»6 Şubat 7 ,Cennetasa Bir Hayat Sürmesine Dua Ederim NAKİLİ — ZİYA ŞAKIR — Her hokkı mahjazdur — 224 — 10 Mart 332 Abit Efendi bugün biraz iyi- leşti. Abdülbamidin de neşesi yerine geldi. 15 Mart 332 Abdülbamide geceleri fazlaca ateş geliyor. Bugün doktordan derece — istedi. Geceleri ateş geldiği zaman — kendisi ba- kacak ve ertesi günü doktora haber verecek. 44 Mast 382 Boalan Si Bugünkü gazeteler yine Ab- dülhamide epeyce bir endişe memnbar oldu. Gazetelerde, İngiltera başve- kilinin ( Roma ) ya gelerek (Papa) ile görüştüğünden bıho!ııııı?ı_ı. Abdülhamit — bu havadis için üyor ki: üy_ Malümya, İngiltere Başve- kili bizim en büyük düşmanımız- dır. Biz (Cihat) ilân ettik. Bütün dslâmları harbe iştirak ettirmek istedik. Şimdi o da Romaya gel- miş, Papa ile görüşmüş. Hiç şüphesiz (Papa) yı kandırmak ve bütün ( Katolik ) milletleri aley- himize çevirerek bu suretle işi bir ( din kavgası ) haline sok- mak istemiştir. Ben bu mülâkata, bu manayı veriyorum... Fakat inşaallah böyle olmaz. Çünki, din kavgaları çok fena, çok tehlikeli bir şeydir. Tarihte birçok emsali yar. Allah esirgesin, eğer böyle bir şey olursa, vaziyetimiz. çok wahim olur. Soara, müttelikleri- miz de aleyhimize dönebilir. Doğ- rusu ben, çok endişe ediyorum. Diyor ve ( Eh'i Salip ) mu- harebelerinden bahsediyor. x4 Abdülhamide geceleri yine ateş geliyor. Mütemadiyen ( as- pria ) alıyor. Muntazaman ban- yosunu yapıyor. Banyodan sonra biraz hafifliyor. Kendisinin bütün şüphesi, böbreklerinde bir rahat- gsızlık bulunduğu — merkezinde, Bu gece — doktora — sarayda kalmasını rica etti. — Akşam — Yemekten sonra Abdülhamit doktora haber gönderdi. Harem dairesine istedi. Kendisini muaye- ne ettirdi. Müayene olurken: — ( Aspirin ) aldıktan sonra ağrılar biraz hafifledi. Fakat, bu şekilde devam etmesine canım sıkılıyor. Dedi. Doktor, yine bazı tav- siyelerde bulundu.. Abdülhamidin canı, yine konuşmak istiyordu . Nuri Ağaya kahve ısmarladı. Doktoru da karşısma oturttu. Ev- velâ Fethi Beyi sordu: — Fethi Bey gelmiş. Galiba Kaçak et almayınız. Parça et almayınız Çünki hastalıklıdır. A Seoen G Fethi Beyin Evlend Abdülhamit D ÂBPULHAMİPİN Vd * w yakımda da düğünü olacakmış. © zaman olacağını biliyor mu- sunuz? Dedi. Doktar cevap verdi: — Evet efendim. Bugece güvey giriyor. Abdülhamit, memnun bir halde mükabele etti: — Yaa.. Aman kendisini görür- seniz benden çok selâm söyleyi- niz. Tarafımdan tebrik ediniz. Bahtiyar olmasını temenni ederim. Aaah, ab... İyi bir kadma malik olmak, cennetin nimetine nail olmak demektir. Fena bir kadına düşmek te cehermem aza- bından beterdir. Bunun için Fethi Beyin ( Cennetâsâ bir 'hayat sürmesi )ne dua ederim, Allah razı olsun. Bizi buradan Selâniğe o götürdü. Götürürken bize hürmet gösterdi. Orada da kısa bir müddet yanımızda kaldı. Elinden geldiği kadar bize ne- zaketle muamele etti. Bizi sık- madı. Bunlar, unutulur. şeyler değildir. Zaten kendisi zeki ve hür fikirli bir zattir. Böyle in- sanları çok severim... -Birçokları benim hakkımda bunun aksini iddia ederler. Bu iddiada bulu- manlar, emin olunuz ki beni hiç tanımıyanlardır. Bunlar, — bana hürriyet düşmanı nazarile baktı- lar ve Bakkımda birçok - iftira- larda bulundular, Halbuki ortada bir hakikat vardır. Bunu bilenler de henüz sağdır. Zaten saltanata ilk gel- diğim zaman Meşrutiyeti ben ilân ettim. (İlk Meclisi Meb'usan) 1 ben açtım. Fakat iyi meb'us bu- hkunmamasından meclisi kapamayı memleket için hayırlı buldum. Hatta, birader merhum benüz saltanatta iken, yani benim (ve- Kaht) Iığımda, bir gün (Müter- €im Rüştü Paşa) Jakabile ma- ruf Rüştü Paşa ile Mithat Paşa bana geldiler. O esnada (Maslak köşkü) nde oturuyordum. Bir müddet şundan bundan bahset- tikten sonra: — (Meşrutiyeti idare), bizim hakkımızda iyi midir, fena mıdır?. Diye fikrimi sordular. Ben de x Size Tabiatin 1t AHMET CEMAL BEY; Ça- de ateşin ve heycanlıdır. Ağır söz kal- dırmaz — işle- ve — ihtimam vardır. Kusur- larnm — şüyu- undan endişe eder. Kederlerini izhar etmek istemez, —menfeatle- rinden kolaylıkla ferağat edemez, el L Ai iğini edi Ki: rinde dikkat |, ““SÖR POSTA * / Ka Duyunca kendilerine a şu cevabı ver- dim: Ka bir apse husule geldi.. Hatta o sebeple bir hafla (cuma selâm)- liğına da çıkamadım.. Kendisine | tekrar - haber yolladım. Saraya çağırttım, geldi. Beni yatağım içinde © halde gördü. Bu halim- den çok müteessir olarak af ta- lebinde bulundu ve sonra: — Beni bırakımız. Onlarla yapamıyacağım. —Yerime Mitat Paşayı tayin ediniz. Her halde vaziyet daha iyi olur. (Arkam var) Sinema Ve Tiyatrolar ALKAZAR * Racenin Esirçal ALEMDAR — — Ş$en Mülüzün ARTİSTİK — — Cehennam Melekleri ASRİ — Asri palyaço ELHANRA — — Kaçakcılar ETLUVAL — Göl Cehennemi FERAH * Parlak bir revli FRANSIZ TİYATROSU — Zeneller GLORYA ” Aşk hülyalarım HİLÂL — Kanlı venedik KEMAL B. — Gece sevdaları MAJİK — Çeteci Lapea Mebâk — Monte Karlo — Esir Meliko OrERA * Caheanem Melekleri — Racenin A T T , Resminizi Bize Gönderiniz, x » izi Söyliyelim... meşekkate ta- - hammül gös- terir, rahatına düşkün değil- dir. Parayı is- raf etmez.Gö- zü pektir.Sert muameleye mukabele & ; der, mücade- leden ve beden! faaliyetten çekin mez. Muhatabına az itimat gösterir. li Fotoğraf Tahlit Kuponuna 1 inci Sayfamızda bulacaksınız. DAKTİLO Bugünün Romanı TEEZEEDEN 0 TENEEEE Yazan: Z Şekir — Anlıyamadımız mı müter- cim Bey.. Bu levha yazıhanedeki arkadaşlar için değil.. Dışardan gelenler içindir. Bazan kapıda Hasan bulunmuyor. Yabancılar da bilmiyerek buraya dalıyor. Bunun için, dün Beyefendiye ben rica cigarayı söndürdüm. Dün yarım kalan bir kâgıdı makineye koya- rak yazmıya başladım. Hergün onun odama gelme- mesi için dua ederken bugün dört gözle bekliyordum. Beş da- kika.. on dakika.. bir çeyrek.. yarım saat... hatta bir saat geç- tiği halde Sait Bey görünmedi. Odasına girdiğinden — emindim. İçerden sandalye gıcırtılarını, kâ- ğit yırtılmaların İşitiyordum. Aca- ba onun — hergünkü — itiyadını birdenbire değiştiren ne olmuştu? | Ben bunu düşünürken, onun sesi geldi: — Kevser Hanıml.. Dargım ve ağır bir sesle oturduğum yerden cevap verdim: — Efendim?.. — Biraz teşrif eder misiniz? Yavaş yavaş kalktım. Ara kapısını açtım. Çatkın bir çehre ile ona yaklaştım. O, dalgın bir tarıda elime bir kâğıt parçası yererek: — Şu adresi bir zarfın üstüne yazınız. Fakat, damgalı zarf olmasın. Hiçbir söz söylemeden kâğıdı aldım. Odama geldim. Makineye damgasız bir zarf koyarak adresi yazdım. Yozgatta, Camiüikebir mahal- lesinde tellâl Recep Ağa vasıta- sile Düriye Hanıma: Ayni sükünet ve ayni çatkın- hkla zarfı götürdüm. Masasının füstüne koydum. O esnada Sait Bey önündeki mektubu bitirmiş, imzalıyordu. Tam geri dönece- ğim zaman birdenbire — başını kaldırdı. Her zamanki gibi, söz- den evvel gülmiye başlıyarak: — E nasılsınız bakalım Kev- ser Hanım?, Ne var, ne yok?.. Ben, daha ziyade kaşlarımı çatarak cevap verdim: — Sağlığınız efendim. Başka bir şey yok. — Ne o, rahatsız mısınız?. — Hayır efendim. — Haniya şöyle biraz, şey i gördüm de. SAT n Yer nız biraz canım sıkkın... — Hayır ola.. bir şey mi oldu yoksa ? Ben, müteessir bir tavır ala- rak önüme baktım ve cevap verdim : — Kapıma bir lâvha yapıştı- rılmış. Doğrusu buna - hiçbir mana veremedim. Sait Bey buna birdenbire cevap veremedi. Önüne baktı. Elindeki kalemin ucumu ağ- zna aldı. Dudaklarım — büke büke ve sesi titriye titriye cevap verdi: — Bunda can sıkılacak ne | var ?.. Malüm ya, herkes yerinde oturmalı, işile, gücile — meşgul olmalı. Dün Fahir Bey... Derhal sözünü kestim. Adeta, mesi için,.. Fahir Beyin günahını ahıp almamanıza karışamam. Fakat bu meselede, benim şahsım da alâkadardır. Eğer aklınıza fena bir fikir geldi ise, çok teessüf ederim Beyefendi. Dedim. Sait Bey, Şiddetli bir yağ- müura — tutulup ta — korunacak saçak altı arıyanlara benziyordu. Gitlikçe masanın üzerine eğiliyor: — Haşa efendim.. Haşa... Diyor ve sonra kelimeleri ağzında dolaştıra dolaştıra izabat | veriyordu: — Malüm ya.. Biz, Anadolu- luyaz., Öyle kadınların yanma girip çıkanlardan hoşlanmayız. Derbal cevap verdim: — Bu düşüncenize çok mem- nun oldum Beyefendi. Fakat rica ederim; kâtip efendiye emredi- niz de bari bir levha dz, şu ara- mızdaki camlı kapıya yapıştırsın. Sait B. durdu. Cevap vere- miyordu. Fakat yüzü âdeta mos- mor olmuştu... Pek ileri vardı- ğımı anladım ve şimdi mahirane bir ricatle vaziyetimi kurtarmak için sesimin tonunu derhal de- giştirerek: — Beyefendi, müsaade bu- yurursanız, — size fikrimi açık söyliyeyim. Ben burada Ücretli bir memurum. Verilen her emri icraya mecburum, Eğer işime gelirse yalışırım, işime gelmezse çıkar giderim. Benim asıl dü- şündüğüm, sizin mevkiinizdir. Sait Bey, birden bire ne demek — istediğimi — kavtıyamadı. Sordu: ( Arkakı var ) Matbuat Balosu — Maksim salonlarında — Zengin bir programla mükem- mel bir surette verilecek olan Matbuat Balosu pek güzide da- vetlileri toplıyacak ve pek carip olacaktır. Ressam ve san'atkârlarımızın bu busustaki mesaisi bilhassa ç- yana kayittır. Diğer taraftan balcda yerli mallarımızın nefasetini teşsir için Matbuat Balosu pek güzel bir saha olacaktır. Şimdiden yerli malı ! cirlerimiz müracatlle hediyeler vermek su- relile muzaheretlerini vadetmaz- tedirler. Bu hediyer er hiçbir. be- del mukabili olmaksızın baloya gelen davetliler arasında edilecektir. Güzel kotiyonlar hazırlanmıştır. tevzi 9 Şubat —_—ı: b Ti KAi Yekelkand Di ADi ddi DY L YA d eat ll a