SON POSTA lhait,Öyle Tertibat Al- mıştı Ki Bütün Odaların Önünden Geçmeden Onunkine Varılamazdı NAKLEDEN: ZİYA ŞAKİR —. 97 (Her hakkı mahfuzdur) sll'lyı girdi- Şimiz dakika- danberi Abdük hamit her tarafı Zeziyor, dolaşı- Yor.Salonlarda, koridorlarda duruyor.Etrafına baka baka W Zun uzun düşü- hüyor.. Bir tür- İüsaraya ısına- miyor.. — Bura- da oturmamak için her çare- ye baş vuruyor. Evvel4, Çırae ğan — sarayının harem — daire- sine nakli için teşebbüsatta bulundu. Fakat bunun — imkânı olmadığını an- ladı. Sonra, (rü- tubetten kur- tulmak ve bu ihtiyar halinde vücudunun ta- hammül edemi- yeceği sahilden ve sert deniz havasından uzaklaşmak ) için (Maçka) da Meclis Reisi Ah- met Rıza Beyin ikametine tahsis edilen konağa yerleş- tirilmesini rica etti. Fakat bu ricası, daha büyük şiddetle reddedild.. Bu da — gayet tabil idi. Onu memnun etmek için herkes rabatım feda et- miye mecbur değildi. Nihayet, başka bir yere makledilmekten ümidini kesti ve yeni baştan daha esaslı bir tertibat —alarak saraya yerleşti. Abdülhamit, birinci katta, herem dairesinin ’o:ıbç:yedı.ıı- .eımdeh' i odayı kendine ;':ı.? odası olarak intihap etti. Bu odayı paravanlarla muhtelif kısımlara ayırdı ve son paravanın arkasına kar- yolasını koydurdu. Oduıîm yanındaki küçük odaya Müş- fika kadınefendiyi, bahçeye nazır odaya da Zülfet kalfayı yerleştirdi. Kendi — odasına muttasıl apteshanenin yanın- dada üst kat — dairesine $ıkacak bir merdiven aralığı var, Buraya kendine mahsus bir banyo dairesi yaptırmak İstiyor. Büyük selâmlık kapır fından girilipte Abdülhamidin *dasına gidilebilmek için bir çok koridorlardan ve büyük beyn — salonundan geçıııeık m. Abdülhamit, bu kori- 'orlar Üzerindeki odaları şu Türetle taksim etti: Selâmlık kapısından girl- İnce (Mabeyin ) kapısına Büzır olan büyük oda Ağa- şh" odası. ( Pembe Salon ) Sylaruzlu büyük (Mabeyin ku mu ) geçilip te harem .;::"'ı':: dahil olur olmaz ko- Üzerindeki birinci oda, %'“ ) kalfanın, ona bitişik büyük oda. öteki kal Beylerbeyi sarayında üst kattaki mabeyn odasının bir kısmı faların, köşeye tesadüf eden oda Naciye Kadınefendi ile Abit EF, nin, Üst kat merdi- venine çıkacak sahanlık geçi- Kp te kendi yatak odasının bulunduğu koridora girilince ük oda, Müşfika Kadın Efen- dinin... Şu hale nazaran, se- Jâmlıktan giren bir adam, Abdülhamidin yatak odasına vânl olabilmek için behe- mebal bu odaların önünden geçmiye mecburdur. Yukarı kata çıkan merdi- ven kapılarını kâmilen kilit- letti. Harem tarafındaki bahçe kapısı da bizzat kendi kon- trolu altında. Geceleri, hem ağalardan, hem de kalfalardan nöbetçi- ler var. Bunlar, muayyen za- manlarda koridorda ve ma- beyin salonunda dolaşıyor. Rasim Bey de, selâmlık ka- pısının sağ tarafındaki - odayı aldı. Yanındaki odayı da nöbet odası yaptı. Bu odaların bu- lunduğu koridor üzerinde bir oda daha varki burada da Abdülhamidin kahveci başısı Ali Beyle garson gibi kulla- nılan Kâzım isminde biri bu- kunuyor ve aynı zamanda bu odada muhafızlar yemek yi- yiyor. Bu suretle Rasim Bey de sarayın methaline hâkim bulunuyor. * Fakat, heriki tarafta da yerlerine ısınamıyan bir hal var. İki tarafta yerlerinde iğreti. İki tarafın da âsabı gergin.., (Arkası var) Meclisteki Müzakerenin Zabıt- larını Aynen Yazıyoruz. (Baştarafı 1 inci sayfada) Yoksa biz her behimi hareket karşısında biribirimize girecek olduktan sonra çümhuriyete ne lüzum vardı, gazeteye ne lürum vardı? Arkadaşlar ; bu — heyecanlı #özlerimle zannediyorum ki, sizin de vicdanınızdaki — heyecanınıza temas — ediyorum. Binaenaleyh af istemeyi zait görüyorum, çün- kü böyle hareketi #size karşı hürmetsizlik telâkki ediyorum. Şimdi efendiler, İsmet Paşa Hz.nin matbuat bürriyeti hakkın- daki telâkkileri cidden çok necip müstakbel için, bütün beşeriyet için hakikaten şerefll bir te- lâkkidir. Fakat Efendiler, yine kendile- rinin ve diğer refiklerimizin be- anatından anlaşıldı ki, memle- ıeıimhe gelmiş bizim başımıza binlerce #felâket çıkarmış olan jmaf ve siyasi mes'uliyetin en Eyik ııü:ri:ıl en büyük mes'alü bu matbuat hürriyetini E;:nğ edenler olmuştur. n 'ıf;'îl'nıuyed. atluet bürüle, bür kalacaatır, hür olması lâzim- dır. Fakat soruyorumi llııbuıx: itap ettiği cemiyet esir midir, Bitap siz mldir? — Bendenizce SA içinde — hepimiz demokrasinin a bukuka malikiz. ayni derecede z 'nBiı hiç aramızda ademi mü- tı kabul ediyor muyuz? (I:ı- savat z O halde nazıl ı:ıı- yir Se8 e izden birinin derebey- ö '“'ğ':f;: ederiz? Nasıl Ti gisinl “bir derebeyi kendisii liğeke halkın ırnnî. K :ıı- levlet Nİ serbest bur yor liğine | olür da, yaziyetinde | Mime, koskoca yetine, ::um etmekte bğma bi günkü — Idareye, bu. Meclize, Reisicümhura — iftira — ediyorlar. Ondan sonra bürriyet yoktur diyorlar. Efediler latibdadı mat* buat vardır. Halbuki hiç kimse- nin istibdadını kabul etmediği- miz gibi matbuatın da istibdadını kabul etmeniz mümkün değildir. Sonra efendiler küçücük mu- halefet yazıları ve aairenin dı" şında benim en çok esefle gör düğüm ve bütün heyeti muhtere> menin çok dikkatle mütaleasıni arzu ettiğim nokta daha öbür tarafıdır. Arkadaşlar; yeni yetişmekte olan nesil ki, bazı hatipler bun- lardan bahsetti. — Bilhassa h Iakılâbından sonra ne okuyacak- tır? Görüyor sunuz ki manlesef matbuatın bir kısınında - herşey mezbaha mahiyetini almıştız. Bu- rada İisanın asaleti, fikirlerin hakikati her gün zephedilmekte- dir ve mütemadiyen Insanlar ma- nevi bir inkıraz içine doğra yuvarlanıp gitmektedirler. Bunun neticesi efendiler, ahlâki İnkıaz- dır. Ahlâki ikıraza uğrıyan bir cemiyette biçbir. ideali kuracak zemin kalmamış demekir. O va- man Başvekil Paşa Hazretleri de İtiraf ettiler, artık hiçbir şey yok- tur, biz bir Inkılâp bükümetiylz, Avrupa vaziyetinde değiliz. Avru- padan çok büyük, çok esaslı farkımız vardır. Arkadaşlar, bi- lirsiniz ki Avrupada birçok siyasi ve içtimal inkilâplar halktan gek miçtir. Yani halkın Içinden kopmuş, ondan sonra mevkli ikti- dara gelmiştir. (Devamı var) Çin Hariciye 'Nazırına Hücum Nankin — Yüksek mek- tepler talebesi, Hariciye na- zırınm makamı önünde bir nümayiş tertip etmiş ve na- zırı vazifesiden çekilmiye da- vet etmişlerdir. Nazır bu ta- lebi reddedince — binanın camları kırılmış ve bomba atılmıştır. Hariciye nazırının sıhhati hakkında — malümat — almak mümkün olmadığı gibi nere- de bulunduğu da malüm de- ğildir. Kristof Kolombun Gemisi Madrit — İspanya Hüküme- ti, Amerikanın kâşifi Krıstof Kolombun ilk defa Amerika- ya gittiği Santa- Marya gemi- ginin bir ayaini yaptırmıştır. Bu gemi, Amerika boyunca üç senelik bir devir seyaha- tine çıkmak Üüzeredir. Gemi- nin Şikago sergisi münase- betile Nişigan şehrinde teş- hir edilmesi muhtemeldir. Ge- minin bütün levazımı, Krıstof Kolombun devrinin aynidir. İş Bankasının KumbaraKurası İş bankasının kumbara sa- hipleri arasında senede iki defa olmak Üzere mükâfatlı bir kura tertip etmekte ol- duğu malümdur. Bu kur'ala- rın birincisi Nisan, ikincisi de Teoşrinievvel aylarının birinci “günleri çekilmektedir. Kura keşidesine tekaddüm eden ayların birinci gününe kadar mevduatları asgart! beş lirayı bulan bütün kumbara sahip- lerinin isim ve — numaraları merkeze — gönderilmektedir. Ankaradan alınan haberlere göre (43) şubesi bulunan İş Bankası bütün şubeleri kura- ya dahil olacak kumbara sa- hiplerine ait fişleri merkeze göndermişlerdir. Ankara Mer- kez 1 Teşrinievvel perşembe gönü Noter hurzurunda çeki- lecek kuraya ait hazırlıkları ikmal etmiştir. İş Bankasının kumbara mü- kâfatları şimdiye kadar her defasında biner lira olmak Üzere iki bin liradan ibaretti. Bu miktar şimdi her defasın- da iki bin beşer yüz lira olmak üzere - (5000) liraya iblâğ - edilmiştir. 1 Teşriniev- velde çekilecek kurada ilk çıkacak kumbara — sahibine (750), ikincisine (250) lira mükâfat verilecektir. Bunları takip edecek (20) kumbara sahibinin onuna — yüzerden (1000 lira ) diğer onuna da ellişerden ( 500 ) lira müküfat yerilecektir. ON ÜÇÜNCÜ PATRON KUPONU No. 5 GÖazetemizde on beş günde bir vermekte — olduğumuz — Patronu badava almak — İstiyorsanız, bu kuponu kesip saklayımız ve 15 kupon toplayınız. — Patronlarımız- dan pek memnun olacaksınız, Patronlar neşredildikleri gün den İtibaren İstanbul karllerimla bir hafta, taşra karllarimiz o gün içinde kaponlarını gönder- melldirler, Bu müddet geçtiktea sonra kupoalar kabul edilmez. l Tü rk Hava K artal- larını Tanıyalım... (Baştarafı 1 inci sayfada ) iki saat kahramanca çarpıştı- lar. Düşman tayyerelerinden birini düşürdüler. İkincisini de kaçmıya mecbur — ettiler ve | takibe koyuldular. Harbin ver- | bi diği helecan, galibiyetin ver- diği celâdetle makineli tüfek- lerinde mermilerinin tükendi- ğinin bile farkına varmadan Afyondaki düşman — tayyare karargâhınma kadar — kovala- dılar. Fakat karargâhtan tek- rar uçurulan İki avcı tayya- resi silâhsız. bulduğu bu iki kahramanı Gazligöl civarında düşürdü. * Harpte bu mesleğin kendine mahsus — başkalıkları, başka heyecanları, başka elemleri, başka ıstırapları, başka zafer neşeleri vardır. Hava muha- rebesi için uçuşa iştirak et- miyealerin duydukları helecan ve ıstırap o gün uçanlardan çok fazladır. Kartal gibi yu- vasından uçup düşmana karşı Eidın tayyareler dönünceye adar — karargâhta kalanlar kıvılcım saçan endişeli bal derla THekleşlmi H Hava harbi hiçbir. harbe benzemiyen bir cidaldir. Bu, ne siper, ne meydan, ne süvari harbine benzemez. Harpte uçuş yapan bir tay- yarenin avdet zamanı gecikir ve motör sesi duyulmazsa karargüâhta acı bir matem havamı eser. İnsan Tuhuna İnşirah veren sema, mavi gök- yüzü kasvetli bir mezar hissini verir. Kimse birşey söylemez. Söyleyemez. Bu süküt tutulm- maâtemin —en be z de ayni ıstır: y= S:ı—unı [eç’:ıikçe fe- lâket ihtimali kuvvetleniyor, Gmitler — zayıflıyordu. Hava kararmıya, kalpler kararmıya, füzlcı kararmıya başladı. Ön- lar hâlâ döümüyorlardı. Karargâhın önünde kapka- ranlık bir gecenin kasvetli matemi içinde gözyaşlarımızı içimize akıtarak ümidimizi kestik. Gidip arkadaşları ara- mak, onların intikamını almak emelile kavrulmıya başladık. Bu iki kıymetli ve kahraman gencin Felâketi bütün karar- gühi, hattâ bütün Akçşehiri kapladı. Gözlerimizi a- ılıî sabahı bılıleâlk.hmgu kıyanlara ölüm ve ateş yağ- dırmak - istiyorduk. * Felâketli gecenin ağırlığı altında bitap düşerek şöyle bir uzanmıştık. Sabah çok erken, güneş dağların henüz tepesinde idi. Bir motör sesi duyuldu. Herkes — meydana koştu. Bütün başlar semaya dikildi. Gelen tayyare de yak- laşmıştı. Bu ses bizim motör- lerin sesi değildi. Tayyare düşman — tayyaresi İdi. Bu bir felâket haberinin müjde- cisi idi. Yunan tayyaresi ka- nadının birinin ucuna siyah bir bez bağlamış, karargâh üzeri- ne alçalıyordu. Alçaldı, alçaldı, ve bir muhabere torbası attı ve kısa bir turdan sonra döndü. Torbayı cephe — tayyüre lanı merhum Fazıl B. açtı. Helecandan kalpler çar- pıyor, duüdaklar — titriyordu. Birdenbire berkesin elleri yü- züne kapandi. Bütün gözler- den akan — yaşlar - arasında Fanl — okuyordu. — Torbanın içindeki — kâğıtta aynen şu Türkçe satırlar çıkmıştı: a Afyon: Yunan Tayyare karaglihı 25 Temmuz 338 Kahraman, Cesur Türk Tayyareci Kardeşlerimize Dün iki saat, dört avcı tayyremizle kahramanca çars pişan ve bir tayyarecimizi yaralayıp diğer bir tayyare- mizi sukut ettiren bir keşif tayyarenizdeki İki kıymetli kardeşiniz Gazligöl civarın- da şehit olmuşlardır. Yarın kahramanlara lâyık ve şe- refli bir surette cenazelerini merasim ve ihtifalle kaldır- mayı Yunanlı meslektaşları- nız bir. vazife addeder ve kahraman Türk - tayyarecile- rine beyanı taxziyet eyler. YUNAN TAYYARECİLERİ Bundan evvelki yazılarımda da kaydetmiştim. Tayyareciler arasında beynelmilel bir ce- miyet vardır. Birkaç gün evvel motörü sakatlanıp bizim karargâhımı- za inip esir olan iki tayyare- tiye de biz ayni muameleyi yapmıştık. Ailelerine ve ku- mandanlarına sihhatleri bak- kında yazdıkları ve istedikleri bazı eşyayı bildiren mektupla- rını Yunan tayyare karargâ- hına at Onlar da esir ar kı:idqlınnı cevap ve istedik- eşyayı tayyare ile getiri) havadan torba ile hı!:â:: bırakmışlardı. * Bu felâketin ikinci günü Farıl merhumun kumandasında yüzbaşı Yahya ( Şimdi Binba- gıdır, çok fedakâr bir tayya- recidir) Vecihi, merhum İsmail Zeki, Basri Halim (**) mer- hum İhya, Fehmi, yüzbazı mzun Başri, yüzbaşı Osman Nuri, yüzbaşı Hamdi, yüzbaşı Sıtkı ve Beylerin rakip oldukları sekiz tayyarelik bir filo düşman Tayyare karagâ- hına büyük ve mühim bir ta- arruzda bulundular. Hücum © kadar şiddetli idi ki Yunan tayyare karargâhı bir anda bir yangın yerine döndü. Bu sırada havada te- sadüf edilen iki Yunan tay- yaresinden biri bir tepeye çarptı, parçlandı, diğeri kaç- mıya muvaffak oldu. İntikam alevile tutuşan filomuz o gün Yunan tayyareciliğini Afyonda gömmüştü. Kai Te meslirie li Eie G n tim edeceğiin —— | — Okuyucularımaz — Dü — şahamet safhasım tevsik için Mili? mücedeienia ik el inin hava kartallarımız aadaki ihtisaslarını bu esere ilâve ğim. Belecek nesliler için bir deti olan ve her birl ra ve çok ae ba dastanların, onların sönüe nurları gibi — unutulmazı çok olur. Gönlüm buna rerı olmayor. Savmi Beyin Bir Mektubu Hatıratını naklettiğimiz kor» vet kaptanı denix ftayyarecisi binbaşı Savmi Beyden şu tavzih mektubunu aldık : Efendim; Hatıratım nakledilirken ufak, bir, iki takdim, tehir olmuştur. Şöyle ki : 1 — Tayyare ile Almanya- dan Amerikaya uçacak zat Alman askeri ve avcu tay- yarecilerinden Udetti. 2 — Brandenburg o zaman- ki Alman Hava Nazırmın ismidir. Ve el'an ©o mevki- dedir. 3 — Rorbah tayyarelerinin tecrübelerine Yeşilköyde baş- landıktan - sonradır ki — fabri- kanın tecsübe pilotluğu bana teklif edildi. İzmir uçuşlarının neticesinden sonra da Berline hareket ettim. haj