Ş İ l : KERA YAZAN: BULDAN A UND MN Serdar Bir Emirle Bin Kişiyi Birden İdam İttirmişti, M. KÂZIM Vagonlare perleşilrilmiş auzun mensilli Rus topları nakledilirken t Ha Namazdan ve ziyaretlerden #vdet ettiğim zaman Mehter başıyı bana muntazır gördüm. Hive Hanı namına altın kap- h, sapt balina balığının dişin- den yapılmış, üstüne de Şah Abbasın ve ahfadının isimleri azılmış bir kılıç ile süslü bir Lnçer ve bir de Türkmen sec- cadesi getirmişti. Fakat Meh- ter başının bu hediyeleri ve- rirken bile pek memnun- ol- madı; yüzünden okunuyor- ilâhare öğrendim ki bu zatin kardeşi tedavi edilmek Üzere Aşkabata gitmiş, İngi- lizlerle konuşmuştu. * Hediyeleri bir köşeye yer- Iııü;diklın sonra Serdısr.(CD- neyt)i görmiye gittim. Sordar köşkün bahçesinde bir çadır kurdurmuş, orada oturuyor ve bu çadırı köşkün bugün odalarına tercih ettiğini söy- lüyordu. Oğlunun doğum düğününü bitirip dönen Çerinil y da buradaydı. Bu düğünün mas- raflı olmasına rağmen işin içinden yine kârlı çıktığım söylüyordu. Bu, nasıl olabilir- di; merak ettim: Öğrendim kir Düğüne gelen — misafirler bir hediye getirirler fakat ev sahibinde — değil, fakat dostlarında — kaldıkları — için yük teşkil etmezlermiş. Ben düğün bahsi açıldığı zaman fazla masraflara boğu- larak — yapılan evlenmelerin Türkmen irkını kuruütacağını söylemiye — hazırlanıyordum. Fakat Serdar Cüneydin bu hikâyesini işitince fikrimi söy- lemekten vazgeçlim. Yalnız bu havalide Türk nesli bin bir ıstıraplar içinde kıvrana- rak tükenirken ötede enine boyuna taşan — vücutları ile mütemadiyen artan Rus ka- zaklarını düşündüm. x Gece üç telli ve iki telli ( Giçek ) denilen - çalgılardan mürekkep bir saz takımı ge- tirdiler. Bu çalgıların telleri ipek- tendir. Xfedhizim bildiğimiz gibi yekdiğerine müvazi ve amut bir vaziyette değil, fa- kat ayrı ayrı ses çıkarmalarını temin için mail bir şekilde vazedilmiştir. Anlaşılan bu da Türkmenlere mahsus acayibat- tan madut bir keşif... Dütari verilen çifte telli çalgıyı on iki on üç yaş- larında bir çocuk - çalıyor, aynı zamanda da Türkmence şarkı söylüyordu. (Giçek) denilen üç telliyi ga'ın kart adamla karşı kar- Şıya oturdular, çalgıların, ku- İ laklarını bükerek akort ettiler, Sonra çocuk bizim Anadolu- da Köroğlu ile Kerem kasi- delerini okuyan Aşıklar gibi tıpkı o makamları andıran bir ahenkle türkü söylemiye başladı. * Bu sabah, kahvealtı ettik- ten sonra biraz hava almak İstemiştim. Civarda küçük bir göl vardi. Oraya kadar gide- cek, suyun etrafında — do- laşacaktım. Fakat göl kena- rına yaklaşınca karşıma bir sürü kemik ile çürümiye baş- Tamış elbise parçaları çıktı: — İnsan — cesedi, dedim. Fakat Kul Mehmet Efendi gördüklerimizin hayvan lâşesi olduğunu iddia etti. Yalnız beş on adım daha ilerleme- miştik ki önümüze henliz te- fessüh etmemiş bir insan ce- sedi çıktı : — TZavallıyı — öldürmüşler, cesedini kurtlara kuşlara ba- vale etmişlerdi. O derece tiksindim ki d- şarı çıktığıma pişman oldum. Alelhusus - uzaklardan mide bulandıran fena bir koku da geliyordu. Kul Mehmet Efendi — Dönelim, dedi. (Mıhı_ı_!ı yarın) Meclisteki Müzakerenin Zabıtlarını Aynen Yazıyoruz ( Baştarafı 1 inci sayfada ) Çünkü bu buhranın esasını her halde çok başka yerde ve çok başka sebeplerde ara- mak lâzımdır. Arkadaşlar; bu buhrana an- laşılan ifabrikası olması mü- nasebetle bununla fazla meş- gul olmak zamanımı bulamıyan | voya: — istomiyen. - Belçikalı (Heyilman) isminde bir sanayici tarafından ancak temas edi- lebil niştir. Mumaileyh Avrupa buhrani için en esaslı sebep olmak Özere şu fikri serdetmiştir. Umuml harpten — evvel 300 milyon müterakki Avrup hal- kı Fennin terakkisi ile ellerine geçirdikleri — endustriyel bir idare — ve inkılâplar orada çok daha evvel başlamak münasebetile bir asır bu ka- dar zamandanberi tekâsüf et- tirdikleri kuvvetli sermaye ve sanayi ve kültürleri sayesinde bir milyar beş yüz bin mil- yonluk halkın mutasarrıfı ve doğrudan doğruya bu halkı istismar eden iktısadi bir şe- beke idi ve bunun & 51 müstemleke devrinden başıar. (Devamı — var) HİKÂYE Bu Sütunda | Hergün Bulgarcadan : Abdurrahman Şeref KAVAL Neno Rusinof (Eski - Yeni) köyün en güzel delikanlısıydı. Fakat ailesi pek fakirdi. Kö- yün genç kız ve erkekleri hergün köy meydanında hora teperlerken Neno onlara ka- val çalardı. Annesi ihtiyar Sveto nine oğlunun katlandı- ğt mahrumiyetleri gördükçe yüreği parçalanırdı: k. Sıııwlî:ırıdı kısmet Ş :ı Çıkıııyıcıl.ı ana, kızlar oynarlarken diğer delikanlıla- rın gözlerinin içine bakıyorlar. Bana gelince ben bir makinel.. Herkes yalnız kavalıma bakı- yor. Sanki herkesin SM © kavalın da bir kalbi yok... Kaçacağım buradan. — Kaç oğul.. Beni düşün- me. Bir parça kuru ekmek bana kâfi... Sen de Allah ne gösterirse yap. Çalış. — Eh anam, ben sağ ol- dukça seni de böyle bırak- mam, Sana gönderirim. * Ertesi gün Neno Rusinof şehre gitti. Maadin Müdü- riyetinde bir hademelik buldu. Birkaç gün zarfında işinden memnun — kalındığı takdirde ona Ücret tahsis edilecekti. Neno için çekinecek, üzü- lecek birşey yoktu. Kuvvetli bacakları işten kaçmıyordu. Onu mütemadiyen aşağı yu- karı koşturuyorlardı, ıâ: öyle bir yayıldı ki onu, civardaki kahvede ve parkta bile tanı- miyan — kalmamıştı. Ay niha- yetinde Nenoya — hayatında şimdiye kadar hiç 'mediği bir para verdiler. Ö, bunun yarısını kendisine ayırdı. Yar rısını da annesine gönderil- mek Üzere postaya yatırdı. * Sveto nine gözlerine inana- mıyordu. Bu kadar para gön- dersin! Bundan derhal köy haberdar oldu. * İkünci ay Neno Rusinof tellâk oldu. Tellâklıkta daha fazla para kazanmıya başladı. Artık bu işte para almak aylığa — bağlı olmadığı için eline geçtiği paradan bergün Anoesine gönderiyordu. * İki gündenberi | Eski-Yeni | köyde yalnız Sveto nineden ve oğlundan — bahsediliyor. Köyün güzel delikanlısı için: — Haydut olmuş! diyorlar. — Bu sayede ihtiyar kadın epey de para — yaptı bel Köyün en zengini ihtiyar Georgi Devnliski bu dediko- dulara bir kelime -ile cevap anlarım. Georgi Devnliski; — ertesi akşam Nenonun annesini evi- ne davet etti. Rakı dolu ka- dehini ağzma — götürürken damdan düşer gibi sordu: — Neno iyi midir? Köyden kayboldu! — Çok iyidir. Hem kendi- si için kazanıyor, hem benim için. Daha evvel uşaktı, şimdi işi arttırmış... — Hımm... Anlaşılıyor, çok iyi çocuğun var Sveto, Fakat © kaval onun başını yiyecek. Çalgı kimseyi doyurmaz Helil. Bu yüzden ben bizim Hiristi- noyı ondan uzaklaştırdım. — Demek Hiristinorsina onu beğenmemişti?.. Ne dü- şünüyorsun, evlendir da olacaktı... dedim ya... Bana zım değil... *« Neno gece gündüz çalışı- yordu. Artık köyü düşünmü- yordu bile. Kazandığı para- yarı * larla canını besliyor, gözleri" nin feri ateş kesiliyor, daha başka hayaller peşinde koşu- yordu. Bir akşam banyodan çıkan şehir çocuklarından biri ona bahşiş verirken Neno! — Benim çok param var, teşekkür ederim, dedi, almak istemedi. Çocuklar alaya baş- ladılar? — Senin paran mı var? Nekadar çokr Neno Rusinof zenginliğini anlatmak — için — telâffuzunu bile — beceremediği — birkaç rakam söyledi. — Eh, şimdi yeni şapka alabilirsin. Hem biliyor musun? Boyunbi baston, — bir de eldiven ister |.. Şehir — çocukları — gülerek gittiler.. * Tellâk, zengin olmakla da kimsenin muhabbetini celbe- demediğini — anlayınca — canı sıkıldı.. Bu işede nihayet verdi. Ertesi akşam kavalını eline aldı. Parka gitti. Bir kenara oturdu. Cıvar kah- vedeki — gramofondan işitip ezberlediği bir şehir -şarkısını çalmıya ğışlıdı. Küçük ço- cuklar çalgının etrafını sar- dılar. O çalıyor, çocuklar bü- | yük bir sevinç ve heyecanla dinliyorlardı. Bu sırada uzak- tan iki genç kadın göründü. Kadınlar kaval sesine ya- maştıkça —adımlarını seyrek- leştirdiler. Tam kalabalığın önüne — gelince durdular. Kadınlardan — biri Nenoya hayretle ve acıyarak bak- tı. Çantasını açtı. İçinden bir öon paralık çıkardı ve Nenönun önüne attı: — Nekadar genç, hem de ne güzel!.. Bu şefkat çalgıcıyı pek fazla mustarip etti. Pa- raya bakmadan yerinden fır- ladı, âdeta koşarcasına yürü- yordu. Istrap ve hiddetten gözleri kızarmıştı. Yolda bü- yük bir ağaca — rasgeldi. Elindeki kavalı bütün kuvve- tile ağaca vurdu, vurdu, vurdu. * İki gün sonra Georgi de- | denin arabası şehirin yolunu tuttu. İki beygirli arabanın ön tarafında Ffenonuı anne- Iİİ:I ihtiyar zengin oturuyor- lardı. — Nenol İhtiyar kadın, bir yeşil arabaya şişeler yerleştirmekle meşgül oğlunu görünce hay- kırdı. — Ben, sen misin anne? Neno annesine doğru koşt» — Oğlum eğer Georgi de- de bugün pazara gelmeseydi ben de ona rasgelmeseydim sen beni yarın bile göremez- | din. No, nasıl.. Şehirli oldun ba? Kavalın? — Kırdım... Parçası bile kalmadı. Neno bunları söyle- dikten sonra annesini kucak: ladığı bi arabadan indirmek istedi. | tiyar kadın! — Durl dedi. Sonra oğlu- vu biraz kenara çekti. İhti- yar zengine dönerek : — Duyuyor musun Georgi dgdc?sdedi.d — Sağir değilim.. Duyuyo- rum elbet. İşte böyle ıılıııılıyuy 1 — Ya şimdi, ne yapacak- sın oğul? Biliyor musun ki Hıristino çoktan razı imiş. Amma babası çalgıcı istemi- yormu. — İhanmam, anam - inan- mam. Hiıristino bana varacak hal Ne dîlikulılır—oııı göz koymuştur! Sveto nine arabanın arka | Mektebinizi Seçmeden Bize * * x Sorunuz, İzahat Alınız | Son Posta Karilerin Mektep Müşküllerini Hal İçin Kendilerine Delâlet Etmektedir Çocuğunuzu hıı'l_ı;eklobı vuı;h—ht(ymumıı? Bu sene tahsilinizi ikmal etmek üzere hangi mektebe girmek istiyor. sunuz? Gazetemiz gençlere ve ebeveyne rehberlik etmek üzere bütün mektepler hakkında her türlü malümatı vermiye ama- dedir. Mektebinizi seçmeden evvel bize sorunuz ve girmek istediğiniz mektep hakkında bizden malümat İsteyiniz. Yalnır cevap için(6)kuruşluk posta pulu leffetmeyi unutmayınız. * Edirnede bakkal Hüseyin Efendiden İzzet Baye: Eskişehirdeki şimendifer mek- tebi kursları, Davlet Demiryolları tarafından kendi memurları için açılmıştır. Buraya çimendifer me- murlarından veya onların çocuk- larından başka bariçten kimse kabul odilmez. * Kadıköyde Etem Ali Beyin biraderi İbrahim Beye: Leyli meccani hiçbir. mekteba | girmeniz mümkün değildir. » Uzunköprüde A, N. Beyer | Şimendifer mektebi hakkında yukarıda izahat verilmiştir. * Bandırmada Bahtiyar Kemal Gönderiniz * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... sas ve alm- sandır. Küçük | z k?ğ birşeyi büyül- Otür, — kendini Muame- 7 ç lesinde —mülâ- 'yim ve hatır- şinastır. Birşe- yi anlamadan tamik ve tet- g$ kik — ötmeden yapmaz. fendi: Çalış- kan ve ataktır. Ameli işlerde, © müşkülât kar- | şısında — âciz ve — becerik- siz — değildir. Mücadeleden çekinmez, fe- nalığı unutmaz. İğbirarı devam- h olur. Cesaret ve kahramanlık zeder. zularından Mehmet F 'iz Acul ve iktır. Zeva- btein — tesirine tâbi olur. Fil GİŞ ve harcketle- İ rinde tereddüt vardır. Herke- se itimat et- | mez. Menfaat- lerini nefsine hasretmesini ve israftan uzaklaşmasını — Vir. tarafına döndü ve seslendi: — Haydi bakayım sen söy- lede inansın, istiyor musun? Bir iki saniye sonra araba- nın içerisinden tatlı bir kadın sesi duyuldu: — İstiyorum. — Ha şöyle maskaral.. Georgi dede başını sallıya- rak mırıldandı. Sonra Neno- Aydın Karapınarında Halil Halil : İlkmektebi bitirmeksizin veya- but o derece tahsiliniz olduğunu gösterir — vesikanız — olmadıkça, San'atler mektebine giremezsinli. * Çarşıkapıda Hilmi Bey: Gedikli Küçük Zabit Mektebi hakkında 21 ağustos tarihli nüs- hamızda İzahat vardır. O nüsha adresinize gönderilmiştir. * Adanada K. Hilmi Beye: Mülkiye mektebinin kayit ve kabul şartları 12 ağustos - tarihll nüshamızda vardır. O nüsha ad- rerinize gönderilmiştir. * Talât Beye: Hemşirenizi İstanbul kır Wae- larinden berhangi birine kaydet- tirebilirsiniz. Şimdiden müracaat ediniz. Hergün Demokrasiyi — Niçin Beğenmiyorlar? | Baş tarafı 3 üncü sayfada | inkilâptır denilebilir. Fakat onun bugün içinde yaşadığı nizam bizatihi demokrasi de- ğildir. — İnkilâbimizm — bu- günkü nizamı inkilâp nizamıdır. Dinamik bir mahi- yet arzedenn bu nizamın bü- tün siyasi müesseseleri, statik bir mahiyet arzeden klassik demokrasinin bütün siyasi mü- esseselerinden gayri — birşey olmak zaruretindedir. Bu niza- min öbjektif mevzuu, inkılâ- bımızın arızasız. ve - irticasız akışının temini, hulâsa inkılâ- bın masuniyeti ve onun bizzat demokrasi — memleketlerinde Anti - Demokratik cereyanlar doğurmuş usüller ve mücsse- selerle takyid edilmemesidir Türk Cemiyeti yarınki şeklini ancak hâdisatın akışı ve bu seyri içinde, fakat onu yürü- tenlerin iradelerinin müdaha- lesile yapacak ve bu şekil sizin ona vermek istediğiniz şekilden muhakkak ki daha makul birşey olacaktır. Mamafi; konferansımda hu- dutları muayyen bir şekilda benim aldığım mevzu 'dünün tenkidi ve yarının tayini ol- maktan ziyade, inkılâbımızın içinde yaşadığı dinamik ni- zamın izahıdır: İnkılâbımız, tariht menşele- ri itibarile müstakil, temsil ettiği prensipler itibarile ye- ni, istikametleri itibarile ori- jinal birşeydir. Önum nazarl unsurlarını telif ve bu anası- ra göre inkılâbımızın hacmi- ni, derinliğini ve islikamet- lerini izah edelim, diyoruz! ya elini uzattı: — Haydi, öp elimi baka- yım, ben işçi adam isterim, dedi. Ve Nenoyu kolundan tuttuğu gibi arabanın içerisi- ne atlı, | | |