SON POSTA 'ğ,,i'ı"rlnn'r ve TERAKKİ — Her hakkı mahfuzdur. — Ahmet Rıza Bey Doktor Nazım Bey ' Nasıl doğdu?.. Nasıl Yaşadı?.. Nasıl Öldü?.. Gibi Liyakatli Bir Muavine Malikti Çırağan — sarayında mahpus olan Sultan Murat taraftar- larından ( Ali Şef kati ) nin bazı mektup — ve lâyihalarını ele geçiren Ahmet Rıza Bey, bunları kendine mal — ederek gazetesine koyuyor, ve altına da pervasızca kendi imxzasını atarak, şahsına büyük bir şöhret temin eyliyordu. Ayni zamanda, artık yalnız da değildi. O zamana kadar kendisini birçok büyük muvaffakıyetlerden mahrum eden | barit ve camit şahsiyetinin ya- umda, şimdi zeki, kurnaz, bece- rikli ve bilhassa sessiz sadasız yapılacak İşler için çok kabili- yetli olan ( doktor Nâzım ) gibi bir muavine de malikti. Öyle bir muavin ki, hiçbir zaman nazar- dikkati kendi üzerine celbetmek, şöhret temin eylemek istemiyor, daima ikinci plânda bulunmakla iktifa ederek bu mücahedenin bütün şerefini Ahmet Rıza Beye terkelmek — suretile büyük bir mahviyet ve feragat gösteriyordu. Ahmet R.za Beyin markas nı taşıyan ( Meşveret ) gazetesinin yazıları da düzelmiş, o devrin mümtaz ediplerinden olan (| Sami Paşa zade Sezai Bey), kıymetli kalemile ( Meşveret ) In işlerini deruhde etmişti. Doktor Naz:ım Beyin Avru- paya kaçmasi' ve onu mütcakip Ahmet Rıza Beyin de ( Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti - Paris şubesi ) ni açması Yıldızın yeni- den evhamını uyandırmıştı... Ayni zamanda bu vaziyet Ahmet Riza Beye de hoş gelmiş; onun mağ- Fur şahsiyeti, yeni bir ” unvanla süs'enmişti... Bir müddet evvel onu yalnız, tek başına bir adam olarak gören ve miyet ver- miyen Abdülhamit, şimdi onun bir. (sFfat) taşıdığını ve bütün Avru' adaki genç Türkleri başına topladığını haber aldıkça teiliş ediyor, Ahmet Rizanın çittikçe yükselen mevkiini sarsmak için gizli vasıtalara müracaat eyli- yordu. yazı terketti. Avrupaya geldi. Kendi ri- vayeline nazaran soğuk memlekette doğduğu için Mısırın sıcak ıklimi ile imtizaç edememiştir.. O sırada Ahmet R za Bey, Paristeki ( Jön Türk ) leri toplamış, bir (kongre) yapıyordu. Murat Bey, bu içti- mamn Üzerine geldi. Ve, son za- manlarda isminin etraf nda dola- şan velveleden mağrur — bir vazi- yetle kongreye iştirak etti. Lâkin sert bir ağaçtan yapılan süslü bir heykel gibi, karşısına Ahmet | Rıza Bey dikildi. tini kendinde bulan azimkâr bir şahsiyetti. Hılbuld Ahmet Rıu Bıy, hiç te bu fikirde değildi. Murat Beye ehemmiyet vermek şu tara- fa dursun; onun mevki “ve şöh- retine karşı, en küçük bir feda- kârlık etmeyi bile aklından ge- çirmemişti... — O artık, aç ve Ümitsiz bir halde (Kartiye Lâten) #okaklarını arşınlayan bir adam değil.. Bilâkis, göğsü istikbalin ümitlerile kabaran, ve yarınki ( genç Türkiye ) de bütün işlerin başına geçmek jstidat ve kuvve- ( Arkası var ) İstanbel Belediyesi ŞehirTiyatrosu Kü akşam saat 21,30 da Kadın Erkakleşince Yazanı Hüseyin Rahmi Bey Piyesı 3 perde $tablo Halk Gecesi Bu esnada Murat Bey, (Mısır)ı | Murat Bey, kendisini (Osmanlı | maarifi) nin serâ. elanından te- lâkki ediyor; Albwet Rıza Beyin de vaktile bir (Maacif mensubu ) olduğunu düşünerek, kendisine bir (bürmeti mahsusa ) göstereceğini zanneyiiyordu. Bunu düşündüğü zaman, bilhassa kendi kendisine şu söz'eri söylemişli : O, benin bulunduğum yerde — birincilik şöyle dursun, müsavilik davasında bile buluna- maz. Dinaenaleyh, Avrupada ea | şerefli mevki, benimdir... 50 ARTİST 30 NUMARA VERTLAY CAMBAZ HEYETI LEFT ve RİG iki malöl mütekalt zabit tarafından harikalar MÜŞERREF HANIM Türk muganniyesi BALET Heyetieri ve bir çok tali numaraları Ramazanda her akşam FERAH Sinemada Bu gec—e— îıba;ı gecesi : Vüaktisizl gözel Bu sene Ramarzanı şerif müna- sebetile sinemamız sevgili müş- terilerine Avrupada nadir tesa- düf edilir fevkalâde bir program mıştır. Program her hafta ktir. Bu haftanın iki mühim numerosu ( Vertlay uçan canbaz heyetile (left ve Rigt) namındaki malül mütekait iki Alman zabitidir. Bu iki zat bi- rer bacaklarını kaybettikleri hal- de meyus olm yarak harikalar ya- Ü ratmış'ardır. Numerolar Viyana- da Ronahar, Peşte'de Orfeyom tiyatrolarından celbedilmiştir. imizdda göste- geçirmek — için MA PİRK'ite SONTAYYARECİLERi göcü düz Fevkaladelik, kahramalık, heyacaa filmidir. — 4 Yılbaşında Vereceğiniz Oynatan: Darülbedayiden En İ_l]i hediyg HAZIM BEY İPEK FİLM STÜDYOSUNDA ÇEVRİLMİŞTİR. — Çiçek, her deyirde, har saman herkes taralıadan sevilmiştir. — Çiçeğin renk, manzara ve ke- kutuadan hoçlanmıya z yoktur. — Çiçek erden katre katre süzü- den ve damlıyaa * Şilküle , dir. Şüküfe Kolonyası Olmalıdır. ŞIK sinemasında Mevsimin yeni ve güzel filmi CENNET Kuşu LİLYAN HARVEY ve HENRY GARAT gibi iki sevimli artistlerin Fransızcasözlü büyük opereti Çanları'da Türkça Ezan | gehrimizde yatsı ezam | olarak okundu. | hiristiyan arazisine geçtiler Çankırı, 30 (Hususi) — Dün | türkçe | Kinunuevvel 3' |DiplomatlaraHükmeden GızlıKuvvetler Komitecilerle Alâkadar Bir İtalyan Ajanı ( Baştarafı 1 dise iki dostun Biribirladen şü mışlardır. Bu inci saylada ) 1 açmıştır. miye başla- da Sofyadan Ceneral, bir gece gizlice tekrar Sofya'ya gelipte — banı adamlarına mülâki olacağı zaman meçhul adamlar tarafından öldü- rülmüştür. Mubafızı Sekof ta bera- berinde katledilmiştir. Pervof'la Poçef evin arkasın- dan dışarı atlıyarak kıra çıktılar, Maksatları, bir müddet — evvel feci bir vak'anın cereyan ettiği şu sahadan biran evvel uzaklaş- maktı. Ayni zamanda derin bir kor- ku içinde idiler. Çünkü Jeneral Protogerofun o gece orada bulu- nacağını bilen ve yolunu bekliye- rek hakkından gelenler, kendile- rinin mevcudiyetinden de haber- dar olmak icap ederdi. Onun içindirki her adım atışta korku- lari bir kat daha artıyor, önden ve arkadan gelen her yolcuyu takiplerine çıkmiş komite feda- Heri zannederek helecanlar geçi- riyorlardı. Fakat bereket versinkl | yanlarında Yugoslavyya için ha- zırlanmış sahte pasaportlar vardı. İlk — vasıtadan istifade ederek ve böylece hayatlarını emniyet altına | almış oldular. Âz sonra Raguza'ya kapağı | atmış bulunuyorlardı. Bu hâdise, hayatlarını kurtar- | mış olmakla beraber vaziyetlerini berbat bir hale getirmişti. Cep- lerinde paraları kalmamış, elbise- Yeri delik deşik olmuştu. Biran evvel bir Rus Jeneralının yardımı saye- sinde gazete müvezziliğine başla- dılar. Fakat bu iş iki kişiyi bir- den — doyurmuyordu. — İçlerinden biri seyyar satıcılığa atıldı, fakat ana vatana dönmek içlerini yakan bir hasret ateşi idi. Ne çareki Glüm korkusu bu arzularını yeri- ne getirmelerine esaslı bir mani | idi. Bir akşam, Bar gazinosunun traçasında gazete ve öteberi sat- makla meşguldüler. Traçayı dol- duran — müşteriler arasında bir adam gördüler ki siması kendi- lerine yabancı gelmedi. O da kendilerini — tanıyordu. — Aşnalık | bir iş bulup hayatlarını | İ | kazanmak lâzımgeliyordu. İhtiyar gösterdi. Fakat isimlerini bilmez görünüyordu. Bu adam, şişmanca gayet siyah ve parlak saçlı bir İtalyandı. Önünde iştiha verici güzel bir yemek duruyordu. Por- vofla Poçef uzun boylu görüşmek istemediler, uzaktan dolaşarak traçadan ayrılmıya karar verdiler. Fakat adam onların bu tasavvu- runu anlamış gibi kendilerine işaret etti, gazete ve sattıkları öteberilerden aldı ve fısıldadı : * — Zavallı jeneral.. Sizinle görüşmek isterim. Bir saat sonra Kaffana Opçinskada bulununuz. , İki arkadaş gazinodan çıktık- tan sonra aşağı mahallelerin ana caddesini teşkil eden dar cadde ye doğru daldılar. Kendilerina verilen randevuya gidip gitme- mekte tereddüt gösteriyorlardı. İki arkadaşın en yaşlı ve tecri- belisi olan Poçef'in fikri galebe etti. Kendilerini tanıyan İtalyanın davetine — icabet — edeceklerdi. vaziyeti şöyle muhakeme edi- yorlardı. — Başımıza ne gelebilir ki?.. Bugün içine düştüğümüz vaziyat- ten daha alçalmamıza imkân yok- tor. Hayatımız, ölmemek için ka- zandığımız birkaç kuruş peşindo koşmak ve sürünmekle geçiyor. Bu sırada Pervof birdenbire durdu. Gazinoda gördükleri İtak yanı nereden tanıdığını hatırla- mıştı. Bir müddet evvel Jenoral Protogerofla Viyanaya gittikleri zaman Jeneralın indiği otele geb mişti. Adı Dordondu. Bu adam- dan behseden Jeneral, Dordonun Makedonya muhacırları — işlerile meşgul bir İtalyan memuru oldur ğunu söylemiş, İtalya namına bu muhacırlar arasında propaganda yaptığını haber vermişti. Jeneral Protogerofun Viyana seyyahati de Yugoslavyalı Make- donya muhacirlerile temas etmek ve onları komitanın noktainazar- na kazanmak için ihtiyar edilmişti. Bu hatırlayıştan sonra Bulgar- yalı komitecilere büyük bir kalp kuvveti geldi. Kendilerine tayin olunan randevunun yolunu tüt tular. (Arkası vır) — Garibelerin İçyuzu TekorTekak Meydana Çık;yor ( Baştaarfı 1 inci sayfada) ganda müthiş bir keramet gös- termiş. Bu adam hiç namaz lkılımııı'ıııı. Bir cuma günü ilk defa olarak gizlice iki rekât namaz kılmak istomiş, fakat na- mazımı henüz bitirmeden birden- ölüvermiş ve ertesi gün ölü- fn gizli eller tarafından sara- yın kış bahçesinde şimdi yatt ğı yere gömüldüğü hayretle görük | müş. Şüphesiz bir rivayet olmak- tan ileri geçmiyen bu masallar arasında işin hakikat cephesiden | de düşünülmesi lâzımgelen cihet- | leri yok değildi . Tetkikat yapan zatın anlattı- gına göre meselenin hakikat olan tarafı şöyledir: Burada yatan adam Yavuz Selim zamanında yaşamış Abduk lah Ef. isminde bir hocadır. Bu | adam, o zaman birçok kimsele- rin lutuf ve İnayet kazanmak kaygusile yaptıkları gibi ömrünün sekiz senesini padişaha gönlünün rızasile vakfetmiş. Fakat buna mukabil öldüğü zaman cesedinia vakfolmıyan bir yere gömülmesini vasiyet etmiştir. O zamanlar — İstanbul'un sur dahilinde kalan her yeri padişah- . lar tarafından vakfedildiği için vasiyeti yerine getirmek hus- sunda haylı müşkülât çekilmiştir. Bu sırada uzun uzadıya araştı- rıldıktan sonra Topkapı sarayının dış bahçesinin İstanbulda vakıf olmıvan yegâne yer olduğu anla- şılmiş ve hoca Abdullah Efendi- nin cesedi buraya gömülmüştür. Ölünün buraya gömülmesi için de zamanın Şeyhülislâmı koskocaman bir fetva vermiştir. Hoca Abdullah ER Yavuz Selimin şirpençesine nefes ettiği için padişahın da gözüne girmiş, bu sebeple ömrünün sekiz sene- sini Yavuza vakfetmiştir. İşte bugüce kadar devam edip gelen bir efsaneninm doğru, fakat haylı garip ltaralı budur.