T SON POSTA Anvers NAKILI — ZİYA ŞAKİR Her hokkı mahfuzdur — 193 — 77 Eylti 330 30 Teşrinlevvel 914 Abdülhamit dün akşam tavuk kümeslerine gitmişti. Galiba bi- raz fazlaca üşümüş. Sabahleyin kalkar kalkmaz vücudunda bir kırıklıktan şikâyet etti. İki (As- pirin ) aldı... Sonra, bugün mi- desi de bozuk. Akşam ufak bir köfte yedi. Fakat bunu hazme- demedi. Gece midesi gaz yaptı. Setliç aldı. Bugün Abdülhamit, yine çok mühim, hatta, hayrete şayan bazı beyanatta bulundu... Söz evvelâ, harpten — açılmıştı. Abdülhamit, derin derin içini çekerek : — Yazık.. Bu harpten Ki yet nekadar ziyan edîyor.bx'lîm- allah, düşündükçe tüylerim ürpe- riyor. Düşününüz bir kere, mi- yonlarca insan çarpışıyor. Yüz binlerce can telef oluyor... Bir taraftan bu kadar kan dökülüre ken bir.taraftan da bunların geride bıraktıkları kadın ve çocukların u bükülüyor. Hele bunları düşündükçe o kadar acıyorum ki.. Ah, mümkün olsa da bitaraf hü- kümetlerden biri tavassut etse, Zannederim ki iki taraf ta kabul eder. Abdülhamit du iki tarafa sallıyarak : e — Abh, ah.., Milletl, daki münaferet, devletle:r ::::: daki rekabetten daha korkunçtur. Bu harbin birçok sebepleri vardır. Fakat bu sebeplerin en mühimmi Fransızlarla Almanlar arasındaki husumettir. Ben, bu tehlikeyi çok zamandanberi lüm, Bir gün olup beşeriyetin ba- gına bu felâketin geleceğini bi- lirdim. —Onun için Almanlarla Fransızları barıştırmıya teşebbüs ettim. (Hem de muvaffak olmama ramak kalmıştı. Lâkin Fransızla- rn azametleri, hoppalığı mani oldu. Yoksa Almanlar razı idi- ler.) Eğer bu teşebbüste muvaf- fak olsaydım, belki de beşeriyet bu felâketi görmiyecekti. Alman- lar harbe uzun müddettenberi bazırlanıyorlardı. Bir zamanlar, Avusturyalılarla yaptıkları harpte iğmeli tüfeklerle harbı kazandılar, Fakat, harp zuhür edinciye kadar bu yeni icat tüfeğin bütün e- rarını saklamışlardı. Vaktaki harp patladı, “—Ayusturyalılar ağızdan dolma tüfeklerle harp ederlerken Almanlar karşılarına iğneli tüfek- lerle çıktılar. Bu silâh, o zamana göre çok ( seri ateşli) sayılabilirdi. Arkadan Frasızlarla harp ettiler. O zaman da hazneli mavezerlerin daha iptidat şeklinde olan silâhı meydana çıkırdılar, Fransızların teker teker ateş eden tüfeklerine karşı bu scri ateşli silâhla harbi Geon İstihkâ kazandılar. İşte şimcii de fdl lrîkr) ler ortaya çıktı. Kim bilir. daha ne gizli silâhlar ve harp aletleri | görüp işiteceğiz. Abdülhamit, birdenbire sözü değiştirdi : — Gazetenin birinde (Anvers) istihkâmlarını yapan mühendisin adını okudum. Bu adamı tanırım. | Romanya hükümeti bu zattan çok istifade etti, Gerek ( Rusya ) ve gerek (Bulgaristan) hudutlazındaki istihkâmları bu adama yaptırdı. | Ben bunu işittim. Romanya se- firi vasıtasile Romanya erkânı harbiyesine müracaat ettim, Bu adamın ( derecei iktidarını ) sor- dum. Dünyanın en âlim bir istih- kâm zabiti olduğunu haber aldım. Bunun üzerine kendisini İstanbula celbettim. Bizzat görüştüm. (Ça- nakkale) ve (Çatalca) istihkâmlarını tetkika gönderdim. Gitti, oraları gezdi. Geldi, bana bir rapor verdi. Bazı istihkâmların takviye- sini, bazılarının da yerlerini teb- dil etmeyi tavsiye ediyordu. Bun- ların nekadar para ile yapılaca- ğını sordum. Beş altı milyon lira- nın sarfı lâzım geleceğini söyle- di. Bizim hazine tabit bu kadar parayı vermiye müsait) değildi. Yalnız onun tavsiyelerinden çok istifade ettik. Elimizdeki vasıta- larla, onun dediği gibi, bazı is- tihkâmların yerini tebdil ve icap mlarını YapanMühendisi Abdülhamit İstanbula Çağırtmıştı Bu Adam Çanakkale Ve Çatalcada Tetkikat Yaptı | | Sizin yüksek kıymet ve yüksek | on top atmakla iktifa ettiler. edenleri de tekviye ettik. Bakr mız, mubarebelerde neişe yaradı. Bulgarlar Çatalcayı geçemediler. İtalyanlar da Çanakkaleyi zorlar manın beyhude olduğunu anla- dıkları için ancak uzaktan beş ( Arkası «var) Bulgaristanda İthalâtın Tahdidi İçin Bir Usul Bulundu Sofya, (Hususi) — Milli Ban- ka, bazı ticaret eşyasının ve bu arada otomobil, ipekli kumaş, levanta, kolonya, fotoğraf, telsiz makine ve aletleri, mücevherat ithalâtına mâni olmak için bu gibi maddeler hakkında ecnebi dövizi sat mıya karar vermiştir. Sinema Ve Tiyatrolar ALKAZAR — Esir Melika ALEMDAR — İstanbul sokakları ARTİSTİK — Aşk ve ölmayet ASRİ — Zor nikâh EKLER — Şekerla ELHAMRA — M sumaralı casuş ETUVAL — Haydwt şarlası FERAH — Konser, varyste FRANSIZ TİYATROSU — Yunan turupu GLORYA — Ölüm çenberi BİLÂL — Son bölük KEMAL &. — Rubum ana MAJİK — Büyük varyete MELEK — Aşka t5vbe MİLLİ — Herkeş koöndi bahtına OPERA — Harem esrarı SIK — Küçük daktile DARÜLBEDAYİ — İş ndamı ÜSKÜDAR HALE — Sumra Kadıköy SÜREYYA — Operet — —— — I Resminizi Bize Gönderiniz, * x4 * Size Tabiatinizi Söyliyelim... 129 MUZAFFER HANIM; Dü- B AM a mümkün de- gildir, çünki fotoğraf tahlillerinin istikbalden ve taliden haber vek mekle hiçbir alâkası efendim ) eĞ - 133 HALİDUN BEY: (Fotoğrafı- nın dercini istemiyor) Zeki ve 138 SABRİ BEY; Neşeli ve hassastır. Mu- hit ve muha- tabına uysal- lık gösterir, muamelesinde müşkülpes ent değildir. Elem ve kederlerini ifşa ve işaa etmez, izzeli nefis mesailin- de hassasiyet göstermez. 134 SALİHA HANM:; F zuhur etmemiştir. Yalnız yazı fzerine tahlil yapmıyoruz, İstik- balden haber vermekle da esa- mak arrzu ve wıdğ[ğ—: heyecan mevrularının cazibelerine karşı zâfı vardır. Menfaatlerinden muhit ve muhatabaı mahrum et- Lalarak her ihtimale ŞARK YILDIZI : Holivuta Nasıl Kaçtım .. Yıldızlar Arasına Nasıl Karıştım? ’ — — Haniya fazla sual sorm- yacaktınız Mis Selma?.. — Evet,. Evet.. Sonra?.. — O gün, o, Çin eşyaları satan mağazaya giderek ve hatta, cebinizdeki bütün parayı vererek bu (mabud)ü satın aldığımız gün.. kalbiniz, nez rımda bir kat daha yükseldi.. Artık o günden sonra size karşı, daha ölçülmez hislerle mütehassis olmıya başla- dım. Sizin cebinizdeki son (Sen- t)e kadar bütün paranızı oraya dökmek fedakâr'ığında bulundu- ğunuzu gözlerimle görmüştüm. O akşam ve ertesi gün parasız ne yapacaktmız ?. Belki de aç yatacaktınız.. Sizi sıkıntıda bı- rakmamak için bir aralık gizli bir elle size para göndermeyi dü- şündüm. Fakat bu, benim idealimin kıymetini düşürecek —ve sizin üzerinizde çok fena bir tesir h- sule getirecekti. Onun için her- şeyi cereyana bıraktım... Biliyor- sunuzya, ta,ne zamana kadar... — Ne zamana kadar?.. —Sizin, o meş'um rolü deruh de ettiğiniz güne kadar... O günler- de ben, çok mühim bir işle meş- güldüm. Bir iki gün sizden uzak kalmıştım. Aksi tesadüf, ©o esna- da size orolü vermişler. Eğer ben bundan haberdar olsaydım, gizli bir kuvvetle derbal buna mâni olurdum. Güldüm ve haykırdım: — Fakat biliyor musunuz, Mis- ter Çang.. ben o role ve bilhas- sa o kazaya medyunu şükranım, $ Çünki... Çang, kaşlarını çataratt — seri bir bareketle parmağinı dudağı- nın üstüne koydu: — Rica ederim susunuz.. Bu- nun için hiçbir şey söylemeyiniz.. — Peki., sonra?... — Bu meseleyi, tam sizin oyuna başladığınmız zaman düy- | dum. Buna mâni olmak için, he- | men bir otomobile — atlıyarak stüdyoya koştum. Filim çevrilen yeri sordum. Oraya geldiğim za- sizi işe — başlamış bir buldum. O vaziyette benim — meydana — çıkmam ve size karşı bir — müdahelede bulunmam, tabii çok gülünç ola- caktı. Bunun için, size yakin bir yere sokuldum. Bir ağacı siper karşı sizi göz önünde bulunduruyordum... Baktım, bindiğiniz at, halim ye munisti. Sizin —at üzerindeki vaziyetiniz de emin ve bana iti- mat veren bir şekilde idi. Bunu görünce beyhude yere telâş et- tiğime hükmettim. Artık oldu- ğum yerde, filmia çevirilip bitme- sini man, halde Çangın sözleri devam ettikçe atlı kadın geldi. Sizinle kavga etti ve nihayet, elindeki kırbacı kaldırdı. Ben, bu kırbacı atın etmemiştim. YAZAN: Selma Z. Fakat birdenbire kırbaç dar- besini yiyen hayvan ok gibi ileri fırlayınca — adeta - çıldırıyordum. Hemen ben de ileri atıldım. Ar- kanızdan deli gibi haykıran ve sizi tutmak için koşan arkadaş- larınızın arasına karıştım. - Fakat bu vaziyette size yetişmek im- kâm yoktu ve aramızdaki mesafe her an uzüyordu. Önünüzde bir çok ağaçlar ve mânialar vardı. Sizi bu — vaziyette — takip etmek pek boştu. Bütün yapa- cağımız iş, ölümünüze şahit ok maktan ibaret kalacaktı. İlk şaş- kınlığım geçtikten sonra koşar- ken durdum. Aklıma iyi bir fikir gelmişli. Hemen geri döndüm, Makinelerin yanında, at üzerinde durarak şaşkın şaşkın haykıran arkadaşınızın. yanma atıldım ve baykırdım: — Madam, çabuk attan ininiz ve onu bana veriniz... Dedim ve kadımın ne cevabını, ne de attan inmesini beklemeden hemen beline sarıldım, attan aşağı aldım. Derhal atın üstüne sıçradım ve ben de bütün sür'2'ile atı koşturmıya başladım. Artık benim de iyice başım dönüyor ve gözlerim kararıyordu. Bir az sonra daha hâlâ arkanızdan koşanları geçtim, Her saniye geçtikçe, size bir adım daha yaklaşıyordum. Bir aralık elinizden kurtulan dizginler, bayvanın ayaklarına dolaştı. Hay- van bir az durakladı. İşte bu, bo: nim çok işime yaradı. Topukla- rimin bütün şiddelile hayvanın böğürlerini delecek gibi tekme- ledim. Cavada Fırtına Batavya, 6 — Bütün Şarki Felemenk — Hindistanı üzerinde çok şiddetli bir fırtma esmekte- dir, Batavya ile Balilombok ada- ları arasındaki bütün muhabere vasıtaları bozulmaştur. Beynelmilel Talebe Birliği Paris, 6 — Beynelmilel Ta- lebe Birliği İcra Komitesi Lehli talebeden M. Pzariskinin riyase- ti altında toplanmıştır. il İspanya, Türkiye, İsviçre, Fele- menk, Danimarka, İsveç, Bulgar ristan, — Yunanistan, Romanya, Çekoslovakya, Finlândiya murah- hasları da içtimada hazır bu- lunmuşlardır. Bir Leh Meb'usunun İntiharı Varşova 6 — Hükümet blo- kuna mensup meb'uslardan M. Vardinski bir otel odasında inti- har etmiştir. Bu hareketin mahi- yeti tamamen şahsidir. Bir Mecnunun Yaptıkları Lizbon 6© — Bir adamı öldür- dükten sonra evine kapanan mecaun bir askerin evini polis sarmış, nihayet katil öldürü- Mmüştür. Müsademe — esnasında polis müdürü ölmüş, bir komiser tehlikeli surette yaralanmıştır. ( Arkası vad)