.ı İ FÇ ea ğ k — olursa, o zaman bu işip .a okrar v 6 Sayfa '— Dünya Hüâdiseleri I İ M. Makdonald Romayı Nasıl Yalnız Gezdi ? M. Makdonald, Paris'e ve Ce- —- | nevre'ye uğradık- I:;:_ i:/;:: tan sonra Ceneve & yolile — Roma'ya Hafiyesi | çitti. M. Musolini ile görüştü. Be dolambaçlı soya- hatlerin mevzu ve sebepleri si- yast sütunlarımızda uzun boylu yazıldığı için karilerimizin malü- mudur. Fakat malüm olmıyan şey, bu münasebetla M. Makdo- nald'ın başından geçen oldukça tuhaf bir hâdisedir. M. Makdo- nald Roma'ya çittiğinin ferdasın- | da M. Musolini ile görüşecekti. Fakat erken kalkmayı sever bir adam olduğu için bu mülâkattan evvel, yalmız başına şehirde bir gezinti yapmıya karar verdi. Bastonunu alıp sokağa çıktı. Tek başına ve kimse tarafından tanr hp bilinmediğine emin olarak rahat, rahat istediği yerleri gezdi. Bu mrada mülâkat zamanı gelip çatmıştı. Acele etmek lârımdı. Bir taksi çağırdı ve otelin ad- resini verdi. Otele gelir gelmez çantasını çıkardı, para vermek istedi. Fakat şoföre bir türlü para kabul ettirmek mümkün olmıyordu. Nibayet adam baklayı ağrından çıkard:: — Efendim, dedi; bendeniz sizi muhafazaya — memur polis hafiyelerindenim. Bir tesadüf ne- ticesi otomobilime bindiniz. Pa- ranızı alamam, Tak başına ve kimsenin kem- disini tanımadığı zannilo şehri dolaşan M. Makdonald'ın bu ce- vap karşısında düştüğü hayreti tasavvur edebilirsiniz. * merikalıların büyük Okya- nus'ta 220 harp gemisi İ ve 236 tayyarenin Ameri Na iştirakile y;ıp'ık- ları ,misli görük memiş deniz ma- nevraları nihayet bulmuştur. Bu manevralara 39 bin zabit ve ne- ker iştirak etmiştir. Manevralar, düşman ordusuna ve donanması- ba mensup farzedilen kuvvetli bir hava filosunun Kaliforniya sahillerine bir bava bücumu yap- malarile bitam bulmuştur. Tay- yarelerin bhedefi San Fransisko, Los Aojeles ve San Pedro şehir- leri idi. Hafif kruvazörler tara- fından himaye gören bu tayya- Manevraları Bitti relerin hedeflerine — varabilmiş olmaları güçlükle kabul edilmek- tedir. laamafih — manevraları takip eden ordu ve donanma mütehassısları, Karadeniz kuvvet- » leri ile büyük Okyanus'taki ha- reket merkezlerinin kuvvetlendi- ::'ııul Tözumunu ileri sürmüşler * Blylk muharebeden sonra İngiliz donanması tara- Batırtlan At-| findan teslim alı- Bı:rcı:un“ıll np Ska Pavlov ait körfezinde Almân askerleri tarafından batırılan A man harp gemilerinin denizden çıkarılmasına artık nihayet veril- miştir. Ön sene eyvel başlıyan bu tahlisiye İşleri neticesinde tamam otuz iki harp isi u- dan - çıkarılarak — hur: fiatına satılmıştı. Denizden çıkarılması icap eden daha on iki gemi vardı. Fakat son zamanda demir we bakır fiatleri © derece düş müştür ki bu işlerle meşgul olan girket, faaliyetini tatil etmiştir. Eğer fiatler tekrar yükselecek başlama- Herkesçe malüm bir hakikat- tır ki; İkinci Abdülbamit canını çok #even bir adamdı. “Nefsi nefisi kudsiyet eni» cenabı me- likdarı vevücudu bühbudu haz- Peti cihanbağı bu milkü mil- lete bir mevhibei ilâhit bah- şayişi samedani,, sayılırdı. Riyakâr saray muhitinin he- men her vesile ile tekrarladığı bu “gülbank,, © bizzat Abdül- hamit de İnanmıştı. Onun için sarayda, kendisine mahsus usul- lerle akla, hayale gelmedik mu- hafaza tertibatı alır ve aldırtırdı. Fakat bu muhafaza işlerinde her nedense Türk zabit ve askerle- rinden ziyade melez unsurlarına itimat besler, bu emniyet ve itimadını her zaman filen de gösterirdi. Yıldız. sarayının — telâkkisine göre Çerkesler “fedakâr,, Ar- navutlar “ Serden geçti.,, Arap- lar; “estak,, filandı. Aşağı, yukarı bütün dünya tacidarları gibi ikinci Abdülha- mit tekendi milletinden ziyade yabancı ırklara daha fazla itimat ettiğinden Yıldız sarayının -mu- haf.z vazifesi de, “fesli zuhaf,,, “sarıklı zahaf,, ismini — taşıyan Arnavut ve Arap - taburlarına verilmişti. -Fesli — zuaf, “Şimali Gegza, — arnavutlarından, — sarıklı zuhaf taburu ise Yemen, Hicaz, Bağdat ve Tarablustan getirilen araplardan müteşekkildi. Zuhaf taburları efradının ga- rip — bir — kıyafetleri — vardı. Fesli zuhaflar; — ayaklarına Inı:— mızi — potür, — mintan, İâcivert camadan giyerler, başlarına arka- sından enli mavi püskül sallanan nar çiçeği fesi geçirirler, bellerin- dekl — kırmızı. küşağın — Üzerine bağladıkları — meşin silâhlığa da büyük — kasaturalar — sokarlardı. Sarıklı zubaflar kıyafet itibarile evvelkilerden — farksızdı. Ya'nız bunlar, nar çiceği Fes Üzerine yeşil burma sarık sararlar, Arna- vut tabarlarından bu suretle ayırt edilmiş olurlardı. İşte bu iki fedat kıt'anın “ Efradı şecaat nihadı ,, ancak, velinimetleri, * Şehinşahı maâli iktinah , efendilerinin “ Kasrı hümayun ,, larını daha doğrusu sırf sultanın hayatını muhafazaya memurlardı. — Yıldız. — sarayının *“ Saltanat kapısı ,,, “ Mabeyn kapısı ,,, dahill ve harici nöbet- çileri hep bu kıt'anın efradınd SON POSTA ATEKARE T O DA G YAY ——— TARİHİ MUSAHABE —— dız sarayından Hamidiye camline kadar olan yol üÜzeri bunlar tarafından tutulurdu. Ba arada Türk kaıtaatı ise, arka saflarda, cami duvarının dibini işgal eder- ler, bükümdarı, hetta “gerdünei şevketnümun ,, y bile görmeden “padişahım çok yaşa duayı biriyasını isali kengerei asüman,, ederlerdi. Abdülhamidin bu gözde mu- hafızları çok şımarık - şeylerdi. Talim, terbiye ve âmir tanımazlar; zabitlerini döverler. Hatta selâm- hk resminde padişaha ariza ve- rerek istemedikleri Ömerayı azil bile ettirirlerdi. Hulâsa Abdül- hamidin “muhafız,, namı altındaki zubaf alayları, hakikatte yeniçeri ocağından farksız, eli silâhlı, tehlikeli bir cemiyet — balinde yaş yan bir sürü sersoriden başka birşey değildi. esas vazifeleri bir olmasına rağmen fesli zuhaflar ile — sarıklı zuhaflar arasında müthiş bir kin, derin bir husumet uçurumu var- dı. Vazife icabı zahir! bir bera- berlik göstçrirler sede gerek zabit- lere, gerek efrat birbirlerinden *“halisane, nefret ederlerdi. Fesli zuhaf zabitleri; tüfekçi başı müşir Tahir ağadan; sarıklı zubaflar İse “Darüssaade Şerife ağası Devletlâ inuyetlü Şerefettin ağa efendi hazretlerinden himaye ve müzabaret görürlerdi. Her iki tarafı fazla şımartan ve biribirlerine diş bileten hakiki saikler de İşta bu gibi yüksek hamiler ve himayelerdi. Zuhaf alaylarının en büyük düşmanı, Pilevne kahramamı Gazi Osman Paşa idi. Osman Paşa bir asker gözile bu fırkaların çok şımartılmış bir yığın serseri olduğunu berkesten evvel fark etmiş ve Abdülhamitten; günün birinde bir hâdise çıkarmadan bunların defedilmelerini rica et- mişti. Nitekim Osman Paşanın düşündükleri doğru çıklı. 304 senesi ramazan bayram» nın ikinci günü idi. Zuhaf alay- larının - oturduğu — “Orhaniye,, kışlası tarafından sürekli — silâb sesleri gelmiye başladı. Yıldız sarayı bir anda biribirine girdi; dört tarafa yaverler salın- dı. O gün nöbetçi olduğumdan ben de Gazi Osman Paşaya gön- derildim, Koca Pilevne kahrama- mı hâdiseyi haber alınca derhal A S MT AA UB S Eski Devirde Fesli Zuhaf-Sa- rıklı Zuhaf Mu harebesi Zuhafların hazır ve Ön setta bu- lunduğu bir solâmlik kroklal arkasında olduğu halde dört nak la Orhaniye kışlasına koştu. Fesli zuhaflarla sarık| zuhaflar avcıya yayılmışlar tıpkı bir mey- dan muharebesi gill birbirlerine yaylım mteşi açmışlardı.. Her iki taraftan Ölenlerin ve yaralanan- ların sayısı çoktu. Vak'a mahalline en evvel ye- tişen muhafz fırkası kuman- danı İsmail — Hakkı — Paşa, sağa, — sola emirler vererek kudurmuş gibi biribirine saldıran zuhafları sükünete davet ediyor- du. Müsademe artık kanlı bir boğuşma halini almıştı. Koca Osman Paşa atını mahmuzladı. Her taraftan vızıldıyan kurşunlara ehemmiyet bile yermeden asl askerin ortasına daldı. Bileğinden uzun bir kırbaç sarkan sağ elini havaya kaldırarak sesinin bütün şiddetile bağırdı : — Dağılınız!.. Dinim, namı» sum hakkı için hepinizi kurşuna dizerim |. Gazi Osman Paşanın bu kat'l tehdidi derhal tesirini gösterdi; asiler dağılmıya başladı. O za- mana kadar beşinci alaydan bir tabur asker de yetiştiğinden şerirler muhasara altına alınmış- lardı. Bir buçuk saat süren muha- rebenin kanlı neticesi anlaşılmıştı. İki taraftan yedi Gölü, elliden fazla da yaralı vardı. Gazi Osman Paşa, ötedenberi dağıtılmalarını istediği zuhaf alay- ların'n çıkardığı bu hadiseye çok sinirlenmişti. Burnundan soluya- rak mabeyne döndü ve derhal Abdülhamidin yanına girdi. Som- radan öğrendiğimize göre Osman Paşa, Abdülhamide vak'ayı am- latmış ve bu azgın adamların muhakkak memleketlerine defe- dilmelerini musırrane — İstemişti, Abdülhamit birçok tereddütler- den sonrat — Ya gitmezlerse? Deyince, Pilevne müdafii çu sert ve kal'i cevabı vermişti: — Ben gönderirim! Osman Paşa bu suretle sulta- nın muvafakatını aldıktau — sonra hemen bir gece içinde zuhaflar, Türk askerinin muhafazası altında eski bir vapura doldurulmuş ve İstanbuldan defedilmişlerdi. Bundan sonra Müşir Samih Paşanın riyaseti altında bir divanı harp teşkil olundu ve “Vazifede tekâsül,, ile ittiham olunan on beş kadar ümera ve rzabitan, başta ikinci — fırka kumandanı ferik İsmail Hakkı ve Miriliva Hüseyin Paşalar olmak üzere aledderecat cerzaland rıldılar, Bu vak'a, o zaman çok - gizli ah Kari Mektupları T aksiİİe R—un_ı : Malı Alanların Dileği Taksitle terkedilmiş Ermeni malı alanlara all taksitlerin sekiz seneden 20 seneye çıkarılması Cümhuriyet Halk Fırkası meclis giüpunca muvafık görüldü. Fa- kat sekiz senede ödenmek Üzre terkedilmiş Rum malı alanlar hakkında henüz birşey yapılama- dı. Halbuki o zaman, çok rağre bet gören ve bu yüzden hakik! fiatlarından — fazlaya alınan bu malların taksitleri ortalığa çöken mali ve iktısadi darlık yüzünden ödenemez oldu. Borçlular, şimdi, tasfiye varakalarile bile borçla- rimi — Ödeyecek — vaziyelte do« gildirler. Gazetemize gönderilen bir mektuptan anlıyoruz ki Ku« ladan bazı zevat, Büyük Millet Meclisine müracaat ederek ere meni malları almış ve hazineye borçlanmış olanlar hakkında ya- pılan muamelenin aynen Rum malı almış olanlar hakkında da tatbik edilmesini — İstemişlerdir. Gösterdikleri — esbabı mucibe, bunlara hak verdirecek mahiyet- tedir. Aynl zamanda, birçok vatan- daşları şu sıkıntılı. zamanda ihs timal perişan olmaktan da kur- taracaktır. Bu münasebetle bis de sesimizi onların sesine kat- mak ve gösterilen bu kolaylık işinde bütün vatandaşların siyan bir surette sevindirilmiş olduğu- nu görmek istediğimizi söyleriz. Kadıköyünde Çocuk Bahçesi Şehirde çocuk bahçeleri açı lacağı ve bu meyanda Kadıkö- yünde da bir bahçe yapılacağı haberini bir çocuk babası sıfatile sevinçle karşıladım. Burada Zam- boğlu denilen bir yer vardır. Çocuk bahçesi olmıya çok müser ittir. Yer arayacak memur beyin bir kerre de burayı görmesini faydalı buluyorum. Kadıköyünde 8. Talip — A tutulmuştu. Yıldız. müsademesini hiç olmamış gibi göstermek için ea mühim mesele, memleketle- rine gönderilen zuhaf askerlerk nin yerini doldurmak keyfiyetine kalmıştı. Buna da yine bir gece içinde çare bulundu. Perşembe günü akşamı ikinei fiırkanın Türk efradından sarışın, kumral, ismer ve karayağız deli- kanlılar seçildi. Sarışın vo kum- rallara; fesli zuhaf, ismer ve kara» yağızlara da sar.klı zuhaf elbise- leri geydirildi. Bu öuretle ertesi günkü cuma selâmlığına ilk defa olarak zuhaf kıyafetine sokulmuş has Anadolu uşakları çıkmıştı. Yıldız. müsademesinin — çok gizli — tutulduğunu — söylemiştim. Filhakika ba mahremiyetin en hassas bir şekilde muhafazasına itina olundu. Matbuatın, ne bu hâdiseye ve ne de muhakeme safahatına ait bir kelime” bile yazmasına müsaade edilmedi. O zamanın payıtaht gazeteleri, ancak bir ay sonra meselenin son safbasına temos etmişler, divanıharbin müttehemler hak- kında verdiği kararın Abdülhamit tarafından hıfiilelildiiiııı:.:.dü: iseyi bir fıkra şek! E'ı::ılııîııdi şahane, serlevhası ab tında yazabilmişlerdi. Nakleden : Ahmet Naim — B