I Dünya Hâdiseleri Amerikada Cinayetler Azalmış Amerika Çünkü Bankalarda azalmış reisicümhuru — Ruz- velt'in idaresi za- manına — tesadüf eden devrede bü- tün resmi Ameri- ka istatistiklerine göre, cinayetler, zabıta vak'aları hir hayli azalmış- ftır. 1933te Nevyorkta işlenmiş olan cinayetlerin miktarı yine bu istatistiklere göre 431 dir. Halbu- ki bir sene evvel, yani 1932 de bu miktar 478i bulmuştu. Yine ayni müddet zarfında bankalara karşı Amerikada yapılagelmekte olan tecavüzler de azalmıştır. Azalış nisbeti * 50 dir. Ma- mafih Amerikan istatistiklerinin bu vadide kayıtlarını ihtiyatla te- lâkki etmek icap ediyor. Çünkü 1932 senesinde mevcut bankala- mın miktarı bir sene sonraki mev- cuttan 43 bin fazla idi. Bunlaar, İktışadi buhran neticesinde kap- larını kapamıya mecubur olmuş- lardır. * Buıün Avrupa otomobil sa- tış acentelerinin bir âdeti vardır. Her — sat- tıkları — otomobil kullanmak hususunda ders vermeği de teahhüt ederler. Otomobil — sanayiinin bu âdeti şimdi tayyare sanaylinede intikal etmiştir. ve bir İngiliz tayyare satış şirketi kendisinden tayyare alacak kimselere tayyareyi de kullanmayı — öğreteceğini vedet- mektedir. Bu teahhüt bittabi hu- susf binek tayyarelerine aittir. Kumpanyanın vermeği taahhüt ettiği ders saati beheri birer saat ten olmak Üzere sekiz saattir. Beheri iki İngiliz lirasına verile- gelmekte —olan bu derslerden tayyare alanlar 16 liralık bir is- tifade — temin — etmektedirler. Şimdi bususl tayyarelerin kıy- meti vasati 200 İngiliz lirasını geçmediğine göre tayyare almak mübim bir fedakârlık sayılmaktan uzaklaşmıştır. *« tısadi buhrandan fertler, müeşseseler, bu arada bü- Sg"" yük teessür duyan kanalının | Mücssese lerden ; bir tanesi de meş- Yaridatı | har Süveyş kana- hdır. Fakat 1933 senesine kana- hn vaziyeti bir parça düzelir gibi elmuüş ve 1932 senesinde nisbetle yüzde 8,2 fazla İş yapmıştır. O suretle ki kanaldan geçen gemi tonajı 30.677 bini bulmuştur. Amortisman, masraf, vergi ve saire çıktıktan sonra kanalın se- nelik kazancı beş yüz yirmi iki milyon yüz seksen beş bin dokuz .yüz on beş franktır. Suveyiş ka- | nalı iyi bir işe benziyor. SALI Hizir 5 Haziran 934 S1 Arabi Ez 20 Safer 2s 30 Ruml *Mayıa- 1830 T Vak t | Ezanti Vasati) Vakit (Rzani (yanat Güneş 08 54 | * 30| Akşam liz A KT Öğle |( 435 |32 12) Yataı |2 00 |a 2 İkiadi |8 35 | 16 12) İmsak (6 26 /2 12 Hünkâr, Şaban dedeye hâlâ tur- nalardan — bah- sediyordu Birinci Sultan Ahmedin avcılı- ğa merakı pek büyüktü. Birçok av köpekleri, şahinler, doğanlar beslerdi ve bunlar için akla sığ- maz masraflar yapardı. Meselâ köpeklerin hemen hepsi elmaslı tasmalar, Hint kumaşından ya- pılma sırmalı, bellemeler - taşırdı. Tasmalara bağlı yularcıklar altın birer zincir idi. Gözde şahinlerin, doğanların kafesleri som altındı. her kuşun hususi bir bizmetçisi vardı ve bunların hünkâr naza- rındaki kıymeti sadrazamlardan büyüktü. Sultanahmet uykudan uyanır uyanmaz ilk iş olmak üzere kö- peklerin, av kuşlarının sıhhati ve © geceyi nasıl geçirdikleri hak- kında verilen malümatı - dinlerdi. Sadrazamdan, ocaktan, şeyhislâm- dan gelen kâğıtları ele bile alma- dan hayvancıklarının neş'elerile, neş'esizliklerile alâkadar olurdu. Sarı zağar biraz dalgınmış, yahut yağız tazı et yemiyormuş. Bunu, işiten hünkâr, hemen — suratını asardı, Hekimbaşıyı ve maiyetin- deki Üç düzüne hekimi yanına çağırırdı, sarı zağardaki dalgınlı- ğin giderilmesini, yağız tazıya İş- tah verilmesini emrederdi. Eğer onlar, bu emri yerine getiremez- lerse ve köpekleri sıçrayacak ha- le koyamarlarsa mutlaka ceza görürlerdi! Hiçbir şey ona köpeklerini ve kuşlarını unutturamazdı. 1612 yılında kız kardaşını Kaptan Öküz Mehmet Paşaya vermek münase- betile yaptırdığı büyük bir dügün- de bile Sadraram Nasuh Paşaya gu sözleri söylemişti: — Bir değil, bin düğün bir sürgün avına değmez. Ve milyonlara mal olan düğün biterbitmez ava çıkmaya hazır- lanmıştı. Kânunuevvelin son günü idi, her taraf kar içinde idi. Bine yakın köpek, yüzlerce şahin ve Doğan; sırmalar ve elmaslar | içinde yola çıkarılmıştı. Veziriazam | Nasüh, İkinci vezir Davut ve Dör- | | düncü vezir Yusuf ve Halil Paşa- lar, Şeyhislâm Mehmet Efendi, işte ve açıkta kalan birçok kazas- kerler, binlerca insan, köpekleri- nin başındaâ mes'ut ve mağrur ava giden genç hünkârı selâmlı- yorlardı. Birinci Ahmet, ©o günleri müd- detince yanında bulunacak vezir- BON POSTA Tarihi Müsahabe —— Tarihte Bir Sürgün Avı Avdan Başka Bir Şey Düşünmiyen Za- mane Hünkârına, Şaban Dedeğaman lere, hocalara bir pul kadar ehemmiyet vermiyordu. Köpekle- rile, kuşlarile meşgul oluyordu ve onlara bakanlarla konuşuyordu. Yalnız Şaban —dede adlı bir dervişe hergün fazla yüz veriyor- du, sık sık yamına çağırtıp şaka- laşıyordu. Hünkârın bu saf yürekli ada- ma herkesten ve hatta sadrazam- dan ziyade ehemmiyet vermesi, Onun avcılıktan hiç anlamama- sındandı. Hünkâr, bu cehaleti büyük bir eğlence mevzuu olarak kabul etmişti, yahut av ilmi hakkındaki derin bilgisini bu hiç hirşey bijmeyen adamım kulak- larında sıralamaktan zevk . alı- yordu. Av alayı, konak konak - iler- ledi, Burgazda büyük bir cırıt oyunu yapıldı. Bazusuna ve atına güvenen bu oyuna iştirak ediyor- du, hüner gösteriyordu. Bir aralık sadrazam da meydana çıktı, nü- mayiş yapmaya koyuldu. Kimse ona karşı cirit atmaya cesaret edemiyordu. Hünkâr bunu görün- atını sadrazamın l Faki Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 İSTANBUL Gazetemizde — çıkan — yazı ve resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize sittir. ABONE FiATLARI TÜRKİYE ıîaoo 750| 400 | 150 YUNANİSTAN | 23401220 710 | 270 ECNEBİ 2700 /1400 / 800 | 300 Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuraştur. Gelen evrak geri verilmez. Hânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lüzımdır. Posta kutusu: 741 İstanbul Telgraf : Sonposta M Telefon :20203 eemereen ErENR A üstüne sürdü. O, kaçar gibi yap- tı, Hünkâr arkasından yetişip ciridi koltuğuna dağirdi. Atsa vuracaktı ve veziri incidecekti, fakat “caba,, kaidesince bağışla- dı, Sadrazaim da attan inip hüm- kârın özengisini öptü. Şaban De« de bu sahneye bön bön bakıyor- du. Hünkâr sordu: —Nasıl oyunumu beyendin mi? O, bir kelime ile cevap verdi: — Anlamadım kil. Hünkâr gülümsedi, yola devam edilmesi emrini verdi. Şurnda burada dört sürgün ve on yedi doğan avı yapıldı, bin iki yüz geyik, yüzden fazla yırtıcı kuş öldürüldü ve bütün Şarki Trakya dolaşıldı. 1613 nisanında İstanbula dö- nülüyordu, bir köy kıyısında ka- rargâh kurulmaştu. Hünkâr ve bütün maiyeti yorgundu, çadırla- rında uyuyorlardı. Köpekler, kendi rinde, şahinler ve doğanlar altın kafeslerinde, uzun sürmüş bir av mevsiminin hatıralarım düşünüyorlardı. Yalnız Şaban Dede uyanıktı, biç zevk almadığı şu gezintinin ne zaman biteceğini tahmin et- meye savaşarak çadırında tespih çekiyordu. Bir aralık canı büsbü- tün sıkıldı temiz hava almak ihtiyacile dışarı çıktı, çeşit çeşit çadırlar arasında dolaşmıya ko- yulda. Güzel bhava, ilk fecrin müte- reddit beyazlığından doğma © kıvrak renk, derin sükünet Dede- nin hoşuna gidiyordu. Çadırlarda saklanan hayat ile dışarıdaki bu ıssızlıkta müphem bir şiir vardı, Dede bu şiiri şuursuz bir iştiyak ile içerek dolaşıyordu. Hünkârın en sevdiği şahinlerin bulunduğu çadırın önüne geldiği vakit gökyüzünde bir ses belirdi. Dede, başını göğe doğru kaldırdı ve bir turna sürüsü gördü. İçle- rinden birinin kılavuzluğile çift çift dizilmiş ve uzun bir sıra teş- kil etmiş olan turnalar, sabahın ilk ışığına kaside okuyorlardı. Dede, ötüşen turnaları görün- ce birden durakladı, sonra nö- betçileri ve bakıcıları henüz uyu- yan şahinler çadırına girdi, en sevgili hayvanlardan birini ka- festen çıkardı, göğe doğru uçur- du. İçine, herkesin uyuduğu bir zamanda bir turna düşürmek ve . | yukıe%krdo uçan sürüye “Haziran 5$ Kari Mektupları Kanalizasyon Masrafları Unkapanında iki odalı küçül bir evim var. Mecrasını caddeden geçen kanalizasyona bağlatmalı istedim. Öğrendim ki bu işi yap- mak münhasıran Kanalizasyon Şirketine ait imiş. Şirket te bu bağlama işini 100- 150 liraya yaparmış. Halbuki hakikt masraf 10 - 15 liradan farla değildir. Bil» mem bu imtiyazı nasıl almış ve nasıl verilmiş ? Evin bir senelik varidatından fazla tutan bu para verilir bir para olmadığı için yap« tıramadım. Evvelce gazetelerde yazıyordu : İstanbul cihetinin Has Hç sathımailinin kanalizasyonu hemen hemen tamamlandığı halde bina sahipleri mecralarını kanali- zasyona bağlatmıyorlarmiş. Evet, bağlatamıyorlar. Sebebi de yuka- rıda arzettiğim meseledir. Hakikf masrafı alınsa herkes niçin bağe latmasın ?.. Maksat balkın zara» rına Kanalizasyon Şirketinin zem gin olması mıdır ? Beyazıt Cümburiyet -caddesi 97 No. da Covaplarımız Bir okuyucu ve okuyucu işaretleile Ankaradan mektup gönderen karile- rimizet İmzasız ve adressiz mektuplar nazarıdikkate alınmaz efendim. Bozdoğan İlkmektebinde 176 İhsân Efendiye: Orta - tahsilinizi ikmal; ediniz, yüksek tahsile devam edip etme- meniz hakkında ancak ©o rzaman karar vermek kabildir. Şimdiden bunu düşünmek doğru değildir. * İzmirden mektup gönderen bekâre lardan Kemal, Avni, Besim, Faruk Beylere: Bahsettiğiniz vaziyetleri bütün kızlarımıza teşmil haksızlık olur. Deryada katre kabilinden istisna- lar şamil bir vaziyette düşünmek doğru değildir. * Lâlelide müteksit binbaşı Zeke« riya Beye Bahsettiğiniz müşkülâta ve ka. rışıklıklara temas edilmiştir, ilk acemilik devresinde bulunulmak- tadır. Düzeltilecektir. onu hünkâra vermek emeli düş- müştü. Halbuki kalabalık turna sürü: süne şahin uçurmak caiz değildir. Ayni bırakılacak şabin mutlaka aç olmalıdır ve sürünün yüksekliği de şahini yormıyacak bir derecede bulunmalıdır. Dede bu avcılık inceliklerini bilmiyordu. Karnı aç olmiyan şahini, çok saldırmışti Biraz sanra in, hünkârın en sevgili şahini, dövülmüş ve bayılmış olarak gökten Dedenin ayakları dibine düştü, — düşer düşmez de öldü. Dede, bu felâke- tin sersemliğini geçirirken hün- kâr da boy göstermesin miz.. Zavallı adam korkudan ölü şahinl hırkasının içine almış ve hünkârı selâmlamıştı. Birinci Ahmet, göz- leri havada Dedeye sordu: — Galiba turnalar geçiyor. Sen de duydun mu? — Duydum efendim? Hünkâr, — teesslrle salladı: — Uyku arasında gesleri İşit- tim, fakat uyanamadım, geç kal- dım. Vaktinde yetişseydim şu bizim genç şahini uçururdum, bir iki turna düşürürdüm. Dede, bu sözleri duyunca, hırkasına sardığı ölü kuşu çıkardı: — Ben de, dedi, sizin gibi düşündüm, şahini uçurdum. Fakat tam uçurmuşum, elimde ölüsü kaldıl.. -M T başını