Dünya Hâdiseleri Basit Bir Hayat Yaşıyan Adam ! 30 sene bizmet ettikten son- Bir İngiliz | *a istirahate hak rütekaldi kazanan — miralay mütekaldi | Knaggs — isminde anlatıyor avdet ettiği zaman kkın at almak yen bir sürü gazeteci ile kar- şılaşmış ve onlara: — Fakat tabi telâkki edile- miyecek bir hâdiseye maruz kal- madım ki.. Diye cevap vermiştir. Halbuki bu zat yıllarca evvel Şimali Hindistan budutlarında bir Çinli çetenin eline düşmüştü, ay- larca esir kalmıştı, sonra Boaer muharebesine — iştirak — ederek yaralanmıştı. Bilâhara yine Çine dönmüş, orada çarmıha — ge- rilmek tehlikesini geçirmişti. Nihayet bir sari hastalık dal- gası içinde, bin kişi içinden kurtulan tek adam olmuştu. Vü- cudünde 12 kurşun, 4 bıçak ve 7 tane sopa yarası vardı. ,, - Birkıç gün evvel hususi bir Fransız divanıharbine, (20) senedenberi - ölen oğlunun — şerefini iade için uğraşan şeref — | (70) yaşında bir kalmalıdır ihtiyar çıktı ve dinleyenleri ağlattı. Bu ihtiyar : Ömrümün son günlerinde- yim. Arkamda hiçbir şey bırakmı- yacağım, hattâ şerefli bir isim bile. Sizden istediğim oğlumun haksız yere kaybolan iade etmenizdir.., Hayat kay- bolabilir haysiyetini demiştir. büyük mubarebenin ilk günlerinde düşman önünde korkaklık göz- termiş ve düşmana teslim olmakla itham ve idama mahküm edilmişti. Hüküm de bir ağaç önünde kurşuna dizilmesi suretile yerine | getirilmişti. Fakat babası oğlunun korkak olmadığını —biliyordu. Hükümde yanlışlık olacağını düşünüyordu. Muharebenin hitamından sonra tashihikarar istedi. Sabık Muha- ripler Cemiyetinin yardımı ile yeniden tahkikat açtırdı. O zaman anlaşıldı ki, genç mülâzim düş- mana vakıâ esir düşmüş, fakat kısa bir müddet sonra kur- tularak tekrar kıt'asına - iltihak etmiş idi. —Aleyhindeki — delil avdetini müteakip kendisinin söy- lediği bir cümleye inhisar edi- yor. Bu cümle şu idi: — * Birdenbire etrafımda bir müfreze Alman peyda oldu. Beni yakaladılar, sonra ölümle tehdit ederek, az ötede siper almış olan müfrezemi de teslimi silâha davet etmekliğim için tazyikte bulun- dular. ,, Fakat Mülâzim hakikaten müf- rezesini de teslime davet etmiş mi idi? Sonra bir hücum anında miralayı tarafından söylenen bu bir İngiliz mirala- | | aldığı gibi Bu zatin oğlu Mülâzim Cbaplan | | halayıklarını para cümle hakikaten öyle mi söylen- | mişti, Şimdi anlaşılıyor ki mülâzim bernet edecektir, vakıa ölmüştür, Fakat ihtiyar diyor ki: Ne zarar; vatan da milyonlarca genç öldü, varsın benimki de onların arasında bu- lunsun, yeter ki şerefi ve namusu haleldar olmuş olmasın! 'AKVİM —— CUMA 19 Temmuz 934 Arabi İ Rebahar 1353 ' Te S1 Vasati 907 |4 42 * 4| A,ı.-ıı_wııı— (ıgıı 12 20| Yalsı (i se |a u İsindi |8 G1 | 18 18| İmsak ı 57 h M | her çareye baş vurur. uğrum- | 'l'arlhl Müsahabe Köleler Elinde Can Veren Bir Hükü dar Bu; Hümarüveyhtir Ve Bü ük Gafle- tinin Cezasını Çek Onuncu, on birinci asırlarda Bağdat, Kurlabe, Kahire gibi şehirlerde — ahlak sıfırdan — çok aşağı düşmüştü. Orospuluk, ora- larda en ileri giden sanat hâlini hükümdar — ve bey sarayları da fuhşun, şenaatin yüksek merkezleri şek- line gelmişti. Fubhuş, — insaniyetle beraber başlar. Şarktada eskiden fahişe- ler yaşardı. Hattâ İslâmiyetten devirlerde — Arabistan yarım adasında fahişeler, kulübe- lerine birer bayrak asmak sure- tile müşterilerine serbestçe müra- caat hakkını, ve imkânını verir- lerdi. Yine o yarım adada, İrakta, Kafkasyada — bir çok evvelki zenginler, kazanmak için fuhşa icbar ederlerdi. Fakat ve oön birinci asırlarda bu, dalbudak salmış ve çok kökleşmiş bir san'at mevkiine yükseldi. Hükümetler vaziyetin önüne — geçilemiyeceğini — takdir ettiklerinden boş yere üzülmekten onuncu ise ahlâksızlık cereyanından hazi- neyi müstefit etmeyi düşünmüşler ve — fahişelerle önların muhtaç oldukları elemanları teşkilâtlan- dırmışlardı, vergiye bağlamışlardı. Artık Bağdat, Kahire, Kurtabe gibi şehirlerde fahişeler kâhyası, fahişeler şeyhi ve fahişeler suba- şısı gibi birçok memurlar kullanı- hyordu. Hür bırakılan her - san'at, re- vacını daha şümüllendirmek - için Fahişeler de davullu zurnalı piyorlardı, - tellâllar lardı, çarşılarda ve dolaştıriyor: pazarlarda nümuneler gezdirerek kendilerine | rağbet teminine ve yahut kazan- dıkları rağbeti bir kat daha ço- | galtmaya savaşıyorlardı. En meşhur Arap müverrihle- rinden İbni Halli Kân, kaleme aldığı tarihin ikinci cildinin 127 nci sayfasında bu kirli cereyan- ları tasvir ederken “ Bu san'atın revacıni fazlalaştırmak için çalış- makta pek ileri gidiliyordu, ha- mam duvarlarına kadın resimleri nakş ediliyordu,, diyor. Zevkine düşkün zenginler de bu cereyana kuvvet veren şeyleri yapmaktan geri kalmıyordu. ğuıı- rezaletin ve | reklâmlar ya- | ların çoğu sevdikleri cariyelerin resimlerini - tıpkı hamamdaki fa- hişe tasvirleri gibi - evlerinin du- varlarına işleyorlardı ve misafir- lerine bu resimleri göstermekten bir nevi gurur duyuyorlardı. Saraylar da halde idi. Fakat bu yuvaları | serbest bir fahişe değildi. Oralarda yüzlerce ve hattâ bin- lerce halayık doldurulduğu halde içeriye hükümdardan başka bir | erkeğin girmesine - ekseriya- im- kân yoktu. Halbu ki fuhşun sesi her yere girer, onda uğursuz bir rüzgâr akışı vardır. Binaenaleyh demir kapılar, kalın dıvarlar ar- kasında hapsolunan o sayısız ha- layıklar, muhiti kasıp kavuran fuhşun sesini duyuyorlar, - koku- Bu sebeple sa- ayni hükümdar evi sunu emiyorlardı. rayların harem daireleri de eski devirlerin bayrak çeken fahişe evlerinden ve içinde yaşadıkları devrin serbest bırakılmış yurtlarınden farksız gibi idi. Ora: larda da ahlak bozulmuştu. Ve | cirkef dalgaları kaynamak — yolu- san'at .ıı 'ııelıı Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 İSTANBUL Gazetemizde — çıkan — yazı ve resimlerin bütün hakları mahfluz ve gözetemize nittir. ABONE FiATLARI 1:| Gsk t 7a Senel Ay | Ay | Ay Kr. | Kr. Kr. TÜRKİYE (1400 | 750| 400 YUNANİSTAN | 2340 |1220| 710 ECNEBİ 12700 | 1400 | 800 Kr 270 300 Aboöne bedeli peşindir. Adres değişltirmek 25 kurüştur. Gelen evrak geri veritlmez. ilânlardan mes'uliyot alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk Posta kutusu: Til İstanbul Telgraf :Sonposta Telefon :20203 150 bu va- ” ıı,ııı.— yalvarmak yapılan nikâhları, izdi- vaçları kabul edip ya- kayı kurtarmak istedi, fakat — saraylılar miyet vermediler nu bulmuştu. Yine Arap müverrihlerinden Ibnül' Esir'in yazdığına bakılırsa bu saraylar içinde en koyu tefes- suh gösteren Mısır hükümdarı Hümarüveyh'in kâşânesidir!.. Bu zat, binden fazla güzel halayı- ğt sarayına kapamıştı, süfli zevk- lerin en çirkinlerini diyordu. Bir bükümdar ve bin halayık, bu en kudretli zekâların bile önü- geçemiyeceği sizliktir. Harhangi bir taç, bin kadın yüreğine birdan feragat aşılayamaz. O kadınların başı, belki tacın kudreti önünde eğilir, lâkin yüreklerdeki ihtiramı daima dim dik kalır. Hümarüveyh, fahişelerin davul ile müşteri topladıkları, bamam duvarlarına kadın resim- leri işlendiği bir muhitte bin ha- layığın mütteki, perhizkâr bir ha- ne zurna | yat geçireceğini zannedecek ka- dar gafildi. İdraki burnundan ileri | gitmediği için tabiatın kadın bün- | yesine aşıladığı iİştiyakları ihata edemiyordu. Bu sebeple yalnız kendi zevkini düşünüyordu, halâ- yıklarınm sade bir et kümesi te- lakki edip gidiyordu. Halbuki onlar, - teşkilâtlarını elbirliğile yapmışlardı, hükümda- rin yüzüne gülüp kendi âlemle- rinde tam bir hovarda keyfi si- rüyorlardı. Yine müverrih İbnül Esirin rivayetine göre Mısır sara- yında halayıkların vücude — geti dikleri teşkilât, birer haremağa ile resmen evlenmekten ibarettil!. Evet, bin halayık, kendi ara- larında yaşıyan ve adetleri üç beş yüzü bulan harem ağalarını pay- laşmışlardı: İkili, üçlü nikâh usu- lüne uygun düşen bir kanaatkâr- lıkla onların her birini iki veya üç nikâha — bağlamışlardı. Bu nikâhları kendileri kıyıyorlardı, düğünlerini yine kendileri yapı- yorlardı ve hükümdar hazretleri, bol şarap içerek ve dans çekildikten sonra hepsi, kocalarını yanlarına — alıp sabaha çılgınca eğleniyorlardı. Fakat kadınlığın ezeli zayif ve bu | aldatıcı uysallığa ehem- | yaşayıp gi- | bir muvazene- seyre- | derek sarhoş ve bitkin dairesine | kadar | Eıu Gönderi: * Sise Tabistınızı so,ıı;ılt Resminizi kupon ile gönderini © Kupon diğer ııyhmııdıll' Resminizi 34Zeytinlik: Ahmet Şükrü Bey: v suliyet b de çekingen veİi katlidir. Usul vÖR zam haricine © istemez. — Tavur f hareketleri daba (£ | de — mute m-a'ü ve me İsrafı sevi atkârlığa ten - 33 Adapazarı: Ali Halil Bey: 4| ir, Hâdiselere kar- klız davran masını bilir. Pek a0- kulmaz, çekik ve mi tağai olur. — Kız zaman hatır ve gönül tanımıyabilir, ylayeceğini evvelü söyleyebilir. — Tahak- küme, fena muamele- ye pek — tahammül edemez mükabele ye serkeşlik yaptl Ratf Bey; Ciddifi vakur bir tavri d dır. Üzerine aldıli N dikkat) ve alâka neticelendirmek İ lâkaydilikten — di derlikten — hoşlağı Herkese pek açıli serkeşlik yapmaz, hâlile daha — ziy d âmirlerinin » kolaylıkla knuııbl sonra 30 Ankara; . Salih şinde, pek 31 Ankara, Turgut Be hususiyeti, | müsamehakâr — değil- | dir. Her geyin inti- zam ve usul dairesin- de cereyanını / ister, | kusurları çabuk görüp etrafını çekindirebilir. Neşesini kolaylıkle iz- har etmez. Hususi- yetleri hakkında ketum davranır. . 26 Konya - M. Bekir Ef. ( Resminin derci Hesabını, işini bilir, etmiyen şeylerle uğrı kavgacı değildir. İ “tar. Mısır ırıyındıkı hnlnyıklı:; müstakil birer koca sahibi olam mak yüzünden çarçabuk ihtil düşmüşlerdi, saç saça gelmişle " Bu yüzden de o gizli nikâhlar, gizli izdivaçlar ve gizli eğlencelt hükümdarın kulağına aksetmi,: Hümarüveyh, odalarına ken' sinden başka hiçbir erkek s.ıln”. bile nüfuz edemediğine kanâü beslediği namuskâr sarayında i$ dilmemiş bir namussuzluk cer Biri ettiğini öğrenince küplere hıl" hemen tahkikata girişti. Maksâ "J bu hayasızlığın ilk mürettiple bulup ateşe atmak ve sonrâ bütün — mücrimleri - Nil Nehrl! gömmekti. Lâkin, bu teşebbüsün — dall başlangıcında bin halayık ve beş yüz haremağasını, hnt“”' kalkmış gördü, hayret ve debi içinde kaldı. Oturduğu dışarı çıkamazdı, kapı ve ler, tutulmuştu. Müdafaaya imkl yoktu. Çünkü hıremagılı"" ve hattâ halayıkların hepsi lâhlı idi. Gafil hükümdar, bu wu')’.ı1 yalvarmak ve yapılan nikâbl izdivaçları kabul edip — y& kurtarmak istedi. Fakat saray bu aldatıcı teslimiyete, mıılı"d ehemmiyet vermediler, bin | yüy kişinin hayatı bir kişli hayatından daha kıymetlidir. (y yerek saldırdılar, Hümarli*t parça parça edip bıraktılar: Bu hâdise, saraylarda 'V a müsamaha görmesi neticesiti ıı" miştir, ki tarihe geçmesi bilha bu yüzdendir. A af