21 Mayıs 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

21 Mayıs 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Mayıs. 21 — Mısırçarşısında — 6 Sayfa | Dünya Hdisleri o İki Hüviyetli | Garip Bir Ada- | mın Hikâyesi Birkaç gün e —— ga- | zeteleri kısaca erdiler : Kimisi i Bir Mektep Müsa- İMGöreceksiniz Şu Koca Çarşı Bir Gün ie işi Gümbür Gümbür Yıkılacak Ta... (Edilen Talebe Ke ia enn müsameresinde ebin ele ür eker ki arkas “Ya Efendi, Iki Dirhem Misk Göbek, Uç Dirhem Amber.. a Ben Tütsü Yapacak.. Kız Ayağa Gelecek.. Hiç Merak Etme, , esinden serbest bırakıl- berin, kuruca hiçbir ma- etrafında yaplan gülü ürün haberi olanlar, rhal durup düşünceye m olmak gerektir. Matiyo Brüneri, bir Simla ve hâlâ İtalya'da heyec: dıran bir hâdisenin Lei shandi, Vak'a 1926 senesi mayısına tesa- düf eder. O senenin on mayıs gibi idi. EY Sal © ek e , Kası içinde ser- kel nem nz lanmış ve yerleştirildi. Dümde hiçbir hü Yil viyet varal yoktu. Bu ada 2 İik ol olarak o ortaya Gras Ka- nella ailesi çıktı. Gerek profesö- rün öne gerek tin e donya cephesin bi kaybolan deş ve kocalarını E dam Bi duğunu söylediler. Profesörün Ma da kendisini lar, Adam, Kanella ailesine teslim edildi. Bu sırada. yepyeni bir hâdise oldu. Cenubi ie ti ce im e olduğunu bil Karısı arkadaşları da Brlneri 'yi ta- Roma polisi par- indi yes zar 21 Ee 933 16 ji Gün 31 Rumi Arabt 46- Muharrem 1352 | 8 * Mayıs - 1349 ” Öğim |4 46/12 10İ Yaim (1 s3)21 izi ipad | 8 44 Meb ak |7.07)2 31 Mısırçarşısındaki esnafın en eskisini sorduğum zaman bana kisaca bir cevap verdiler: Hı da!.. B > ai kodama ay fasıla ile silahi rahmetine Be Ali z Mr ei eh terli ğin a arm Ne Vakit Yapıldı? 1127 de Hatice Sultan lütfe- dip bu dar çer- iveli çarşıyı ya- pınca buraya ev- velâ Mısır hanı ismi satmakla işe baş- lamışlar. Çarşi- Ketenciler almış, diğer yolda da e yer tutmuşlar. Bilâhare Abdülâziz o zamanın- da çarşı kısı a) k anbarı olarak kullanılmıya başlanmış. aydar Beybaba ile karşılıklı konuşmya bi mi etrafımızı bir iki 1 esnafı aldı. Misir rini karla gitseniz ve ne zaman “nevar, ne yok?, itseniz, mutlaka ayni şikâyetle kaşılaşırsınız... Esnaf mutlaka başını sallar, mutlaka acı acı söyler, kubbe- ik güv ercin tüneklerini du- aki iz iz ini ları. rutu- beti, karanlığı, havasızlığı gös- terirler. alya Beybaba başını sal- in beyim dedi. Es- göni hada içime bay- ip Sü eliyor.. Ah, ah.. Ne idi ler... Sul tan ye tuğile selâmlığa ykm mı bize de doğardı. rı altına yorgan Mi Da bu... İnsan e > Şöyle geçip gitti ömrümi ii ık.. Dün; ünyaya bir e e) Di madan gideceğim.. Sonl > Ye bir de Reşit EF, vr Eskilerin hepsi yarı aç, yarı tok ini ii Bu mübarek yer- sinirlerimiz burkula Balla ma durduk.. Eskiden buraları karma ka- rışık değildi.. Hep san'at elleri vardı burada.. Ta Henri Osman: dan kalma yukarı çarşıdaki es- naf mekte.” nice tali yetiş- tirirdi. Hani Sultan Hamit za- manında da bizim san'at altın bilezikti. Bazan saraya giderdik... Ben o zaman daha yeni usta idim. Lala vağa galıştağıız Me gelir İşi bi bitirirse e iz dalrey | Sana ipe Si zerde ile dayi da Der. paci “Başüstüne e ME ii iie e ve ça- yoktu. Çünkü bizi zaman- ki Sakal böylelerine pal geç- mezdi. Haydar Beybaba, göğsünü kör bii sin, perdeleri süslersin.. Gel öyle ise, çık başımız üstünel, yok... Hani söz temkinli olsun diye diyen söyliyeyim.. Yukarı çarşıda eski- den bir arabacı Mityadi vardı. Si fayton yapardı ki, tün saray, n ep Miydi arabalarını öhreti Fr: ei bile var- — e İstanbula Mitya- ve fayton almıya gelenler bile Bu çarşı böyle değildi. Şa perili oluna bakan, kapı çekilen .. Ön Pi Şiddetli bir yağmur yağdımı, bü- tün sebzeler kei önünde gezer Ne pıp yaptım, es- naftan birer lira gi Kapı- yı iyice doldurdum.. bu suretle de sebze akıntısından kurtulduk. le hediye ettiği mdiki mal sa- ii sikâyetçi, kubbeler- den aka, leri, yeni ere e? kalafat- ii alallak : m; ipleri de bir tü bir tamir yapmak yapfade iler Haydar Bey bab hlk 1 gümbür a il a min binin alimlzdr” e güvenme: a şu duvarlara... Salan dk burasını erzak am- barı Be zaman bizim dükkâ- na da tuz yıgmış.. şimdi rutubet- ten Bilir hep mm Tuz- lu tuzlu köpükler çıkıyor... * Kapalı çarşı esnafı içinde en eski ömrü olan piez lardır.. çünkü Hatice Sultan burasını ünl sırlılara “nez",, etmiş.. onlar da birer küçük dükkân içre ba- ım aktarları eskiden 5M İstanbul'un eczahanesidi.. yapılan ilâçlar ki gelirmi ni idi, ie Fakat arlarda.. ne ararsan bulunur nd devadan gayri... Hiç böyük Mn siki ag ida bir ahu gözlüye gönlünü kap- tıran soluğu hemen bunlarda alırdı. Hoca müthiş kurnaz.. He- men ri iti” söyleyi verir; lâkin ki buçuk olsa da vermez. zuyan., - Ve beş dirhem fusuh getir.. Tütsü ya- pacak, muska du- zrcak, kız ge- lüp senin ayağın öpecek... Haydin delikalı tara sorardı: “ — Sende misk göbek var- mı baba? in ne- reden çıktığ biliyor.. Zavallı aşık ya dayar nazı: — Ah evladım.. Misk göbek Yükiğ ender.. Bende ancak beş drbem k kalmış Mübareğin dirhemi Ver baba, ver vi iki dirhem... Ak amber ar amma bi akalıdı. Dirhemi iki liradandır sen ala- mazsın “— Ver baba, ver ondan da ir er.. Zaval ir sürü de parasını aldı.. Sonra geriye” kalan ilâçları getirir, ak- tara satardı. EE çepe çakider. M rşısında skğen bin türlü i r kâh biribirine karıştırıla- a kah birbirlerile e dövüştürü- lerek Di yapılırmış... Mesi vt kadınlar e den ar sürür, biraz karabiber alarak bir nci koylar; üs- tüne ii sıkaral arıştırırlar- mış.. Sonra akşam yatmadan ev- dei "bu ilâcı kendi Saçlarına, ço- luk çocuğun başlarına sürerler- iz “ Mis kedisi, misgöbeği, saf- ran, MİS, sinameki tertibi, fusuh, üzellik, bitotu, kurtlıca, mezvek, gülkurusu, Meyan kökü, tebeşir hindi, hacı ağaç, kavasya, ni ot, gelincik, pelin otu, ak an öztaşı, aksülümen, yağ, si Çal otu ilâ... İlâ.. Bunlardan uyuz için arap sa- ü ilâç varbikiz | salonundaki teşrifatçıların Bilen garip oki bakmaları, ap müteesir olmi alar e bunlar, sı yavaş yavaş terk çer gekilmişer raiebekiei çekildikleri köşede müsa- merenin eklemişler, bir aralık rardan birisi bu tale. benin ve e 20 yı göste vel lb ölür 5 yurun ani alaka “dar vetlimi: yok. demiş; Talebeler” see lonu terk edip gitmişler, fakat müte- essirdirler. Salonda bulunanlar da bu hâdiseden çok müteessir ir olmuşlardı ve pek fazla yarurlu o teşrifatçı beyin şu hareketini ia kaba bul- ME Böyle arz rm da l za daha nazik ol nme: ee ” Müzelerde EL Laboratuv. ri Müzemizde Alman mize rından İİ ofesör Hünker ndan tertip e meyi olan Süller ve Hititlere ait şubesini gezdim, Müze müdürü Aziz E 'y ve profesör Hünker'in son derecelerde çalıştık- güm intizamın burada da mevcut olduğunu görerek iftihar ettim. Pro- fesör Hünker beni gezdirdi. Her kı» sım hakkında gayet mufassal malü- miş nazik asarın terkibi kimyevile, rinin bozulmakta ve muhtelif vesaiti kimyeviye ile bunların temizlenme- mekte bulunduklarını li j zemizde halâ bunları gçmileyip mu. Mare edecek laboratuvai tesis edilmemiş. Müzemiz töyük ksandır. her yerlerinde muhtelif ve mül mel laboratuvarlar bulunduğu halde müzemiz muhaf, mani olacak böyle bir kimya labos varı iki bin gibi az bi para ile yapılacağını düşünürsek he: n tesisin. cağımız şüphesizdir, ara kimyahanesi sabi! üdürü doktor kimyager Tahsin bnnu, veya ot, zırnık kullanırlar- solucan varsa, nişi p DİZ, uya Mi ersiniz, ideniz yor? Hemen Van külünü gelincik ve pelin ot şahdere ile kaynatıp için, bir şeyniz kalmaz. Mısır. n aktarlari çok kurnaz adamlarmı; Şu Van külü diye koca biz de gi Sl olma noza safdil verdikleri rl durdu.. Ni metli san'atie iy e bir pakan ola böyle hi n'ata girdik- rn pi nami Ik mıyor.. yavaş ya biz de İri olup de şu çarşı içindel ebi hâlâ duruyor.. şu- Barı bu yüzden bu güzel, san'atı de yok olup gitmez!.. KKK

Bu sayıdan diğer sayfalar: