v AÂABPULHAMİPDİN : A SON GÜNLERİ . Abdülhamit, Viyolonist Zeki Beyi Ben Yetiştirdim Diyordu Operet Artistlerile Geçen Zevkli Saatler NAKİLİ — ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 246 — —— Devlet bir taraftan gırtla- gına kadar borca girdi. millette ©n para yok. Bir taraftan da iaşe ve saire Üzerinde ihtikâr yapıl- yormuş; ahali bu yüzden " sıkıntı çekiyormuş... Fakat garip değil mi, gazeteler bir taraftan bunu yazarlarken, diğer taraftan da ilân sayfalarını tiyatro, sinema ilânla- rile dolduruyorlar,Demek ki ora- lara gidenler de oluyor; yahut git- mek için para bulunuyor. Bunlar ne garip şeyler. Dedi ve dudağını büktü. 28 Mayıs 917 Abdülhamit bugün Müşfika Kadınefendinin yaşımı hesap etti. Tamam elli bir yaşında oldu- ğunu söyledi. Ti hasira 917 Dün akşam yemeğinde kabak kızartması vardı. Abdülhamit bu gibi şeylerden hoşlanmaz amma, bilmem ki nasıl oldu: — Şundan da iki lokma ala- yım.. Dedi. Fakat iki saat sonra midesi bozuldu. Geceyi biraz ra- batsız geçirdi. Bugün onun neti- cesi olmak üzere bir baş ağrısı devam ediyor. Doktoru çağırttı, görüştü. Aspirin alacağını söyledi. * Abdülhamit, bugünkü gaze- telerin hulâsasına nazaran : — Rusların ahvali, —gittikçe bizim menafiimize muvafık geb miye başladı. Diyor * Bugünkü gazetelere şöylece uzaktan bakarken, Beyoğlunda Tepebaşı tiyatrosuna bir Avustur- ya operetj kumpanyasının geldiği gözüne çarpmış. Soruyor: Acaba nasil — şeyler?.. Artistleri güzel mi, sesleri dinle- nebilir mi? Diyor —ve şüphesiz, kendi saltanat zamanında böyle kum- panyaları bir iradesile saraydaki tiyatroya getirterek zevk ve lez- zetle yaşadığı günleri batirliyor. Mabzunane içini çektikten sonra sözüne devam etti: — Ben operayı çok — seve- rim. Bilhassa Alman operalarını. Çünki onlar daha ağırdır. Avus- turya musikisi de fena değildir. Onlarda da iyi bestekâr çıkmış- tır. Bizde de alafranga musikide Zeki Bey yetişmişti. Çok güzel (Viyolon) çalardı. Kendisini ben tahsil ettirdim. Hocası, genç bir İtalyandı. O da burada doğmuş ve kemana Aadeta hâkim ok muştu. Fakat işretten baş ala- mazdı. Nihayet, olümüne s#ebep 16 Hazlran gi7 Abdülhamidin boğazında yine bir gıcık hâsıl oldu. Doktor, dikkatle muayene etti. Cıgara- dan mütevellit olduğu anlaşıldı. Abdülhamidi şimdi de Yuna- nistan — meselesi işga! — ediyor. Bilhassa kıralın istifa meselesi üzerinde durarak : — Ben bunda, ince bir nokta görüyorum. Kıral, şimdiye kadar Yunanistanın harbe girmemesin- de bir menfaat görüyor ve bu işe karışmamakta ısrar ediyordu. Demek ki artık fikrini değiştirdi. Yunanistanın da bu barbe gir- mesi İâzımgeliyor. Kıral, evvelce muhalif olduğu bir zaziyeti şimdi bizzat ihdas etmemek için çe- kilmeyi münasip görüyor. İşte, bu da bir siyaset.. Şimdi Kava- laya asker çıkararak — şimem- difer hattımı — kesmeleri muhte- meldir. Bir de İzmire karşı bir taarruz. yapmalarından kor- kulur. Dedi ve daha bazı müteferrik harp havadislerinden bahsettik- ten sonra: — Almanlar, Londra üzerine çok Aayıp bir şeydir. Askerlik mertliği ile kabili telif değildir. Masum — ahalinin ne — kababatı var. Onları öldürmeklen ne ç- kar. Bunasıl medeniyet.. Bu na- a'imallah, medeniyetten de, insa- niyetten de iğreniyorum. Sözlerile mülâkata hitam verdi ( Arkası var ) Sinema Ve Tiyatrolar ALKAZAR — — Evvelâliah ALEMDAR — — Kaçakçılar ARTISTİK — M Dubarri ASRİ — Kazlı köprü ELHAMRA — Köngre eğleniyor ETUVAL — Göl Cehenneml GLORYA — Prensesin Geceleri HİLÂL — Kaçakçılar — Volga sahlilerlade — Hicran — Ağırmdan değil B — Anny şefür OPERA - Ayıtı ba ŞIK — Pariali Kahveel Kadıköy Süreyya — Amerikalı — baklireler OSKUDAR HALE — Düztaban Bestıbacak Bağdatta, KEMAL B. MAJİK MzLEK MiLLİ bir tayyare hücumu yapmışlar. Bu Resminizi * 99 PERİHAN H. ; Kendisini üzün- tü ve sıkıntıya kaptır mak tan sıkılır, usul ve kuyudata ria- yetten ziyade kendi zevk ve arzusuna tabi olmak — ister. Muzipliği, şa- kayı ve alayı sever, sinema- dan vazgeçemez, artistleri taklit eder ve onların hususiyetlerile alâkadar olur. Kendi akranları arasında oyunlarda ve sairelerde elebaşı olmak ister. H 98 SEYEL B.; ( Fotoğrafının dercini istemiyor ) Hazırcevaptır. Söz söylemiye mütevakkıf mes- leklerde muvaffak olur, Rüfeka- sının mizah bislerini tahrik eder ve bu esnada kendisi gülmez şa- kanın her türlüsüne tahammül gös- terir. Hususiyetlerinden bahset- mez, nadiren neşesini zayeder. | 101 REMZİS. Bey; Fotoğrafınm der- cini istemiyor) İmtizaç edebilece- ğiniz kadını bizzat intihap etmeniz daha ameli olur. Tasavvur etti- ğiniz tip, tahtı şuurunuzun muah- sulüdür. Ona müşabih olana tesadüf ettiğiniz. zaman zafınızı ve — meclübiyetinizi görürsünüz. Bu, sadece şuurunuzun tahtında kalan güzellik bilgisinin bir ifa- desidir. Yoksa her sevebileceğiniz tipin imtizaç edebileceğiniz bir kimse olamıyacağını kabule za- rüret vardır. Gerçi, her sevgide imtizaç varsa da muvakkattir. Sevgilerin, zaafların tasnifi mev- zubahs olunca; sevdiğimiz kimse- de daha ziyade imtizaca eşas olan ahlâk ve tabiat müşabehet- lerini aramaklığımız lâzimgelir. Bize 4 Size Tabiatinizi ——7 — a Gönderiniz, * Söyliyelim... EVDOKİSYA H.; Samimi , ve — sevimlidir. | Fül ve hareket- lerinde hile ve | riya yoktur, ol- duğu gibi gö rünmiye ve uy- sallığa — meyyal- hammül edemez, küçük bir tuhaf- lık kendisiniçok güldürmek için kâfidir, Gürültü ve kavga yapamaz, kararlarında kat'iyet yoktur. Arkadaşlarının iradelerine muhalefet etmez. Mu- bit ve muhatabını sıkmaz. ı N KUTUP YILDIZI H.: Has- sas ve bayal- peresttir. Ori- jinal — şeyleri sever, heycan veren hâdise- leri merak ve hevesle - taki- beder. Sine- maya iptilâsı vardır. Artist- Siy kdin mümkünse taklide mütemayildir. Hüsmileden emindir. ve kımea| de onunla mağrurdur. Sevgi bah- sinde müstağni davranır. Moda ceryanlarına tabi olur. Süse, za- rafete riayet eder. Kendini gös- termesini kıymet ve ehemmiyet werdirmesini bilir. Çabuk asabi- leşir. Arkadaşları tarafından hem sevilir ve hem de kıskanılır. Fotoğraf Tahlil Kuponunu 1i inci Sayfamızda bulacaksın:z, DAKTİLO Bugünün Romanı AA 3? GN Yaran: Z. Şakir 18 Ağestoe 1928 Malümya, insan bir şey hak- kında hüküm ve kararını ver- dikten sonra artık düşünecek cihet kalmaz. Ben de bu mesele hakkında son hüküm ve karar runı verdikten sonra artık bütün | düşüncelerime nihayet verdim. Bugünden itibaren Sait Beye Si malyak Büzlerı f ÜErdükeüi | karşı daha munis bulunacağım. Mümkün olduğu kadar onu ken- dime kuvvetle bağlamıya çalışa- cağım. Benim için pekâla bir adam., Hem onun mazisini karış- tırmıya ne hakkım var. O, benim hakkımda ince ince tahkikata girişti mi? Eğer tütün deposunda kalsaydım ve yahut açık gözlü, kılı kırka yaran bir adamın karşısında bulunsaydım, bu izdivaç mümkün olur muydu?.. İnşaallah yazıhaneye gider gitmez ilk işim Sait Beye güler yüz göstermek — olsun. Mademki — resmen - nişanlımdır, bunun ne ayıbı var, ne de gü- nahı... Bu fikirle hanın kapısına ge- dim. Asansör daha hâlâ tamir olmamıştı. Yavaş yavaş mer- divenleri çıkmıya başladım. İkin- ci kata gelmiştim, Dokuma çar- şaflı bir kadın gözüme ilişti. Kadının kucağında başı ye- meni —ile sımsıkı — sarılmış bir çocuk vardır. Beş “altı yaşına kadar bir kızın da elinden tu- tuyordu. Yüzü, sımsıkı siyah bir peçe ile kapalıydı. Yanındaki hamalın sırtında büyücek bir zenbil, elinde de bir toprak testi sarkıyordu : Ben geçerken kadın hamala döndü: — Hele şuna sor bakalım.. Belki bilir?.. Dedi. Anladım ki birini ar- yorlardı. Durdum ve sordum: — Kimi Arıyorsunuz hanım?.. Kadın cevap verdi: — Sait — Efendinin arıyorum. — Hangi Sait Efendinin ?.. — Ne Bileyim bacım?.. Es- kiden memlekette yol üstünde çalışırdı. Sonra daha büyük bir işbaşı —oldu, — İstanbula geldi. Şimdi bilmem haş bir şey di- yorlarmış. — Sakın müteahhit olmasın.. — Hah, hah.. öyle diyor- odasını mış. — Cavalak zade Sait Bey değil mi?.. Kadın başını iki tarafa sallı- — Subhanallah.. cavalağı da nereden çıkmış soyhanın... Baba- sı, cascavlak bir adamdı. Lâf ol- sun diye ona da (Cavlağın oğlu) derlerdi. Şimdi adı Cavlak zade- mi olmuş?. — Sen onun nesisin hanım?. — Nesi olacağım. Karısıyım. Nah işte bunlar da çocukları.. Düşmemek için parmaklığa dayandım. — Gözlerim kararmış, beynimin içi uğuldamıya başla- mıştı, Birdenbire kurıyan boğa- zımdan bir hırıltı şeklinde çıkan kelimelerle. — Ben de buranın yabanci sıyım. Şimdi —sorar öğreniriz, Hele biraz şuraya otur bakalım. Dedim ve kadını, koridorun oturttum. Ben de yanına otur- dum. Hamal sabırsızlanıyordu. eline birkaç para verdini. Onu da susturdum ve artık bütün hislerime ve irademe hâkim olmuya çalışarak kadınla konuş- mıya başladım, — Uzaktanmı geliyorsun Ha- mam?.. — Taaa, Yozgattan... — Yozgattanmı?.. Yozgatın neresinde oturursun. Kadının verdiği adres, bir haylı zaman evvel Sait Beyin bana yazdırdığı bir mektup zar- fının üzerindeki adrese tamamen uygun geliyordu . — Peki hanımcığım, sen şim- di kocana ne diye geldin. — Ne diye geleceğim bacım.. Çoluk, çocuk Orade döküldük kaldık. bula giderken, ( ar- tık ben zengin oldum. bundan sonra bir eliniz yağda, bir eliniz balda yaşarsınız. Size oradan her ay ıgn salarım. ) edi. Bizi orada eller eline yüzüstü kodu gitti. Gitli çideli gönderdiği para, gaza tuza bile yetmedi. — Sonra?.. — Sonrası.. Belki işi rast git- memiştir. Hele Allah ona bir el bolluğu versin de, elbet bizi de görür gözedir. diye bekliyordum. Bir de, bundan on beş gün evvel bir mektup geldi. Mektubu okut- tum. Aklım başımdan gitti. — Mektupta ne yazıyordu ?. ( Arkası var ) Askerlik Daveti 303 - 324_50—ğumlulann İhtiyat Yoklamaları cra Edilecek 1 — Askeri tam ehliyetnameyi baiz olup kısa hirmete tâbi olan efendilerin 1 mart 932 tarihinde ha- zırlık kat'asına zevkleri muktezi bu- lunduğundan Kadıköy, Kartal, Adalar mintakasında mukim işba ehliyetna- melilerin yevmü mezkürda vesaiki askeriyelerile birlikte şubede ispatı vücut etmeleri. 2 — Kadiköy merkezi ile mülha- katından 328 mluların ve bun- larla muameleye tâbi bulunan yerli ve yabancıların İlk yoklamasına başlanmıştır : Her mahallenin münasip mahal- lerine davetiye pusulaları talik edi- lerek hangi gün hangi Mmahallenin muayenelerine — başlanacağı — zikre- dilmiştir. - R 3 — Kartal kaza ve mülhakalının 328 ve bu doğumlularla muameleye bi yelraların T ? yaklekirkına <7 mart 932 pazartesi gününden bede- dilerek 21 mart 932 tarihine kadar devam edecektir. Her karyenin yok- lamasına ne günü başlanacağı kaz» kayınakamlığına gönderilen davetiye puslalarında yazılıdır. 4 — Adaların ilk yoklamasına 17 mart 932 cumartesi — gününden itibaren — başlanacak. — her Ada- mın ne günleri — yoklamalarının dalara talik edilen da- '.:îı',ı:e;'..'.ı.î.m.ı. yazılıdır. 5 — 328 doğumlu yerlilev nüfus hüviyet cüzdanları ve ikişer kıt'a wesika Fotoğrafları ile henüz rüfusa kayıtlı olmıyan yabancıların da nüfus muhtırası ve İki kit'a vesika fotoğ- rafları ile, 6 — 328 doğumluların ilk yokla- masından başka 314 ve 315 doğumlu ihtiyat efradının nüfus hüyiye ' cüz- yanlarile birlikte bizzat yoklama ma- ballinde bulunmaları, hizmet' | liye- sini ikmal etmiş 303 ilâ 324 doğum- lulardan olanların da ihtiyat y maları yapılacağından bunlar kında kazanın ber mahalle v esinin heyeti ihtiyariyelerinden wa- köşesindeki sandıkların — üzerine I î;'mı: alınacaklır.