l Dünya Hüâdiseleri ! Bir Bardak Suda Fırtına Kopuyordu Şimal Monroe Prensibi Meselesi Amerikasının — bütün dünyaya karşı vaktile ilân ettiği bir preasip var- dır. İdaresi zama- nında bu prensip ilân edildiği için Şimali Amerika Cümhur Reisi Monroe'nin ismine izafe edilmiştir. Bu prensip, Amerika- nın Âmerikalılara ait olduğu esa- sını ortaya koymuştur. Bu prem- sibe göre, yabancı devletlerden herhangi biri Amerika kıl'asına ait bir parçayı işgal edemez, burasını müstemlike haline koya- maz. Eğer böyle bir işe teşebbüs ederse, Amerika ile muharebe haline girmiş olur. Fakat Meksi- ka hükümeti ile Fransa aras nda son zamanda çıkan bir hâdise, bu prensibi ihlâ! edici bir mahi- yette olduğu için Amerikanın nasıl bir hareket ihtiyar edeceği merak uyandırmaktadır. Mesele şudur: Meksika — sahillerinden 1000 kilometre mesafede, kutru üç kilometreyi geçmiyen boş bir ada vardır. Dört sasır evvel İs- panyol gemicileri tarafından keş- folu-an ve sonra Fransa tarafın- dan benimsenen bu adayı otouz beş sene evvel Meksika hüküme- © bir bölük askerle İşğgal ettir- miştir, o gün, bugün iki devlet arasında iblilâfh bir vaziyette kalmış, son zamanda Fransanın giddetli protestolarını mucip ob- muştur. Nihayet, iki hükümet, İhtilâfın hallini İtalya Kıralının hakemliğine havale etmişler, o da adamıa Fransaya ait olması mü- taleasında bulunmuştur. Meksika hökümeti, Klipperton ismi verilen bu adayı şimdi Fransaya teslim edecektir. Fakat Fransanin ÂAme- rika sahillerinde bir toprak par- çasını işgal etmesi Monroe pren- sibine muhalif olduğu içindir ki, Amerikanın takınacağı tavru ha- reket merak uyandırıyor, şeklen ebemmiyetsiz, fakat prensip - iti- barile çok mühim olan bu vak'a beynelmilel siyaset entrikalarının garip bir tecellisi addolunabilir. $ Her milletim mahkümleri hap- setmek için te- telif ceza müc- seseleri vardır. İşledikleri cürüm ağır olduğu için bu müessesele- rin hayatı da — derece, derece azaplıdır. Meselâ Fraansızların ağır eeszalı mahkümları hapsettikleri yer, Cenubi Amerikanm Şimal kısmında, Güyan denilen mıntae- kadır. Bir tarafı deniz, diğer ta- rafları nehir ve ayak basmamış ormanlarla çevrili bulunan bu dünya cehemneminden kaçmak mümkün değil gibidir. (i'iıkibu ormanlar her — türlü vabşi hay- vanlar ve vahşi insanlarla do- ludur. İspanyolların ceza müesseseleri Afrikanın kızgın kumlu — çöllerin- dedir. Güneşia harareti buradaki insanları adeta kurutmuş gibidir. Ne yaşamaktan, ne de çalışmak- tan zevk alırlar. İtalya ile Meksikanın bu nevi hapishaneleri birer hâli adadr. Ağır cezalı mahkümları, ilk defa uzak mntakalara — göndererek hem — müstemlikecilik — yapmak, hem de bu adamları mütemadi biz nezaret ve çalışma hayalı ile cezalandırmak - istemiş memleket İngiltere olmuştur. Fakat bu usulün bir netice vermediğini ve gayriinsan! o'duğunu görerek yine ilkevvel kendisi bundan vazgeç- miştir. Dünyanın, yaşaması ağır şartlı hapishanelerinden biri de Sibiryanın şimalindeki Solovetski hapishanesidir. Kara ile arasnda | srce kilometrelik buzlu sahra izler bulanan bu mıntakaya kar, tay yarölerls Hürkadi. Üeyelinü — ——— — ——— ünyada Olup Bitenler — Askerlik Bahsi Fransız Denizcilerine Göre Gelecek Harpte Tayyare Tayyare ve Jeplinlerin muharebede büyük ve ni- hal bir rol oynayacakları iddiası yeni değildir. Ayni zamanda bu mühim vası- taya izafe olunan bu müthiş kudretine karşı itiraz eden ler de çoktur. Müstakbel harplerin yine eskisi gibi piyade ve topçu ile netice- lendireceği tarafla larına, bilhassa Fransız kara ve ! deniz erkânı arasında tesa- | düf ediliyor. Son zamanda, bu noktai nazar etrafında Fransız Amiralı Deguvi mühim bir tekik yazısı yazmıştır. Bilhassa asker karilerimizi alâkadar ede- ceği için iktibas etmeyi — faydalı bulduk. Fransız Amiralı diyorki: Son muhare- benin en büyük deniz harbinde - Jütland 31 mayıs 1916- iki düşman yine eski usul Üzere, yani topla dövüştüler. Harbin ilk ha- berleri arasında tayyare, tehtel- bahir, zeplinlerin oynadıkları mühim rollerden de bahsedilmişti. Fakat mütemmim malümat gelmiye başladıkça ha- kikat anlaşıldı. Yeni, eski, ismini kaydettiğimiz — silâhların hiçbiri bu muharebeye iştirak edeme- mişlerdi. Maamafih ertesi, sabah başta L 11 olmak Üzere birkaç zeplin düşmanın harekâtına dar imt bir keşif uçuşu yaptılar ve düşmanın, baş kumandan tara- fından verilen emre baş eğerek toplandıkları kaydettiler. Fakat birüün evvelki — gibi hava fena idi. İster istemez düşmanla te- ması kesmek icap etti. Bu arada Alman Amiralı Şeer'in bazı kendi tayyareleri tarafından muharebeye yapılan müdahaleden bahsedilmiştir. Fa- | kat bu harekât ehemmiyetsizdir veya ebemmiyetsize yakın bir derecede kalmıştır. Şu hale göre, bütün bu vesaille yapılabilecek bir deniz harbi teknikinin teme- lini kurmak için elde madd! delil | yoktur, Maamafih, on altı senedenberi »biltün — askerlerin fikrini işgal eden buü yeni vasıtalar gerek bünyeleri, gerek harp cihazları yani silâbları itibarile hissedile- cek bir terakki göstermişlerdir. İlk olarak zeplinlerle, balon- ları ve buna benzer vasıtaları ee alalım: Bu bahis etrafında söylenecek fazla şey yoktur. Bunların yaptık- ları terakkiler büyüktür. Ve me- selâ Almanların hava ejderleri Avrupada uçarak Amerikaya ka- dar giderek büyük muvaffakiyet- ler gösteriyorlar. Fakat Almanla- rın einde bu Jeplinlerden kaç ta- ne var? Sonra, Fazfa miktarda mevcut olsalar bile, bu vasıta- lirler. Oradan kaçınak mümkün değildir. Yaşayışı bile ölümden farksızdır. | / | Yayyare, harp gemisinden havalanıyor Grup halinde uçan bir Ho ları, kara muharebelerine sakla- mak istemeleri tabil değilmidir? Gelelim tayyarelere: Bu sa- hanın hareketi pek fazla olmuş- tur. Bu tarakki, kara muharebesi münasebetile keşif, avcılık bombardıman gibi sadece teknik işlere inhisar etmiyor. Deniz Filolarının'da tayyare- lere olan ihtiyacı gün geçtikçe artıyor, o derece artıyor ki hava filoları da, bir nevl deniz filoları- n ihtiyacına tabi olmiya başlı- yorlar. Deniz Ffilosunun — arkasından içindeki tayyarelerin adedi 50 yi bulan tayyare gemileri hareket ettirmek kâfi gelmiyor, bizzat ge- milere de onun ihtiyaç- larmı görecek mikdar ve surettetayyare yerleştiriliyor Hatta denizaltı gemilerine bile bunlardan. verilmiye başlandı. Çünkü denizaltı gemisi tamamen kör bir silâh nddedilemezse gözü- nün pek te kör olduğunu kabuletmek mümkün de- gildir. Çünkü en müsait havalarda bile rüyet ufku gayet mahduitur. Bu itibar ile kendisini avlamak iste- yecek süratli gemilere, hatta düşman tayyarelerine karşı muhafaza edilmek ihtiyacındadır. Bunun haricinde mün- ferit gemilere kar- gı tayyarenin ya- pabileceği tesir ile donanmalara karşı kuvvetini tesbit etmek lâ- zımdır. İster kara, ister deniz tayya- resi olsun, 1914 teki nümunelere nisbetle bagünkü hava — vasıtamız gerek — muhtelif aletler ve gerek tahrip edici bom- balar noktasın- dan çok daha kudretlidir. — Şu halde gemller için bu silâh eski- sine nisbetle daha fazla tehlike- lidir. Bu hüküm, tek tayyare içindir. Fakat hep beraber iste- nilen manevrayı yapan, müşterek bareket eden tayyare filoları ise, bir. donanmaya — karşı müessir olabilmek için behemehal, muay- yen hedefler almak, alçak uçmak, kendisine —açılacak ateş veya üzerine yollanacak diğer tayyare- lere e&hemmiyet vermiyerek Üüze- rine aldığı tahrip vazifesini dik- katle yapmak gerektir. Böyle bir tayyare — filosu — kumandanının zayialı me olursa olsun, alacağı netice çok büyük olacaktır. Amirak: Deguvi - X -—7 | SINEMA İLE MÜLÂKAT —| Gazeteciler şimdiye kadar biri ile bir mülâkat yapabilmek için çok güçlüklerle mücadeleye mecburdu. Sinema bu güçlükleri hallet- miştir. Bu resimde önde başı açık gördüğünüz adam bir sinema mütâkatçısıdır. Ceketinin yeleğinde mikrofon vardır. Cebinde sinema makinesi mevcuttur. Sokakta giderken bir adamla mülâkat yapmak istediği zaman yanma yaklaşıyor. Mikrafanunu açıyor ve konuşmıya başlıyor. Siz farkına varmadan hom sözle, hem resimle yakalanmış bulunuyorsunuz, Amerika intibabatında halk arasında dolaşan fikrini toplamışlardır. suretle halkın slaemacılar bu | Dili Tetkik Cemiyeti Kari Mektupları Bir Semt Halkının Ricası Yodi imzalı bir mektup aldıke Bu mektupta deniliyor ki: Biz Aksaray, Çapa, Yedikule, Topkapı semtlerinde — oturmıyaâ mahkâm olan botbahtlara trame vay şirketi bir az acısa ne olur. Bu semtlerde oturan bizler bir türlü işimize vaktında yetişemis yor, vaktında döne- miyoruz. Tramvaylar © kadar büyük fasılalarla işliyor ki tram” vay beklemekten bıkıp usanıyo» ruz. Paramız olsa otomobile bi neceğiz. Ounu da yapamıyoruz mecburen bekliyoruz. Şirket bir az insafa gelsede bu semtlerdeki tramvayları bir ax sıklaştırırsa me olur. evimize Cemir Bamsunda Tütün İşçileri yetiDe: Gönderdiğiniz kopye siliktir, okunmuyor. Bunua için mektu- bunuz dercedilemedi, bir okunaklı kopye gönderseniz dercederiz Ef. * Dokter Celti Bey — Herkesin kendi düsünce- sine hürmet etmek şiarımızdır. Bu şebeple mektubunuzu derce- demedik. Mazur görünüz. x Tp kültesinden Raslin Şinatl Beaye: — Şabıslar arasında münakar şa tevlit ödecek yazlar neşrete mek mutadımız. değildir. Bucun için Peyami Safa Beye bitaben gönderdiğiniz mektubu neşretme- dik E£ x Boşiktaşta Thsan Beye : K — Biz ittifaka dahil değilir. Binaenaleyh ecnebi eserlerden istediğinizi terceme edebilirsiniz sahibinin dava hakkı olamaz Ef. » Lucede Fahri Yılmaz Beye: — Birinci Dil Kurultayı me- saisini bitirmiş ve Türk Dili Tet- kik Cemiyeti Kurultay kararları üzerinde faaliyete — başlamıştır. Bunun için (Dil Kurultayından diliyorum ) başl klı mektubumuz neşredilememiştir. Muamafih Türk merkez heyeti ve kolları mektubumuzdaki temenniler Üzerinde çalışmakta- dır. Bu mesai yakında bitecek ve büyük Türk lügati neşredilecek, bugün kullandığımız ber yaban kelimenin ve ıstılahin Türkçe mu* kabili bu lügatte bulunacaktır. * Mohmet Baver Beye: Mahkemelerde takip etmek imkânsızdır. Çünkü, davaların ne kadar müddet de“ vam edeceği malüm değildir. Binaenaley öğleden evveline ko* nan bir dava öğleden sonrayt kalabilir. İstinaf mahkemelerinit büyük faydaları vardır. davalar aıra