VE hatırlıyorum. O da, Erskine'nin a ti t , rilmiştir. ! ; yi . i SON POSTA “Hazreti Ali Bir Kaç Döiösini Ejderin Vücudunu . KAZANI M. KÂZIM —24— ; gr Ahşap Eve Müraccah.. noktada, Efganistanda — yolculuğunun, İran ve “Arabistanda yapılan mümasil yolculuklara, faik o olduğunu zikretmek isterim. Bir defa kafilenin bütün sandıkları kalm tahtadan ya- pılmış ve üstüne dikişli me- şinden kalın birer kılıf geçi- ağmurun, su- yun ve Ve va etmesi ihtimali yoktur. Sonra kafilenin "çadırları modern (denilecek “derecede muntazamdır. Sakafı Tiki katlıdır. Cidarlarında muh- telif me vardır. İngiliz * çadırları ile mukayese edilebi- e Hem yağmurlu, hem de ( Gl ahşap evlerine ter- “sonra gelenin semerise bağla- “mak suretile heyeti mecmuası- bi İ ti hi i İ e © manında buralarda şehit dü- e sahabelerinden ; i halli, kral Kostantini Yunan < defetmek © olduğnu “rada iki saat dolaştırılmakta, “ ancak bundan sonradır ki yem © mükemmel bir kaplıcası var- havalarda pek kulla- e Kendi hesabıma ben t bu çadırların büyüklerini bizim Bu sırada başka bir hirafe daha işittim. Türbenin. ileri- sinde birn mezar vardır. Bana ederim. Kervancılar gerer ça- Efganistanda bir kabile burasıni göstererek: — Bakınız, dediler, burada bir. ejder yatmaktadır. Hazreti İki Parçaya Ayırdı, Ali bu ejdere aşağıda, ovada râstgelmiş, bir kılıç darbesile başını gövdesinden ayırmış ve o kadar hızlı vurmuş ki başı buraya kadar sıçramış, göv- desi de ovada kalmış... Rehberime Hazreti Alinin hiçbir zaman buraya gelme- miş olduğunu, hikâyesinin de bitabi hakikate uyamıyacağını söyleseydim inanmıyacaktı, sustum. * Ertesi: gün “Çeşti,, isminde başka bir köye uğradık ve bu köyde de başka bir hırafe işittik, bermutat köyün mutana bir mahallinde bir türbe vardı, içinde “Hocai Çeşti,, adı ve- rilen evliyadan bir zat yalı- yordu. Köylüden bir zat meza- rın etrafında yığılı duran kar- puzları göstererek anlattı : Bu gördüğünüz taşlar vaktile karpuzdu, hocanın bir işaretile taşa tahavvül etti. , Oabadı yarın) “dırları ve bütün ağırlıkları " yerleştirdikten sonra bir hay- vanın Oyularını (kendisinden ( Baş tarafı 1 inci aayfada ) şehirimizdeki verem vefiyatının azametini gösteren aşağıdaki satırları aynen naklediyoruz: Meselâ İstanbul şehrinin son yirmi beş senelik umumi vefi- yat ve verem vefiyat cetvelini şöyle bir gözden geçirelim: Sene Verem vefiyalı Umünmt vefiyat 1902 o 2753 14771 1903 o 2695 14136 1904 2641 15808 1905 Oo 2836 15755 1906 — 2700 15949 1907 3013 15740 1908 2804 15741 1909 Oo 2863 16631 1910 2838 16730 1911 3055 17984 1912 (o 2886 21662 1913 o 2639 18538 1914 17717 1915 18490 1916 18483 1917 20851 1918 33615 1919 17920 1920 1921 1922 1923 1924 1925 nı bir daire şekline getirerek serbest bıraktılar. Bizde hayvanların uzun bir yürüyüşten sonra yem ve sur dan evvel azami yarım saat dolaştırılmasına mukabil, bu- “ ve su verilmektedir. 10 Eylül 1915 Köyden ayrıldıktan sonra müteakip menzilimizi (Oküçük bir Efgan kasabası (teşkil etti. Bu kasabanın adı (Obi)dir. Münbit bir ovanın ortasında kâindir. Bir buçuk saat kadar ilerisinde, bir dağ eteğinde dir. Bu kaplıcanın bir köşe- sinde büyük bir mezar vardır. Ağızdan ağıza dolaşan hıra- feye nazaran Hazreti Ali za- 3018 2447 2515 3515 2546 2131 2652 2680 2703 2181 2218 1926 2438 birinin türbesidir. Türbenin duvarlarına bakar- sanız etrafında koyun, keçi ve ceylân boynuzlarının birer küme teşkil (ettiklerini gö- - rürsünüz. Rehberime sordum: — Bu nedir? Ve anladım ki bizde tür- © belere eski bez bağlanmasına mukabil burada da boynuz © hediye edümektediz. İNGİLİZLERİN YAKIN ŞARKTA “CASUS TEŞKİLÂTI No. 77 - Yazan: Makenzie - Bir müddet sonra ele geçen hususi mektuplardan bazı par- çalar bitaraf matbuatta intişar etmiye başladı. Bu mektupların asıllarını da İmparator Fransu- va Jozef Kral Rorja gönderdi. Bunlardan ancak bir tanesini yazıyordu. Tahtelbakir suvarisinin tel- sizle Napier ile o Wilsonun hareketlerinden hâbedar edi- lp edilmediğini tayin etmek kabil olamadı. Hareketinden bir akşam evvel Napier harbiye nazırını ziyaret etmişti. Harbiye nazırı da Naplernin Yunanis- şiddetli | tedabir olduğunu biliyordu. Belki Napiernin Yu- nanistandaki vaziyet hakkında valdesine yazdığı bir mektuptu ve bunda Erkkine, Yunanistan- daki vaziyetin yegâne çarel # Şu cetvele nazaren İstanbul | şehrinde son yirmi beş sene zarfında (overemden ölenle- rin miktarı © ( 68014) baliğ olmaktadır ki vasati ola- bir senede (2760) kişi verem- den ölüyor demektir. İstanbu- lun nüfusu biraz mübalâğalı olarak bir milyon dahi ad ve itibar edilecek olursa şu halde her on bin nüfusa 27,6 verem vefiyatı isabet ettiği anlaşılır. Aşağı yukarı ayni şeraiti haya“ tiyeye —belki daha fenasına— malik olan diğer şehirlermizde, memleketimizin diğer aksamın- da da ayni vefiyat nisbetinin bulunmadığını kim iddia edebilir. Türkiyenin nüfusunu (12) mik yon tahmin ederek hesabımızı ona göre yürütecek olursak görürüz ki her sene memleke- timiz dahilinde pek yakın bir ihtimal ile (33) bin küsur şa- hıs veremden ölmekte, yani (33) bin adet ekserisi henüz sâyü- amel kabiliyetinde ve bittabi evlât yetiştirecek (yaşta kıy- metli istikbal unsurları mahva harap olup gitmektedir. İzmir şelrine ait elde edebildiğim rakamlar 192,5, 1926 senesine! aittir. Ve bu iki senenin bele- | diye Cuninghame tarafından verilen izahatı tekzip etmesi muvafık görülmemişti. Belki de Yu- nan hükümeti Lort Kiçnerin tavrunu bir blof zannederek İngilterenin hakiki maksadını anlamak için kuriyeyi ele ge- girmek istedi. Fakat böyle ol sa idi, Avusturya tahtelbahiri- nin suvarisinin gemiyi de ta- harri etmesi - İâzımgelirdi. Ma- amafih bir müddet sonra bu meseleyi tenvir etmesi ve yahut ta sırf bir tesadüften ibaret ret bulunması mubtemel bir vak'ayı keşfettim. Şöyle ki Eleusiste Marienbod isminde 10,000 tonluk bir Avusturya vapuru yatıyordu ve bunun suvarisi de Triesteli idi. Bu zatın bize haber verdiğine na- kuyudatile yalnız emrazı ' En Büyük Tehlike: VEREM sariye hastanesi © ihsaiyatına dahil verem vefiyatına nazaran İzmirde vasati olarak senede e (344 kişi veremden ölmektedir ki Bu adet her balde hakikatin gok dunundadır. Şehrin nüfusu takriben yüz elli bin olduğuna nazaren burada da bemen he- men ayni nisbetle karşılaşıyo- ruz demektir. Görülüyor ki verem her sene memleketimizde cidden hepi- mizi ehemmiyetle düşlindüre- cek derecede tahribatı mucip olmaktadır. Vefiyat o nisbeti herhalde on binde otuzu geç- mektedir. Bundan başka vefiyatı umumiyeye omazaran verem vefiyatı miktarını tetkik ede- cek olursak bu (nisbetinde yüzde on beşi bulduğunu görürüz. Yani yüz ölüm vak'a- sından on beşini veremdem ölmüş olanlar teşkil etmetekdir. GLORYA MİLTON BEDAVACILAR ŞAHI 5 inci hafta zaran geminin telsizi zanne- dildiği gibi 1914 ağustosunda çikarılmamış, ancrk Napierle Vilsonun esir aldıklarından sonra çıkarılmış. Herne ise, ben bü'zabitlerin yakalanmasını tamamile bir tesadüfe bhamle- diyorum. Kuriyenin ele geç- mesi yüzünden Atinadaki kan- çilaryamız son derece haşlandı ve kuriye çantalarına konan kurşun ağırlığı birkaç misline çıkarıldı. Hiç unutmam. Bir taribte Londradan Venizelosun şahsına verilmek Üzere hususi, mabrem ve küçücük bir kuriye çantası götürmüştüm. İçerisine okadar kurşun koy- muşlardı ki bizzat Venizelosu taşımış olsaydım kollarım bu- kadar yorulmaz, ağrımazdı. | Kariler - Muharrirleri Nasıl Görüyorlar ? Anketimize Gelen Cevapları Muntazaman Anketimiz. Matbuatta (imzaları kendilerini tanıt Vali Nürettin, Şimdi size soruyoruz: şudur: çok görülen, sevdiren muharrirler vardır: Nâzım Hikmet, eyami Safa, Mahmut Yesari, Ahmet Haşim gibi. Neşrediyoruz birçok o eserlerile o size İ — Bu muharrirleri hayalinizde nasıl tasavvur ediyorsunuz ? (Genç mi, ihtiyar mı, başlı mı falan. ) 2 -—- Ne kazandıklarını tahmin güzel mi, çirkin mi, züpbe mi, ağır- edersiniz ? 3 -- Nasıl yaşadıklarını zannedersiniz? Bu öç suslin bir de resminizi dilecek ve anketin go; üç sualin, gazetemiz Hakikate en ziyadı fotoğrafisi ile, cevabını yanp ilâve ediniz. daşan Nözim Hikmet Bey 1 — 30 yaşlarında vardır. Gök gürültüsünü andırır nurlu nâralar fırlatan bu adamda züpbelik ara- herhalde gülünç olur. Çirkin . Uzun boyu, - kendi ta- iri kemikleri, geniş omuz. ik başı ve mavi birer alevi an gözlerile, erkek, kadın herkesin hoşuna (gidecek bir gençtir. 2 -- Mahiye 100 lira kazana- bileceğini tahmin ediyorum. (Hu- susi varidatı var mıdır bilmem.) 3 — Evvelâ cemiyet sonra midesi için yazdığı şiirlerini bi- tirdikten sonra çok sevdiği dost- larile muhakkak güler, içer ve ar. O ilhamını kafasından ve ka- fasını acı aci latan canlı hâdi- sat ve tablolardan aldığı için müzmin marazi manzaralara fazla ehemmiyet vermez. Nuruosmaniye: C, 5. Ahmet Hâşim Bey 1— 45, 50 yaşlarında bulun- masi lâzımdır. Ben Hâşimde çirkin olmıyan ve insana itimat bahşeden bir sima tahayyül ediyorum. Tab'- an kalender fakat ayni zaman- da vakur olsa gerektir. 2 — Elyevm muallim oldu- ğuna nazaran aşağı yukarı 100-150 lira alır. 3 — Türklerin bu biricik kıymetli sembolik . şairi yaz mevsimini bedi meşgalelerle geçirse gerektir. O, tabiatin şiir dolu rengin ve engin manzaralarını seyret- miye, onlarla uzun uzun sessiz- Resminizi Gelen cevaplar sira a bu muharrirlerin ber biri hakkında fından, hakiki y imzalı eserleri hediye edilecektir, yide sever. bize gönderiniz. Arzu ederseniz ile neşre- bu cevapları verilecektir. karilere © muharririn imzalı bir ce başbaşa kalmiya muhak- kak düşkündür. Fazla lâfbali olmıyan. Fakat samimiyeti ciddi olan bir şah- siyet olarak tahayyül ediyorum. Peyami Safa 1— Peyami, benim hayalimde, (30-35) yaşında, tipik, zarafeti seven ve züpbe olmıyan, sami- mi tavırlı, 1kübaliliği nezahetle birlikte yürüten bir edip ola- rak canlanıyor. 2 — Türk edebiyatına cilt cilt nadide eserler, mensur, şi- irler, ibda eden bu aziz mu- harrir ayda her halde (150) liradan aşağı kazanmaz kana- atindeyim, 3 — Gazetelere hazırladığı tefrikalar, hikâyeler, ve hususi köşeler bittikten sonra boş kalan zamanının bir kısmın okumak ve diğer kısmını da arkadaşlarile belki müsahabe ve zevk etmekle geçirse ge- rektir. Vâlâ Nurettin 1 — Bu kültürlü ve genç muharriri 30 yaşında tahmin ediyorum. Tabil giyinen, çok güzel olmıyan fakat sevilebilen bir ya vardır. — Ayda 150 lira kadar kak zannediyorum. 5 — Düurüp diren eden; roman, hikâye yazan, sütunlar dolduran bu genç her zevk etmeyi, gülmeyi, ve güldürme- Bize Gönderiniz, * * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... Çalışkan ve wüdekkik tir. / Muhatabına ka- kapılınaz, iti- madını İsraf ot- © mez. Muame- X © İesinde usul ve şekle tâbi olur. Müşkülpesent - liğe (temayül eder. İnadı se- ver, zaman harçınlı gösterir. Maamafih bu kadar kurşu- na rağmen 1917 senesinde Rusyaya giden İngiliz kuriye çantasını da Şimal denizinde ele geçirmişlerdi. Bunun da muhteviyatı bitaraf matbuatta neşredilmişti. Haslvck'le benim birdenbire Atinadan infikâk edişimiz ve bir ay ayrı kalığımız işlerimizi okadar karıştırmıştı ki, aklıma eldikçe hâlâ tüylerim ürperir. bizim âni bereketimizi İm- rozdaki karargâhı (Oumumiye bildirmediği için, ben yokken, el'an tahtı tevkifte bulunmak- ta olan bazı maznunlar bak- kında üstüste ve müstacelen malâmat istemekte bulunmuş, bizden hiç cevap verilmemişti. Gelip te tekrar karargâhta Deedes ile muhabereyi temin Kızdığı Mehmet D.mı: Olgun ve hazimkürdır. Mihnet ve me- Ü şakkate müte- hammildir. Ken di istirahatini ihial eder. Her | şeye karışmaz. Hiddeti devam- lı ve kinli olur. ettiğim vakit, Çanakkalenin tahliyesine başlanmış vs bu yüzden biz de mali istinatgâhr- mızdan birini kaybetmek üzere | bulunuyorduk. Bu telâş ve en- dişe: yetişmiyormuş gibi Selâ- nikteki ordu karargâhının İm- rostaki Bahrisefit kuyvayı sefe- riyesi karargöhı Oumumisinin her türlü kontrolünden âzade olması, Selânikteki ordu entel licensi bürosunun V nin gerek Selânikteki, gerek Atinadaki teşkilâtının faaliyetine son de- rece engel ve hatta mani ol masını intaç ediyordu. Halbuki bizim bütün Fasli- yetimiz İmrostaki (O karargâhı umumiden alacağımız malümats bağlı idi. O zaman, meselenin neden neşet ettiğini kavraya” cak kadar tecrübeli değildim. (Arkas var ) Erem FR3 e3