- YILBAŞI Bin dokur yüz otuz üç, Ba kış ayak basacak. Senede kolay ve güç Ne varsa toplıyacak L. »4 Karlar yağarkea hele, Ne hoştur yeni sene, Alacxan bir yaş gene Atacak mı dersiniz ?. Ah çocuklar, çocuklar ! Yüreğim şimdi hoplar, O kapanık odalar, Kimbilir neler saklar ? * baba gelirken kesiniz, çekilirken, sesiniz L. Noel BC Kapınız Kesilmeli * Yeşil dallar Tstünden Pamuk karlar dökülür. Etrafı ince tülden Oyuncaklar bükülür L. * Hep birden el açalım, Noel baba gelirken, Gülüp neşe saçalım; Eli dolu gelirken 1. AFACAN Yerli Malı O gün muallim sınıfta tasar- ruf ve yerli hakkında bir konferans veriyordu: malları — Çocuklar, yerli malı kuk- Yerli çok ucuza malolacak, masraftan, zah- metten, acıdan kurtulacakamız.. Ecnebi mali şaklayan bir tokattır.. Eğer yerli lanınız.. malı — size sİZİn malı kullanırsanız, bu tokat sizin yözünüzü okşayacaktır. Bu sıra- da Afacan oturduğu yerden elini kaldırarak aöz istedi.. — Efendim, birşey söylüye- çeğim, — Söyle bakalım Afacan.. — Şey, bundan #sonra bize dayak atarken — yerli tokattan kullanınız. olmaz mı muallim Bey?. Zekâ Eseri Rebeka çocuğunu kasaba gön- deriyor. — İzak oğlum, git bak kasa- bın paçası var mi? lzak eve geliyor. Annesi se- rüyor: — Paçası var mı? İzak cevaben: — Anne, kasabın var amma çamurlu. paçaları — Senin yaşın kaç Afacan ?. — İyi bilmiyorum efendi amca ben kundakta iken annem ken- disinin yirmi sekiz yaşında oldu- Eı:ıı söylemişti. Şimdi Götekine rikine otuz yaşında olduğunu söylüyor.. —Artık ondan ötesini ven besap etl yüzünüzde YN DAPACAN | Şişman Kadri Efendi, bir gün köpeğile kıra gitti, gezdi, dolaştı, yoruldu ve dinlenmek için bir ağaç altına çöktü... —T S aa Tatlı Afacan, Hasun B., Hanımteyze, birkaç gün evvel — Halk Evinde yapılan tat- h — müsahakasına gittiler.. Büyük sa- Tonun - ortasındaki ezan masada bir gçok boğaz açicı tatlılar vardı.. Ala: canında — ağrzının suyu akıyordu... Bu sırada Afacan babasının ku eğilerek dedikiz — Baba, — bani Sön evde anneme yalyarırdın.. «Bar nım ga dilini tat- hlaştır!». diye... Şu hılardan — biraz me ikram ot acaba evde çağırmaz- vek, bagırıp mi? Noel Gecesi İki fukara çocuk konuşuyorları — Ayakkaplarını ocağın önü- ne koyacak mısın? — Ayakkaplarım yok ki oca- ğın önüne koyayıml.. Ayyaşın Çocuğu Hoca sınıfa hitap ediyor: — İşret fena şeydir. Ciğer leri yakar... Rasim ayağa kalkarak: — Annem de öyle söylüyor amma... Babam yakmaz yalnız kızdırır. diyor. Mükâfat Fatma Hanım küçük yeğeni olan Ahmed'i görmiye gidiyor. — Uslu oturursan sana bir öpücük veririm. — Cezn olarak mı? Dolma Kalem Afacan bir kırta> siyeci — dükkânıca girdi ve bir. dolma kaler almak İstedit Dükkân — sahibi kalemi methediyor- duz —Haydi bakalım küçüğüm, — bütün YILAN K ÖPEĞİ D y%., D l,“,a - Köpeği de kendisi de balsiz kalmışlardı.. Bu serin ağaç altı her ikisine tetlı bir şekerleme verdi ve horul horul uyudular.. Fakat... YAŞ Bir gün eve birkaç genç kız gelmişti.. Hepsi de — Afacanın başına Üşüşerek, onu sarsmıya, güldürmiye, gıdıklamıya — başla- dılar... Bu tırada Afacan kızdı, bağırdı : — Ocoofl. koskoca — çocukla olur mu 7. Genç kızlar kahkahalarla gül- miye başladılar. İçlerinden biri atıldı : — Söyle bakalım senin yaşın kaç Afacan?.. — Benim Üç türlü yaşım var abla 7 — Nasıl ?. — Evde sekiz yaşımdayım, anneme sorarlarsa, — ihtiyarlığını belli etmemek için 6 der. Fakat tramvayda, şimendiferde 5 ya- şımdayımdır. bırakın beni !.. alay etmek ALINC — Aman oğlum amanlı: Gözünü seveylini Şu dümeni ; bırakma, elini çekme oradan... Otomobili bir yere çarptıracaksın !.. — |Elma Hırsızı | l 'AĞI Ağacın —Üstünden — iri * bir yılan uzanarak, bobiyi yavaşça Ağzına aldı ve yuttu.. Şişman Kadri Ef. birdenbire uyanınca... AARADRA TT T AA » Meteliğa Kurşun | ÜÖgün Hasan Bey eve hiddetli gel mişti.. — durmadan odayı boydan boya dolaşıyor, elini ko- lunu sallıyarak ho- murdanıyordu.. Afacan bop bu- lundu — birdenbire babasına sordu: — Baba meteliğo kurşun atmak ne demektir? Hasan” Bey hid- detle döndü: — Abdallığın la- zumu yok.. görml- yormısın?.. Demin- dönberi o kurşanu, bep ben © kahro- lağı kurşuna atıyo- rüm da tattura- myorum, Afacana babası yılbaşında bir kitap hediye etmişti. Afacan bu resimli kitabı hergün mektebe götürüp getirmiye başladı.. Mek- tepte, teneffüs esnasında bir köşeye oturur, uzun uzun resim- lere bakardı.. Yine bir gün teneffüste kita- bın bir yaprağına dalmıştı.. Re- sim bir eli hırsızı çocuğunu ko- valıyan bir bahçıvanı gösteriyor- du. Bu sırada muallim de yanına gelmişti.. Afacana sordu: — Öyle — dikkatle resim ne Afacan? Afacan cevap verdi: — Bahçıvana bakıyorum.. Ço- cuğu bir türlü yakalıyamıyor!.. baktığın — Günler Hanımteyze ger- gel işliyordu. Bu sırada Afacan ” an- nesine döndüt —Anno, günler ar- tık yirmi üç saat oldu!. —A, delimisin son? Hiç gün yir- mektep zamanında bunu - kullanırsın.. Dayanıklıdır.. Afncan vazgoçti; — Hacet yokde- di, çünkü yarın mektap tatilt.. Minimini arap tobi, bir gün annesine geldi: Hani anne, dedi, buraya bir zamanlar beyaz insan- lar gelmişti de çocuklarının salın- cağı vardı. İşte ben onlardan isterim. Ve hüngür büngür ağla- miya — başladı. Tobinin annesi düşündü, ta- şındi, — çocuğunü — susturabilmek için aklından geçenleri yokladı ve nihayet: — Hahl.. diyerek koştu, — fil babanın — dişlerine taktığı sepetle çocuğunu eğlen- dirdi. mi Üç aat olür- mu? — Yirmi dört Saattir... — Öyle amma, babam akşam ne diyordu? Günler bir saat kısaldı de- miyor midi?.. RAMAZAN Bu ayın bilmem kaçı Ramazanmış çocuklar, eskiyi Arap saçı Yupan yazmış çocuklar 1. Eakiden ramazanlar Davullarla gelirmiş Bu boşboğazlı canlar Tatlılarla gelirmiş t * Kandiller işıl apıl, Yanarmış camilerde. Oruçlar mişil mişil, Topu beklermiş evde. Gece kenar köşede, Karagör, oynanırmışı *Vay hacivadım nerde 7. Hacivat canlanırmış . * Gece yarısı bele, Sahur yemek ma hoşmuş, Sofraya gele gele, Yemekler boş olarmuşl x Şimdi İktısat diye Sahura kalkan yoktur, Babam, annem yat diye, Bağrınca karnım tokturl AFCAN Mersin - Samsun Hattı Bitişik komşunun kızı, oku- duğu gazeteyi hanımteyzeye gös- terdi: — Bak hanımteyzeciğim, ar« tık Mersinden Samsuna kadar tiren işleyecekmişl.. Hanımteyze birdenbire telâşa düştü: — Eyvah, felâkett.. — Ne oldu, ne varl — Kız kardeşim — Mersinde, kaynanam da Samsunda... Şimdi saçsaça, başbaşa kavgaya baş- layacaklar... — Anlamadım!.. — A benim canım kızım... Kaynanam denize bindiği zaman için — dışına — çevrili Şimdi kolaycacık oğluna gidebilecek... Marifet Afacanla Cingöz — oturmuş, gazete okuyorlardı. Bu sırada Cingöz gazetenin baş tarafında bir yeri gösterdi: — Bak dedi, Anadolu'da bir çocuk ufacık bir kereste fabrk kası yapmış, bir buhar makine- sinin aynını da teneke parçala« rile taklit etmiş işletmiş, Afacan güldü: — Eb, bunda na iş var?.. — Ne iş olacak, çocuğun elinden herşey geliyor, — herşey yapıyor... Afacan başını salladı: — Ben de her cuma baba- mın verdiği 50 kuruşu koskoca bir “ deve , yapıyorum yal. — Söyle —bakalım — Afacan, Sultan Murat Kosva muharebe- sinde ne yaptı?.. — Ben ne bileyim efendim babam artık gazete okumuyor"