10 Mart 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

10 Mart 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İSTANBULDA: İNGİLİZ CASUSLARI Banka Çekini Uzattı ötklkmğme Bunu M;;şımıza Mahsuben Mister Coîç : _Sîze —32— — Ben bu vaziyet karşısında Gmitsizliğe düşüyorum. — Bilâkis benim — ümidim kuvyetleniyor, Sen kendini hazır- ladın mı? — Mükemmel. çi — Neler hazırladın ? — Senin işine yarıyacak çok mühlm şeyler. — Muvaffakiyetimize hizmet edebilecek şeyler mi? - Hazrladığım - şeyleri buk mak başlı başma en mühim muvalfakiyet. — Göremez miyim ? — Öyle şey burada durur mu? Onları evdeki kümesin 'bulunmaz bir yerinde sakladın. Sen bu taraftan emin olarak işini gör. — Telgrafı keşide — edince onlarla birlikte geleceksin, değil mi? — Tabit o plânları da bera- ber getireceğim. — Peki başka bir diyeceğin? — Hal Az kalsın unutuyor- dum. Ankarada ben s#eni ziyaret edecek değilim, Kat'iyen aşinalık yok, yalnız plânları mahfuz ve mazbut bir paket halinde bulum- duğunuz — öoteldekl — hizmetçinize, size ait bir hediye gibi vere- ceğim, Enyerin son sözleri fikrimi Aitüst etti. Enver ile öyle bir yerde hiç görüşmemek filhakika Ksabet olurdu. Fakat — plânları otel hizme'gtine bize ait bir hediye gibi brakmak? Ya bhiz- metçi bunları açarsa, ya başka bir sul tesadüf olursa? Fikrime bin türlü tehlike geliyordu. Epeyce düşündüm, nihayet kararımı verdim. Farzedelim ki paket açılm ş, plânlar görülmüştü. Bundan bana ne bulaşır. Bir düşmanlık — için bırakılmadığımı kim iddia edebilir? Bütün bun- larla birlikte brakılacak plânlar, zaten hükümden sakıt mevaddan ibaret değil mi ? O halde bunda ne mesuliyet var? Nihayet bir günlük sorzudan sonra plânların battal mahiyeti anlaşılacak de- ğil mi? —Envere tereddütsüz cevep verdim: — Pek alâ... Düşündügün gibi olsun! Dedim, * Tokatlıyanın sessiz. bir. köşe- sinde — bekliyordum. — Muayyen yaktin geçmiş olmasına rağmen Greta henöz — gelmemişti. Bu gecikme beni meraka düşürdü. Kendimi oyalamak için ikincl bol limonlu çay — ısmarladım. Saate baktım, muayyen — vakti, yarım saat geçmişti. Başımı kak- dırdığım zaman Gretayı karşımda gördüm. Şeytani zekâsına delil “eolan küçük parlak gözlerile bana bakıyor. ve gülüyordu. Kürkünü çıkardı yanıma oturdu: — Na husber, dedi. K Hiçbir cevap vermeden - göz- Terinin m bakıyordum, Bu bakışla bulunduğumuz yerin telr likeli vaziyetini anlatmak İstiyor- dum. Greta, hafif bir. çay — İçti. sonra : — Yalnız — sıkıldimiz, — galiba, ka'kalım, dedi. Baş İşaretile muvafakat ce- vabımı — verdim. — Tokatlıyanın önünde kapalı bir otoya atla- dık. Greta, mütadi veçhile bana biçbir. şey söylemeden şoföre emir verdi: — Bizi Fatihe kadar gezdir- dikten —sonra geriye — getire- ceksin |.. Bu, bizi takip edenleri şaşırt- mak için takip edilen bir usuldü. Lüzumsuz yere Fatihe kadar bir otomobil — gezintisi — yaptıktan sonra Perihan sokağındaki apar- tımanımıza döndük. Greta, her zaman olduğu gibi on dakika içerisinde bütün evi dolaştı. Salonun penceresinden uzun, uzuün sokağı — tarassut etti Yanıma oturunca: — Size yeni bir vazife daha getirdim, dedi. Hayretle sordum: — Yeni vazife ml? Casus kadın bu suale cevap wermeden, çantasından çıkardığı bir banka çekini bana — uzae- tarak : — Büa bizim hakkımız, dedi. — Kim verdi ? — Maaşımıza mahsuben ikk- miz için Mister Core siza gön- derdi. e —- TAKVİM — | Gün CUMA Kaşım 31 1O MART 633 13 — krabt Rumi — 10 » Zükade (3S1 25 - Şubat - 149 Vakit JEzani (varazt llı;:) 1941 .2 | | Günze | 1z10| 6 sofAkşım | Iz— |Oze (6 M4| 12240 Yalı |ı 30 ysadi | » 38 | 1540 | İensak | 10 32 SON POSTA BETMRRL I NTREM DA Yevmi, Siyasi, Havadia ve Halk gazetesi Tetanbul &. Eski tiyey ıd.'eı Çatalçeşitle ıohı:ıpli- Telefont İstanbul - 20203 Posta kutusut İstanbul - 741 Telgrafi İstanbul SONPOSTA ABONE FİATİ ı'oıu(ll'! cevap İçin mektupl ara (6) kuruşluk Gul İâvosl lazımdır. Adres değiştirilmesi (20) kuruştur. Gazetemizde çıkan resim ve yazlara bütüe hakları mahfur ve gazetemize lstle. “yeni WGönderdi Bu emre yarzılı çoki tetkik ettim. Yüz İsterling.. — Bu ikimizin. —maaşı mı Madam, dedim. — İkimizin — maaşına — mah- subon. Hiçbir cevap vermedim. — Evet Mister Core bize bir —vazife daha verdi. Hem çok mühim, dedi. Meralkda gözüne bakıyordum. © izah etti: — Hükümet Rusyadan 20 ile 30 santim arasında tahavvül eden mühtelif çapta bir sürü top mübayaa etmiş. Teşkilâtımıza bildirildiğine — nazaran, — lüzümu halinde (..... ) boğazının seddi için bu toplar satın alınmış ve (....) boğazına yakın olan (....) ye götürülmüştür. Bu topların mübayan — miktarını, — çaplarım, nevilerini, nereye — götürüldükle- rini tamamen Öğrenmiye ve bik dirmiye memuruz. Ayni zamanda fabrikaları hakkında da mufas sal malümat istiyorlar. Mümkün olursa bundan da - istifadeye çalışacağız. Biraz — düşündükten tane tane cevap verdim : — Bir seyahatte bütün bu mühim şeylere temas etmek, bizim için mühim ve elim bir tehlike tevlit edebilir. Bütün işleri bir anda bitirmek ? — Ke izi tehlikeye #ok- mamak şartile mümkün olanı yapacağız, siz merak etmeyin, Özülmeyin, dedi. Ağır bir yük altında kuvvet. siz, eziliyormuş gibi kalmıştım, Bu ne çirkin bir macera idi, Vazifem gittikçe müşkülleşiyor, bu vazıyette casusları atlatmak imkâns z hal alıyordu. Ben bur- ları aüşünürken, Greta sordu; hareket — ediyoruz sonra, — Yarın değil mi? — Tabil, yataklı vagon bile- tini aldım. — Neresi için ? — Gideceğimiz yer Ankara değil mi Madam ? Dedim. Belirsiz bir. — tebessümden sonra: — Eskişehirde de bir iki günlük işimiz vardı da.. — Eskişehirde mi? — Evet oradaki bazı istihba- ratımızı tevsik etmek ihtiyacın. dayaz. — Ne gibi Madam ? — Fikri ile arkadaşının ora: daki askert tayyare adet ve levazımına ve bilhassa ce ane miktarına ait malümatlarını bir kerre de mümküu olursa, biz tetkik edeceğiz. — Size bunu kim söyledi? — Mister Corc cenapları em- rettiler? — Bana neden t#öylemedi!er? —İL,. — Eskişehirde kalmamız caixz değildir Madaml — 0 ! | gAY Bu Sütunda Hergün Nakili: Hüseyin Zekl SAĞNAK i—edrem İ öi Atıf Bey çok sevgill karısının karşısında ikindi kahve - altısını ediyordu. Beş senedenberi evli olduk- ları halde, semibayı hâlâ izdivaç- larının ilk gününde olduğu gibi seviyordu. — Gözlerini — seviyorı, dar çehresini — #eviyor, çocuk burnunu seviyor, amberden masnu gibi duran tenini seviyor, inci gibi dişlerini seviyor, kıvrak vü- cudunu — seviyor, nazik, küçük ellerini seviyor, seviyor seviyor- du... Semiha gülse bakar, slgara içse bakar, yese bakar, uyusa bakar, sokağa gitse bakar, gelse bakar, bakar, bakardı. İşte şimdi de sokağa çıkmak “için hazırlanmış bir vaziyette sa- londa.. Kulağının üstünde, kostü- münün renginde, kadifeden ya- rım bir şapka; elinde, eldivenle- rinin renginde küçük bir çanta var.. Kocası, keyifli keyifli karisını baştan ayağa kadar süzüyor: — Ne kadar güzelsin, Se- mihal Semiha bir kahkaha ile cevap veriyor: — Amma, © derecede de fakirim. Ve kocasına el çantasını fır- latarak ilâve ediyort — Tut. İçine birkaç para koy On param kalmadı. Âtıf Bey, çantayı tutuyor, cüzdanını çıkarıyor, cepleriai ka- rıştırıyor.. İşte “yüzlük,, bir kâ- t.. İşte bir sürü tek liralar... Elı bozukluk... Semiha, teşekkür ediyor ve kocasına güzel bir mükâfat buse- si uzatıyor. Sonra, eşikte, kapı, son defa olarak dostça bir - işa- ret için açılıp kapanıyor. Ne güzel kadın! teni piril pırıl, gözleri gülüyor! İşte bu sırada, cama, kuvvetli yağmur damlaları düştü.. Gök yüzünü bir lâhze karartan bir bulut, birdenbire, ortalığı tufana çevirdi. Semiha: —No olursa olsun! dedi, ine gideceğim. yey —.lAlıyğodlyonuı. Beş da- kika bekle, canım şimdi yeçer... Zoraki beklemiye razı oldu. Kapıya en yakın bir koltuğa ilişti. Küçücük ayakları sabırsız- lıkla çırpınıyordu. Bereket - ver- sin ki yerde kalın bir halı var. Lâkin asabi bacakların üzerinde- ki etekliği, bir kanat gibi... Mütemadiyen ona bakan Â- tıf Bey, bütün bunları notetti. Dudaklarının büküldüğünü, göz- lerinin hain hain penceredeki yağmur — damlalarına — baktığını gördü. Yağmur mütemadiyen yağ- yor ve hava, açılacağı yerde, büsbütün kararıyordu. Semiha yüzünü bir ax ekşi- terek: a — Görüyor mısın? — Dedi, © zaman çıksaymışım, daha iİyi edeçekmişim! Âtıf B, yavaşca sordu: — Niçin acele ediyorsun? Semiha, tebessüm edebilmek için kendini zorladı ve omuzları- n silkerek: " — e Ne bileyim? - Dedi. Hazır | giyindim des < - (Arkası vari — | * | miyet verilecektir. — Doğru, bu da bir sebep.. Gııiulııdıı gülmiye başladı. Fakat Bey, onunla beraber gülmedi. Gitti, pencerenin birin! açtı. Yağmur, yüzünü kamçıladı, buna” rağmen, — o “ufku tetkika başladı. Sonra karısının yanına göelerek: — Dinle, Semiha, dedi, beni beklersen (iyl edersin.. Benim otomobil saat Üçte gelecek., Ya- ni yirmi dakika sonra.. İstediğin yere götürürüm, saenl... — Hakkın var... Seni bek- lerim.., “Bununla beraber bâlâ surat asıyordu. — Ayakları — çırpımıyor, gözleri haln hain yağmura bar kıyordu. Otomobil geldiği zaman, sağ- nak devam ediyordu. Âtıf Bey, evin kapısından otomobile ka- dar “yarım şapkalı,,yı — şemsiye ile himaye etmiye mecbur kaldı. Kendisi de yanına oturarak sordu: — Eh, şimdi nereye? — Sergiye, Âti Sergiye mi? Demek resim sergisine gitmek için deminden- beri sabırsızlıktan — kaynıyordu? Az kalsıa: * “Hayır, yalan söylüyorsun!,, diye haykıracaktı. Kendini güç tuttu, Belki de, arkadaşlarına söz vermişti. Fakat, her halde, Âtıf, ne olacağını anlayacaktı. Şimdi, oda sabırsızlıktan kaya- yordu. İki Üç defa, hiç te sıcak olmadığı halde, alnındaki teri sildi. Bu bir nevi gözyaşı İdi. ğ Semiha sergiye girince, Âtıf, otomobili gönderd. Kamçı gibi inen yağmur altında beş on adım yürüdü. Sonra bir taksi çağırdı. Şoföre on İlra verdi: — Bir kadıni takip edeceksin., Birazdan, Sana Işaret ederim. Ve otomobile girip büzüldü. Semiha birax sonra alelâcele çıktı. Ve iki otomobil, biribirinl takip ederek koşmıya başladı. tıf bir iki dakika sonra herşeyi öğrenecekti. Hem de ne çabuk! Bir sağnak kâfi gelmişti! Şişliyi geçtikten sonra, hava, birdenbire durdu. Yağmur kesildi. Bulutlar parçalandı. Güneş, dün- yaya eski remgini, eski güzelliğini veriyordu. Bu işık ve sükünet, Âtıfın perişan olan ruhuna şifa verdi. Orslarda ne arıyordu? Ne öğrene “cekti? Birisini 'mi öldürecekti?. Kendi Kendine: “ — Hayır, dedi, bir. sağnak için bütün bunları, bütün saadeti bozamam... * O ,, Çok güzell *O ç. Karısı ve yahut iı- Yyatı... Şüphesiz, kalbinde bir olan ikisi de... Taksiyi durdurda. Hafifçe yere sıçradı. Ve şoförü şaşkın bırakarak başını çevirme- den oradan kaçtı... — N Beykoz Bağları Tarihi — bir. göbreti halz olan Beykoz bağ'arının yeniden ihyası ve Üüzüm yetişt rilinesi için bazi müte- gebbisler şimdiden hazırlıklara baş- lamışlardır. İstanbulun bir. meyaimlik üzüm İbtiyacını tamin edebilecek kudrette olan bu bağlara bu #ene yeniden birçok çubuklar — dikilecek, — nefle asahsul Aalınmasına - bilhassa ehem- MA

Bu sayıdan diğer sayfalar: