f'ı; TANB ULDAN] Bravin Yoldas Amanullah Hana Manidar Bir Mektup Yollamıştı. YAZAN: M. KÂZIM Bugünkü kısımda bahsi geçen Bravinin yazdığı mektup —İl13— Broydo, tercümandan Hil- mi Beyin bana ne dediğini sordu. Sonra gülerek önün- deki masanın gözünden ç- kardığı bir mektubu bana uzaltı. Mektubu — açtım, Elyeym nezdimde mahfuz ve iki küçük — sayfadan ibaret olan mektubu aynen tercüme ediyorum : 20 Şaban 1198 Rusya şuralar cümhuriyeti sefaretanesi feda olayım: ihazreti hümayun serkâr Emirin Osmanlı yüzbaşısı Kâ- zım Beyi iyi eşhastan addet- tiklerini buyurmaları üzerine mezkür yüzbaşının iki fotoğ- rafını takdim ediyorum. Faz- lasını vermiyor. Bravin Bu mektubun ikinci sayfa- sında da şu satırlar vardı: Kâzım Beyin fotoğrafı gel- di, sizden memnun oldum. Ben Kâzım Beyi kendi dos- tum bilirim. Zi gaban 1298 — Emir Amanullah Bu satırları okuduktan sonra: — Sefir ile Emir arasında teati edilen bir mektubu galiba yanlışlıkla bana ver- diniz, diyerek M. ( Broydo ) ya lıde etmek istedim. M. (Broydo ) biraz müs- tehzi bir sesle: — Hayır, dedi. Yanlışlıkla edeğil bililtizam verdim. Sizde kalsın, saklayınız, belki günün birinde işinize yarar. Mektubu katlıyarak cebime koydum, bugün elân yedim- de mahfuzdur. Fakat — acaba meselenin içyüzü ne idi? (Bravin) aslen / pgiliz dostu idi. Şu halde İngiüılere hizmet etmek ıçhı eline iyi bir fırsat geçmiş iken acaba bu fırsatı neden dolayı bu şekilde istimal etmişti. — Anlaşılan Emire böyle mâ- nasız bir mektup yazdıktan ve Emirden de yine hiçbir mâna ifade etmiyen bir ce- vap aldıktan sonra — bunu (Tışlıeııl) e göndermekle Ef- ganlıların Türkistanda — yap- makta oldukları bütün tahri- kâtın bundan doğduğu kana- atini vermek ııtâıgı aşikârdı. Burası böyle, fakat Efgan Emirinin tevlit edeceği vahim neticeleri düıunnıyevek bu mektubun altına imzasını at- masına ne diyelim? Doğrusu şaşırıp kaldım. Amanullah Han Hazretleri bu iki satırlık cevabı ile beni dünyada en çok iğrendiğim bir mevkie düşürmüştü. Hariciye — komiserliğinden döndükten sonra hem (Mos- kova) dan henüz dönen goli Hııı)ı &m& heıııv gibi (Taşkent) e ve (Hokant) a gitmek üzere bir Efgan he- yeti seferiyesinin gelip gel- mediğini anlamak maksadile Efgan konsoloshanesine git- tim. Benim — hissettiğime — göre Jeneral Veli Han İngiliz taraf- tarı idi. İngiliz hesabma iş görüyor ve Efgan Emirini Rusya aleyhine tahrik edi- yordu. O zaman Kâbilde bu- hkınan Rus sefiri ( Bravin ) de İngiliz taraftarı idi, Binaenaleyh bu iki şahsiyet aynı gayeye doğru yürümek için âdeta aralarında anlaşmış gibi idiler. Bu moktayı istitrat kabilin- den kaydedeyim ki; bilâhare hâdisat keşfimin doğru oldu- ğunu gösterdi. Filhakika bu Veli Han Emir ( Amanullah Han)ın Avrupa seyahati esnasında Saka oğ- hlunu tahrik etmişti ve onun yardımı ile İngiliz himayesine müstenit bir Reisicümhur ol- mak gayesine düşmüştür. Her ne ise sadede gelelim ! (Mabadı yarın) | Radyo — | 2 Teşrinievvel Cuma Ostrave, 263 metre, 11 kilovat 19,30 : Profesör (Böhaslav) n konferansı, tiyatro hatıraları 22,15 * Hafif musiki Heilsberg 276 metre 75 kilovat 19,30 : Klâvya konseri 20 — « Lâypçiğten Transmisyon Muhlaker 360 metre, 75 kilovat 20 : Frankfortun yeni kör musiki heyetinin konseri 21,50 : Stüdgarttan Transmis- yon Bükreş 369 metro 16 kilovat 20 — : Radyo darülfünunu 20,20 : Gramofon 21 : Askeri bando 22 — : Konferana 22,15 : Romen şarkıları Roma 451 metra 75 kilovat 20,10 : Gramofon 20,30 : Konser Viyana 510 metre 20 kilovat 19,40 ; Kiter konseri 20,15 : Operadan nakil Peşte, 550 metre, 23 kilovat —| ( 19,30 * Klavya konseri 20,30 : Oda musikisi Varşova, 1411 metre 152 kilevat 19,3$ * Gramofon 20,15 * Senfoni Königavüsterhavrzen 1635 metre 35 kilovat 20 — : Nevyorktan tranmleyon 20,15 : Hamburktan transmisyon SON POSTA 'ı SİNEMALAR Bugün 2 büyük muvaffakıyet Bu Sutunda Herşul A G ZİYARET Bu evin içi okadar loı ve karanlık idi ki Semiha kapı- dan idütetti. Fakat merdiveniti Gst başından gelen bir ses: — Buyurun! Diyordu. Kalbi çarparak, bacakları titriyerek tahtaları g- cırdıyan merdivenden çıkmıya başladı.Sofa biraz daha aydınlıktı. Orada gölgelere karışan bir kadın, Emine H. duruyordu. Semiha heyecanını gizlemi- ye çalışarak: — Of, bu merdiven.. dedi. Daha çıkacak mıyım? — Hayır kızım, Şöyle buyurun! mine H. sağda bir oda- nin kapısını açtı. Minderin yanında duran mangala güzel koksun diye atılan bir limon «abuğu kokuyordu. Emine H. sürmeli gözlerinin ucile genç kadını süzdü. Sesine bir tat- hlık vermiye çalışarak ; — Burasını çok aradın mı kızım? Diye sordu. — Çok aradım.. Hava da soğuk.. ” Ü — Şöyle mangalın yanma otursan a... Genç kadın minderin bir kenarına ilişerek : — Çok vaktim de yok.. Diye mırıldandı. Dudakla- rında bir sual dolaşıyordu. Emine Hanımın yüzüne korkak gözlerle baktı. Sonra mütereddit, sesini alçaltarak sordu: — Evde yok mu? kadinın * Emine H. genç yanına oturdu: — İçeride, uyuyor, dedi. Bütün gece gözüne uyku gir- medi. Âteşler içinde çırpındı. Sayıklıyordu.. sıksık öksürü- yordu. Bir aralık korktum. Boğulıu sandım.. Sabaha -i karşı içim geçmiş, dalmışım. Birden acı bir çı: Jhk" beni uyan- dırdı.“Annel,, ıye bağırıyordu. Hemen yanına koştum. Âlnın- dan akan soğuk terleri ııldııı — Ne istiyorsun yavrum? Dedim. — Anne affedersin seni korkuttum, dedi. Fakat Ben de korktum. Semihayı kapının yanında duruyor zannettim.,, Semiha sararmıştı: — Beni görürse belki büs- bütün rahatsız olur, dedi. — Hayır kızım.. Senden evvel doktor burada idi. O herşeyi biliyor. Senin için: Bugün gelecek, dedim. — Ne dedi? — Hiç... Gelsin, dedi. — Demek şimdi uyuyor. — Evet, biraz daldı. Uyan- dırmaktan korkuyorum. İki kadın bir müddet sus- tular. Nihayet Emine Hanım içini çekerek sordu: Sen nasılsın kızım? Bari şimdiki kocanla rahat misın? Semiha — Oh, ben.. Diyebildi ve hafifçe kızar- dı, Emine Hanım düşünceli idi. Kendi kendine konuşur gibi mırıldandı ; Siz ayrılalı şimdi üç sene bitti, dördüncü seneye bastın. Ne olurdu güzel güzel geçinseydiniz.. Şimdi iyi mi' oldu sanki.. Darılma amma Semiha, bütün kabahat sen- de.. Seni nekadar sevdiğini biliyordun... Üstüne titriyor- du. Ne oluyordun © heri- fin — sözlerine kapıldın ?.. Yakınıklı biz ; üdami ” Volka idi, zengin — olsaydı bari.. Nesine tama ettin? Aşk ha? Masal.. böyle şeyler kocalı bir kadının aklına bile gelme- meli.. Oğlumun sana büylllı bir emniyeti vardı. Arkadı için de: “ Kardeşimden çol seviyorum! ,, deyip duruyordu. burası.. | W Budalal.. Kaç kere eve ge- diği zaman sizi bııbı;ı irince bir an ilerilemekte| bulmuş.. bu olacak şey mi Ah ben ozamanlar burada olsa idim bunların hiç birl olmıyacaktı. Bursadan geldik- ten — sonra senin — halini beğnemedim.“ Oğlum gözünü dört açi, diye onu ikaz etmek istedim. Fakat nerede.. Memnun olacağına bana gü- cendi. Sen de ona hiç acıma- dın.. Senden nefret edıyorııı Fakat Allah beni yine sana mühtaç etti. Semiha hafifçe kaşlarını çattı : — Emine Hanım, bütün bunlar boş sözler, dedi. Gönül kimi severse güzel odur. İşte bukadar. Ben © zaman ayrılmak istediğimi söyledim mi? Beni bırakmadı. Ağladı, — sızladı. Ona - çok acıyordum. Fakat, ne yapayım, sevmiyordum. Daha doğrusu başkasını — seviyordum. — Siz beni oğlunnza alırken - fik- rimi sordunuz mu? Anam, babam da bana sorma- dılar. Neticesi işte böyle oldu. Kabahat sizde.. ve ben yine iyi, çok iyi kalpli bir kadınım ki sizin hatırınızı sayarak ve oğlunuza merha- met ederek kocama haber ver- meden davetinize icabet ettim. Bu sözleri işiteceğimi bilsey- dim gelmezdim doğrusu. Kızım beni mazur gör.. ben yüreği yanık bir anayım. Sen şimdiki kocana kaçtığın gündenberi oğlum bir rahat yüzü görmedi. K çekilip düşünüyor, daima içi- ni çekiyordu. Seni unutturmak için ne yaptımsa kâr etmedi. Hergün îıır parça daha sara- rıyor, süzülüp gidiyordu. Bir aralık kendini vuracak diye karktum. Doktorların tavsiye- sine kulak asmadı ı:ı ııllııy:ltı yıtığı düştü. Şimdi dört aydır inleyip duruyor.. O çırpındıkça parça parça oluyordu, Nihıyet aklıma birşey geldı — Oğlum Semihayı çağır- tayım mı? Diye sordum. Gözleri par- ladı. Sonra yüzünü endişe kıplıdL — Acaba gelir mi? dedi, — Gelir, ben onu kar- dırırım.. Onün kalbi iyidir, beni reddetmez, dedim. Evvelâ memunun olur. gibi oldu. Fıkıt sonra İştemedi: — Mademki beni sevmi- yör, onu yalvara yalvara bu- raya getirmek —neye yarar? ledi ve seni görmek istemedi. — O halde beni neden buraya çığıntınıı? — Gün geçtikçe fenalaşıyordu. Seni görürse biraz ferahlar diye düşündüm. Ümit bu.. Semiha ayağa kalktı ; — Çabuk olalım Emine Hamm, dedi, vaktim yok.. Biribirinden — nefret bu iki kadın ayağa kalktılar, Emine H. sofaya çıktı. Bir kapı açtı. Semiha ile beraber eden içeri girdiler. Odanın ortasındaki — geniş karyolada yüzü bembeyaz ke- silmiş bir delikanlı yatıyordu. Dağınık siyah saçları beyaz yastığın üstünde bir leke gi- bi duruyordu. Emine Hanım yavaşça alnını okşıyarak onu uyandırmak istedi. Fakat o bir daha uyanmamak üzere uyu- müştu. İhtiyar kadın evvelâ bunu anlamak istemedi. Ağzı açık, şaşkın gözlerle Semihaya döndü. Semiha anlar gibi oldu. Mütecessis, yatağın üstüne iğil- di. Ölünün dudaklarında soluk birtebessüm vardı. Bu kadına yalvarmıya tenezzül etmeden öldüğüne sanki memnundu. _ı( MELEK SİNEMASINDA Şen bir komedi KÜÇÜK DAKTİLO MARY GLORY ve JEAN MURAT tarafından İlâveten : WIENER — ve DO- UCET'in 2 piyano ile KONSERLERİ PARAMOUNT JURNAL en mühim, ELHAMRA Sinemasında EMİL JANNİNGS'in Sehhar yıldız OLGA CCHEKOWA Me birlikte tesil ettiği İLAHLARIN SEVGILISİ Filiminde tabit tpte ve — netici mas'ut bir halde görünecektir. Ular nin bir şaheseridir. İlâveten; 120 kişilik bir orkastrü tarafından oymanan TANNHAUSER uvertlrü: en mütebeddil İ TERRECERE aK Karumar dünya havadisleri. GLORYA: Yarın : akşam BÜYÜK FİLMLER SERİSİNİN BİRIVNCİSI OLAN İHeyecanlı ve dramatik vaziyetlerle dolu olan Fransızca sözlü şaheserini takdim ediyor. »GLORYA Sineması Müdüriyeti İrae edeceği “ Büyük film serisinin ,, fevkalâde kıymeü hususunda bütün mes'uliyeti deruhde eder. Bütün sinema muhiplerini görmeğe davet ve bu suretle her daim kendilerine “ En mütedil fiatlerle en mükemmel filmleri ,, takdime çalıştığını ispat edecektir. Üİ ARTİSTİK Sinemasında İ| von defa olarak gösterilmekte olan lerle mütemadi CHARLIE CHAPLIN'in son — şaheseri Şahir işıkları filmi emsalsiz. muvaffakıyet- alkışlara mazhar olmaktadır. Bugün ASRİ SİNEMADA iki inemanın meşbur - yıldızı CONRAD VEİDT ve MARY PHİLİBN SON TEMSİL Mükemmel miransveni — ve büyük getirilenlerin deskinde muartam ve pek meessir bir dramdır. DARÜLBEDAYİ “EMSİLLER: İSTANBUL GELEDİYESİ Bugün ve akşam Saati2,Söve 21,301a NAMUS Piyes 4 perde Yazan : Yur derman Terelülme eden: Seniha Bedri. Altı yaşından aşağı olan ço cuklar tiyatroya kabul edilmezler. —00 fttti Illlll | TÜi GLORYA Sugün, bu akşam. (vo - yarın malinelerde KİSTEMAEKERS'in Franmzca aözlü büyük dramı, | ([PH[D[NRGE(İ ANNE IO"'EI. v tarafından, | lı_; KB »| 'Türk Hava Kartal— larını Tanıyalım | Ba, taraf 1 İncisayfada) bir Tayyare fabrikası haline getirdi ve orada memleketin şurasında, burasında umumi harpten metruk tayyare dö- küntülerine işler ve uçar birer barp aleti şekli verdi. Ayrıca İstanbuldan — parça — parça Anadoluya geçirilen tayyare enkazından da istifade ede- rek muntazam tayyare bölük- leri vöcuda getirdi ki bunlar Türk — İstiklâl ve mücadele tarihine emsalsiz bir hava zaferi bediye etti. Bu tayyarelerin — faaliyete geçmesinde tayyareci Şakir Hâ- zim ve makinist küçük ve bü- yük Eşreflerin de şayanı takdir hizmetleri unutulma malıdır. Esasen mühbendislik tahsi- linde iken umumi harpte or- dııyı ve hyyueullıı inlisap İ İ eden ve iyi bir tayyareci olaf || Şakir Hâzim Beyin ihtisasınd#/ büyük istfade temin olunmuştuf" || Şakir Hâzim, İstanbulda? | İngiliz ablukasını yararak An8” doluya uçan - tayyareleri d€ fedakârane bir gayretle bar zırlamış, ordunun emrine âmâ” de bir vaziyete getirmiştir Fransızca ve Almancaya kıf olan Şakir Hâzim, terh' olunduktan — sonra — tal tamamlamak ve istidadını İf kişaf ettirmek için A Tayyare fabrikalarından birif” gönderilmesini birkaç defalif istemiş, fakat buna lüzülf görülmemiştir. Bugünkü tafsilâta ıııh-!" verirken Miralay Latif Be) Türk Hava tarihindeki kıy' ,J' mevklini unutmamak İâzım aıgıııuı daha tekrar eder