| Tak para İatikrarı görülmüştür. Fa- | Gerginleşiyor o fur, aha Selim Rağıp Veâm"ik. Cumhur Reiıı'nıî_n da- © Vaşington'a giden Fransız k"*kili ş.l?'ll.ınl.gı M. Hooverle ,_'llbmıdı. Ve bu su'rek!ek dünya Be büyük bir hayal inkisarına Uğradı. Bugün, bütün dünya iktısadi ;;lla.li bir buhran geçiriyor, Bu Tan, umumi harbin bıraktıgı bir mirastır. İçinden nasıl hi labileceği ise meçhül bulunu- * Evvela Almanya, onu ti Dünyada Japonya Çinden Ne . İstiyor? Tokyo 26 — Çin - Japon ihtilâfı hakkında, Cemiyeti Ak- vamın kararını kabul etmiyen Japonya, bir beyanname neşret- miştir. Bu beyanname beş nok- taya işaret ediyor ve Mı.ıçutk.lı- ki Japon askerlerinin çekilmesin- t de İngilterenin müşkil bir ste düşmeleri bu buhranı i hattine çikardı. Amerika ile Fransa vaziyete &re bulacak mevkide iki devlet- " Birincisi, dünyanın üçte iki tİsbetinde, diğeri de mühim bir Biktar altın stokunu ellerinde L"l'ldı.ırııyıırlır. Başbaşa verip konuşmaları ve vaziyete bir çare yıp —bulmaları kadar — tabü olamazdı. Vaşington mü- Mkatı bundan çıktı. Fakat uzun Ve hararetli görüşmelerden sonra Deşredilen tebliğ gösteriyor ki Fransa anlaşama- Buşlardır. ve anlaşmalarına da, iki taraftan biri esaslı fedakârlık hpmrı(d.ığı duukdirde imkân yok- leşredilen tebliği şöyle hu- edebiliriz : p ü taraf, konuşmak hususunda r hayli terakki etmişlerdir. Dün- ?ı?ıı iktısadi vaziyetini, buna müte- âllik beynelmilel Münasebetleri, si- lâhların tahdit ve azaltılmasını, hü- metler arasındaki harp borçlarının tediyesine bugünkü buhranın yaptığı tesirleri gözden geçirmişlerdir. İki taraf sarih surette biribirinin fikrini galamıştır. Fakat yine ki taraf ta taahhüt altına koymak ia- tir. ayni xzamanda ilâhlı tahdit könferansının bu v:ılleıl.:: yapmasını da lüzumlu görmüşlerdir. Bir sene için verilmesi tecil edi- len börçlar hakkında 1932 temmuzu- | Ha kadar bir anlaşma yapılması da temenni olunmuştur. Dünyanın raha- ta kavuşması için yegâne amil ola- lâsa tememişi at görüşmelerin devam ettiği kısa Tüddet zarfında bir anlaşma prog- Tamı yapılamamıştır. - Mamafih iki af mali ve iktisadi buhranın ma- Yfllni ayni olarak, fakat başka Zaviyelerden görmüşlerdir. Bu görüş İ tarafın da hareketlerini kolay- tırmakta müessir olacaktır., Bu tebliğ şunu demek istiyor: Amerika ve Fransa, bugünkü anın — tehlikesini iyorlar. Fakat hal çırelerindo%ışımı— Yorlar ve anlaşamamışlardır. Niçin? Çünkü Fransa bugün, dünya- den evvel bunların tahakkukunu istiyor. Bu noktalar şunlardır: 1 — Mütekabilen ademi te- cavüz misakı yapmak. 2— Boyk:ı] da dahil olmak üzere Japon aleyhtarlığına niha- yet vermek. 3 — Japonların emniyeti hak- kında teminat vermek ve Man- çuüride bir şimendifer inşasına muvafakat göstermek. 4 |Mançuriye ait muahedeler aynen tatbik edilecek. 5 — Japon sermayesile yapı- lan — şimendiferlerin bedeli ve- rilecek. Askerlerini Fazlalaştıracak 'Tokyo, 26 — Su - Sin - Kay- Tuvan hattı üzerindeki şimendi- forlere taarruzlar - sıklaştığı - için Mukdendeki — Japon — karargâhı başlıca — istasyonlara — kuvvetler göndermiştir. Japonya, Mançuriye fazla asker göndermek isteme- mekle beraber bu gibi haydut- luklara karşı koymak - için bir miktar fazla asker sevketmiye mecbur - olacaktır. K eei AAA nn iktısaden ve askeri kudret | İtibarile en kuvvetli devletidir. Amerîlı.ı da aynı ve belki daha fazla bir kudret sahibidir. Fakat ortada bir Almanya vardır. Orada | mühim — Amerikan sermayesi yatıyor. Bugun için, bu — sermaye erimiştir. Amerika onu kurtarmak istiyor. Fransa ise bu kurtarışa yardım etmek arzusundadır. Şu şartla ki Almanya bir daha kı- mıldanamıyacak bir vaziyete s0- kulsun. Amerika belki buna razı olacaktır. Fakat bizzat Almanyayı îe!ı getiremiyor. İngilteranin mu- alefeti de ayrı bir mesele. * Vaşington konferansı, bizce, dünyayı yeni bir iphama atmış, vaziyeti daha gerginleştirmiştir. “SON POSTA,, nın Millt Tefrikası: 4 AH, MİNEL AŞK! MUHARRİRİ: SERVER BEDİ — Şu çantanıni içini beraber | Bözden geçirelim, dedim. — Fazla olduğunuzun farkında ğil misiniz? Fakat bu gibi şeyleri öyle tatlı ( Töylüyordu ki — alınmıyordum. İşi | tlaya vurdum: | — Ben zaten bu dünyada flllıyıııı. — İyi amma beni rahatsız | iyorsunuz. — Ben bütün insanları rahat- | Tiz etmek için dünyaya geldim. — | Çantayı açtım. Evvelâ elime küçük bir paket geçti, hemen Hıkardım, açtım. Bir ipek çorap. — Vah zavallı kadın, dedi, Santağı — unuttuğuna — yanınıştır. | | | Güzel bir çorap. | — Hoşunuza gittiyse size he- diye edebilirim. — Bana Jlüzumu yok. Siz giyin. Çorabın koncuna ve kızın ayaklarına baktım. — Bu çorap, dedim, sizin | Dayağınıza göre değilse intihar | etmiye hazırım. Hem de lpalıp. — Hayır, o bana küçük gelir, — Tamdır. — Küçüktür. — Ee canım siz benim aya- | ğımı benden iyi bilmezsiniz ya. — Siz ayağınızı ne ile bili- rsunuz ? e — Ne demek 0? — Yani ne ile g&üymuı? — “Ne ile görüyorsunuz ? , KAT SON POSTA Olup Biten Hâdiseler u “Jakdonald, intihap dairesin? vi "'(U_k_ söylüyor M. Laval Dönüyor Nevyork, 26 — M. Laval ve M. Hoover arasındaki Vaşington mülâkatlarından sonra Fransa ilo Amerlka arasında daha sıkı bir | mesal iştiraki yapılacağını M. Laval Amerikada söylediği hir nutukta kaydetmiştir. M. Laval ayın yirmi yedisinde Fransaya hareket etmiştir. z Yunanistan Buğday alıyor — Atina, 26 — Yunan hükümeti kredi — ile Amerikadan _bt_lğday satın almıya karar vermiştir. Zeplin - Balanu —— Funsal, 26 — Graf zeplin Mader adaları üzerinde uçarken görülmüştür. : Kıbrısa Sükünet Gelmiş.. Kahire 26 — Kıdrısta sükün hüküm sürdüğü bildiriliyor . Lefkoşaya bir kaç zarhlı. oto- |mobil gönderildiği şaytası çıkmıştır. ne demek? Gözle !ıbil...k ; — Benim gözüm yok mu — Sizin gözünüz Rontken mi? Jskarpinin içindeki ayağı nasıl 8) ? v bir kızsanız iskarpininizi çıkarınız, ölçelim. W değilm, Ha — Ben asıl lis kızım. n — Ayaklarınız! kimseye gös- termezsiniz ? — Önüme gelene göstcrmcx;_ — Plâja gitmiyor musunuz — Peki canım, f:u.'ızdımı kı | bu çorap bana göredir. İıgemı- | yorum diyorum size.. Haydi ya- nımdan gidiniz. — Hoşuma gitmiyen şeylerde | emrinize itaat etmem. Koi Ben de hoşuma gitmiyen Japonya Bir Beyanname Neşretti İngiliz İrtihabatında Hararet İngı'lterede İntihabat Başladı Londra, 27 — Umumt intiha- batın kat'i başlaması sıralarında (68) intihabat yapılmıştır. Bunla- rın (49)u muhafazakâr, (13)ü liberal, (6) sı amele fırkasındandır. Diğer (215) intihap mıntakasının neticesi salı akşamı belli olacaktır. 27 sabahı, kesif bir sise rağmen ve sabah erkenden halk — sandık beşlarina konmuştu. (615) meb'us seçilecektir. ( 1286 ) namzet var- dır. Snovden millete hitaben bir beyanname tmiştir. Komü- ıiıîlır lnıgı::lî' çıkı;ıu:ııık iste- miş, polis tarafından dağıtılmış- lardır. Sırplar Bulgarlara Nota Verdiler Sofya, 26 — Yugoslavya hü- kümeti, Bulgar hükümetine, son altı ay zarfında Bulgar çeteleri tarafından Sırp arazisine yapılan tecavüzlerin bir listesini ihtiva eden bir nota vermiştir. Yuğoslav hükümeti bu münasebetle Cemi- | yeti Akvama müracaat edecek- miş. Bunu Başvekil Muşanof söy- lemiştir. Notada, bu akınların Bulgar arazisinde tertip edildiği de ayrıca kaydolunmuştur. Alman |Meclisinde Gramofon Berlin, 26 — — (Reichstag)ın şeylerde İsyanınıza müsaade et- mem. w — Bu çorap sizin lyli""“,' | göredir ve sizindir. alınmıştır. Bu suretle M. Brüning ile fırkaların nmoktai nazarlarını izah etmiş olan başlıca hatiplerin söylemiş olduklari nutukların mü- bim fıkraları bu suretle muhafa- za edilmektedir. Bu plâklar, Reichstagın evrak hazinesinde muhafaza edilecek olup ticaret âlemine çıkarılması mutasavver değildir. Bir Hava Kazası Londra, 26 — Laycester ci- varında iki askeri tayyare hava- da çarpışmıştır. Bir makinist paraşotla salimen karaya in- miştir. — Benimi mi? — Evet, bu çorap, bu çanta, bu paralar... Oool.. Yirmi beş, beş daha otuz... Ay... Bir de yüz liralık! — Haydi cebinize koyun ve savuşun... Parayı — seviyorsanız talinüz varmış. —Siz parayı sevmez misiniz ? — Nefret ederm. — Niçin? — Çükü para sizin suratınıza benziyor! — Benim suratıma mı? Müthiş bir kahkaha ile kıv- randı : — Vallahi, dedi, tıpkı... Sizin yüzünüz tıpkı bir kâğıt para gibi... Bakm, bakın... Çantadan bir lira çekti, ay- nayı dâ çıkararak yüzüme tuttu. Bir taraftan da gülmekten kın- | larak anlatıyordu: — Bakın şu ortadaki öküz- lere... Tıpkı değil mi? son içüima devresinin müzakere- | leri kısmen gramofon plâklarına | Kadınlar Ne Vakit Kaçar Erkekler kadınları anlamıya çalışmadıkları müddetçe, daima ellerindeki kadını kaçırabilirler. Kadın niçin kaçar, ne vakit kocasını bırakır, evini unutur? Kocalar zannederler ki, bir kadını bir defa sevmek, evlendik- ten sonra hayatını temin etmek, onu mes'ut etmek için kâfidir. Filhakika kadın evlenmek için sever, Evlendikten sonra refaha erince bir müddet kendisini mes'ut sanır. Fakat tedricen ha- yatı tabil seyrini takibe başlar. Erkek evlenmekle, bütün gün çalışarak karısının hayatını temin eylemekle ona aşkım ispat etti- | ğine kanidir. —Artık - sevdasını tekrara İüzum görmez. Halbuki kadın daimi surette aşkına, şef- katine, muhabbetine, susayan bir mahlüktur. O bir erkek gibi sert, çetin ve lâkayt olamaz. Her vakit sevilmek, iltifat görmek, okşanmak ister. Bunu kocasından göremez ve bulamazsa başkasın- da arar. İşte o vakit kadın evini, çocuğunu ve kocasını göremez olur. Tehlikeli maceralara dökü- lür. Kadınların bu zâflarından | istifade fırsatını gözetliyen erkek- | ler vardır. Kadini kapıp kaçarlar. | Onun için, yeni evli erkeklere nasihatim olsun. Karınızı bir an için olsun ihmal etmeyiniz. Kadın her vakit sevilmek ihtiyacındadır. Ona bir defa sevdiğinizi söyle- mek kâfi değildir. u başka- larından iltifat beklemiye muhtaç olacak vaziyete düşürmemek lâ« zımdır. — v İzmirde Türkân Hanım: Nışanlınızın. bedent kusuruna tahammül edemiyorsanız - tecrü- | beye kalkmayınız. Evlendikten sonra boşanmak kolay değildir. | Ebediyen bedbaht olmayı göze | almak ta kolay değildir. » Kadıköyde Sara Hantma: Başkalarını kıskanarak kendi- nizi bedbaht etmek aptallıktır. Bu kıskançlık ne onlara bir fe- nalık yapar, ne de size fayda verir. Mes'ut olmak için vaziyet- leri sizinkinden fena clııl::y dü. şününüz. * Akıllı kadın kocası çaldığı zaman korkmaz. sabah aslan gibi gider, gibi düner. | — Teşekkür ederim. — Peki, haydi, bukadar şaka kâfi. Gidiniz artık. kuzu — Teşekkür ederim. — Giderseniz. ben de size teşekklüir ederim. Çantanın içini karıştırmakta devam ettim: — Oco... dedim, bir defter... Belki bir hatıra defteri.. Hemen defteri elimden kaptı: Aman, dedi, işte bu defter benim olsun. — Peki, fakat okuyalım. lmarz. — Hah... Gördünüz mü? Be çanta sizin. — Öyleyse okuyalım. İçinizde şüphe kalmasın. — Oİ m. Bir sayfa açtı. Ben de yazıyı k bahanesile kıza sokulk düm. Fakat çekildi: — Hişt, dedi, ne oluyorsunuz? Daha isminizi bilmiyorum, omu- zuma - biniyorsunuz. (Arkam var)