v oayıa —.. Z 19 ( TEMMUZ1NA , SON POSTA Umumi Harp Nasıl patladı ? Nakleden; H. R. —Kızım Doktor: Semi Ekreme — $Ğ — Yazan: Emil Ludvig Asrın Zihniyetine Göre En Fena Şey Bir Devletin Mütearrız G Vaktaki Almanlar hakikaten gelirler, İsvolski heyecanla ami- rine şu telgrafı çeker: “Alman kolları hududu geç- mektedir. Bu hâdise Fransız hü- kümeti tarafından meclise Fram sanın tecavüze uğradığını beyana medar — olacaktır. — Almanların Lüksenburga girmeleri burada iyi bir gözle görülüyor. Çünki bu hal elbette İngiltere- renin itirazını celbedecek ve ken- disini — harekete — getirecekdir. Belçikaya —tecavuz İngilterenin hassasiyetini daha ziyade tahrik edecektir, bu da beklenmektedir.,. Bu vesikalar avrupanın bu köşe- sindeki ruhi zihniyeti aksettir- mektedir.Busırada Paris Almanla- rın İstilâsına uğrayan mevkilerinin isimlerini — ilân ettir — Longri, Sirey, Belfort civarında Delle mevkileri tecavüte — uğramışlar, dedi. Almanlara gelince; onlar bu taarruza uğramak İddiasında ayni becerikliliği gösteremediler. Ma- maafih onlar da ayni iddiada idiler, fakat ancak “ muhtelif noktalarda — taarruza uğradık ,, diyebiliyorlardı, Fakat bir aralık isim de saydılar. — Weselde, Kochemde, demiryollarının — tah- ribine teşebbüsten bahsettiler. Sey- yah gögercinlerin Bâle de h- duttan geçirildiğini —ve tebdili kıyafet etmiş Fransız zabitlerinin otomobil ile Dalbeke geldiklerini yazıyorlardı. Hatta bu zabitlerin tevkâf edildikleri halde bilahare Holandaya kaçmıya — muvaffak olduklarını ilân ediyorlardı. Bugünlerde ortaya — bir de Nürümberg — civarında — Fransiz tayyarelerinin demiryoluna bom- balar attığı çıkarıldı ise de bu, bilâhare tekzip olundu. Müvazene Eski Avrupa devletleri arsında aktedilen ittifak manzumeleri bir batak içinde teessüs etmişli. Bu ittifak manzumeleri kendi aralrın- da olmıyanları aralarıne çekerler ve nihayet memnu bir şey yapmıya cür'et edebilir mi diye biribirini gözetler ve böyle bir şey yaka- layınca: “ Haydut hududu tecavüxr etti, imdat! ,, Diye bağırırlardı. Asra hâkim olan zihniyete göre bir devletin mütearrız gö- rünmesi fena idi. Binaenaleyh hedef yalnız müdafaa halinde görünmekten ibaretti. Bu suretle bir ittifakın harekete gelmesi için de her zümre diğer zümre- nin taarruzunu beklerdi. İttifak oyuncakları hakkında r Kaçak et almayınız. Parça et almayınız Çünki hastalıklıdır. | vardır. örünmesidir Harp mes'uliyetleri erasında hudut karakollarının hafif zikretmek lâzımdır hareketlerini de Münihte bir diplomat tarafından söylenen şu sözde büyük bir hakikat ve hakikat ve Bu diplomat: — “Muahedeyi kimse var; onların herbiri ken- dine mahsus bir tefsir ediyor ,, demişti. İttifaklar haricinde, asıl dö- güşecek ve harbin bütün iztırap- larına katlanacak surette olan akvam istihza | | | oyuna girmesini temine bilen pekaz | tecavüzü şeklinde bir komedi oynamaktı, sonra her iki taraf ta buna istinat ederek ittifakların çalışa- caktı. İttifak manzumeleri bu komediyi evvelâ kendileri icat ederler, sonra buna kendileri de | inanırlardı. ve betahsis halk sınıfı da ancak | taarruza uğramış bulunmak ka- nezatile harekete — geliyordu. Bu itibar ile harp etmeyi kuranlar bir tecavüz görmek içim çalışır “İ,,, — çabalar, — yanar, tutuşurdu. Hudutlarda haftalarca silâh elde, henüz silâhlanmamış I olan akıl ve basıretin kat'i sözü- nü beklerlerdi. En büyük kumaudanlar bir çok paytahlarin saraylarına yapı- şır kalır, ve en önde meye başlayan ük aktörlere ka- dar telgrafla emir verirlerdi. * Bütün hudutlarda beş ilâ yirmi neferden mürekkep kollar pusu- dadır. Maksat sun'i bir hudut Zekât Ve Fitre Sösüğ Her sene olduğu gibi bu sene de zekât ve fitreler Tayyare Cemiyeti teşkilâtı vasıtasile tap- lanacak ve hasılat Tayyare, Hi- mayei Etfal ve Hilâliahmer Ce- miyetleri arasında taksim edi- lecektir. Hava kuvvetlorimizin takviye- sine ve hayır işlerine yardıım için âK ve'İltre” ön gözel bin brı r. — Zekât fitrolerimizi are Cemiyetine vermek bir vatan borcudur. Fitre miktarı aşağıda gös- terilmiştir: Âlâ Orta Edna K KK, 208 o0 0 1851 56 78 1615 13 12 10 B Hurma Üzüm Arpa Buğday | | oluşudur. | | bulunan | ülür ae aa bcredlikti .| postalar, ve saDirectiktan tepia | L l t dahilde diplercatlar Öze- | rine lâzım gelen tazyikı yapmak | üzere şimdi hariçten bir hudut İş işten geçtikten ve Ffelâket- ler felâketleri takip — ettikten sonra her 7i tarafın da masu- miyet kendisinde olduğuna dair meydana — döktüğü — vesikaların tetkiki yalnız vakıt geçirmek için tevessül olunabilecek bir şeydir. Esas arkadakilerin kast ve niyeti ileri karakollarinın hiffeti, umum- ca ehemmiyet verilen muahede- elâstiki >-bir — mahiyette * Haddizatinde iyi fena yoktur: Bu hükümleri veren yalnız fikirden ibarettir.,, * bütün Avrupamın erkânı- tecavüzü —vukuunu temenni tasmim ve tasammüm ediyorlardı: ( Arkası var ) —— ——— —a n 9 Şubat Matbuat Balosu | — Makelm anlsalarında — Zengin bir programla mükem- mel bir surette verilecek olan Matbuat Balosu pek güzide da- vetlileri toplıyacak ve pek cazip olacaktır. Re ve san'atkârlarımızın ki mesalsi bilhassa şa- yanı kayittır. Diğer taraftan baloda yerli mallarımızın nefasetini teşhir için Matbuat Balosu pek güzel bir saha olacaktır, Şimdiden yerli malı tacirlerimiz müracattle hediyeler vermek su- retile muzaheretlerini vadetmek- tedirler. Bu hediyerler hiçbir. be- del mukabili olmaksızın baloya gelen davetliler arasında tevri edilecektir. Güzel kotiyonlar harırlanmıştır. ve | | KAnunusani 30 —a ——— ——— — — —— ÂYE | Bu Sütunda Hergün NİŞANLILAR Melâhat mantosunu giydikten Sonra aynanın önünde son defa daha kendine bakarak gü- lümsedi. Ufak şapkasının altın- dan çıkan sarı saçları, pembe yanakları ve mavi gözlerini göl- gelendiren uzun kirpiklerile güzel bir bebeğe benziyordu. Çantasını | koltuğunun altına sıkıştırdıktan sonra duvardaki saate baktı. — O.. geç kalmışım. Diye mırıldandı ve sür'atle odasından çıktı. Orta kattaki salonda annesi fala bakmakla | meşguldü. Melâhati görünce: — Kuzm senin falına bakıyo- rum.. Yakında iyi bir haber alıp sevineceksin. Dedi. Melâhat güldü: — Belki Necdetin işi olmuş- tur da bana onu haber verecek- tir. Ben hemen gidiyorum anne- ciğim, Geç kaldım. Siz kaçta dönersiniz? — Babanı bilmez misin? Bu akşam Fazıl Beylerde yeni sene- nin şerefine poker oynıyacaklar- dır. Yine muhakkak — sabahı buluruz. Sen bize bakma. Yalnız Lemanlardan gelirken söyle, seni eve kadar getirsin.. Haydi — güle güle — Anahtarı aldın mı? — Aldım. Melâhat sokakta bir otomobil durdurarak gideceği yerin ad- resini verdi. Yolda nişanlısı Nec- detle o gece geçireceği zevkli saatleri düşünüyordu. Onunla altı ay evvel nişanlanmışlardı. Genç kız nişanlısını çıldırasıya seviyor ve bu senebaşı gecesi arkadaşı | Lemanın — evinde — ahbaplarının arasında onunla geçecek unutul- | maz saatleri zihnen yaşıyordu. Otomobil yeni yapılmış şık bir evin demir parmaklıklı kapı- sının önünde durdu. Melâhat sa- bırsız, seri hareketlerle arabadan atlayıp şoföre bir lira uzattıktan sonra zili çaldı. İçeride şakrak seslerile etrafa neşe saçan genç hanımlar Melâ- hati sevinçle karşıladılar. Leman genç kızın yanaklarından öperek: — Seninki yukarıda sabırsız- lanıyor.. Çabuk yanına — git. dedi. Necdet te o sırada aşağı- daki sesleri işitmiş, koşarak mer- | divenlerden iniyordu. O gece Lemanların evinde pek eğlenceli saatler geçti. Zevkle tanzim edilmiş bir masanın etra- fında davetliler geç vakte kadar eğlendiler. Fakat gece tam on ikide, eski seneden yenisine ge- çildiğine işaret olmak üzere ışığın bir İâhza söndürülüp tekrar ya- kılmasından ibaret olan ananevi | merasimden sonra Necdet nişan- lısının kulağına eğilerek : — Bana biraz müsaade eder- sin değil mi? dedi. Bir yere söz verdim gidip yarım Bsaat sonra geleceğim. Melâhat cansıkıntısı ile yü- zünü buruşturarak sordu: — Gitmesen olmaz mı? — Pek ayıp olur. Sureti kat' iyede gitmek mecburiyetindeyim, Arkadaşlar bekliyorlar.. Maamafih yarım saatten fazla kalmıyacağım.. — Sen bilirsin. — Darıldın mı? — Hayır, fakat beni bırakarak gitmeni doğru bulmuyorm. — Çok kalack değilim. He- men şöyle bir görünüp gelece- ğim. — Pekâlâ.. çabuk ol.. Melâhatin kalbi rahat değildi. Ortada kıskançlığı mucip ola- cak bir şey olmadığım bilmekle beraber Necdetin kendisini -velev bir | Necdete | bu akşam | | yarım saatte olsun - bırakıp gitmesi izzeti nefsine dokunu- yordu. Şimdiye kadar bir perva- ne gibi etrafında dolaşan nişan- hsı onu burada bırakıp nereye gidecekti ? Melâhat bütün kadınlar gibi mütecessis idi. Necdetin nereye gideceğini —anlamak — istiyordu. Bunun için bir hile düşündü. | Nişanlısı gitmek üzere ayağa kalktığı zaman Melâhat hemen Lemanın yanına giderek : — Leman rica ederim. Ben elinciye kadar Necdeti lâfa tut. di. Ve sonra koşarak aşağıya inip hizmetçiye bir taksi çağırttı. Araba kapının önüne gelince şoförün yanına giderek dedi ki: — Şimdi buradan bir bey çıkıp senin arabana binecektir. Onun gittiği yeri iyice belledik- ten sonra buraya gel. Beni de ayni yere götüreceksin.. Kimseye bir şey söyleme. Sana iyi bir bahşiş vereceğim. Beş dakika sonra — Necdet paltosunu ve şapkasını giyerek sokağa çıktı. Kapının önünde duran otomobilin şoförü arabası- nın kapısını açarak: — Taksi Beyim? Diyordu. Necdet içine atladı ve araba hareket etti. Ön beş dakika zonra avdet eden şoför kapının önünde korna çalıyordu. Melâhat hazırlanmıştı. Kendisin- den bu garip hareketi hakkında izahat istiyea Lemana: — Yarın anlatırım, kardeşim, olmaz mı? Dedikten — sonra otomobile | bindi. Taksi ayni yolu takip ederek biraz evvel Necdetin in- diği sokağın ağzında — durdu. Şoför : — O Bey burada indi ve şu sokağın içinde soldaki evlerden birine girdi, Dedi. Dar, karanlık ve bozuk kaldırımlı bir sokaktı. Melâhat tüyleri ürpererek bu sokakta beş on adım attı. Uzaktan sarhoş naraları geliyordu.. Genç kız korkak adımlarla :ı ğwgliıtu— bilmeden yordu. Biraz tikten mııryın’:eri döndü. Sokak- tan geçenler olduğu —zaman görünmemek için karanlık du- var diplerinde veya kapıların önünde duruyordu. Şimdi ne ya- pacaktı? Bunları düşünürken dört beş adım ilerisinde bir evden bir kadınla bir erkek çıktı. Kadın erkeğin koluna dayanmıştı. Erkek adeta onu sürüklüyor gibi idi. Melâhat bu erkeği tanıdı. Bu nişanlısı Necdet idi. Genj kızın kaibi kopacak gibi atıyordu. Önünden küçük — adımlarla giden çiftin dan - dizleri titriyerek yürümiye başladı. Necdet — kolundaki — kadına diyordu ki: — Biliyorsun ki ben henüz babama muhtacım. — Onun 6ö- zünden çıkamam. Ben onun em- rile evleniyorum. Zaten 'bu ne- kadar devam edecekti? Bir gün nasıl olsa ayrılacaktık.. Ne yapalım hayat.. görüyorsun ki seni hâlâ se- viyorum. Sevmesem bu gece, bu yılbaşı gecesi senin yanına ge- lir miydim. Melâhat durdu. Arkasında bir hıçkırık birakarak bü bozük kab- dırımlı sokakta ağır ağır yürüyen çifte bir daha baktı. Sonra doğuca eve döndü. Annesile babası he- nüz misafirlikten gelmemişlerdi. Hizmetçi kadın Üst katta uyu- yordu. Melâhat gözlerinde bir damla yaş belirmeden mihıııilığ hareketlerle bütün ev işlerini gördü.