Tavukçuluk ©y Yumurtalarımızı Kıymetlendirmek Çareleri Son zamanlarda yumurtaları- mızın hakiki kıymetlerinden pek aşağı satıldıklarını biliyoruz. İh- racat mallarımızdan biri olan yumurtaların. dördü, — beşi beş kuruşa satılmış olmalarında mul- telif sebepler varsa da bunlar- dan üçü en mühimlerini - teşkil eder: 1 — Yumurtanın gıdai kuv- vetinin lâyikile takdir edilmemesi hasebile istihlâkâtımın az olması, 2 — İhraç edilen yumurtala- rın fenni tasnife tâbi tutulmaması, 3 — Keza ihraç edilen yu- murtaların markalanmaması, Yumurta istihlâkimiz hakkında hakiki ve kat'i bir istatistik mevcut olmamakla beraber halkımız ta- rafından — yenilen — yumurtaların nüfusumuza nisbetle diğer mem- leketlerininkine nazaran pek aşağı olduğu muhakkaktır. Bu cihet _ı:rıumnın dai kuvvetinin bi- ünmediğine delâlet eder. Bilhassa taze yumurtanın hassaları, ço- euklara pek lüzümu olan bu hassaların doktorlarımız. tarafın- dan halka tavsiye edilmesi sure- tile istihlâkâtının az çok artacağı şüphesizdir. İhraç edilen yumurtalarımıza da çok dikkat edilmek icap eder. Eski sistem ambalâjlar, yani tabutlarla yapılan ihracat hariçte kıymetini — kaybetmektedir. Bu lımdudı talaşların içine konu- lan irili, ufaklı, taze, bayat muh- telif çeşit yumurtaların ecnebi riyııılınııdı yapmakta oldukları ena tesirlere artık bir nihayet vermelidir. Ticarette aynı cinsten olan malların aynı evsafı haiz olma- larında büyük faydalar olduğu malümdur. Binaenaleyh, harice göndere- ceğimiz yumı ambalajla- mnı asri ve modern bir uı:lt yapmak ve yumurtaları tazelil ve bayatlık Gderecelerine göre ıyırdıktan sonra büyüklük ve vezin- İerine göre de tefrik etmelidir. Bu işlerin pek büyük ve zor olmadığını da ilâve edelim. Yu- murtaların tazelik ve bayatlık derecelerini ayırmak pek kolay- dır. Bunu yumurta tacirlerimiz pekalâ bilirler. Bundan başka halkımız daima yumurtaların büyüklüğünü ara- maktadır. Halbuki en esaslı ola- rak aranılacak nokta urtanın sarısının büyüklüğü ile beraber gıdai kuvveti ve tazeliğidir Yumurta ihraç eden memle- ketlerde on binlerce yumurtaları pek kolaylıkla büyüklük ve siklet derecelerine ğîre ayıran makine- ler vardır. makineler pek süratle ve çok kolaylıkla az za- man zarfında binlerce yumurtayı oüyüklüklerine ve sikletlerine dgbm ayırırlar. Bunlardan — tedarik etmek suretile bu cihette halle- dilmiş olur. * Fakat en mühim mesele yu- murtaları — damgalamaktır. Bu adeta — yumurtalar — için birer menşe şahadetnamesi makamın- dadır. Faraza yumurta ihraç mınta- lııl:-ıuıı.uıdbın her hmlukmdî; mal ir damga kabul e bu markayı tanıttırmağa gayret etse ve her zaman da aynı ev- safta mal sevketse ecnebi piya- salarındaki rağbeti ümidin fev- kinde artacak ve Yumurtalarımız seve seve adeta kapışılacaktır. İktısat vekâletimiz tarafından yumurta ihracatı hakkında, söy- lediğimiz bu mahzurların ortadan kaldırılmasını teminen yapılacak talimatname bu ciheti de hallet- miş olacaktır. Erenköy: M. Nurettin V) Tavuk ve Tavukçulüuğa ait olan geüşküllerinizk — sorunuz mütchaasıs - aize Gavap verecenlir. Srai vE l ide 2, eee SON POSTA Hı'ndı'stan_’ı_lg_ Son Posta Seylan Adasına Giderken “Neler Gördüm? AŞi Kolombo ( Hindistan Muhabi- rimizden)— Sıcak mevsimi geçir- mek ve Hindistana şöyle umumi bir surette göz atmak için Seylan adasına gitmiye karar vermiştim. Tatili Seylanın Kolombo şehrinde geçirmek istiyorum. O Kolombo ki yer yüzünün bir cenneti oldu- ğu söyleniyor. Saat tam bir buçukta hareket ettik; yavaş yavaş Bombaydan: ayrılıyoruz; altı yataklı bir kom- partımandayız. Dört — vantilâtör mütemadiyen dönüyor, küçük İs- tasyonları durmadan geçiyoruz. Etrafımız güneşin kavurucu sıca- Posta mühabiri Hindistanda ğına rağmen gözün alabildiğine Son Elektrikle yürüyen — trenimiz okadar hızlı gidiyor'ki pencere- den başımızı çıkarmıya korki- yoruz. Rayların gürültüsü kulak- ları sağır edecek gibi. Saat altı buçuk. Ehemmiyetli at yarışları yapılan Puna'dayız. Artık hava karanyor, insana fe- rah veren ©o güzel manzaraları yavaş yayaş kaybetliyoruz. Vagon restoran çok geniş ve şık; ye- mekleri de çok iyi. Üç tabak yemek, tatlı, meyva, kahve hepsi üç rupyiye; bizim para ile yüz elli kuruş. Elektrikli hat burada biti« yor, bundan sonra lokomotifle gideceğiz. Gece hiç bitmiyecek gibi, arkadaşlarla belot oynaya- rak vakit geçirmiye çalışıyoruz. ( Belot 66 ya benziyen bir Fransız oyunudur, belot bilmiyen Fransız yok gibidir. ) Sabah saat beş buçukta Rayşur- dayız. Rayşurdan sonra uçsuz pirinç tarlaları içinden geçiyoruz, Hint köylüleri suların içinde çalışıyorlar. Bu çok tehlikeli, çünkü bu gibi Ve Meyvaları Tre Cenubi Hindistandan vapura Binerken iziliLfaklıMaymunlar Ellerindeki Taş nimize Atıyorlardı su altında bulunan tarlalarda bir kurt var, bu kurt insanın ayağını haberi olmadan delip midesine kadar çıkıyor ve bu yüzden her sene yüzlerce köylü ölüyor. Onun için hükümet köylülere altı de- mirli çizmeler dağıtmayı düşünü- yormuş. Pirinç tarlaları artık görünmez oldular, yavaş yavaş ormanlara giriyoruz. Kompartimanın pence- resinden öyle kuşlar, öyle garip şekilli ağaçlar görüyorum ki, tabi- atın büyüklüğü karşısında şaşır- mamak mümkün değil, Bizim memlekette bin itina ile yetiştirilen palmiyeler, burada kimsenin yardımı olmadığı halde tren yolunun iki tarafını dolduru- yorlar. Ağaçların sıklaştığı bir geçit- ten geçerken bir sürü maymunun hücumuna uğradık. Ne o, korktu- nuz mu? Durun canım anlatayım: Eğer yaya olsaydık pek fena he- yecan geçirecektik. Bereket versin trenimiz durmadan geçiyor, irili ufaklı maymunlar, garip sesler çıkararak ellerindeki taş ve mey- vaları belki sevinç, belki de kız- gınlıktan trene yetiştirmiye uğraşı- yorlar. Saat dört buçuk. Madras- tayız. Burada tiren değiştireceğiz. Eşyaları hamallara teslim ettikten sonra ,başka bir gara gittik, ora- da kukun verdiği biletleri tasdik ettirdik; bagaj meselesini yoluna koyduktan sonra dişari — çıktık. Burada 'ilk defa insanlar tarafın- dan çekilen arabaları görüyorum; hele bir! tanesine şişmanca bir zatı muhterem kurulmuş, arabacı da zayıfmı zayıf, kurumu — kuru, bu bale gülmek mi yoksa ağla- mak mı lâzım kestiremem, Vaktile Emden'in maceralarını okuduğum için onun bombardı- man ettiği yerleri görmek istiyo- rum; şoföre — İngilizce: Emdeni tanıyor musunuz? dedim adam gözlerini açtı, ve başını iki tarafa sallıyarak: — Yes, yesl dedi; galiba bu meselede zavallıların fena halde canları yanmış. Beş dakika sonra oradayız. Emdenin yaktığı yerde, şoför yolun kenarındaki ııvın gömülmüş bir mermer gösteriyor; otomobilden Aatlıyarak toz top- raktan akunmıyacak hale gelmiş yanları seçmiye uğraşıyoruz. Mer- merin üstünde İngilizce olarak şu yazılar var. Büyük harpte “ Emden ,, is- mindeki Alman harp gemisi bir gece burasını bombardıman etmiş- Danişkurdi yolundan bir manzara tir. Bundan başka birşey yok. Fakat Madras halkı bu vak'anın Fmanevi tesirlerini hâlâ taşıyor. Saat dokuzda hareket... Şarka doğru yol aldıkça sıcak taham- mül edilmez bir hale geliyor. Vücutlarım ızkabarık içinde, vanti- latörlerin mütemadiyen dönmesine rağmen sıcaktan bunalıyor, nefes almakta bile müşkülât çekiyoruz. Artık kimsede ne belot oynamak için heves ne de çene yarıştır- mıya takat var, hepimiz birer köşeye çekilmiş dışardan esen sıcak rüzgâra karşı kendimizi ko- rumaya çalışıyoruz. Kolamboda insanların taşıdığı bir araba Saat dört, Danişkudi'ye gel- dik; tiren vapurun yanına kadar gidiyor; tirenden vapura geçmemiz hemen hemen yirmi dakika sür- ri girmiye değer hiçbir. şey ya- dü; şimdi vapurun güvertesinde kendimizi denizin serin rüzgârına vermiş, Hint okyanusunun salla- dığı bu koca beşikte, biz. koca bebekler, uyuyuverdik. Omuzumu dürten bir elin hareketiyle gözle- rimi açtım. İngiliı polisi ve pasa- port muayenesi... Pasaportları ver- dik. Adamcağız benim pasaporta epeyce baktı, vizeyi aradı bula- madı. Ben gösterdim. Biz. Türk- ler vize parasımı iki misli veririz; her halde ondan olacak. Saat altı buçkta Seylan adalarının Talayman nar istasyonundayız. Burada da vapur tirenin tam yanına yanaşıyor. Bu hatta işli- yen trenler çok dar ve pis. Sa- at dokuzda Kolomboya hareket ediyoruz. Artık sıcaktan şikâye- timiz yok, dört tarafı denizle çev- rilmiş olan bu güzel adada hiç eksilmiyen serin bir rüzgâr var; ortalık ağarıyor; pencereden et- rafa bakıyorum; ne ağaçlar, ne Bir Fincan Kahve Altmış Kuruşa Sütlice mahallesinin Bademö- nü sokağında 6 numarada oturan bir kariimiz, gönderdiği mektupta sazlı bahçelerdeki — ihtikârdan bahsetmektedir. Kariimiz, iki ar- kadaş iki fincan kahve için 132 kuruş paramızı — aldılar! diyor. Karimiz bu müessesenin bir de fiat listesini göndermiştir. Bu listede gazoz ve limonata 60 ku- ruştur. Diğer şeyler” de buna gö- redir. 60 paralık sermayesi ok mıyan bir şeye bir lira istemek düpedüz ihtikârdır. Herkesin buh- randan yaka silktiği bir devirde bu müesseselerde bir itidale gelse ler iyi olur. Salihlide Ayak Bastı Parası Altı arkadaş Salihlinin Kur- şunlu ılıcalarına gezmiye gittik Banyolara uğramadık ve ban- yoda yapmadık. Bizden ayak bas- tı diye 25 kuruş aldılar. Buna Herdere Salihlide: Rasit Belediye Su İşini Halletmelidir Bundan birkaç sene evvel be- lediye Kırkçeşme ve Halkalı su- larını eline aldı. Geçen sene de terkos suyu belediyeye geçti. Be- lediyenin su işile meşgul olması en tabil vazıfelerdendir. Fakat çeşmelerle hiç meşgul olunmıyor. Su yolcular halka - istedikleri kadar pis su vermektedirler. Bi- herşey vardır! kokusu kerihtir. Rengi kirmızıdır. Kıvamı çamurlu ve koyudur. Bence belediye her işini bırakmalı evvelâ su mesele- sini halletmelidir. Çünkü öyle bir asırda yasıyoruzki, milletlerin me- deniyeti sarfettikleri suyun mik- taile ölçülüyor. Kumkapı saraç İshak çeşme sokak numara 4 de Ali Konya İstasyonunda Para Alıyorlar Konya istasyonunda tiren ve yolcuları seyretmek üzere gelen halkta — bilet mukabili olmak Özere müsaade edildiğini - görü- yorum. Biletsiz içeri girilmesine meydan vermemek için sıkı bir inzibata tabi tutuluyor. Konya istasyonu' bildiğimiz alelâde istas- yonlardan farksızdır. Biletle içe- pılmiş - değildir. Şimdiye kadar gezdiğim ve gördüğüm — memleketlerde &bilet mukabili tireni görmek şekline hiç tesadüf etmedim. Çok garip buluyorum. Öyle ümit ediyorum ki bunu okuyan- ların da bu tarzı hareket garibi- ne gidecektir. Bilmen sizler bunu masıl karşılıyorsunuz. ! Bbull sular, ne manfzaralar... Hakikaten Kolombo yer yüzünde bir cennet. Nihayet saat yedide Kolombo istasyonundayiz. — Şimdi Grand Oriental Hoteldeyiz... Otel çok büyük; size bir fikir verebilmek için odamın numarasını söyliye- yim: Üçüncü kat No: 271. on iki asansör durmadan işliyor.,, Gelecek mektubumda Kolom- bo ve ahalisi hakkında malümat veririm. d. Halil AAA0 C AA AAASSS ZS KA GA C GA F G S S L |