J l I S « 1 Yış 4 1 ISTANBUL “HINDI JTANA AN, ' Genç Kız Kızmış Ve “Ben Bir Esi- & re Varamam ,, Cevabını Vermişti e SA e (Çarcny) dan geçerken sivil 'Türk esirlerinden Rahmetullah Efendi isminde bir zatı kur- tarmıştım. Bu zat benim va- gonumda — seyahat ediyordu. Fakat gece tahtakurularından rahatsız olunca pamuk balya- ları ile dolu olan başka bir wagona — geçmiş, uyumuş. Fakat yarı yolda bu vago- mu katardan — ayırdıkları - için yine Rusyanın bir köşesinde kimbilir nekadar zaman ka- mıya mahküm olmuş, fena halde canım — sikildi, fakat yapılacak bir şey yoktu. * Ruslar (Çarcuy) dan ayrılır- ken Taşkende kadar refakat etmek Üzere yanıma bir mih- mandar vermişlerdi. Politikaya mümkün olduğu kadar az temas etmek şartile öteden beriden konuşuyor, bu sıcak günde bu uzun yolculuğu — sıkıntısız olarak geçirmiye çalışıyorduk. Bu zat şen, oldukça lâtifeel idi. İşte size anlattığı hikâye- lerden iki nümune: — Birkaç ay evvel Rus trenlerinde mahrukat yoksul- luğu şimdikinden daha fazla hissolunuyordu. Ozaman iş icabı (Aral) tarikile ( Gralins- ki) ye gidemiyordum. Yarı yolda lokomotif duruvermez mi? Baktık; kömürü kalma- mış, ne yapalım? Arkadaşlar- dan biri katarda 3400 batman tuzlü balık olduğunu hatır- ladı. Veriştirdik balığı ocağa, ancak bu sayededir ki seyahate devam imkânı hâsıl oldu. * — Siz nehir seyahatinde rvefakat eden güzel kızın ma- gerasını işittiniz mi? Bu bi- gçarenin adı ( Marose ) dir. ( Dörtgöl ) de esir olan A- vusturyalı bir zat bu kın görmüş, sevmiş nikâhla almak istemiş, kız: “Ben esire varmam,, ceva- bını vermiş. Avusturyalı — zabit kızmış, ve günün birinde bir balo vermiş, baloya kızı da çağır- mış ve bir köşede afyonlu bir içki ile uyutmuş, Hâdise Ruslar arasında şüyu bulunca canları sıkıldı. Avusturyalı — zabiti — rejim aleyhinde bulunduğu bahane- sile idam ettiler. Kızı da düştüğü tuzaktan kalma izin intizaren — ailesi mezdine gönderdiler. * Mihmandarım yemek ba- şında diktiği kadehlerin ver- diği neşe İle mütemadiyen #öylüyordu, ben de içimden: — Anlat bakalım, diyor- düm. 26 Haziran 919 Sabahleyin uyandığım <a- man kendimi ( Semerkand )ın muhteşem istasyonunda bul- dum. Mihmandarım meydanda yoktu. Sordum: — Şehirde size bir ikamet- itti, dediler. YAZAN: M. KÂZIM Orta Asyada Özbek köylü kadınları Beklemiye karar verdim. Ar sonra Hariciye komiseri Mös- yö (Bagayavelniski)| ile mua- vini Mösyö (Golop) geldiler, beni alarak Hariciye dairesine götürdüler. İlk iş olarak va- tandan haber sordum: — İstanbul ve Anadolu fe- lâket içinde, dediler. Variyeti umum! hatlari itibarile biliyor- lardı. Fakat ellerinde tafsilât yoktu. Bu dakika için çaresiz mevcut ile iktifa ettim, fakat Moskova da bulunan Rahme- tullah Efendiye bir telğraf çekerek avdetimi bildirdim, Muhakkak o, memleketimizin ahvalini oradan daha iyi tet- kik etmiş olacaktı ve bana da bildirecekti. Hariciye dairesinden çıkar- ken Efgan konsolosu Mehmet Eslem Han içeriye giriyordu, tanışmış olduk. Bu fırsattan istifade ederek M. (Bagayavelniski ) bana (Taşkend ) e gelmiş — olan Efgan heyetinin grup halinde bir fotoğrafım verdi. Bunu tarihi bir vesika olarak sak- ladım. — Filhakika — İngiltere hükümeti Efganistanın harice siyasi memur — göndermesini menetmişti. Bu heyet te bu memnuiyete rağmen ecnebi toprağına ayak basan ilk Ef- gan siyasi heyeti idi. Hariciye komiseri ile mua- vini beni tekrar vagona getir- diler, oradan da (Regina ) otelinde hazırladıkları daireye Ürdüler. Ka (Mabadı yarın) Tütün Yangnı İzmirde 200 Bin Lira- hk Zarar Oldu Şehrimizdeki sigorta kum- panyalarından birine — gelen bir habere göre, dün sabah İzmirde tüötün — depolarında büyük bir yangın çıkmıştır. Yangın neticesinde — mübhim miktarda tütün stokları yan- mıştır. Bu stokların beş sigorta şirketine 200 bin liraya sigor- talı olduğu anlaşılmıştır. Bu- nun nısfiı da Milli Reasüransş Şirketine sigortalıdır. SON POSTA | İstikbal Harbinde Yalnız Tayyareler Hüküm (Baş tarahı 1 inci sayfada ) Muvaffakıyet, adetçe tefev- vukla değil, fakat makine tesirindeki tefevvukla müm- kündür. Daima söylediğimiz ve tek- rar edebileceğimiz gibi istik- balde havada cereyan edecek bir harpte, hangi tarafın ma- kinesi daha seri, daha mües- sir ise o taraf mutlaka vazi- yete hâkim bulunacaktır. Umumi harbe girildiği xa- man askeri tayyarecilik yeni TW |Bu hususta Fransızlar esten ileri idiler. Alman- lar ise o derece hazırlanma- mışlardı ve bir cihetten kabili sevk balonlarından da büyük işler bekliyorlardı. — Fransız tayyare filoları ilk hücumda mühim merkezlerdeki Alman balon hangarlarını bombardı- man ettiler ve kabili sevk balonlar hemen biçbir iş gö- remedi. Fakat sanayide yük- sek kabiliyete malik bulunan Almanlar en adi bir demirci dükkânını bile tayyare sanayi- ine basretmek suretile kısa bir müddet zarfında kuvvet- lerini o derece tezyit ettiler ki İngiliz, Fransız ve Ameri- kan sanayüne karşı tek baş- larına karşı koyabiliyorlardı. Bununla beraber makine meselesi pek ehemmiyetli idi. En mühim rolü avcı tayyare- releri oynuyardu, kim daha sür'atle gidiyorsa, kim daha çabuk hasmının tepesine çı- kabiliyorsa o taraf vaziyete hâkim oluyordu. Fabrikalar her gün yeni modeller yap- yor, yeni çeşit makine çıkarı- yorlardı. Düşman tayyaresinde yeni bir tekemmül, yeni bir terakki karşısında Almanlar daha bir gün evvel çıkarmış oldukları ve cepheye göndermek üzere “Adlershon,, meydanında tec- rübelerini yaptıkları yedi sekiz yüz tayyareleri ertesi gün parçalıyor ve yeniden tayyare imaline mecbur kalıyorlardı. İşte bu suretle kuvvette mu- vazene hâsıl oluyordu. İki taraftan biri makine tesiri itibarile büyük bir nüfuz el- de etmiş olsaydı harbin se- nelerce uzamasına imkân mı kalırdı? Halbuki bugünün tayyareleri kıyas kabul ede- miyecek derecede terakki et- miştir. Umumf harpte en gü- zide bir avcı tayyaresinin motörü 200 beygir kuvvetinde idi. Bugün 650 beygir kuv- vetindedir. Ö zaman en çok sür'at saatte 120 kilometre idi, bugün 300 kilometredir. Ovakitler 3 bin metre irtifan çıkmak büyük bir mesele, bir harika idi. Fakat şimdi ise 8 bin metre irtifaa hiç müşkülât çıl h. Bugün tayyareler muhtelif sınıflara ayrılmışlardır. Ordu- nun kullandığı tayyareler avcı, keşif, bombardıman ve piya- de tayyareleridir. Birer kişilik avcı tayyareleri keşif veya bombardıman tay- yarelerinin hareketlerini hi- maye ederler ve icabında düş- man —avcı bölüğile — harbi kabul ederek — müsademeye geçerler. Keşif tayyareleri düşman #zerinde istikşafat yapar, fo- toğraflar alır ve yarım tona yakın bombaları düşmana ata- ei eküaliae ai zi Di e Ç“ e Sürecektir. rak mahvederler. Bombardı- man tayyareleri çok müthiştir. Bunlar düşman memleketinin içerlerine dadar gider, >sanayl merkezlerini, büyük şehirleri- ni, köprülerini bombardıman ederler, yakar ve yıkarlar Piyade tayyareleri ise teşkilâta malik olduklarından düşman piyadesinin birkaç yüz metre tepesinde uçar ve ma- kineli tüfeklerle bunlara baş kaldırtmazlar. Büyük bombardıman tay- yarelerini harbin son senesin- de ilk defa olarak Almanlar inşa etmişlerdi. Dobriçte ya- pılan bu tayyareler Londra; bambardıman etmek için IuI lanılacaktı. — Fakat — bunları kullanmağa meydan kalmadan mütareke oldu. Bu tayyareler iki ton benzin almakta ve bu miktara yakın da bomba ta- şımakta idiler. Büyük tayyareler inşasında Almanlar bugln yine ilk safe tadırlar. Amerika — seferini yapan D-O, X. tayyaresi ve büyük —Rurbah — tayyareleri bize yarının bombardıman tayyarelerinin 4 - 5 ton bom- ba getirebileceği ve pek uzak memleketleri — bombardıman edip avdet edebileceği hak- kında sarih bir fikir vere- bilmektedir. Tayyare inşasın- tayyareler çdıklnıyıpıl- adır. Fakat şunu da söyliyelim ki tayya- recilik âleminde hergün yeni keşifler yapılıyor ve devletler bu keşifleri o kadar ıiıll tutuyorlar ki bunların dana çıkabilmesi ve üin- nilmesi yalnız bir mubarebe ile mümkün olabilecektir. Meclisteki Müzakerenin Zabıtlarını Aynen Yazıyoruz (Baştarafı 1 inci sayfada ) menfi tesirlerin fecaati bir lahza — düşünülürse — insanın tüylerinin ürpermemesi müm- kün — değildir.. Memlekette şeref ve — namusile — tanin- mış şahıslara tecavüz. eden onların — namuslarile — oy- namak, bütün — bir ömrün bedeli uzun zamanlar zarfın- da kazanılmış şerefleri kesre yeltenmek, bunun için icap ederse yalan havadis neşret- rile halkın nazarı dikkat ve merakını celbetmek, acaba bu- gün ne marifet yumurtlamış- lardır. diye gazetelerin sürü- münü temin etmek, sonra yüksek — şahıslara — tecavüzle onları halkın nazarında kü- çültmek, sonra her yapılan şeyi fena göstermek suretile Hükümetin otoritesini kırmak ve diğer taraftan tahrikât yaparak nerede isyan havası esecek diye beklemek ve bu keşmikeş - içerisinden - birşey yapabilmektir. Bunun ismine de muhalefet diyorlar. aylâl TI SIİNEMALAR En büyük sinema yıldızlarından biri olan NORMA TALMADGE OPERA SİNEMASININ Yeni mevsimin, şaheserini olup fevkalâde muvaffakıyetlar kazanmağa muvaffak — olduğu NEW - YORK GECELERİ Filmi ile küşat etmiştir. Bugün tenzilâtlı flatlerle matina: Husust, Balkon, ve birinci —vhllıı”hndlı Tiyatro Ve Sinemalar ALKAZAR — Ruhum ALEMDAR — Define ararken EKLER — Sefiller gemisi, — cehem> nemden feryat ELHAMRA — Yerle gök arasında ETUVAL — Büyük ihtiraa Çiflikparlı — Sas KEMAL B. — Para kuveti Kız kulesi parla — Darlittalim FERAH — — Mühtelif temsiller şık — Meorts Şövalye OPERA — Nevyork geceleri Taksim bahçesi — Varyate MELKE — Para ve aşk GLORYA © En güzel filmler, en büyük yıldızlar. Yarınki 12 Eylül Cumartesi YENİDEN AÇILIYOR MESELE YOK Pek şen ve gülünçlü bir vodvil uzanne Deheliy - Armand Bernard ve Roanne Lüks koltuklar 90 - Husus! 70 koltuklar 55 - Balkon ikinci 40 kuruş. Össe Filmidir. (Yarın) Sahıbı Lokanta Açmıya. Karar Verdi... (Baştarafı 1 incl sayfada ) — Büyük bir lokanta aç- mıya karar verdim, dedi, hem lokanta, hem de birahane ve şehrin en işlek bir yerinde ! İnanmadık ve güldük, fakat ısrar etti: — Vallahi sabi, sabık mes- lektaşlarımı bedava yemek yemiye çağıracağım, İnanmaz- sanız gelir görürsünüz | Fena değil, haber ve he- reket kıtlığında gazetenin bir köşesini dolduracak bir hâdise.. Sorduk: — Yazabilir miyiz? — Elbette, dedi. Fakat yağma yok, yeni Matbuat Kanununun bir mad- desi şahısların şeref ve haysi- yetini kıracak hâdiselerin ya- zılmasını, — aile meselelerinin gazete sütunlarına geçmesini menediyor, — hatta — ortada vak'a olsa bile. Resminizi Yazalım da, ister misiniz Arif Oruç Bey aleyhimizde bir dava ikame etsin. Zaten mea- lektaşımız iken ara sıra bize de çatardı. Bereket versin ayni Mat- buat Kanununun ayni madde- sinin bir fıkrasını hatırladıkı Alâkadarı müsaade ettiği takdirde bu gibi hâdiselerden bahsetmek caizdir. Derhal cebimizden bir kâğıt çıkardılır — Bu haberi yazmaklığı- mıza müsaade ettiğinizi şura- ya kaydediverir misiniz? Gü- dü, kâğıdı ve kalemi alarak yazdı ve biz de bu müsaadena- meyi cüzdanımıza koyduktan sonra karilerimize haber ve- riyoruz : — Arif Oruç Beyin gaze- teyi ihya etmek niyetine dü- şüp — düşmediğini — bilmeyiz amma, büyük bir lokanta ve birahane açmıya karar verdiği | muhakkaktır. Bize Gönderiniz, * * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... Mehmet Faik bey: muameleye Şi mukabele ©- der, İzzeti nef- sile fazla meş- gul olur. Me- dih ve takdirden hoşlanır. Fi- il ve hareketlerini beğenir. * Z. hülki B.: Kendi âle- mes'uli yetten müçteniptir. Dimağını faz- & Ia yormak is- ” temez. derli toplu yapar. Azim- | sever. Kındîun ehemmiyet VE rilmesini İster.