mi era 8 —r ŞEN GÖNÜL ni ehri Yürüyerek Geçen İnsan | O uçan gölge, şimşek olsaydı eki Ahmedin elinden kurtu- mazdı. Çünkü oda, bir hamle- e çılğın bir rüzgâra dönmüştü, derece seri koşuyordu. Fakat dâşsız bir sür'at içinde mesafe- ri âdeta silip süpüren meçhul rariye yetişmek değil, yaklaş- sak bile mümkün olmadı. Müte- ayyir ve mütehevvir Ahmet, sehrin kenarına geldiği vakit, ovaladığı karartının Meriç suyu- i yürüyerek geçmekte olduğuna ahit oldul. Evet; o gölge, bahçeden bir iprak gibi suya doğru akan seçhul adam, nehri - yürüyerek eçiyordu. Bizim Sipahi, bu mulmaz ve İnanılmaz manzara arşisında iliklerine kadar titre- i; erenlerden filân zatın duvara inip seyahate çıktığına, diğer irinin suya seccade koyup sa- den sahile geçtiğine dair (1) aktile işittiği hikâyeleri halırlı- sak o neviden bir karika ile arşılandığına inandı, bilâihtiyar iz çöktü, iki ellerini göğe kal- udi, ayetler okumağa girişti. iyni zamanda, suyu toprak gibi iğniyen ulu mahlükun bu akıl ıcı akışını seyrediyordu. Meyhanada Bir Kadın Gölge gözden kaybolunciya adar o, bu vaziyette kaldı, sonra alktı sersem sersem (yürüdü, rkadaşlarının yanına geldi ve abzun mahzun sordu: — Ey, ne varmış? Züpte Bey, geniş bir kaftana arılı olarak yerde yatan birini “österdi: — Hatun kişili. & Bereket ersin ki ölü değil, baygın. Yoksa akitsiz cenaze namazı kılacaktık | Ve sonra ilâve etti: — Şu senin çalımla ardına üşüpte enseliyemediğin berifin adrine uğramış olacak | Sipahi Ahmet, birkaç kere utkundu, kaçan adami niçin ya- salıyamadığını izah etmek istedi. "akat günlerdenberi zihninde yer utan Hızır meselesi, kendisini bu iyetten «alıkoydu, müşahedesini ükâyeden çekindi. — Herif, dedi, suya atıldı, »elki boğulmuştur. Biz bu ek- sik eteği kollayalım. Besur hovardalar, baygın ka- ve yapacaklarını kararlaştıramı- şorlardı. OEğer Oo, mahlük ise - velevki ayıltmak çin olsun - kendisine el deydir- nek günabtı. Çünkü babayiğitlik rasasının hükmü sarih idi: Temiz cadına el vurulmaz!.. Hovardalar şte bu hükme inkiyat ederek | önlerindeki baygın kadının yüzü- (1) Mevlüt nz Süleyman Çelebiye snat olunan ve 8 geçmek srafesini | tasvir “ Keramet österip halka suya seccade salmişsın — akasın Rumelinin desti takva ila almışsın, eytinde de bu efesneye telmih vardır. ekirinei ve dokuruncu asırlarda yaşamış lan Süleyman Çelebi, en çok ömür süren e a —İ € Dİ nevi omerhametti. dının hüviyetini bilmedikleri için | irzehli bir | | l İ | ! Çelebi zade Şöyle bir düşündü ne su dökmekten, şakaklarını oğ- maktan tehaşi ediyorlardı. Ölü ile baygını tanımakta meleke sahibi oldukları için bu kadının da ba- yılmış olduğunu bir bakışta an- lamışlardı. Fakat onun zevk âle- mine mensup orta malı bir kadın bulunduğuna kanaat getirmedikçe | bir teşebbüse girişmekten çeki- niyorlardı. Yeniçeri Baki, diğerle- rine nispetle biraz lâübali idi. Arasira hissiyatına omağlüp olur, tura ve yasa haricine çıkardı. Şimdi de beyhude basta bekçiliği yapmaktan sıkılarak teklif etmek istemişti: — Burada yemişsiz kavak gibi dinelüp oduracağımıza - zavallıyı sırtlayalım, suya götürelim, aydı- ralım. Vebali varsa benim boynu- ma olsun, Sinan Zade Mustafa kaşlarını çattı: — Namahreme el değdirmek nabekâr işidir, bize yakışmaz. Yeniçeri Baki, cevap verdi: — Hastaya şifa vermekte mi gönab. Hekimler, Öfürücüler ne Çelebi, | diye çalışıyorlar? — Biz hekim değiliz, üfürükçü değiliz. Düpedüz hovardayız. Ne olur, ne olmaz. Belki huylanırız, belki (o huylandırırız. kendi ayılsın. Altı arkadaş, şu kısa müna- kaşadan sonra biraz uzağa çekildi- ler, bağdaş kurup yere oturdular, sessiz bir intizar içinde felâket- xedenin harekete gelmesini bek- lemiye koyuldular. Her biri bir- çok aşk maceraları (geçirmiş, güzel avlamakta şöhret kazanmış olan bu kabadayıların baygın bir kadın önündeki şu muhteriz ve Adeta nazik vaziyetleri cidden dikkate değerdi. Onlar, her mâ- nasile çapkın adamlardı. Göz koydukları güzelleri elde etmek için can yakmakta”, hatta kan dökmekten çekinmezlerdi. rağmen şimdi bir mihrap önünde bulunuyorlamış gibi yüksek ve samimi bir huşu gösteriyorlardı İşte erlik ve dilâverlik terbiye- sinin takdire lâyik eserlerinden biride bu dur, kadına gösterilen bürmettir, Gerçi bu hürmet, bir Babayiğitler, zayıf gördükleri için kadına bür- met ederlerdi. Çünkü erlik kanu- nu, ancak ve ancak kuvvetin kuvvetle mubarezesini kabul edi- yordu. Şu bizim zebunküşlük de- | diğimiz düşmüşü tekmelemek, ya- | rahyı yaralamak küçüklüğü erlikte yoktu, Ayni kanun âile yuvasından ve iffet kaidelerinden ayrılan ka- dınları bu muameleden müstesna tutar. Çünkü öyle bir kadın, hüsnünü ve hırsın bir kuvvet memba, bir menfaat vesilesi folarak kullanmak istemiştir, bi- naenaleyh kanun haricidir. O çi- | biler, muhabbet görebilirdi, lâkin | hürmet göremezdi. İ ve Sipahi Bırakalım, | Buna | Baygın kadın, hovarda yar- dımcıları bir hayli beklettikten sonra ayıld. oİptida inledi, sonra uzandığı © yerde kıs mıldandı, daha sonra doğruldu, korkak, korkak etrafına bakındı Ahmetle arkaşlarını görünce bir çığlık kopardı, avaz avaz haykırımıya girişti: — Dede, zorlu dede, beni kurtar dedel Yeniçeri Baki, bu tuhaf çığ- liktan sinirlenmişti, kadını azarla- mak istiyordu: — Sus be, hatun dedi!- di- yordu - miyavlama. ramiyiz, me haydut. Çelebi kişileriz. Dedenle elhamdülillâh tanışıklığımız yok. Ekmekçi oğlu, arkadaşına sus- ması için işaret ettikten son ra kadını tatmine çalıştı. — Korkma bacı! Biz seni | kurtarmıya geldik. Sana İlişen- leri ele geçirseydik tavuk gibi boğacaktık, Ne fayda ki herifleri tutamadık. Telâşı bırak ta aklını başına devşir, yüreğini rahatlaştır, başmdan geçeni bize anlat. Mümkün ki öcünü alıriz, seni incidenleri incidiriz. Kadın, söylenilen sözlere inan- miyordu. Bu yataganlı, palalı, karakulaklı adamlardan tevahhuş ediyordu. Ayni zamanda, görün- mez köşelerde kendisini sıyanet edecek bir kuvvet varmış gibi dört tarafına bakınarak mırılda- nıyordu: — Dedeciğim, zorlu dedeci- ğim, beni elden koma, dedeciğim! Sipahi Ahmet, sesini biraz İ daha münlisleştirdi: — Erliğime yemin ediyorum; Dünya ve ahret bacımsın, bacı- mızsın. Hiç ürkme, çekinme, bize kusseni anlat! Ve sonra kadını mak için sordu: — Adın ne bacı? Kadın, bir nebze tereddüt etti, müteakiben silkindi, zinde bir hamle ile diz üstü geldi, sır- söze alıştır- | padour » opereti. 22 Biz ne ba- | Bu Akşam Radyoda İSTANBUL Gramofon leri, 20,30 Hafız Ahmet Befin iştirakile saz heyeti Anadolu Ajansı, spor haberleri, - 20,30 Gramofon konseri, *22 Belkis H. tarafindan konser - 22,30 Studyo orkestrası tarafından konser, borsa haberleri. konser- 18 -19 19,30 - Heilsberg — (276 metre, 75 kilovat) — 19; Eski Katolik ilâ hileri. 19,30: Doktor “Golstein, in son ay ha da bir m besi. 20,05 küçük hikâyeler. Berlinden - naklen sonra dans havaları. Mühlaker — | 360 metre, 75 kilovat | 19,30 İspanya hakkında 19,550 Hans Rosba- ut'un musikili konferansı, 20,15 halk konseri, bir müsahabe, Viyanadan naklen Madame (Pom- ,30 - Fraukfort- tan naklen dans hâvsları. Lemberg — (380 metre, 16 kilovat) 19,15; Varşovadan naklen gramolon konseri. 19,45 orkestre, 23 dans havaları, Bükreş — (394 metre, 16 ki- BUGÜN — 31 teşrinievvel 931, Cüma, Rumi 18 teşrinievel 1347, 18 cemaziyelâhir 1350. “GÜNEŞ — Doğuşu 6,9 Batışı 17,9. NAMAZ VAKİTLERİ — Sa- | bah 4,58, öğle 11,58, ikindi 14,48, akşam 17,9, yatsı 18,41. GLENLER — Misafimiz Sov- yet Hariciye Komiseri M. Litvi- nof bugün Ankaradan şehrimize gelmektedir. ALKAZAR o — Mamwelâ EMDAR © — Cürmü meşhut TSTİK — Dreyfün ASRI — Karl kılıç EKLER — Milyon peşinde ELHAMRA ETUVAL FERAH GLORYA MAJİ B. — Tuç deviren jeneral MELEK — Prensen emrinin MİLLİ — Busenin kıymeti OPERA — Dreyfüs g — Mavi melek dar HALE — Hicran DARÜLBEDAYİ — Namussuzlar tındaki kaftana sımsıkı sarıldı, cevap verdi i — Gülsüm! — Şehirden misin, köyden mi? — Edirneliyim, — Burada işin ne? Kadıncağız; derin, çok derin bir ah çekti: — Ben, dedi, Edirne Subaşısı- | RADYO 19,10 Örkestre, 20 ünunu, 20,30 Roma rksından Transmision. Katoviç — | 408 me 20,15 hafif musiki 22,10 bir sonatı. 23 dans sedalar Belgrad — | 429 met: kilovat) 19,20 sesli film p 20 Zağrep operasından nak temsil, Roma — | 44) metre tovat| 19,40 muhtelif mu ler: 20,10 gramafon plâkla Fransızca ders, Rost oper bir parça konfera Viyana — (517 lovat) 19 günün mevzuları ü bir musahabe 19,30 rasat 19,45 Madanj metre zinin raporu, padaur operası Peşte — (550 metre, : vat) 19,30 Peşte operasında Lakme sonra dans havaları sesleri. Varşova — (1411 meti kilovat | 19,30 gramafon r 21,55 tafrika, 22,10 Lupen sonan, 23 dans havaları Berlin — (1635 metre, lovat) 19,10 asrı hazır hakkı konferans, 20,30 halk k Sonra gece yarısına kada havaları, Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazi İdare » Alemdar mahalleri Çatalçeşme sokağı Telefon İstanbul * 29103 Posta kutusu : İstanbul * 741 Telgraf; İstanbul SON PO; ABONE FİATI rORMYE İlânlardan mes'uliyet #lınma Adres değiştirilmesi (20) kuruşt Son Posta Matbaası Sahipleri: A Ekrem, Selin Neşriyat Müdürü © Selim Asri Sinema Bugün ve yarın saat | matinesinde (programa olarak meşhur İspanyol da PAGUİTA PAGA ile gitaristleri nın kıziyim. Sabah gelin akşam kaçırıdim. — Kaçırıldın mı? — Evet! (Arkas! ALBERT PREJEAN GLORYA SİNEMASI Bu akşam fevkalâde gala olarak: le beraber temsil ettiği en son büyük muaflakıyeti: Bir şampiyonun hayatı * İlâyeten : Foks halihazır dünya havadisleri: Mösyö Lavah'in Nevyorka hareketi, Edison'un vefatı v8. “BASKIN, İlâvetem « Maşhu * Yerlerinizi tedarik ediniz. Tel. B. O. ALBERT PREJEAN ALBERT PREJEAN'ın Anna Bella, Constant Remy ve Edith Mera Boku muhitlerinde cereyan eden bir aşk hikâyesidir. ATTİK fanlerist yeni repertuvarında, 1656