23 Aralık 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

23 Aralık 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Resminizi Bize Gönde. » x Size Tabiatınızı Söyliyeli..: Reaminizi kupos ile — gönderinliz. Kupon diğer sayfamızdadır. 90 Ankara: Bayan Lemân: Ağır başlı ve çalışkandır. Pek — kızdırılmayınca mukabelede — bulun- maz, herkesle iyi ge- çinmek — niyetindedir. Bu halile kolaylıkla gödüllerde yer tntabi- lir. Meafaat bahsinde pek feragatlı hareket- lerde bulunmaz, - işini hesabını bilenler gibi mıyacağı arkadaşları ve konuşkan olur, - S1 Aksar»yı Bayan Şükrüye: İş- ten, idareden anlar, tecorübeli ve ağırbuşlı bir ev kadımıdır.. Ev ni tertib ve iide ve paraya le muvaffak Suab arasında neşeli davranır. larına çiylik yapmaz. Dörtlerini ! kederlerini dinleyenlerden — hoş- - "da: Bay Hilenü: - Elinden 20 Hass, iş gelir. ve yaptığı işlerde intizam kaide- lerine uyar âmirlerine kendisini — kolaylıkla #evdirir, himaye görür ve verilen işleri eyi bitireceğine dair ka- naat telkin edebilir. Elbise ve — eşyasını temis - kullanır. Dağ başında bile, şıklığa ehemmiyet verir. Arkadaşları tarafından sevildiği kadar da bazan — çekilemez. — Şöhretlen ve kendisine ehemmiyet — verilmesinden fazim hoşlanır. - 28 Kanyaş Z. K. (Resmlala dercini İstemiyor ) Kibar tavurlu bir kadındır. Evinin, hususiyetlerinin dışarıya| taşırılmasını ve herkes tarafından bilinmesini iste- mez. Misafirlerini eyi ve güler yüzle karşılar. İdareci tavur ve vaziyetleri vardır. Karşımndakine işini gördürme- sini ve hürmet telkin etmesini bilir. - | 27 Adana; H. H. j (Resminla dercini istemiyor) Gördüğünü söyler, bildiğini söyler, içi dışı bir olanlar gibi hareket eder. Gizli şeyleri pek saklayamaz. Bu hali arkadaşları tarafından bilinir. - 29 İstanbul; Bay Eşref; ( Resminin dercini lstemiyor , Gözü pek ve ataktır. Fuzla ve seri konuşmağa gelemez. İşi sözle bitire mezse yumruğuna sarılır. Gözünü pek çöpten sakınmadığı İcin kondisini iaar yanlar suyuna giderler, - B Ankara; V. M. (Resminia dercini istemiyor ) Eline geçen parayı hesapaizoa sar- fedebilir. Üstüne başına — ehemmiyet verir bu uğurda borçlanmaktan çekin- mez. Modayı herkesten evvel tatbik etmek ister. Elbise ve eşyasnından çabuk bıkabilir. - 26 Bandırmat C.: ( Fetojr fımıa dercini letemiyor , Zeki ve sokulgandır. Elinden iş gelir. Başkaları üzerinde kuvvetli tesir yapamaz, gürültücü ve kavgacı olmak istemez. Önat tatlıdır. Kafasile çalış- makta muvaffak olur. BANKA KOMERÇiYALE iTALYANA Sermayesi Liret 700,000,000 İhtiyat akçesi ,, 580,000,000 Merkezi idare: MILANO İtalyanın başlıca şehirlerinde İngiltere, İaviçre, Avusturya, Maca- ristan, Çekoslovakya, Yugoslavya, Lehistan, Romanya, Bulgaristan, Mısır, Amerika Cemahiri Müttehidesi, Brezilya, Şili, Uruguay, Arjantin, Peru, Ekvatör ve Kolumbiyada Afilyasyonlar ISTANBUL ŞUBE MERKEZİ Galata Voyvoda caddesi Karaköy Palas ( Telef, 2641 /2/2/4/5 ) Şehir dahilindeki acenteler: İstanbnlda: Alalemciyan hanıtda Telef. 2821. Beyoğlunda : İstiklâl caddesi Telef. 1046.Kampiyo dairesi Borsada Telef. 1718. İZMİRDE ŞUBE SON POSTA Üniversite Kimya Laboratuvarlarında .. “— Ne Diyorsunuz, Bazan Bir Nümu- Mısvçarşısı neyi Günlerce Tahlil Edemez, Ter Döker, Dururuz!.,, — “ — Dumanı, Kokuyu GörüyorîVîüsun?. Oh, Bu Üç Oldu, Yaşasın! Kalemini Versene.. Tutyayı Elde Ettim. ,, — Bazan bir nümune üzerinde günlerce uğraşırız, bazan mlürek- kebatını tam çıkarmış İken, bir: denbire iş değişir, karmakarışık olur, Haydi yeniden, baştan tahlil.. Yine günlerce uğraşmak.. Üniversite kimya laboratuvarı- rım kapısını hafifçe aralık edince, keskin ve yakıcı bir koku burnu- muü kavurdu. İçerisi duman içinde. Tâ karşı açık pencereden dışarı alabildiğine dumaolar fışkırıyor. «Acaba yangın gibi birşey mi var?» tübler, gişeler, ocaklar arasında binbir koku içinde tahlil yapar, göz nuru dökerler diye düşünürken, tübler, şişeler, demirler, ocaklar arasından kıv- rım kıvrun saçlı bir baş uzandı: — Kuzum, bana oradan bir az amonyak uratsana.. — Bir şey bulabilin mi? — Su temasile azetilen gazını buldum. Herhalde Karbon dö ka- lisiyon var. Kaşı köşeden birdenbire ani öksürük başladı. Öksürük yavaş yavaş etrafa yayıldı. Çoğaldı, bir Aki, üç kişi derken, bütün labora- tuvar talebeleri hep birden ök- sürmeye başladılar biri sesleni- yordu; —»Öhkhöösl, Yahu kim yaptı yine bunu?. Allah müstahakınızı vermesla. Genç - talebelerdenbiri, kokin kokulu dumanlar arasında bana anlatıyor: — Bizim bütün işimiz şu: Asis- tanın verdiği nümuneyi tahlil etmek.. Sonra raporu yazıp ver- mek, — Esasen — asistan mnumuneyi verirken daha evvel bu mayi halindeki nümuneye neler katıştırdığını defterine not eder. Eğer bizim tahlil raporu- muzdaki şeyler, o notlara uyarsa doğru halletmişiz. demektir. Me- solâ bakın şa çişeye.. Içi yarı yarıya mavi bir mayi ile dolu şişeyi gösteriyordu: — Şişedeki bu mayi, daima asistan tarafından renklendirilir. Biz bunun içinde neler olduğunu ayrı ayrı tecrübelerle arar, bulu- ruz. Kaynatırız, içine lâzımgolen şeyleri atarız, koklarız, bakarız, ısıtır yakar, muhtelif imbiklerden tüblerden geçiririz. Meselâ bakın şu arkasını bize dönmüş olan bayan tam üç gündenberi — bir nümune ile uğraşıyor. Okadar ki, artık bütün asebiyeti başına vur- müştur, uykudan, — yiyecekten oldu. Birdenbire karışık dümanlar arasındaki yenç bir. kız başı bize | uzandı: — Buldum, asitnitrik'i buldum. — Zalnız asitnitrik mi? Başka birşey yok mu ?. — Ayol, henüz daha birini buldum. Dur bakalım. Hem tüb kaynarken — saçlarımdan birkaç töl tuttum, derhal yandı. Genç talebe güldü : — Hele hele. Sen bu saçları kimya İaboratuvarlarında bayanlar kar- makarışık mayileri bir bir ayırır, raporlarını yuzarlar birkaç tecrübeye daha tutarsan, sana birşey kalmıyacak kızım. Genç talebe bana döndü: — Görüyorsünuz ya, hep böy- le, sabahtan akşama kadar dur- madan çalışırız. Bayan arkadaşlar bizim kadar çalışırlar, bizim ka- dar kalabalığı vardır. Onlarda tahlil merakı daha fazla.. Bizim masanın — karşısında, elindeki tahta maşaya bir - tüb sıkıştırmış olan genç talebelerden biri, küçük gaz ocağının mavi alevine tuttuğu tübe dikkatle bakıyor, çıkan dumanları koklu- yordu. Birden bire elini çekti ve arkasına seslendi: — Macid, ben kloru âöodyomu buldum. Nümunede tuzlu su da Üniversite kimya — laboratuvarlarında hergün sabahtan akşama kadar talebe böyle çalışır misin?,, diye sorarsın. Ben rapo- rumu kendi bildiğime yazacağım, Yanlış çıkmıyacağından eminim, Karşı köşeden fıkırfıkır kay- tBayan bir mayiin iİnce sesleri geliyor. Birden bir tüb Üzerine bastırılmış bir tapa “Pattt!.,, diye patladı ve alabildiğine bir duman çıktı. Koku dehşetli. — Yavaşça burun — deliklerimi — kapıyarak mırıldandım. — Bu kokuya nasıl dayana- biliyorsunuz? dedim. Genç talebe hayretle yüzüme baktı: — Hangi koku? dedi. Burnu ile havayı bir kaç kere kokladı sonra güldü: — Ben de boş bulundum, de- di. Biz hiç bir koku hissetmiyo- ruz ki.. Alıştık, Çok alıştık hem, — Yaptığınız tahliller içinde en ziyade pis koku veren hungi madde? — Malüm şey, kükürt.. Maa- zallah bazan burası o kadar du- man dolar ki, bütün pencereler- den, yangın dumanı gibi duman- lar fışkırır, önümüzdeki tübü bile göremeyiz. Çünkü bazan aynl nümüune, bir kaç arkadaşa birden verilmiş olur ve çok fazla duman çıkaranlar da olur. : Birkaç masa ilerde - debhşetli bir münakaşa var. Gençlerden biri elindeki tübe doğru iğilerek kokluyor : — Inad etmeyin yahu, ben yüz lirasına bahse girişirim ki... — Evvelâ parayı çık bakayım. Genç büsbütün sinirlendi; — Alayı bırakın, yüzde - yüz bunda asit sülfürik — olduğuna eminim. Bir kere bak, hem de su ile karışık bir asit sülfürik.. Sonra kaynarken bir hayli tehlike gösterdi, etrafa bhep sıçramak istedi. Sonra ayrıca blr su Üzerine döktüm, su ısınıverdi. İçlerinden biri atıldı. — Bir kelime.. Amenna, e- nin fikrini kabul ettik, Sen bu asit sülfürike kesif mi diyorsun? — Kesif. — Ohalde üzerine su dökmek lâzımgelir, Genç talebe arkadaşına ho- murdanarak baktı : — Galiba başıma bir derd çıkarmak. yüzümü, gözümü yak- dırmak İstiyorsun, Haydi, cesare- Brati kâsın 23 —mA Kari Mektubları Saat Dörtte Mi Kapanıyor? Ramazan münasebetile Misır çÇarşısını saat dörtte kapatıyorlar. Kapanma saatinin altıya kadar uzatılması için kaymakama mürae- caat ettik netice alamadık. Bir iki bekçi ile birkaç zengin esnaf oruc tutacak diye çarşıyı saat dörtte — kapatmanın ne dereceye kadar doğru bir hareket olacağı düşünülmeye —değer bir İştir. Bundan başka burası Belediyeye aid bir caddedir de. Birkaç kişi- nin keyfi emri ile herkesin gelib geçmesine mahsus bir caddeyl İstenilen saatte açtırıp, kapatmak mümküa müdür? Mısır çarşısının di Kapa'ıçarşı gibi saat yedide kapan- masının teminini rica ederim. Miuzeçsişisr oenalıadam , V. Gebzede Merkelli köyünden Bay Hasana: 363 Hira ” alacağınızı ancak mahkeme — vasıtas.le falabilirsiniz, başka bir şey yapılamaz. Mahkemeler davaları çabuk bitir- meye mocburdur. Hâkime dava- nın bir iki senedir uzadığını ve çabuk — bitirilmesini İstediğinizi söylerseniz davanızı çabuk - bitl- rirler, * Ankaradan bir filim hakkında mek- tub gönderen okuyucuya: İmzasız, adressiz mektublar nazarıdikkate alınmaz. * Bay Kâmil Kür Şada: Elçilikler teşkilâtı hakkında bir kanun ve nizamname vordır. Bu hususta Dış İşleri Bakanlığından malümat almak mümkündür. tin varsa, sen dök bakalım suyun 6.. Etraftan bir kahkahadır. kop- tu. Genç kızlardan biri hem tec- rübesini yapıyor, hem de yanında- ki arkadaşile konuşuyordu : — Bilirsin ki sinemayı pek okadar sevmem, vakit yok - ki kardeş. Dera, — tecrübe, — ders tecrübe.: Sinemayı, buradan — çık- tıkdansoraya bırakıyorum. Fakat şu “bitmemiş senfoni,, yi bir met- hettiler ki, dayanamıyacağım, bu cuma mutlaka gidececğim. İster« sen sen de gel.. Arkadaşi galiba dinlemiyordu. Elirdeki tübe bir şişeden birkaç damla birşey damlattı, sonra se- vinçle haykırdı : — Dumanı, kokuyu görüyor musun?. Oh, bu üÜç oldu, yaşa- sın kalemini versene.. tutyayı da elde ettim, Bana lâboratavarın tercüman- — lığını yapan genç, geniş ağızlı, yuvarlak bir şişenin Üzerine be- yaz iki bez parçasım — koydu, sonra ayrı bir şişeden bu bezler üzerine biraz döküverdi. Altın dan esmer bir mayi, yavaş yavaş daınlıyordu: — Biliyor musunuz ? bugüs asistanla iİddiaya giriştik. Bana bir mayi verdi, Üç saatte netice- sini veririm, dedim. Razı olmadı. akşama kadar neticeyi çıkar kâfi, o zaman “pesi, — diyeceğim dedi. Kesif duman ve burun delikle- rini yırtan koku bâlâ közlerimde ve burnumda.. Bir türlü tesirleri kaybolmuyordu. 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: