Hilâl -ve- Zambak Büyük Tarihi Roman Muharriri A. R. No.:11 Ayrılık Günleri.. Pa Yaman Serseri, Karşısındaki Adama Safiyetle Sordu: “Zatı Asilânenize Ne Diye Hitap Edeyim?,, ——— | Fakat gecenin bu — vaktinde bunları para ile tedarik — et- mek mümkün olmadığı — için Antuvanı, işlerinde serbest bırak- mak mecburiyetini hissetmişti. — Antuvan!.. Fransa hudu- duna en yakın yolu bilir misin? — Evet, asılzadem... Yalnız, kaçakçılık edenlerce malüm olan bir yol vardır. Biraz sarp ve çe- tindir. Fakat bu yoldan üç, üç buçuk gün zarfında hudut geçile- bilir. — Pekâlâ, Antuvan. Ben de atımı almıya gidiyorum, Nihayet yarım saat sonra burada birleşe- ceğiz. — Kulunuzu — burada hazır bulacaksınız azılzadem... Haaa, bakınız, iyi ki aklıma geldi. Zatı- asilânenize ne diye hitap edeceğim. — Şövalye.. — Başüstüne şövalye hazret-« leri... * Galatada Gizil Bir Eğlence Bir lâhza için, bu tarihten yedi ay kadar evveline rücu edeceğiz. * İlkbaharın serin ve mehtaplı bir gecesinde, —Istanbul — şehri derin bir sükünet içinde uykuya hazırlanıyordu. Sarayburnunda Yalı köşkünün önünden denize açılan beş çifte bir. tebdil kayıgı yavaş yavaş ( Galata ) — istikametine — doğru süzülmeye — başlamıştı. Kayıkta çuha kaplı kürklerine —smsıkı sarılmış adam otuürüyor, bun- | ların — ari tarafında da kılıç, sellâh iki muhafız ayakta duru- yordu. O tarihte Galatanın etrafı kalın bir sur ile muhattı. Galata halkı, kâmilen Venedikliler, Ci- nevizliler — vesair — ecnebilerden ibâretti. Bunların hemen kâffesi de tica- ret için gelmişler ve oraya yer- leşmişlerdi, bunlardan hariç kalan halk kısmı da, Akdenviz ve Avru- pa İlimanlarından — gelip giden gemicilerdi. Şimdi ( Azapkapısı ) denilen yerden, ( Mumhane iske- lesi ) ne kadar sahil, tamamile ecnebi gemilerine tahsis edilmişti. Biribirinin bordasına yanaşan ve karaya palamarlarla bağlı olan bu gemiler, gündüzleri adeta bir pazar yeti halini alırlar; fakat gruptan sonra derin bir sükünet içinde kalırlardı. O zamanlar İstanbul ile Gala- ta arasında köprü olmadığı için bir yakadan diğer yakaya ancak ka- yık ve sandallarla geçilirdi. Fakat gruptan sonra gerek İstanbul ve gerek Galata surunun — kapıları kapanır; her iki sahilde dolaşan karakol kayıkları tarafından de- nizde gezmek menedilirdi. Sarayburnundan hareket eden kayık, mehtabın coşkun — nurları altında süzüle süzüle Galata sa- hiline yaklaştığı vakit bütün o sessizlik içinde sert bir geda yükseldi: — Heyyyy, kayık!.. Dur. Ve, sahilde dolaşan kol kayı« Zı, bir ok gibi ilerledi... Saray- dan gelen kayığın kıçında, ayak- | yakalarile daha ta duranlardan biri, ayni urtlık- le cevap verdi: — Açık gel,. kayığıdır. yol ver.. — Parola... — Kaptan paşa. — Geç,... Bu sert ve kısa muhavere ya- yıla yayıla sahile kadar sürük- lendi, bir uğultu halinde Galata surlarına çarparak akisler husule getirdi... Tebdil kayığı, sabile bağlı olan gemilerin önünden si- ratle geçti, şimdi (Yelkenciler hanı) denilen yerdeki küçük kapı- nın — önünde tevakkuf etti. O anda kapının — iki kanadı birden süratle —açıld. — Elinde büyük bir meşale bulunan İri vücutlu — kapıcıbaşı, — telâşlı bir sesle: — Haydi bakalım — uşaklar yüz geri edin. Her kim ki ge- lenlere, yan gözle bakmaya ce- saret ederse, alimallah gözlerini oyar, bir çuvala sokar, denize atarım, Diye bağırdı. Kayığı iskeleye yanaştıran ka- yıkçılar, derhal kürekleri bırak- mışlar, ellerinde birer yatağan olduğu halde, karaya sıçramışlar- di. Yüzlerini, kürklerinin yüksek sıkı Öörten iki adam, önde giden — yatağanlı kayıkçıları takip ediyor, iki si« lâhşor da bunların arkalarından geliyordu. Bu iki adamdan biri, kapıcıbaşının önünden geçerken, koynundan çıkardığı içi para dolu bir keseyi, yere atıverdi. | kapıcıbaşı, sol elindeki meş'aleyi hançer ve kısa mızraklarla mü- | dimdik tutarak sağ elini sol omuzunun Üstüne koydu, ve yer- lere kadar eğildi. Bu küçük kafile, Galatanın dar ve dolambaçlı sokaklarısdan sessizce geçerek - şimdiki Osmanlı bankasının bulunduğu yerde - bü- yük bir binanın kapısına doğru yaklaşırlarken, birdenbire kapılar açıldı. Ellerinde gümüş şamdanlar bulunan uşaklar, kapının iki ta- rafına sıralandı. Venedik asılza- delerine mahsus ağır dantellerle süslü al kadife elbise giymiş bir adam, gelenlerin önüne koşarak hürmetle yerlere kapandı. Olduk- ça dürüst bir türkçe ile: — Şevketmenbım!.. Bu âciz kulunuza bahşettiğiniz saadetin minnet ve şükranını arzetmekten âcizim. Hoş geldiniz.. Sefa gel- diniz. Diye mırıldandı. İki misafir, büyük bir vekar ve — haşmetle, rengârenk — ipek elbiseler giymiş olan ve birer heykel gibi —dimdik durarak ellerinde şamdanlar tutan uşak ların arasından geçmisler, yüzlerce balmumu ile gündüz gibi aydınlanan salonlarına girmişlerdi. O asrın bütün ihtişamını gösteren bu salonlar, süslenmişti. Çünkü bu misafiriu biri, Osmanlıların on birinci padi- || şahı olan Sultan Süleyman, diğeri de onun kiymet'i sadrazamı Ibra- him Paşa idi, ( Arkası var ) tepdil | misafirlerin azamet | ve şevketi ile mütenasip bir tarzda | Cevabı EE Gazeteci — Piyangodan 50 bin lira kazandınız. Artık çalış- mıyacak mısınız?, — Hayır. — Peki ne yapacaksınız ?. — Boyuna canım - sıkılacak!.. Amerikanın Ticaret Blânçosu Birleşik Amerika ticaret ofisi BHorici tica- | 1933 senesi ticaret rette eksil- bilânçosuna ait e döven rakkamları neşret- di miştir. Evvelki se- SEyaP neye nisbetle ihra- cat fazlası 100 milyon dolar ka- dar eksilmiş, ecnebi ziyaretçiler hesabındaki passif farkı 150 mil- yon ve deniz seyrüsefer hesabın- daki pasif farkı da 40 milyon dolar artmıştır. Amerikan turist- lerinin ecnebi memleketlerdeki sarfiyatı buhrandan evvel 800 milyon dolara baliğ olmuşken 1932 de 446 milyona ve 1933 de 292 milyon dolara düşmüştür. Harp borçlarının itfası için sabık mâttefiklerin tediyatında 80 mil- yon dolar eksiklik vardır. Sermaye hareketlerinde uzun vadeli kredi- lerde makbuzat, metfuattan 50 milyon dolar kadar fazla olup kısa vadeli kredilerden de hariç memleketlere 385 milyon dolar gitmiştir. Altın ihracatı 1933 te 173 milyon dolara baliğ olmuştur. Geçen sene (1 milyon dolar kıy- metinde altın ihracatı kaydedil- mişti. x» Bu sene Bulgaristanın ipek kozası — mahsulü çok iyidir. Yap- lan tahminlere re bu sene bir buçuk milyon kilogram koza elde edilmiştir. Bulgar Ziraat bankası bu mahsulleri satın almaktadır. Şimdiyekadar 695,020 kilosu be- yaz ve mütebakisi sarı olmak Üzere cem'an 722,238 kilo koza satın almıştır. Beyaz kozaların 308,155 kilosu Edirne cinsine benziyen Ordin nevi ve artanı da Bulgar cinsidir. | Resim Tahlili Kuponu Tıbiııiıiıi'iğnıııek İstiyorsanız” resminizi bu kupondan 10 adet ile birlikte gönderiniz. Rııuıu $ | w İ Fez Okutll — ——— 0.2...—— —— ı Naîm Hâzım Bey, Çok Mühim Esaslar İzah Etti Sanaeri ı İ İ Dün tez okuyanlardan sağda Naim Hâzım, solda Yusuf Ziya Beyler (Baştarafı 1 inci sayfada ) | tın, İçtiman —üçüncü celsesine | taallük eden kışmında, Cafer oğlu Ahmet Beyin Rus dilinden der- lemeler isimli — tezini okurken, mevrzu ile alâkası olmıyan birtakım münasebetsiz şeyler söylediği ve bunun üzerine Gazi Hz. nin salo- hu terkettikleri ve rels Kâzım Paşanın hatibin sözlerine nihayet verdiği yazılı idi. Zapt okunup bittikten sonra Başkan Paşa dedi ki: — Dünkü zabıt hulâsası hak- kında mütalâa var mı efendim?.. Yok... Aynen kabul edilmiştir. Zabıt hulâsası sonunda Cafer oğlu Ahmet Beyin tezinin dil işleri mevzuu ile alâkası olmadı- ğından dolayı okunmasına nihayet verildiği — yazılıyor. Binaenaleyh artık o tezin devamı mevzubahs olamaz. Bundan sonra Naim Ha- zim Bey tezine başlıyacaktır, Naim Hazim Bey kürsü önün- deki yerine geçti. “ Türk dilinin Sami dillerle mükayesesi ,, isimli tezini okumiıya başladı. Naim Hazim Bey: — En büyüğümüz, çok de- ğerli arkadaşlarım, diye sözüne başladı ve Sami ğdillerden misal- ler getirerek Türkçe ile karşılaş- tırdı. Evvelce — dilimizin -bilin- mediğini, Gazibvin — İrşadile bu yolda ileri adımlar atıldığını söy- ledi. Naim Hazım Bey arapçada birçok — kelimelerin — Türkçeden alınmış olduğunu kuüvvetli — bir gramer — mantığına — dayanarak izah etti ve bunları yazı tahta- sında teker teker gösterdi. - Son Posta okuyucuları hatırlıyacaklar« dır ki Naim Hazım bey bu tezi- nin ana ve öz parçalarını geçen senelerde — gazetemizde — birkaç gün sıra ile yazmıştı.- Bu izahat- tan sonra on dakika istirahat için celsa — tatil edildi. — İkinci celse açıldığı vakit Naim Hazım bey tezine devam etti. Arapça- daki kelimelerin Lir — çoğunun Türkçe olduğunu, arapların Su- merden usul aldı"larını misallerle izah etti. Arap lisanında birçok Türkçe kelimeler bulunduğunu Arap müelliflerinin de tastik ve teyit ettiklerini ilâve etti. Naim Hâzım B. sözüne niha- yet verirken: — Arapçanın bizim dilden geldiğini, Türk kökünden yaratıl- mış olduğunu bilmek övünmeğe değer. Biz dünyaya medeniyet vermişiz, biz dünyaya dil vermişiz, dedi. Naim Hâzım B. tezini bitir- dikten sonra on dakika istirahat için celse tatil edildi. Saat 17,10 da üçüncü celse açıldı. Başkan Kâzım Paşa Hz.: — Başlıyoruz, efendim, buyu: runuz Yusuf Ziya Bey, dedi ve Profesör Yusuf Ziya B. riyaset kürsüsü önüne gelerek: — Relsicümhur — Hazretleri, hanımlar, efendiler diye sözüne başladı. Ural - Altay — lisanları hakkında görüş — ve duyuşlarını anlatacağını söyledi. Yusuf Ziya Bey Ural - Altay lisanlarile Hint * Avrupa lisanları arasında muka- yeseler yaptı. Birçok Avrupa lisanları içinde Altay kelimele- rinin yerleştiğini söyledi. Bunlara dair misaller zikretti. Ural-Altay lisanlarının eski yunanca ve lâ- tinceye dahi tesir ettiğini anlattı. Yusuf Ziya Bey sözüne nihayet verirken iki senede dil işlerinde büyük Gazinin emir ve irşatlarile çok inkişaf elde edildiğini, bun- dan sonra dı ııoıut neticeler ılııııu toplııtl saat 18,15 te sona ırdl Bugün — saat 14 te lokrır toplın.ılıcıkhr LEİPZİG SONBAHAR SERGİSİ M Galata, 26 Ağustos 1934 te başlıyor. Alman Şimendiferleri ücretlerinde /, 60 tenzilât Tafsilât için: Leipzig ( Almanya) da LEİPZİGER MESSAMT sergi bulunan mühendis H. ZECKSER Efendiye müracaat. Ahen ve Munih Han, Posta kutusu: Galata 76. Telgraf udrosi: Zeckser - istanbul. idaresine veya fahri mümessili (1489) İnhisarlar U. Müdürlüğünden: “51,, kalem Eczayi tıbbiye 1/9/934 tarihine müsadif Cumartesi günü saat 15 te pazarlıkla satın alınacaktır. Talip olanların & 7,5 teminat paralarile beraber Cibalideki Alım Satım Komisyonuna müracaatları. *4937,, İstanbul Milli Emlâk Müdürlüğünden : Kadıköy : Cafer ağa mahallesi Şevki Bey sokağında 42 ve 46 numaralı evlerin bir senelik icarı her birine muhammen Üçer yüz lira üzerinden aleni müzayedeye vazedilmiştir. Taliplerin 29/8/934 Çarşamba — günü saat On dörtte lari “M.,, pey akçelerile müracaat- “4527 ..