- Sonra, Yarımadada karaya çıkmış “Amiral Güc Jatle'nin telgrafını ç , G Ğ A P LA A —Ği — Ingilterede, Bahriye Nezare- tinde aktedilen meclis, tekrar denizden taarruz - edilmesine ta- raftar değildi. Verilecek zayiat- tan başka böyle bir taarruzun yapılmaması için iki mübim se- bep daha - vardı. Evvelâ: Bir ve hattâ iki Alman tahtelbahirinin | Çanakkaleye yaklaşmakta olduk- ları istihbar edilmiş ve İngillere- nin son sistem bir gemisi olan Oven Elizabetlh dritnotimna, her- hangi bir teklikeye maruz kak maması İçin geri dönmek emri verilmek üzere idi. Saniyen İtal- ya ittifakı müsellesten — ayrılmış ve Avusturyaya harp ilâa etmek üzere idi. Fakat bu son ve mu- cibi memnuniyet olan hâl Akde- nizdeki İngilir donanmasının va- zifesini hafifletmek şöyle dursun bir kat daha ağırlaştırıyordu. 10 mayıs günü Paris'te akte- dilen bir içtimada İtalyanin Adri- yatik denizindeki — donanmasını takviye etmek üzere dört zırhlı ile dört torpitonun gönderilmesi takarrür etmiş, fakat Fransız ge- milerinin —bir İtalyan — amiralının kumandası altında bulunması hu- susunda hayli müşkülâta tesadüf edilmiş olduğundan bu gemilerin Çanakkalede bulunan İngiliz do- | nanmasından tefrik edilmesi za- | rürl * görülmüştü. Buna — binaen | Boğazlardaki donanma mevcudu muvakkaten tenezzül etmişti. Bun- dan maada donanma Marmara denizine girse bile faaliyetinin Alman tahtelbahirleri tarafından tahdit edilmesinden korkuluyordu. bulunan ordunun da gerek ce- nahlarını muhafaza etmek gerek- se gelecek olan takviye kıtaatının karaya çıkması hususunda donan- manin muavenetine çok - ihtiyacı vardı. Donanma, Boğazları zor- lamağa kalkıştığı takdirde, kara- da bulunan ordu bu mühim mu- avenetten mabrum kalacaktı. Fransız Bahriye Nazırı da tek- rar denizden laarruza geçilme- sinc taraftar değildi. Binaenaleyh alır almaz Londra'ya atideki telgrafı gönderdi: “Muvaffakıyet temin edilmemiş ve vaziyet 18 marttaki veziyetten farksız ise, donanmanın bu hare- kâta iştirâk ettirilmesini tehlikeli görüyorum. Verilecek olan zayial | bertaraf, ademi — muvaflakıyet takdirinde bunun yapacağı ma- nevi suitesir çok büğük olacak- tır. Binaenaleyh, pralik bir nok- tal nazardan, muvaffakıyetsiz bir deniz taarruzu zaten müşkül bir vaziyette bulunan arduyu daha fena ve daha tehlikeli bir vazi- yete ilka etmekten başka bir netice vermiyecektir. Bu bapta- | ki mütalea ve emrinize munta- | zırım efendim.,, Amiral de Robeck'in 10 ma- | yıs tarihü telgrafını aldıktan son- |- rı Mister Churehili Amiral H, B, Jackon'a müracaat ederek bogar- lar Türklerin elinde bulanduğu | halde bir donanmanın Marmara'- dan ric'atinin gerek topçu ateşi ÇANAKKALE " tırıldığı haberi geldi, | Guücen | getinin, İrgütere Mükümeti tarafından Garzi Vx. ne hediye edilen eserin terefimesi Yazan: Ceneral Oglander TürklerinElindekiDonan- manınMukavemetiNe İdi? İ gerekse — torpil — infilâkı | kadar zayiata uğrayabileceğini | sordu. Amiral Jackson — on altı gemiden ibaret iki filo ile boğaz- lar zorlandığı takdirde bunlardan l ancak sekiz geminin pek az bir cephane ile Marmaraya vasıl ola- bileceklerini ve avdette de topçu ateşi ile bunlardan dördünün zayi olacağını bildirdi. Tabü, torpil infilâkı yüzünden vaki olabilecek | zayialı hesap etmek kabil de- gildi. Amiral Jackson'un — bua bapta — vermiş olduğu — memo- randomda “Bu suretla boğazları zorlayıp Marmaraya girip avdet | ı_decek olan onaltı zırhlıdan — ta- lih yaver olursa ancak dördünün o da yaralı olarak dönmesi ihti- mali vardır,, deniliyordu. Ayni gün Lort Fisher mister Churchill ve | Başvekile gönderdiği bir tezkere | ile, sahiller adam akıllı zabtedil- | medikçe denizden tekrar laarruz | edilmesine — taraftar bildirmişti. olmadığını Bu müzakere ve muhabereler | devam ederken Çanakkale önün- | Goliath zırhlısının 13 mayıs günü, bir Türk torpitosu tarafından ba- Ayni gün Bahriye nezareti de — Amiral De Kobecke - bir telgraf çeke- rek boğazlara karşı — müstakılen bir - deniz zamanının geçtiğini ve mevcut şeruite nazaran böyle bir taarru- zun yapılması imkânı bulunma- dığım bildirdi. Ordu nasıl — olsa karaya çıkmıştı. Yakında takviye edilecek ve sabredildiği takdirde Kilidülbabir yaylasını da zabtede- cekti. Binaenaleyh donanmanın | vazifesi orduyu —bu vazifesinde himaye etmekten ibaret kalıyor- du, bunün için de, inşaatı — ikınal edilir edilmez donanmaya iltihak etmek Üzere altı Monitor gönde- * rilecekti. İlh... Bu karar 0 gün sabahleyin | Bahriye Nezarelinde akledilen bir içtimadan sonra hülâsaten Lort Kitchenare izah edildi. Lort . Kit- €hener bidayette her ne kadar Elizabeth — dritaatunun Çanakkaleden ayrılmasını şiddet. protesto etiyse de, Bahriye Neza- ordunun — elden — gelen bahri — muavenete mazhbar — olu- cağı hakkırdaki teminatı Üzerine bu protestosunu geri aldı. CArkası var ) ile ne, temine hücumu yapılmasının | Japon - Rus f 1 Münasebatı I Şankhay, 7 nyanın | Milletler Cemiyeti ıoıdîj:s:kl mu- | rahhası olup, Cenevreye gitmekte bulunan | ler birliği hariciye komiser mua- vini M. Karahan arasında elyevm Rusyada Mançari hakkında yapı- lan mükâlemelerin muvakkat bir | tesviye sureti ile neticelenmesi | muhtemeldir. f Rusyanur Mançuride mahpus bulunan - teb'asının birakılmasını , â:ılıçlığı. buna mukabil | Mançuride mevkuf tutulan Japon | tebaasının salıverilmesi için tavas- | sutta bulunmağı teklif ettiği söy- 1 lenmektedir. | Çin gazeteleri, bu mükâleme- lerden maksadın ecnebileri Çin- den uzaklaştırmaktan ibaret oldu- | gunu iddir etmektedir. Yine bu gazeteler, Mançurinin şimalinde olan ve çok vahim bir varziyet içinde bulunan mıntaka hakkında | Japonyanını Sovyetlerle bir anlaş- ma elde etmeği pek ziyade arzu eylediği zannındadır. | Çok Çocuklu Annelere | İkramiye Veriliyor (Baştarafı | inci cayfada ) nun, Beşiktaş Dikilitaş Sinan so- kak 27 numarada Behiye Hanım, Kadıköy Hüseyin paşa mahallesi | Acıbadem caddesi saray arka- sında Kadriye Hanım, Sarıyer Kum sokağında 45 numarada Fatma Hanım, Bundan sonra muamelelerini bitiren ailelerin ikramiyelerinin verilmesine de devam edilecektir. Kanunun neşrinden evvel (6 ) | yalar da bastırılmıştır. Bu madal- yaların Üzerinde aile yuvasını | gösteren resimler vardır. Pek yakında bu madalyaların dağıtıl- | masma da başlanacaktır. murluğundan: Embiyet Sandığma ipotekli olup tamamı iki bin beş yüz lira kıymeti muhammineli Kartalda — İstasyon — caddesinde 44- 22, 202 -26, H- 138 No. larla | murakkam kayder manabahçe ha- * ne halen posta ve telgrafhane ittihaz olunmuş olan maamüşle- " milât bahçeli harenin tamamı açık arttırmaya konmuş olup şartname- İ sinin 14-11932 tarihinden itiba- | ren dairemizde herkes tarafından | görülebileceği gibi 12 - 12-932 ta- : rihine müsadif Paxartesi günü ! saat 14 den 17 ye kadar daire- mizde açık arttırma ile satılacak- tır. Arttırma bedeli muhammen kıymetinin yüzde yetmiş beşini | bulmadığı takdirde en son arttı- | yanın taahhüdü baki kalmak üze- re 27-12-932 tarihine müsadif Salı günü yine saat 14 den 17 ye | kadar dairemizde yapılacak olan arttırmasında gayrimenkul en çok arttırana ihale edileceğinden ta- liplerin mubammen kıymetin yüz- de yedi buçuğu nisbetinde pey akçesini veya milit bir bankanın teminat mektubunu bâmil bulun- maları lâzmdır. Müterakim ver. | giler ile vakif icaresi ve - | yeye Mit tenvirat ve tanzifat rü- gee ı | sumları müşteriye aittir, 2004 nu- Resim Tahlili — Kuponu Tabiatinit! üğrenmez — İaliyorsana 5 .der Hükle, gönderiniz. KAbİ Ui? rosminİai Kupoa —ile ble> Resmhile aira/ ve Zadş elilm oe ——— . almı, mesleğ Vaya san'ut? kesimin klişesi BO xurağl c Vumubabilimde gönderi eati Ümaralı İcra ve İfiâş kanununun | (126) ncı maddesinin dördüncü ; fıkrasına tevfikan bu gayrımen- | kul üzerinde ipotekli alacaklılar ; ile diğer alâkadaranın ve irtifak hususile faiz ve masarife dair | ilibaren (20 ) yirmi gün içinde evrakı müsbitelerile bildirmeleri, aksi halde hakları tapu sicillerile | paylaşmasından hariç kalacakları cihetle alâkadaranın işbu madde- | nin mezkür fıkrasına göre harc- | ket etmeleri ve daha Fazla ma- | iümat almak istiyenlerin 932- 1462 dosya — numarasile —muracaatları ilâa olunur. . Matsuka ile Sovyet- | çocuğu olanlara verilecek madal- | | sabit olmadıkça satış bedelinin | —a A İstanbul Dürdüncü İcra Me- | | resme beraber bakalım. Yabancı | ' hakkı sahiplerinin bu baklarını ve * | var. Evvelâ ismi olan iddialarını, ilân larihinden | HİKÂYE Bu Sütunda 'Hergün Nakili: Naci Sadullah O K_adın! Bir edibin bir sözünü düy- | mül edebilirim. Feci — suretta muştum: “İnsanlar harbe girer- ken bir, denize girerkeken - iki, evlenirken üç defa düşünmelidir.,, Demiş, Biz iki arka; hayatta tecrübenin dikenli çemberlerinin her çeşidinden geçtikten sonra edindiğimiz kanaatla bu felsefeyi biraz değiştirerek şu şekilde ka- bul etmiştik: “İnaan harbe veya denize girerken hiç tereddüt etmiyebilir, fakat evlenirken hiç olmazsa üç bin defa düşünme- lt e * Onunla mektepte beraberdik. İasan mektepte okuüyor okuyor | da bir gün eline bir kâğıt par- çası tutuşturuyorlar: “Al bu kâ- gıdı, diyorlar, biz sana lâzım olacak silâhları verdik. Git artık ! hayatta boğuş dur.., Ve haki- katen ondan sonra kötü bir boğuşmadır. . başlıyor. Bir gün baktık ki aramıza dağlar, deniz- ler girmiş, o şarkın uzak bir vilâyetine gitti, ben kaldım. Ve nihayet aradan saçlarımıza genç yaşta aklar düşerek geçmiş uzun kahırlı senelerden sonra bir gün yine kavuştuk. * O da İstanbuldaydı ben de, | Bir gün bana geldi: — Ben, dedi. evleniyorum ! — Üç bin defa düşündün mü? — Üç yüz bin defa düşün- | birarlnşanü | düm !.. Sonra anlattı. İnsan — dedi, suyun İaymetini kurumuş terkos muslukları karşısında daha - iyi anlıyor. Ben kadının asıl kiyme- tini kadınsız yerlerde ta içimden duydüm. Hem artık ruhum ya- ruldu. — Felsefen yüzel, hakkın çok! Tasarlanmış bir şeyin var mi — Var.. İyi bir ailenin ma- sum bir kızı.. Arkadaşım hayatına eş seçe- ceği kadını dilinin döndüğü ka- dar medhetti. Ve cebinden bir resim — çıkardı : — İşte dedi yengen!. * »» * Ey beyoğlunun ortanın Üstünde çapkınları.. Gelin bu değil. Çakır Fıtnatı içinizde tan- mıyan hanginiz var. Sofraları- mıza kahkahalarile nice defalar neşe vermiş, gecelerin sefabet için biçilmiş kaftan olan ilerlemiş saatlerinde dudaklarımız mey ka- | dehleri sunmuş — olan — Fitnat... Pişkin, kıvrak, — olgun - tabiatlı Fıtnat.. Resim elimde şaşmıyo- “yum, kızınıyorüum, gülüyorum : — Bu eskiden senin de yen- gendi. Fuat .. — Allah sakladı. Ne isabet ki vaktile haber verdin.. Dedim. Fıtnatın kim olduğunu iki üç kelmecikle anlatlım. O gülmedi, kızdı, — şaşırdı, — aşağı — yukati bağırdı : — Dikkat et, dedi, sözlerine dikkat et. Sözlerin şaka — işe senden umulmuyacak kadar çir- kin. Ciddi ise aldanıyorsun, ben- zetiyorsun. Behemehal yanlışın hitnat değil onun.. Gülüyorumn : — Çocuğum, bu aşk sana bildiklerini de unutturacak kadar beynini sarmış. Seu bilmez misin ki osana nedret, bana Fıtnat ötekine adalet, bir - başkasına fazilet olabilir. Ben.. Sözümü kesti: — Seni nekadar — sevdiğimi bilirsin. Bu mevzu üzerinde an- cak bu kadar hezeyanına taban- | yanlışın var. Gülüyorum: — İspat ederim ki resmini taşıdığın kadın piyasada Çakır lâkabile maruf olan meşhur Fit- nattır. — İspat et, dedi. — Fakat unutma ki ispat edemezsen be- nim ismimi onutman İlüzımgele- cektir. Gülüyorum. Çünkü eminim. — Razıyım!.. * Şimdi karşı karşıyayız. Orla- mızda üzeri mezelerle donanmış bir masa var. Şapkasını yatağın üzerine fırlatıyor, saçlarıı dü- zeltirken : — Biraz geciktim, — kusura bakma, diyor... Kusur ne demek ! ya hiç gelmeseydin.. — Ya sen, diyor, böyle eski dostları arar mı idin? züğürtle- din de eski defterleri karıştırı- yorsun galiba artık.. Fuat, bitişik geçme odada. Onun da önünde rak: sofrası var. Oturuyor. Onunla sözleştik. Asabına hâkim olacak, ateş püs- kürüp odaya dalmıyacak, onu saçlarından kavrayıp yerlerde sü- tüklemiyecek, görecek, anlıyacak, soğuk kanlılıkla atisi hakkında bir karar verecek. Sırası gelmişti artık : — Fıtnat, dedim, işittim evle- — Evet, sen kimden duydun? Her topalın bir kör alicısı bulu- nur. Bulduk işte bir tane... Katılıyor gülmekten... — Aman hatırıma geldikçe kendimi tutamıyorum diyor.. Ben sinema aktrisi olacakmışım amma yanlışlık olmuş. Enayiye öyle roller oynuyorum ki görme, İsmimi Nermin biliyor. Artık sen beni onun yanında bir gör bin bayıl. Zavallı Fıtnat.. Şu anda - bik- se ki bütün söylediklerini duyu- yer, yarın kendisine selâm ver- miye tenezzül etmiyecektir. Fakat bilmiyor ve bilmediği için de boyuna aşıkının enayiliklerini (!) anlatıp duruyor. Sabahleyin içeriki odanın ka- pisini açıyorum. Fuat yatağına uzanacak takat bulamıyacak ka- dar içmiş, başı içki tepsisinin için- de kalıp gibi sızı Dürtüyorum uyanıyor, yüzüme bakıyor, hâlâ serhoş ! — O kadının kalbini köpek- lere atsan yemez.. Diyor ve gü- lüyor, katılıyor gülmekten... — Haydi kalk diyorum.. Sonra görüşürüz onu. Sen şimdi yüzlünü, gözünü, başını soğuk su ile yıka da biraz açıl, biraz kendine gel.. Yüzüme bakıyor, gözlerinde mâvn , kalmamış artık.. Gözleri insana belirsiz bir şaşkınlık, koyu bir donukluk, şaşılıkla bakıyor, ka- — tılıyor gülmekten... Dizlerine dü- şüyorum bağırıyorum: Fuatl.. Dürtüyorum, ağlıyorum, hbay- — kırıyorum. — Fuat, Fuatçığım, kendine — gel yavrum. Bak bana, yüzlüme baksan a... O katılıyor gülmeten... * Şimdi Bakırköy timarhanesinde telörgüleri arkasında serseri kılığı ile dolaşan, çöplüklerden yemek yiyen, yerlerden cigara İzmariti toplayan saçları sakallarına karış- P4 | miş bir mecnun vardır. Ziyeret | günlerinde tellere abanır, geleo: İere geçenlere bağırır; — O kadının kalbini köpek- ğ ter bile yimez,.. g y