“Nadire, Karşıma Geçmiş, Bana Bir Takım Dersler Vermeğe Uğraşıp Duruyordu..,, —— Dedi... Kadıncağıza hak ver dim ve Nadiraye uyarak yaptığım bu delilikten, bu kadar bir zararla kurtulduğum © için Cenabıhakka şükrettim, 20 Künunusani Şu, yukariki satırları yazmak İçin meğer ne kadar acele etmi- şim.. Ben bunları yazarken, Na direye uyarak yaptığım o ak- makça hareketin öyle bir ibret dersi ile hitam bulduğuna hük- metmiştim, Fakat şimdi anlıyo- rum ki, ben bu hükmü verirken bana mukadder olan: cezanın he- Dün gece, saka kuşu gibi pirerr diye uçup gidivermişsin. Sizin gibi kibar bir hanıma böyle ve- fasızlık yaraşır mı?.. Tuz ekmek hakkı diye meşhur bir kelâm vardır. Biz dün gece sadece tuz ekmek yemekle kal madık; Obardaki (Obira o fiçıla rının dibini delinceye kadar da uğraştık. Amma ve lâkin son- ta da iki elimiz böğrümüzde ola- rak sokak ortasında yapayalmz ayaza kaldık. Barda başlayan muhabbetimiz, böyle bitmez el sizinle masım. Ben burada, Tahtakale deki Omeşhur köfteci o kambur Mehmedin e köfteleri gibi cayır cayır yanarken; sen orada kokulu döşeklerde © aftoslarınla sarmaş dolaş olasın; hiç buna Allah razı olur mu cıvanım... Allah değil, bizim Galatanın sarmısak başlı kadısı bile razı olmaz. Onun için nüz başlangıcına bile gelmemişim. Dört gündenberi çektiğim azap ve ıstırap beni o kadar bitirdi ki şimdi, cereyan eden hâdisatı bile hafızamda biribiri arkasına sıra- lıyamıyorum. o Ancak, hummalı bir hastalığın ateşleri arasında görülen bir rüya gibi hayal me- yal hatırlıyorum. bu akşam tam yatsı ezanı oku- Ev sahibi dişçinin annesi git- | murken seni Taksimdeki tramvay tikten sonra, doktor gelmişti. | merkezinde bekliyorum. Hiç ol- İçinden yanan bir pamuk balyesi | mazsa bir gececik olsun kındım gibi aşkının ateşini sine sine | ederizde, şu ölümlü dünyada izhar eden bu sakin adam, | kurtlarımızı dökeriz. Gelirken beş geç vakite kadar beni istik- | on papel getirmeyi de unulma bale ait tatlı ümitlerle ser- | şekerim. Baki muhabbette daim mest etmiş. ortalık kararmıya | olasın. başlar başlamaz - karısından Sevgili elmasım. Haaa, bak korktuğu için - çılep gitmişti, Aradan beş on dakika geçer geçmez, hizmetçi Mari odadan içeri girdi. Elindeki kirli zarfı beni fazlaca bekletirsen veyahut bir mantara bastırmak istersen zararlı çıkarsın Melek Hanım. bana verdi, Malüm a ra adamına ve zama- pe bıraktı; | "Da göre ; başımız kızarsa gitti. e hi ete bir kart oluruz. Bunu da söyle yelim de bizden günah gitsin tam, Zarfı, merakla açtım. Üstünde Öanbli pare pare yağ lekeleri bulunan girkin yazılı bir mektupla kargı- laştım. Bu mektubun satırlarını buraya aynen naklediyorum: Merhaba Melek Hanım, Adım Melâhat diye bi turmak istedin sl, ei ya, biz öyle kolay kolay elli altı ya bağlanan avallardan değiliz. siamansasaai defa tekrarlamıya mecbur kaldım. Ondan sonra küstahcasına bir şantaj karşısında kaldığımı anla- dım. Şiddetli bir kar fırtınasının ortalığı kasıp kavurmasına rağ- men hemen bir arabaya atladım. Soluğu, Nadirenin evinde aldım. Durup dururken, köşeceğizimde rahat rahat otururken başıma bu işleri çıkardığı için Nadireyi gü- zelce haşladım. Nadire, bu haklı (şikâyet ve telâşımdan dolayı (epeyce mahcup olmakla beraber bana bir haylı teselli verdi: — Kardeşim!, Sen bu hayatı bilmezsin. Bugün olmasa yarı başına mutlaka böyle bir İki it musallat olur. Beyoğlu kaldırım- m an n NE bu yözden geçinir. Genç ve Deni esasan | Yevmi, siyasi, Havadia ve Hi çar Eski Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 b İSTANBUL ve yesim KE mahfuz ve gazetemize aittir. ABONE FiATLARI Kr, | Ke | Ke Z bir metres, zengince bir adamla 1400) 750) 400 | 1S0İİ| birleşip te şöyle göze çarpacak YUN e Çi TUNA nz 710 | 270İİ bir hayat yaşamıya başladı mı; bu itler mutlaka onun bir aksaklığın Abone, bedeli peşindir. bulurlar, derhal bir kulp takarlar; değivirmak 28 Tar iki de bir de böyle maktuplarla Tül tehdit © ederel çekm. Gelen evrak geri verilmez. oluna bakarlar. b şimdi buna iânlardan mes'uliyet alınmaz, İiliç cevap bile vermezsin. Şayet Cevap emma 2 kuruşluk Hurşit kameti azıtır, edebsizliği de Posta kutusu: 74 İstanbul Telgraf 1 Sooposta Telefon 120203 — Yemek parasını verdin mi? — Hayır, sen?.. — Ben de vermedim. — O halde kimin vermesi bekliyoruz?.. Dünya İktisat Haberleri Almanya Yeni Mahreçler Peşinde Belgrattan bildiriliyor: Yugos- lav pazarlarını ele geçirmek için, halihazırda, büyük bir Alman pro- pagandası yapılmaktadır. Alman- yaya giden Sırp ve Hırvat gazete- ciler orada candan tezahüratla karşılaşmışlar ve çok iyi intibalar peyda etmişlerdir. Yugoslavyanın Berlin Konsolosu Dr. Heinhold şimdi Belgratta bulunmaktadır. Mumaileyh Almanya ile Yugoslav- yanın iktisadi sahadaki teşrikime- saisi lüzumundan bahsederek Yu- goslavyada bir Alman bankası bu- lunmamasına işaret etmiş ve Ak manya İle Yugoslavya arasında aktedilmiş bulunan ticaret anlaş- masından hakkile istifade temin olunabilmesi için de bir Alman * Yugoslav ticaret odasının tesis edilmesini tavsiye etmiştir. Diğer taraftan Berlinden ge- len haberlere nazaran Almanyada da Yugoslavya ile iktisadi müna- sebatı arttırmak için kuvvetli bir hareket vardır. Bu hususta yapı lan bir toplantıda Almanya Sa- nayiciler Birliği Reisi Doktor Heri Almanyanın Yugoslavya ile ticari münasebatını çoğaltmak için çok çalışacağını ve bu faaliyetin yeni mahreçler aramak üzere Tuna memleketlerine teşmil olunacağını söylemiştir. Aynı toplantıda bu- lunan Başvekil Muavini M. Fon Papen de Merkezi Avrupa işleri, bütün Avrupanın iktisadi işleri sayılır, diyerek aynı noktada hemfikir bulunduğunu ilâve et- miştir. * bildiriliyor: Bey- nelmilel bir rayici olan paraya sahip mem İş k etlerden altın esasına sa- dık kalanlar gittikçe azalmakta- dır, Vaktile (41) memleketin bu esasa bağlı bir parası varken bugün yalnız on üç memleketin para siyaseti altına dayalı olarak idare ediliyor. Bu tetkikte nazarı dikkati celp eden nokta bu on üç memleketin on üçünün de Avrupa kıt'asında bulunmasıdır. Filhakika Avrupa kıt'asındaki on üç memleket istisna edilirse yer yüzünde altın esasına sadık mleketler İ Dere kenarını takip eden yolda köy postacısı Pellon acele, acele ilerliyordu. Bir gece evvel her taraf don muştu. Şimdi çivili kunduraları yerleri dövdükçe çıkan madeni bir ses onun adımlarını takip ! ediyordu. o Çalıların üstünde ve ağaçların çıplâk dallarında salkım | salkım buzlar, havada da hafif bir sis vard. Ve kargalar bağrı şarak uçuşuyorlardı. Küçük sakalının ve kocaman bıyıklarının üstü donmuş olan Pellon ısınmak için bir parça te- vakkuf etti, Ellerini oğuşturarak derenin üzerindeki yüzen buz ta- bakalarına baktı ve içinden bü- yük bir gururla: — Ben bu derede boğulmak tehlikesinden az mı insan kurtar- dım. Diye düşündü. Son harman bayramında bele- diye reisi bütün köylülerin, kasa- balıların karşısında onun göğsüne bir tahlisiye madalyası takarak, cesaretini tebrik ettiği zaman göz yaşlarını zaptedememiş ağlamıştı. Sonra kürsüden aşağı inince de herkes gelip elini sıkmış ve onu içmeye davet etmişlerdi. Bu ne güzel bir gündü. Bunu düşünerek yoluna de- vam etmiş olan Pellon şimdi dere kenarındaki yolun nihayetine gelmişti. Şimdi içerlere doğru uzun yola sapacaktı. Birden kulağına bir takım ses- ler gelerek başını çevirdi: — Oh diye düşündü, Riport baba bu havada yine dereden adam geçiriyor.. dere dalğa içe- risinde ve bu kadar buzlu iken bu hiç te doğru değil... Çok tehlikeli. Merakla geri dönerek baktı. Karşıdan o karşıya geçmek için kullanılan (o kayığın içerisinde Riport baba ayakta duruyor, elin- deki büyük değnekle ite, ite kayığı karşı sahile geçirmeye uğraşıyordu, Tilki derinden kasketi kulak- larının üzerine çekilmişti. Pellon dikkat edince kayığın arkasında oturan M. (Poirot) yu tanıdı, Bu iki seneden beri kasa- balarına gelip yerleşmiş olan eski bir memuru şimdi buraya çekilmiş ve iradile yaşamakta idi, M. Poirot kalın bir palto giyiyordu. Ve burnuna kadar bir boyun atkısına sarılmıştı, kulağın- da kulaklıklar da vardı. Riport babanın buz tabaka- “Talmış bir tek memleket yoktur. * Prağdan bildiriliyor: Sovyet Efganistana ey ile Efganle Tİ bin ten | OR tee şeker satışı üzerine bir anlaşma yapılmıştı. Muayyen va- delerinde Sovyetler şekerleri tes- lim edemediklerinden bu anlaşma ahkâmı kendiliğinden sâkıt ok muştur. Eyi baber alan mahafilden bil- dirildiğine göre, Efganistan bu siparişini bu defa Çekoslovakyaya verecektir. Çekoslovakyadan alı- nacak olan bu on birton şekerin mukavelenamesini (o Çekoslovak fabrikatörlerile Efganistan Milli bankasının Avrupada bulunan şu- belerinden biri yapacaktır. HİKÂYE Bu Sütunda “Hergün | kl Sen Ol Fransızcadan tercüme eden: Hatice Hatip Da Fedakârlık Et larını yarmak ve coşkun, coşkun | kaynayan suların arasından geç“ mek için git gide zahmet çektiği muhakkaktı, Akıntının en kuvvetli yerine gelince kayık birdenbire sulara mukavemet edemedi, öyle bir sarsıl dı ve yana yattı ki Poirot suların içine yuvarlandı. Akıntıya kapılan kayık şimdi ilerlere doğru gidiyor ve Riport baba beni kurtarmıya i uğraşıyordu, Mösyö Poirot bir | buz parçasına tutunmuş avaz, i avaz bağrıyordu. Pellon bir an tereddüt içersinde kaldı: “Birini j kurtarmak için bu havada suya atılmak çok tehlikeli bir şeydi. 1 insan hastalanır ve ölürdü Hak (|| buki Pellon altı çocuğun babası i ve bir kadının kocasıydı. Onları i hametli bir insan olan Pellon yalnız kalbini dinledi ve ceketi çıkararak denize atıldı. Tam vak- tinde ai Çünki (o Poirot şimdi suların altında kaybolmuştu. Biraz sonra Pellon saçlarından yakalamış olduğu kazazedeyi sa hile çkarmıştı. O anda kayıkcıyı düşündü eğer o da tehlikede ise onun imdadma (yetişemiyecekti çünki her azası donmuş ve kuv- veti kalmamıştı. Fakat Obu endişeye mahal olmadığını memnuniyetle gördü Riport baba usta bir kayıkçı idi, Kayığı akıntıdan kurtarmış v6 sahile doğru geliyordu. Bu arada M, Poirot kendine gelmişti... Ve ilk hareket olarak | da elini başına götürmüş sonra nazarlarile etrafını (araştırırken birdenbire gözü derenin üzerinde yüzen küçük ve siyah bir noktaya dalıvermişti. Orada yüz metre ilerde onun güzel ve yeni şapkası duruyor, kasabada yapılan son panayırda i altı franga satın aldığı şapka i akıntıya kapılmış aşağı doğru i gidiyordu Mösyö Poirot halâskâ- ! rına teşekkür etmeyi unutarak , feryada başladı: — Şapkam.. Ah yeni şap- kam... Hişt postacı... Nasıl olsa ıslânmışsınız ne olur... Şu şapka- mı kurtarsanızal Üstündeki buzlara ve dişle rini birbirine vuran soguğa rağ» men Pellon bütük kanının beya ne çıktığını ve beynini yaktığını hissetti Bir anda bütün dünyayı kızıl gördü. Ve müthiş bir hareketle kaldırdı. Sonra kur- tardığı budalayı yeniden dereye atmak arzusuna mukavemet ede- miyeceğinden korktuğu için çan- tasını ve bastonunu yerden aldı, koşa, koşa oradan uzaklaştı. lie ii ad Vakit 05 49/4 26) Akşamliz— 433 | 12 Taj Yatı (203 Amsak (649 Ütadi