- münde kalmiya cesaret edemiyor- lardı. Her Ş K.Içhlı sınıflarda bir İsyan gelen tüccarı Amerikada bu işle meşgul olmaktadır. Bunlar Ame- rika Vapurculuk Teşkilâtı yâni “American Shipping Boord,, ile temasdadırlar. Bu suretle Ame- rikadan da 15 vapur satın alına- caktır. Bu yirmi yeni vapurla Çin deniz ticareti filosu zengin bir gekil alacaktır. rünüyordu, Görlürsünüz dedi yarından tezi yok ben o Zehraya — gününü gösterirlm, * Ertesi gün mektebe gelib Zehr rayı gördüğü zaman büyük bir sukutu hayale uğradı. Genc mu” bassır hiç te tasavvur ettiği gibi, âdi, bayağı bir kız değildi. An- cak yirmi iki yaşlarında var yok* tu, hafif İace yüzlü, yeşil gözlü — koyu renk saçlı idi. Yüzüne bir asalet veren kalkık ince kaşları incecik bir burnu vardı. Ve bütünm varlığından saygı telkin — eder öyle bir hava yayılıyordu ki onu görüb de saymamak hiç bir taler — be için mümkün değildi. Fakat Muhsine onu saymama:- ğa and etmişti. Ve bunun için bütün gayretle genc mübassırın ona telkin ettiği hisle mücadele etil. Bir hafta geçmişti. Herhalde mübessır Zehraya da Idareten Muhsine hakkında bazı şeyler söylemişlerdi. Aralarında bir dar- ginlik çıkmasın diye ona bu şe marık ve hırçın kızla iyi geçin” mesi lâzımgeldiğini anlatmışlardı. Fakat Hasene arkadaşlarına ben ona gösteririm dediği halde mektebe avdetindenberi — henüz bir hâdise çıkaramamış olma:- sının — yeisi — İçerisinde — kıvrım kıvyrım kıvranıyordu, Nihayet bir gün mütalea saatinde aklına şeytan gibi bir muziblik geldi. Onların çalışıb çalışmadıklarını — teftişe — girmiş olan Zehraya: — Müsaade eder misinz eski mütaleahaneye kadar gideceğim, orada — masanın gözünde bazi kitablarım kalmış. Dedi. Zehra, bir yerde beş dakika rahat durmayan bu kızın yerinden kımıldanmak için bu bahaneyi — bulduğunu biliyordu. Buna rağmen: T Hı:; hay ç Dedi, genç kız odadan fırladı. Sofayı geçti, mekteb idaresi şimdi eski mutaleahaneden kapalı bir teneffüs yeri yapmak istiyordu. eşyalar kenarlara yığılmıştı. Genç kız şimdi oraya gitmiş — ve bir masanın gözünü kaldırmış, — kitablar aramakla meşguldü. Zehra düşündü. Muhsine diğinden beri sınıfta gitgide 'Iı.: isyan — belirdiğini — görlüyordu. Mühsineyi — azarlıyarak — değil, — onun — kalbini kazanarak hak- kındaki bu İsyanı — öldürmek lâzımgeldiğini anlamıştı ve o da — teneffüshaneye — girmişti. Onuü girdiğini gören Muhsine hiç tetk — ğini bozmadı. Ve ona selâm ver" medi. Zehra seslendi: — Muhsine.. Muhsine kızım.. Cevab vermedi. Duymamas* lığa gelmişt Genc mubassır tek” rarladı: — Müuhsine gelsenize yanımâ: Size bir şey söyleyeceğim. Onunla dostça konuşmak iste” — yordu. Fakat gene kız düymi” — mazlığa geldi. ü — Yaramaz çocuk sen benli M yanıma gelmezsen ben senin YE — mına geleyim bari. eldi Ğ Diyordu. Onun yanına g' x Onu ta yanında görünce Muhsitt büyük bir hayret gösterdi: — Beni mi — çağırıy Hiç wım Carkaai var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: